• (bkz: had bildir)
  • özdemir asaf tarzı ile şöyle birşeydir ;

    "kendi bahçesinde
    dal olamayanın biri
    girmiş bahçeme
    ağaçlık taslıyor"
  • sınırı aşanın ayağına basmaktır. "eyvallah" durumundan "illallah" durumuna geçildiğinde cereyan eder.
  • "haddini bilmeyene haddini bildirmek öksüz giydirmek kadar sevaptır" demiş ve çok kilit bir durumdan kurtarmıştı biri beni zamanında. yerli yerinde olunca tadından yenmeyen bir eylem.
  • sanırım benim şalter kapatmamı sağlayan tek şey.
    sen kimsin de haddimi bildiriyorsun? benim haddimi belirleyecek olan sen misin dalyarak -,-

    had, cidden hassas terazide, güzide bir denge işi. kimse, hiç kimsenin/hiçbir şekilde, haddini belirleyemez/söyleyemez/bildiremez. öyle uhrevi değiliz hiçbirimiz.
  • su siralar ülkemizde çokça gerçeklesen mesele. nedense her kesim bir digerine, kendi sinirlarini gasp ettigini düsündügü noktada yapiyor. mesela daha dün barbaros sansal'a haddini bildirdiler. sebebi ise düsüncelerini argo bir yöntemle bildirmis olmasi. oysa ki birine tecavüz etse, birini öldürse, onlarca kisinin ölümüne sebebiyet verecek bir otobüs kazasinin bas mimari olsa, dolandirsa, gasp etse, yaralasa yada taciz etse bu olmayacakti. neden mi? çünkü bu tür seylere türkiye cumhuriyeti hukuku bakar. ama is düsünce belirtmekse (bazen düsünceler hakaret içerebilir), tahrikse bu eylemi halk kendi bünyesinde sonuçlandirabilir. olagandir. mesela otobüste giderken kadinin birinin agzina, kadin sort giyiyor diye, tekme atan vatandas normal olani yaptigi için hukuka teslim edilir. halk kendi eline almaz bu yetkiyi. yada ensarda 39 çocugu taciz eden ögretmen adi dahi açiklanmadan ört bas edilir, hukuka bile devredilmez ama halk için zaten bu bir kriter degildir. çünkü (bkz: haddini bildirmek) sadece ve sadece karsit görüslü olan insanlara görüslerini bildirdikleri zaman yapilir. ve genelde kanli sonuçlanir. iste haddini bildirmek eyleminin tanimi tam olarak da budur.
  • yeri geldiğinde gerekli ve olmazsa olmaz bir eylem olarak anlatılır..

    fakat aynı zamanda insanın şirazesini kaydıran, saptıran, çürüten ve yanlışa sevkeden bir yolun da ilk adımı olabiliyor gibi.. yürüdüğünüz yolun hangi menzilinde olursanız olun nefs adlı yedi başlı ejderha daima pusudadır.. siz boynuna bukağıyı zincirle takıp nefesini kesseniz bile o asla ölmez.. nefs ölmez.. ölebilemez..

    siz birilerine haddini bildirince varlığınızda meydana gelen psikolojik ve kimyasal değişimler o uyuyan ejderhayı dürtüp gözünü açmasına sebep olur.. ama ejderha bu; yüzbinlerce yıllık bir ömrün bakiyesi olan tecrübeli gözleri kendini belli etmeyecek kadar zeki bir ışıkla parıldarken leş kokulu ağzıyla da belli belirsiz sırıtır.. nefs, kendini hiç belli etmeden ve kimselere sezdirmeden yürüdüğünüz yolun mihmandarı olabilir..

    uzatmayayım;

    had bildirmek, haddini bilmezliğe de varabiliyor zaman içinde..
  • bende çirkeflik izlenimi yaratan eylem.
  • gereksiz eylem. had bilmez duruma geldiyse zaten en baştan beri sizin hatanızdır. insanların, size yaklaşma mesafesine doğru karar vermek önemlidir. "had" geçildiyse izin verilmiştir. sonrasında ne ile bildirirsen bildir.
    insan sarrafı değilim, sık hata yaparım. had bildirmenin yaratacağı egosal şiddetin karşı tarafa ulaştığını düşünmüyorum. doğrusu; ulaşılan mesafe sizi rahatsız ediyorsa o mesafenin tarafınızdan artırılması gerekliliğidir.
    gitmek iyidir.
hesabın var mı? giriş yap