• gönüllerimizde taht kurmuş bir über mensch. kendisinin kafadan sakat olduğunu biliyordum ama bunu tıbbi olarak kanıtlayacağını hiç düşünmemiştim. bozcadaalarda yanımda süründürdüğüm iki adamdan biridir (başka kimse o piknik tüpünü elde 5 saat taşımazdı*). stresli zamanlarımda gördüğünde bana fara tutulmuş tavşan gibi bakar. çetin azaklar'dan opto-elektronik dersleri almışlığı vardır. ailedendir, candır.
  • kofti kuzen can adam.
  • çok candan, çok içten arkadaş. çok büyük destekçi. sabahın körüne kadar usanmadan konuşup sakinleştiren, gülümseten adam. incik boncuk kadar da renkli bir kişilik. kitap arasında saklı kalmış çokoprens.
  • elinden tutulup artiz olacağı günü bile beklemiyor. her yazdığına tıktıırırktıt diye gülüyor, her tamlamasını cümle içinde kullanıyorum. evet.. şirinim.
  • o yıl iyi kış yapmıştı.. bizim haymana bozkırındaki hımış ev her cenahından efil efil yel alıyordu.. ciğerlerdeki balgam kah tas dolusu sökün ediyor, kah insanı çileden çıkarırcasına yapışıp kalıyordu nefes borusuna. otoban kenarından ebegümeci toplamaktan dönen cefakar anam "jelelöy, sana bi nane limon kaynatam da kendine gel" dedi. evet, onu içtim, alnımda sirkeli bez, sırtımda viksli havlu, kucağımda tepside tarhana çorbası ve yanında bal karabiber karışımı derman kokteylimle bekledim baharı.

    sonraki bir hayatımda ise döneminin en kallavi bakliyat kralının tek varisi idim. servetimin peşinde koşanların bini, denizde bir kum tanesi eder idi. seçtim gönlümün en çok kaydığını. yuvamızdan saadet fışkırıyordu. yek sorun, atadan gelen meslek sebebiyle evde nohuttan fasulyeden başka yemek pişmemesiydi. herifimin yanında kah sükut füzesi, kah napalm bombası atmaktan sıdkım sıyrılmıştı. kimyonda buldum naçarı. her kazana avuç avuç serptiğim adıgeçen baharat sayesinde aynı yastıkta kocadık. ecelimle vefat ettim.

    reenkarnasyonda sınır tanımayan ben bu sefer güney amerika'da peydah olmuş idim. güzeller güzeli ben hatuno latinoya yanık olmayan yoktu mahallede. akşam ezanından sonra pek tekinsiz olurdu oralar benim için. her aklına düştüğüm peşime düşerdi güneşin batışıyla. ama bir adam vardı. canı sıkılmazdı hayır, at o melodiyi kafandan. yılankavi sokaklarda ariston çamaşır makinası sessizliğinde süzülür, kurtarırdı beni her türlü beladan ve şerden. tilki derdik ona kızkardeşimle. kahramanımdı benim. uluslararası arenaya da hitap etmesi güdüsüyle zorro dedik ona. bir gün yetişemedi zorro, mefta oldum.

    benim için nesilden nesile geçen kalite demektir limon kimyon zorro, ayrıca neymiş; her pakette aynı kalite. yirin.
  • katlayıp sandık içine kaldırmak istediğim. yıllar sonra kapağı açıp yanına sokulmak istediğimde orada bulmayı umut ettiğim. laflarını çalıp çırptığım. tırtılım. çocuğum. travmam. minnacık gülümsemem.
  • aylardır kastırdığı projeyi hayata geçirdiğini sözlük semalarından öğrendiğim kofti kuzenim. seviyoruz ailecek harbi harbi ailecek.
  • gecenin bi vakti sevdigim bir hadisenin isaret ettigi entrysi ile once kahkaha, ardindan diger entrylerini okurken gulmekten takla attigim, su an ise sirasiyla amuda kalkmama, ucan tekme modeli havada donmeme biraz daha gulersem ise patlayarak infilak etmekten korkamama neden olmus entrylerin yazari. hayir diyorum ki biraz dinleneyim sonra gene okurum ama yok araba susu garfield misali ekrana yapistim sayesinde. arkadaslarla anlastik gunde en az bir entry girmezse kahveden adam cagirip dovecegiz kendisini.
  • güldürürken takla atlattırmayan yazar.
  • günbegün kendi değerini anlamasını ve bundan mutluluk duymasını temenni ettiğim tanışık. dünyaya gökten düşmüş bir ışık topu olduğunu sanıyorum. ilk gençlik dönemleri adapte olmaya çalışmakla geçmiş olsa da yavaş yavaş kendi ışığını fark etmeye başlamıştır. başka bir şeydir. narindir, nadirdir.
hesabın var mı? giriş yap