• deli işi bir filmdir. sıkıntıya strese iyi gelir.
  • çankırı'da çekilmiş ilk ve tek sinema filmi olma ünvanını 47 yıldır koruyan filmdir.
  • vedat türkali'nin yazdığı, ertem göreç'in çektiği 1964 yapımı film. başrollerinde göksel arsoy, türkan şoray, suna pekuysal, sami hazinses, hüseyin baradan, hüseyin peyda var.

    göksel arsoy, babasının mallarını gaspeden akrabalarına kızgın bir delikanlıyı; türkan şoray ise avukatı canlandırıyor. 1964 yılından müthiş manzaralarla süslü olan film, toplumsal konuları işleyen senaryosu ve oyunculuklarıyla oldukça başarılı...

    o dönemde kırsal alanda avukatlık yapan kadına bakış açısı detaylı işlenmiş. başrolde statülü kadın karakterin bulunduğu nadir türk filmlerinden birisi. 60'larda ve daha sonraki yıllarda pek rastlanmayan bir durum bu. zengin ve başarılı bir erkeğin aşkı, kızı, karısı olmaktan başka kişisel başarısı olmayan kadın karakterlerin dışına çıkılmış. filmde vedat türkali'nin etkisi fazlasıyla hissediliyor.
  • gecen gun oturup izledim!!cok guzel bir film. ozellikle mahkemede "e imam dediyse baska soze gerek yok hakim bey", "ankaradan tanidik insanlarin selamini getirdik" diye hafiften tehditkar konusmalar......film 51 yil once cekilmis. demek biz bi arpa yolu yol katedememisiz.
  • çankırı'da çekilen 1964 yapımı bu filmde, amerika'dan alaçınar köyüne gelen kızgın delikanlı göksel arsoy, o kadar kızmıştır ki bismillah daha film başlar başlamaz önüne çıkan köylülere sebepsiz yere dayak atar:

    - nereye bey?
    + cehenneme
    - annamadım?
    - cehenneme dedim....kütttttttt

    - niye vurdun arkadaşa?
    + kütttttt

    -vaaay, murat bey yeğenimm...
    + şakkkkkk

    3-4 dk boyunca kesintisiz devam eden bu absürtlüğün seviyesini katmerlendiren ise senaryoyu yazanın, memleketin en aklı başında yazarlarından vedat türkali olması...

    gerçi türkali'nin hakkını da yemeyeyim şimdi; lenin'in ne yapmalı kitabında "işçiler arasında sosyal-demokrat bilincin olamayacağını söyledik. bu bilinç onlara dışardan getirilmeliydi" şeklinde formüle ettiği "ezilen sınıfa dışarıdan bilinç götürme" mevzusunu köye dışarıdan gelen kızgın delikanlı ile onun yavuklusu avukat türkan şoray bağlamında çankırı alaçınar'a uyarlamaya çalışmış.

    eğitimsiz gerici cahil köylüler versus bu cahilleri aydınlatmaya yemin etmiş okumuş aydınlar şeklinde milyon kere tekrarlanan köy filmlerindeki/romanlarındaki pek çok klişenin yer aldığı bu leninist tandanslı filme kemalist bir final sahnesi yakışırdı elbet: eugène delacroix'nın halka yol gösteren özgürlük tablosunu çankırı kırsalına taşıyıp davul zurna eşliğinde ellerinde türk bayrağıyla yürüyen köylüler, kendilerine önderlik eden göksel arsoy ve türkan şoray'la birlikte düşmanı (ağaları, tüccarları, sömürücüleri) denize, pardon kızılırmak'a dökerler...

    halk işi bitirdikten sonra cemsesiyle bir anda kırsalda zuhur eden jandarmanın (devletin), dayak yiyen düşmanları sepetleyip götürmesi, filmin leninist temasının henüz devletin sönümlenmesi aşamasına gelmeden sönümlendiğini göstermesi bir tarafa, bu sahne sanki ordu millet elele şiarının ilk işaret fişeği gibi de...

    - nereye bey?
    + milli demokratik devrime,
    - anlamadım?
    + şakkkkk...

    https://youtu.be/xpmj_ndya5q (final sahnesi için bkz: 1:34:19)
  • herkese tek atan göksel arsoy,

    türkan şoray'a tef çalarak tecavüz etmeye çalışan ekibi rakı eşliğinde izleyen villain,

    hamili kart yakınımdır kartvizitlerini masaya koyarak; "bunun daha ankarası var, temyizi var" diyen anadolu çomarı zübüklere siktiri çeken hakim

    gibi karakterlere sahip, seyri keyifli klasik.

    finalinde; düşman kuvvetlerinin, mekanize traktör tugayı desteği ile püskürtüldüğü film*
  • başrollerinde göksel arsoy ve türkan şoray'ın paylaştığı 1964 yapımı filmin yapımcısı da göksel arsoy'dur. senaryosu vedat türkali tarafından yazılan film sansürden geçmeyince göksel arsoy bizzat filmi alıp çankaya köşkü'nün kapısına dayanmış ve cumhurbaşkanı cemal gürsel'e filmi izletmiş. topraksız köylülerin dramına duygulanıp gözleri dolan gürsel sansür kurulundan filmin geçmesi sağlamış. kaynak

    filmde amerika'da okumuş bir toprak ağasının oğlu, avukatı ile birlikte köylüleri toprak reformu konusunda bilinçlendirir ve onlarla birlikte ağalara karşı mücadele ederler. cumhuriyet dönemi boyunca defalarca toprak reformu tasarlayıp uygulayamayan türkiye'nin tersine filmde toprak reformu bizzat toprağın mirasçısının da katıldığı mücadeleyle başarılır. 1960 darbesi sonrasında çekilen film adnan menderes gibi toprak ağalarının karşı çıktığı bu reformun artık başarılabileceği umuduyla çekilmiş gibi. gerçek hayatta ise 1970'lerde tekrar gündeme gelen topraksız köylülerin topraklandırılması amaçlanan reform başarılamamıştır. çünkü filmdeki idealist ağa oğlunun yerine gerçekte mecliste topraklarını korumak için her şeyi yapanlar ve onlarla baş edemeyen bir devlet vardır.

    filme dair yapılan kısa ve öz bir değerlendirmeye buradan ulaşılabilir
hesabın var mı? giriş yap