• müştak erenus şairdir. 1915 yılında şam'ın meydan mahallesinde doğdu. biraz başına buyruk insanların meydanıymış bu. yaşamı boyunca tek kabadayılığı şiirse de, bebekken, şam'ın atlı tramvayında ortalığı velveleye veren bir kabadayılığı daha olmuş; anası şükriye kadın da elalemin önünde içinden etekliğini çıkarmış, bir güzel salıncak yapıp halasıyla sallamış. şimdi seksenine gelip dayandı ya , behçet necatigil'in ''yücel şairi olarak bilinir'' demesine bakılırsa , yarım yüzyıldır sulu gözlü sözcükler kullanmadan dobra bir hümanizmle yalana ,çirkefe , halk düşmanlarına karşı şiirin yalın ve tok sesini umut ve cesaret olarak, yine ve hep ama hep yükseltiyor. hele 80 sonrası gençliğine yüreğinde derin bir dostluk ve sevkatle bubalık etmesi unutulur bir güzellik değil. ataol behramoğlu onun şiirlerinden ''gerek estetik değeri, gerekse toplumsal tanıklığıyla son yıllar toplumcu şiirimizin önemli örnekleri'' diye söz eder.
    seyyit nezir ise '' onun şiirinde yunus'un derviş huyunca akıp gelen bir türkçe tadı bulmakla kalmayıp susuz kaldıkça bu duru ve lirik ırmaktan kana kana içenlerden '' olmuştur.
    ''dahası, müştak erenus'un şiiri , duruşunun bütün sadeliğini her biri yürek dolusu, daha da çoğu , ağız dolusu sözcüklerle karşısındaki insana boca eder''.
    *

    başka kaynaklara göre afyonkarahisarda doğmuştur. istanbul üniversitesi hukuk fakültesini bitirmiştir.
    kendisi en son 90'ların ortalarında aslıhan pasajinın üst katında şiir dinletilerinde görülmüştür. gençlerin ona olan sevgisine şahit olunmuştur. bilindiği kadarı ile hala hayattadır.
  • bilgesu erenusun eşi, ali erenusun babası. 2002 yılında vefat eden şair.
  • tanıyanlar tarafından, ölmeden önce müştak baba olarak bilinen insan. şiirlerinin bir kısmı boyut yayınlarından çıkmıştır. evinde çok güzel bir tablo arşivi varmış.
  • şiiri nasıl yazıyoruz derken, önce o meşhur tül kanatlı, şeffaf fistanlı ilham perisi'ni baş köşeden alıp, kırmadan etmeden yerine oturtmak gerekir. çoğumuz bu pericağıza, şımartan ölçüler içinde, gereğinden fazla ön veririz. şair şiirle yürüyüp yaşayan, onunla nefes alan bir yaratıktır. onun bu kutsal çilesi, bu renkler içindeki yangını, ona bir başka hareket hakkı bırakmaz. o her anını şiirle yaşayandır.
    şiirde "hissetmek" deyimi, dünden kalma hali ile, süse karmış o biçim şairane bir sözcüktür. şiirde hissetmek öyle güçlü bir eylemdir ki, bugün bizlere, bu yorgun, bitmiş tükenmiş bu hissetme lafı yerine, bir başka sözcük bulma görevi düşmektedir.
    şair toplum içinde insanlarıyle yaşayan bir yaratık olarak şiirlerini yazarken, her çeşit sevgilerimizi, her türlü çile ve sancılarımızı, hissetmenin ötesinde duymak, dile getirmek zorundadır.
    bir şair, bir yazar kendini, okumak, okumak ve okumakla yetiştirir. ve de bu yaşamı yoğuran ustalığında, her günün gelen güne taşıdığı o renkli heyecanla kendini ötelere götürendir.
    şair diline bütünü ile ustaca sahip olacaktır. yoksa her şey boşuna. önce dil. aydınlık, arınmış, özentiden çok uzak, abartıktan öte, yalın bir türkçe.
    bireysel sevgi ve hasretlerimizi mıncıklamadan, kırıtan sözcük ve deyimleri kovarak, beğenir halde tekrarladığımız sözcüklerden uzak, şair yüreğimizin o yaman kapısını, yıkanmış türkçemize açmamız gerekir. ve de bu yaşamda yeryüzünün insanı olarak, karşı cinse taşıdığımız derininde sevgi ve sorunlarımız var. bunlara oyunsuz, insancıl bir meramla ulaşmamız gerek.
    temelinde şiir kendi konuşur. uzun söz istemez. lafa tahammülü yoktur. ve de kimin var ki...

    (müştak erenus)
  • siirlerinden bir örnek:

    yüreğin var ya yüreğin

    geceleri yıldızlar örter üstünü
    bilirsin de yine üşürsün.
    kaçışır boşluğa bu korkak sözcükler
    kan ter içinde.
    susar düşünürsün.
    boşuna mı sana bu sevda yaşamda
    bu yürek
    bu insan onuru.
    gölgelerimiz makaslanmışsa yollarda
    silkele bi kez kendini
    at üstündeki kurumuş kalmışları
    yaprakları yeniden güneşe
    tut renkleri ellerinden.
    ha şöyle.
  • öte

    o yıldızla aramızda
    yetmiş milyar ışık yılı var diyorlar
    aklın ötesini çektiğimiz
    bu günkü bu kargaşada
    bi de alay ediyolar bizimle.
    bir tek dilim kara ekmeğin yokluğunda ölen
    milyonlar ötesi kuru kemik insanın bu yanıgınında
    yetmiş milyar ışık yılı da sizin olsun.
    insan olun
    rahat bırakın aklımızı
  • seksenbir eylülünde bir gün

    işler mi kötüledi
    dostlar mı tekliyor ne
    bir telefon bile çalmadı
    şu günün ortasında.
    ben de inadıma açmıyorum.
  • ''kendime hic kusmedim,
    sevdim onu cocuk kahkulleriyle.''

    dizelerinin sahibi.
hesabın var mı? giriş yap