• ernst theodor wilhelm 'amadeus' hoffman'ın tuhaf mı tuhaf bir romanı. kitap türkçeye kedi murr'un dünya görüşü olarak sakarya üniversitesi alman dili ve edebiyatı bölümünde okutmanlık yapan mahmud sami türk tarafından iletişim yayınları aracılığı ile çevrilmiştir. kitapta ikili anlatım mevcuttur. baş kahraman kedi murr özgeçmişini yazmak için müzisyen johannes kreisler'ın biyografisinden kopardığı sayfalarını kullanır ve kedinin öyküsünün ara verdiği yerde johannes kreisler'ın tuhaflıklarla dolu hayat öyküsüne, histerik insanlarla dalga geçercesine kurduğu ilişkilere, üstat abraham'la hayatı nasıl dalgaya aldığına, asalet örtüsünün altına gizlenmiş canavarlara geçiş yaparız. alışık olmayan biri için üslup hayli karmaşık ve dil de hayli ağır (kitap 1819 yılında basılmış.). ancak alıştıktan sonra kendinizi yer yer bariz kopukluklar da olsa yazarın diline, olay örgüsüne, kedilerin eleştiri kabul etmeyen muazzam dünyasına kaptırıyorsunuz. özellikle yazarın yalakalık, aşk, sanat, kedilerin dünyası vb. kavramlar hakkındaki tanımlamaları cidden çağının ötesindedir.
  • "besteci johannes kreisler'in anılarını kaleme aldığı elyazmalarını, murr adında bir ev kedisi ele geçirir. murr, edebî hırsları olan bir kedidir ve parlak fikirleri vardır. sözgelimi bestecinin elyazmalarını, kendi hayat hikâyesini kâğıda dökmek üzere müsvedde olarak kullanmak, bunlardan biridir. kedi murr'un ve orkestra şefi kreisler'in biyografileri işte böyle iç içe geçer, birbirine karışır.

    kedi murr'un hayat görüşleri, e.t.a. hoffmann'ın başyapıtı olarak kabul ediliyor. kediler tarihine bürünerek edebiyat ve toplum eleştirisini de ihmal etmeyen hoffmann'ın bu yapıtı, alman romantik edebiyatının zirvesini tutuyor."

    tanıtım bülteninden...
  • iletişim yayınları çevirisinde kitabın önsözü, yazarın ve baskı kapak eskizleri toplam 65 sayfa! haliyle jeremy adler tarafından yazılan, anlayabilmek için fazlasıyla alman edebiyatı karıştırılması gereken, daha hikayeye başlamadan yoran önsözden sonra bir de olay örgüsünün çizgisel olarak gitmediği, kreisler ve murr'un hikayelerinin çakışıp iç içe geçmesi gibi farklı bir tarzı olan hoffmann eseri.

    elde kağıt kalemle, karşıda bilgisayar ve internetle araştırarak* okumayı seven okurlar için hoş ve farklı bir deneyim olabilir.
  • uğursuz miras'ından sonra okuyacağım ikinci kitabı sayın hoffmann'ın.
    iletişim yayınları'ndaki önsözü hızlıca geçtim. çünkü çok uzun ve önsözleri hiç sevmem.
    ilginç bir kitap okuyacağım için çok heyecanlıyım. zoira ilk 10 sayfa mest etti.
  • iletişim yayınları'nda çeviri başlığı kedi murr'un dünya görüşü. basım: 2015. çev. m. sami türk. önsöz ve sonsöz de var. aslında kitap adı daha külliyatlı. yalnız, aşırı beğenen görünce acaba can yayınları çevirisinden okusam deneyimim daha az sıkılma olur muydu diye meraka düşüyorum.

