neretva *
-
mostar şehrini ikiye bölen, mostar köprüsü'nün üzerinde kurulu olduğu nehir.
ikiye bölünmüşlük şehirde fiilî bir duruma sebep olup, müslüman ve hristiyan bölgesi şeklinde iki ayrı yerleşim oluşturmuştur. -
üzerine tekrar mostar köprüsü inşa edeceklermiş
-
avrupa'nın en güzel, en olağanüstü renklere sahip nehri. kıyısında bütün gün dolaşılıp, her kıvrımındaki güzelliğe ayrı ayrı hayran olunabilecek nehir. üzerinde avrupa'nın en büyük tek kemerli köprüsü olan ve 1993 kasımında hırvat topçularının ateşiyle yıkılan mostar köprüsü bulunur. köprünün bugün yeniden inşa edildiğini görmek güzel, yıkılışına dair foroğrafları görmek üzücüdür.
-
inanılmaz güzel yeşil renkte bir nehir.buz gibi ve hızlıdır. eskiden mostarlı çocuklar burada yüzme öğrenirdi. tertemizdi, öyle ki nehirde yüzerken susadığınızda
suyundan içebilirdiniz. -
(bkz: cetina)
-
ozellikle saraybosna - mostar arasinda muhtesem perspektifler veren tatli nehir. oldukca daglik olan bu yolda kimi zaman baraj halinde kimi zaman akarak karsiniza cikar ve gulumseyerek akar akar akar...
-
mostar'dan saraybosnaya otobusle giderken size yol arkadaşlığı eden daglarin arasinda akan nehir. yolculuk sirasinda bazen saginiza bazen solunuza gecen aklinizda hep gecmisin kotuluklerine dair sorular sormak olsa da sormaniza firsat vermeyen umutlarindan hayallerinden soz eden guzellik.
-
hayrettin’in neretvası
o uzaklardan çağıldardı
yaz sabahlarında serin
kış akşamlarında dondurucuydu.
zamandı, akardı
mevsimler geçer,
yıllar yılları kovalardı.
kâh içimizden
kâh gözümüzün önünden
akar da akardı…
yemyeşil ormanların billur kokusunu alır
bir uçtan bir uca
letâfet salardı.
neretva,bir yeşil göl
neretva,orman kokusu
neretva… bir aşk rüzgârı.
hüzünlüydü çok zamandır
kolyesini çekip almış,
paramparça yapmışlar da
ilân-ı âlem etmişlerdi.
ne çok severdi onu;
hayrettin’i…
bırakıp gitmişti kolyeyi
bir daha dönmemişti…
aya benzerdi.
bir gün saydı
bin seksen sekiz parça,
doksan dokuz kattı…
sarıp da kolyeyi
avuçlayıveresi gelirdi…
yalar da yalar,
öper de öperdi.
hayretiniydi…
hilâldi yeryüzündeki…
akseder de ay akşamlarında
göktekiyle birleşirdi…
ne de büyük aşktı
iki hilâl yan yana.
neretva coşar,
çağlar babam çağlardı…
kara bir gün, kolye paramparça
neretva bölük bölük olmuştu…
bir deli seldi sanki
yıllar ve yıllarca…
bir gün bir başka hilâl,
yanında yıldız…
çıka geldi.
hayrettin’in torunları bir baktılar aya
bir neretva’ya…
tam tamına uğraşıverdiler
iki yıl üç ayda,
bitirdi zanaatkârlar
kavs-ı guzahı…
taktılar neretvanın boynuna
altın tastan hilâli
ercan’ı burhan’ı tolga’sı *
çağrıldı fatih’in tuğrası…
durdu neretva;
yavaş yavaş takıldı hatırası.
parlattı hilâl yeşil suları
ve o gecenin hakikati
sema sevinçten döktü damlaları…
neretva,bir yeşil göl
neretva,billur orman kokusu
neretva,bir aşkın rüzgârı
çağılda da çağılda…
şener mete
mostar, 23.7.2004 -
hirvat musluman ayrimini nehir yapmaz. nehrin hirvat tarafindaki bir kac blokluk mesafe de musluman bolgesi kabul edilir.
-
(bkz: bitka na neretvi)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap