• şiirlerini okurken boğazımı düğümleyen didem madak'ın şiirlerinden biri.

    ışıl'a...

    yine gittin o karanlık odaya
    karanlık uykularına.
    sen hep gülerdin oysa, gülüverirdin
    bir bakardım eğilmiş su içiyor
    gamzelerinden kuşlar.
    bir bakardım gözlerinde
    güneşli ve sıcak iki hurma.
    bir bakardım hayata dikleniyor
    diktiğin horoz ibikleri saksılarda.
    biriciğim, kardeşim ne oldu sana?

    karşıyaka vapurunda alıştı dilim en çok acıya
    acı çaylar içer ve bakardım karanlık sulara
    bir balığın uykusunu düşlerdim
    karanlık sularda kaybettiği rüyaları,
    sigaramdan kopup giden iki kıvılcım
    merak ederdim ne konuşurlar aralarında?
    sen beni hep merak ederdin,
    sen beni hep yemeğe beklerdin,
    seni sıcacık evimizde bulduğumda
    iki kıvılcım buluşmuş gibi olurdu
    balığın karanlık uykusuyla.
    bir kesmeşeker koymuş gibi olurdun sanki
    dilimin ucuna.

    berekettir diye hani geçen hıdrellezde
    karınca kumu toplayıp getirmiştin
    kimse bereketi öyle getirmedi bana
    küçük, küçücük bir torbada
    az gerçi cüzdanımda hâlâ kâğıtlar,
    ama bozuklar harmandalı oynuyor,
    zil oluyor parmağımın ucunda,
    küçük insanlar şimdi cüzdanıma her bakışımda
    neşeli bir ateşin üstünden atlıyor.
    kardeşim, biriciğim, kimse yoksulluğu benim için
    böyle sevimli kılmadı şimdiye kadar.
    kötü rüyalar görürdüm durmadanyine gittin o karanlık odaya
    karanlık uykularına.
    sen hep gülerdin oysa, gülüverirdin
    bir bakardım eğilmiş su içiyor
    gamzelerinden kuşlar.
    bir bakardım gözlerinde
    güneşli ve sıcak iki hurma.
    bir bakardım hayata dikleniyor
    diktiğin horoz ibikleri saksılarda.
    biriciğim, kardeşim ne oldu sana?
    karşıyaka vapurunda alıştı dilim en çok acıya
    acı çaylar içer ve bakardım karanlık sulara

    iki kıvılcım buluşmuş gibi olurdu
    balığın karanlık uykusuyla.
    bir kesmeşeker koymuş gibi olurdun sanki
    dilimin ucuna.
    berekettir diye hani geçen hıdrellezde
    karınca kumu toplayıp getirmiştin
    kimse bereketi öyle getirmedi bana
    küçük, küçücük bir torbada
    az gerçi cüzdanımda hâlâ kâğıtlar,
    ama bozuklar harmandalı oynuyor,
    zil oluyor parmağımın ucunda,
    küçücük insanlar şimdi cüzdanıma her bakışımda
    neşeli bir ateşin üstünden atlıyor.
    kardeşim, biriciğim, kimse yoksulluğu benim için
    böyle sevimli kılmadı şimdiye kadar.

    kötü rüyalar görürdüm durmadan
    bağırırdı bir yaşlı kadın:
    “mavi alevlerin ortasına,
    bu kırmızı elbise giymiş kadın yakışır.”
    sanırım birileri beni yakacak
    diye tuttururdum sabahları.
    ateş iyidir derdin sen, başarıdır,
    çok şeyler başaracaksın.
    kardeşim, biriciğim sen olmasan,
    ablanın kâbuslarını kim hayra yorardı?

    yine gülsen, gülüversen
    ben böyle saymazdım
    çarşafımdaki kırmızı gülleri o zaman.
    sayıyorum, sayıyorum
    hiç bitmiyor güller,
    sensiz hiç bitmiyor zaman.
    çıksan o karanlık uykudan,
    kilerde fazla güneşimiz kalmış mı bir baksan.
    bütün serotonin geri alım inhibitörleri birleşseler
    geri alamazlar çünkü,
    hayra yorulmuş bir rüya kadar sevinen hayatı,
    geri alamazlar bir avuç karınca kumunun huzurunu.

    kardeşim,biriciğim
    bazı yaralar yararlıdır buna inan,
    bazı yaraların ortasından küçücük bir el,
    sanki geçmişe çiçek uzatır,
    bazı yaralardan sızan kanla,
    tüm geleceğin yıkanır.
    bazı yaralar...
    sayıyorum,sayıyorum
    hiç bitmiyor güller
    sensiz hiç bitmiyor zaman.
    belki saymayı mutsuzlar bulmuştur.
    mutsuzlar hep sayar.
    bizler mihsabıyız hayatın,
    tam on gün oldu,
    gamzelerinden su içmiyor kuşlar.
    kardeşim,biriciğim
    hadi çık o karanlık odadan.
  • didem madak şiiri.

    ışıl'a...

    yine gittin o karanlık odaya
    karanlık uykularına.
    sen hep gülerdin oysa, gülüverirdin
    bir bakardım eğilmiş su içiyor
    gamzelerinden kuşlar.
    bir bakardım gözlerinde
    güneşli ve sıcak iki hurma.
    bir bakardım hayata dikleniyor
    diktiğin horoz ibikleri saksılarda.
    biriciğim, kardeşim ne oldu sana?

    karşıyaka vapurunda alıştı dilim en çok acıya
    acı çaylar içer ve bakardım karanlık sulara
    bir balığın uykusunu düşlerdim
    karanlık sularda kaybettiği rüyaları,
    sigaramdan kopup giden iki kıvılcım
    merak ederdim ne konuşurlar aralarında?
    sen beni hep merak ederdin,
    sen beni hep yemeğe beklerdin,
    seni sıcacık evimizde bulduğumda
    iki kıvılcım buluşmuş gibi olurdu
    balığın karanlık uykusuyla.
    bir kesmeşeker koymuş gibi olurdun sanki
    dilimin ucuna.

    berekettir diye hani geçen hıdrellezde
    karınca kumu toplayıp getirmiştin
    kimse bereketi öyle getirmedi bana
    küçük, küçücük bir torbada
    az gerçi cüzdanımda hâlâ kâğıtlar,
    ama bozuklar harmandalı oynuyor,
    zil oluyor parmağımın ucunda,
    küçük insanlar şimdi cüzdanıma her bakışımda
    neşeli bir ateşin üstünden atlıyor.
    kardeşim, biriciğim, kimse yoksulluğu benim için
    böyle sevimli kılmadı şimdiye kadar.

    kötü rüyalar görürdüm durmadan
    bağırırdı bir yaşlı kadın:
    “mavi alevlerin ortasına,
    bu kırmızı elbise giymiş kadın yakışır.”
    sanırım birileri beni yakacak
    diye tuttururdum sabahları.
    ateş iyidir derdin sen, başarıdır,
    çok şeyler başaracaksın.
    kardeşim, biriciğim sen olmasan,
    ablanın kâbuslarını kim hayra yorardı?

    yine gülsen, gülüversen
    ben böyle saymazdım
    çarşafımdaki kırmızı gülleri o zaman.
    sayıyorum, sayıyorum
    hiç bitmiyor güller,
    sensiz hiç bitmiyor zaman.
    çıksan o karanlık uykudan,
    kilerde fazla güneşimiz kalmış mı bir baksan.
    bütün serotonin geri alım inhibitörleri birleşseler
    geri alamazlar çünkü,
    hayra yorulmuş bir rüya kadar sevinen hayatı
    geri alamazlar bir avuç karınca kumunun huzurunu.

    kardeşim,biriciğim
    bazı yaralar yararlıdır buna inan,
    bazı yaraların ortasında küçücük bir el,
    sanki geçmişine çiçek uzatır,
    bazı yaralardan sızan kanla,
    tüm geleceğin yıkanır.
    bazı yaralar...
    sayıyorum,sayıyorum
    hiç bitmiyor güller
    sensiz hiç bitmiyor zaman.
    belki saymayı mutsuzlar bulmuştur.
    mutsuzlar hep sayar.
    bizler mihsabıyız hayatın,
    tam on gün oldu,
    gamzelerinden su içmiyor kuşlar.
    kardeşim,biriciğim
    hadi çık o karanlık odadan.
  • bir inanışa göre ilkbaharda gördüğü bi karınca yuvasından ufacık bi miktar alarak cüzdanında bundan taşıyanın parasında bereket olur, cüzdanından para eksik olmazmış. seneye de hıdırellez zamanlarında başka bi yuvadan kumla değiştirilmek kaydıyla yıllarca sürecek bi döngüye başlanır böylelikle. yani bir yuvadan başka bir yuvaya kumlar taşınır durur.

    hamiş: yine eksiye doymayan bir entarim parça pinçik edilmekte. pek yeri diil ama ben yine yaziyim cüzdanınıza sıçam! düşünende kabahat. milyorlarım ve ben neye borçluyuz zenginliğimizi ha, sor trump'a ingilizcen el veriyorsa nası zengin olmuş bi sor aq!
hesabın var mı? giriş yap