    "e. t. a. hoffmann almanya'nın en önemli hikaye anlatıcısıdır. bu itibarla, modern kurmaca üretiminde önemli bir yeri bardır. diğerlerinin sosyal meselelerle ilgili daha geniş bir yelpazesi ya da daha iyi bir kavrayışı olabilir, ama hoffmann hikaye anlatıcılığından duyduğu dizginlenemez neşesini cana yakın, kozmopolit ve insancıl bir sesle sergilemede eşsizdir." jeremy adler (kedi murr'un dünya görüşü önsözünde)

    "romanın çok geniş alana yayılan olağanüstü bir etkisi vardır. kierkegaard'ın ya/ya da'sı romanın kutuplu yapısını uyarlarken bulgakov aynı tekniği usta ile margarita'da çeşitlendirir. bir o kadar biçimci olan thomas mann kariyerinin zirvesinde kendi magnum opus'u dr. faustus'u yazmaya karar verdiğinde kedi murr'a döner." jeremy adler (kedi murr'un dünya görüşü önsözünde)

    "önemi kısmen, romanı haffmann'ın çeşitli özellikleriyle -müzikal özgürlük, operavari abartı, hukuki denge, resimsel netlik, psikiyatrik içgörü ve anlatı rengi dahil- kısmen de protagonist seçimiyle açıklanabilir. hoffmann'ın uzan zamandır alter egosu olan, orkestra şefi kreisler ve hoffmann'ın romana başladığında yaklaşık iki yaşında olan, eşinin trajik bir şekilde hayatlarını kaybeden çocuklarının yerine koyarak değer verdiği kendi sevgili kedisi -soluk lekeleri olan koyu renk bir tekir- güzel kedi murr." jeremy adler (kedi murr'un dünya görüşü önsözünde)

    "edebiyat taklit ve estetik kannibalizm olarak kendinden önceki sanat eserleriyle kurulan diyalogtan doğar. murr'un ünlü şahsiyetlerden kendine görkemli payeler çıkarması, kültürel iddiaları hicvederken, daha derinde edebi kannibalizmin değerini göstermesi geçmişteki sanat eserlerine verdiği önemin delilidir." jeremy adler (kedi murr'un dünya görüşü önsözünde)

    "yayıncı affınıza sığınır." e. t. a. hoffmann - lebens-ansichten des katers murr

    ["şu kadarı kesin ki," diye karşılık verdi üstat abraham, "kedi murr dünyanın en maskara hayvanı, gerçek bir pulcinella'dır, buna rağmen terbiyeli ve ahlaklıdır, bazen yakışıksız okşamalarla insana yük olan köpekler gibi sırnaşık ve arsız değildir."]

    "kendisinden sonrakiler bugün bile keskin zekalı bir alimi, tecrübeli bir istatistikçiyi, kısacası seçkin tahsilli her adamı yüceltmek için veciz bir şekilde, "barutu keşfetmedi ya!" diyerek o barbarı, o canavar barthold'u* iğneleyici bir küçümsemeyle cezalandırdı."

    "kreisler bu dairelerde kıvrılır; mecbur bırakıldığı st. veits dansı sıçrayışlarından yorgun düşüp o daireleri çevreleyen akıl almaz karanlık güçle çekişerek zaten zayıf bir yapısı olan bir midenin alacağından fazlasını isteyip sık sık açık hava hasreti çekmesi de olağandır herhalde."

    "farketmez ama o iki arkadaşın hikayesini çok iyi bilirim, sahibimden nasıl onu yirmi kere işittiysem sana da öylece, teferruatıyla anlatacağım. belki damon ile pitias'ın, orestes ile pilades'in yanında üçüncü bir çift olarak walter ile formosus'u söyleyeceksin."

    "hayalet sandığı şeyin tabii açıklamasındansa en derin dehşet insanı daha fazla rahatlatır, insan bu dünyayla yetinmek istemez, kendisi ortaya çıkarmak için cisme ihtiyaç duymayan başka bir alemi görmeyi arzular."

    "kedi dediğin nedir? dünyaya gelen her şey gibi kırılgan, gelip geçici bir şey."

    "muzius, hayatta az kişiye nasip olur bu, kedi topluluğunun saygıdeğer bir üyesi, iyi, sadık bir koca, mükemmel, sevgi dolu bir baba, hak ve hukukun yılmaz bir savunucusu, yorulmak bilmez bir iyiliksever, fakirlerin dayanağı, tam bir kara gün dostuydu."

    (yayıncının derkenarı: murr! murr! yine intihal! peter schlemihl'in inanılmaz hikayesi'nde kitabın kahramanı, mina adındaki sevgilisini aynı sözlerle tasvir ediyor.)

    "o ise bana güldü ve kedilerin ahlakı o kadar katı mı ve ben ara sıra olsa bile hiç haddimi aşmam mı, yani dar ahlak çekmecesine sığmayacak kadar geniş şeyler yapmam mı, diye sordu."

    "nesirle yazılmış bir kitaptaki mısralar sucuktaki yağ ne ise odur, yani ara ara küçük parçalarla serpilir ki bütün karışıklığa yağın pırıltısını, lezzetin tatlı edasını versin." e. t. a. hoffmann - lebens-ansichten des katers murr

    (bkz: kreisleriana)
  • bu kitap beni çağırdı. buna eminim. garip bir kitap zaten, çağırmasına da şaşırmamak lazım. daha önce iki yazarlı bir kitap okumuştum, ilk değil, ama bir kedi ve bir adamın birlikte yazdığı bir kitabı ilk okuyuşum.
    gariplikler bununla da bitmiyor. kitabı okumak için elime alır almaz, kendisi de yazar gibi bir erkek kedi olan tekirim kucağıma yerleşiverdi. bu da ilk değil ama her zaman olmuyor. üstüne bir de kitabın kapağındaki kedi de tıpkı benim tekire benzemesin mi? kitabın kerametlerine son verip kendisine geçeceğim ama evde bir adet kediniz varsa kucağınıza alıp okumanızı önermeden de geçemeyeceğim.
    görsel

    öncelikle, muzip bir dahi olduğunu düşündüğüm hoffmann'ın bir kedinin dilinden yazmasını çok zekice buldum. tüylü ve tatlı kedi murr, insana içinde sakladığı kötülüklerini ve zayıflıklarını öyle güzel anlatıyor ki okurken hem gülüyor hem de derin düşüncelere dalıyorsunuz. erdemli bir adamın didaktik dilinden duyulsa okunup geçilecek şeyler, işte bu kedinin dilinden insanda kendi doğasına karşı bir şefkat duygusu uyanmasına sebep oluyor. örneğin kedi murr'un aç ve perişan haldeki annesine götüreceği ringa balığını yedikten sonra duyduğu pişmanlıkla anlattıkları:
    "ah nasıl da acı bir his yüreğimi parçalıyor, bağrımı deliyordu! zavallıyı ilk fırsatta sabah kahvaltısına süt içmeye davet etmeye karar verdim. serinleten ve rahatlatan bir gölge gibi, bu düşünceyle birlikte üzerime tatlı bir huzur çöktü! kulaklarımı kıstım ve uykuya daldım!
    siz hisseden ruhlar, beni tam olarak anlayanlar, işte sizler - eğer eşek değil gerçekten haysiyetli erkek kedilerseniz - sizler yüreğimdeki bu fırtınanın, tıpkı karanlık bulutları dağıtarak en berrak görüş alanını yaratan bir kasırga gibi, gençliğimin semalarını buluttan arındırmış olması gerektiğini kabul edersiniz. ah! ringa balığının kafası ilk başta ruhumu ezdiyse de bu sayede iştahın ne anlama geldiğini öğrendim ve tabiat anaya karşı direnmenin affedilmez bir suç olduğunu."
    kitapta bol bol şekspir ve dönem alman romantiklerine göndermeler var.
    örneğin kedi murr aşık olduğunda "bir aşığın kesin belirleyici özellikleri, umursamazlık ve saçın sakalın birbirine karışmasıymış! aynaya baktım, aman tanrım, saç sakal birbirine karışmış! tanrım, umursamaz olmuşum" demesine gülmemek mümkün mü?
    şekspir'in size nasıl geliyorsa oyununa atıf olan bu bölümdekine benzer bir göndermeye, kedi murr sokağın bitirim kedisiyle aşık olduğu kedi yüzünden kapıştığında da rastlıyoruz. yolda karşılaştığı kedinin kuyruğuna dokunma suretiyle onu küçümseyip küçümsemediğinden emin olamayan, aslında bir yandan bu iri tekire hiç de bulaşmak istemeyen murr, arkadaşını haberci olarak tekire gönderir ve olaylar gelişir : "tekir bana haber gönderdi. kuyruğuma dokunmuş. bunun üzerine ben de ona, eğer kuyruğuma dokunduysa, bunu bir hakaret saymak zorundayım, diye karşılık verdim. bunun üzerine o bana haber gönderdi: canım nasıl istiyorsa bunu öyle sayabilirmişim. bunun üzerine ben de ona, bunu bir hakaret sayıyorum, diye karşılık verdim. bunun üzerine o bana haber gönderdi: ben neyin hakaret sayıldığına hüküm verecek konumda değilmişim. bunun üzerine ben de ona, bunu gayet iyi bilirim, hatta ondan daha iyi bilirim, diye karşılık verdim. bunun üzerine o da bana haber gönderdi: o beni adam yerine koyup hakaret bile etmezmiş. bunun üzerine ben ona bir kez daha, ama ben bunu bir hakaret sayıyorum, diye karşılık verdim. bunun üzerine o bana haber gönderdi: ben aptalın biriymişim. bunun üzerine, avantajlı duruma geçmek için, ben ona, eğer ben aptalın biriysem, o da aşağılık itin tekidir, diye karşılık verdim! ardından düelloya davet mektubu geldi "
    bir tekerleme gibi devam eden ve sonu ısırma yöntemiyle düelloya varan bu atışma çok hoştu.

    kitap yapı itibariyle en heyecanlı yerde yazar değiştiren bir tarzda ilerliyor. ara ara editör de söze dahil olurken, editöre kalsa bölümler kedi murr'un müsvedde kullanımına bağlı rastgele yerleşmiş. diğer yandan okudukça, finale doğru editörün de kabul edeceği üzere, bu yerleşimin hiç de rastgele olmadığını görüyoruz. sanki kedi murr sadece şekspir, goethe, tieck'ten değil, kitabın ikinci yazarından da esinlenmiş. intihal demeye dilim varmadı. örneğin besteci kreisler'in dayısından tokat yediği bölümün hemen sonrasında ne tesadüftür ki kedi murr da sokakta dayısından bir tırmık yiyor. art arda bölümlerde kreisler ve kedi murr aşık oldukları kadınlardan elektrik akımına kapılıyor. her iki yazar da size nasıl geliyorsa oyununa bol bol referans veriyor vs. belli ki yetenekli kedi murr'un patileri biyografi yazarının sayfalarında biraz vakit geçirmiş.

    kendisi de müzikle uğraşan çok yönlü ve yetenekli hoffmann kitapta müzik bilgisini de döktürmüş. kendi adıma çok bilgili olmadığımdan bu bölümlerde biraz dağıldım ama hikaye ilerledikçe kendimi kötü niyetli doppleganger'ların olduğu, manyetizma ile insanların çarpıldığı, öte dünyadan haber veren medyumlara ve hayaletlere ait ezoterik döneminde buldum ve adeta büyülendim. öyle bir dünyada yaşamak nasıl olurdu hayal etmekten kendimi alamıyorum. masallara en yakın dönem, neredeyse köşe başından saygıdeğer hinz von hinzenfeldt (bildigimiz adıyla çizmeli kedi) fırlayacak ve şapkasını çıkarıp selam verecekmiş gibi.

    sonuç olarak iki yazarlı bu kitaba tam anlamıyla hayran kaldım. hoffmann'a da. onunla ilgili bulduğum her şeyi okumak için sabırsızlanıyorum. müziğe, alman romantizmine, masallara ilgi duyan herkese bu kitabı kesinlikle öneriyorum. 500 sayfanın atlayan zıplayan yapısı başlarda biraz zorlasa da sonra su gibi ilerliyor.

    unutmadan kitabın çevirmenleri bilge uğurlar ve türkis noyan'ı da harikulade çevirileri, ince çalışılmış dipnotlarından ötürü genç erkek tekirimle birlikte selamlıyoruz. varolsunlar.
hesabın var mı? giriş yap