bir sürü
-
çok fazla... sürüyle... mümkün oldugunca çok...
-
-
(bkz: bir çok)
-
olur olmaz yerde kullanılan bu kelime öbeği, kullanan kişinin ne kadar sakil olduğunun göstergesidir. bir çok deyiniz, pek çok deyiniz canım kardeşim.
-
koşturan bir çokluk ifadesi. bir sürü hayattan biri bizimki de.
-
küçüklüğümden muazzez ilmiye çığ adlı harika kadını tanımama vesile öbek. günümüzde sıkça kullandığımız bu öbek için muazzez hanım bir televizyon programında, "bu öbekte geçen "sürü" kelimesi hayvanları anlatmakta kullanılan bir topluluk ismidir. lütfen insanları anlatırken kullanmayınız." demişti. ne de güzel demişti...
-
(bkz: pek çok)
-
"gayet normal, akıllı, işinde gücünde insanlardan bir adam gibi her şey... cıkk! değil işte. zıtlıkların adamısın aynı zamanda. diğer yandan bela ve macera peşinde koşan bir yanın var -o deli tarafın işte. yani pek çok konuda şanslı azınlıksın. iyi bir işin, evin, çocuğun, vs var. dur bi otur oturduğun yerde di mi? ama yok! özündeki deli taraf buna izin vermiyor. bir motosiklet yolculuğu anlatmıştın bana... benzinin bitmiş de, yağmurun altında hız yapmışsın da... hatırladın mı? işte bir sürü insana felaketler silsilesi gibi görünecek olan o yolculuktan sen eminim çok çok zevk aldın. hatta o yaşadıkların yaşam motivasyonun, hayatının yang kısmı. malum yin yang denge üzerine kuruludur. senin denge ise bazen yalpalıyor. neden? çünkü bazı konularda hayatı yeni yeni tanıyan ve gördükleri karşısında sevinçli bir şaşkınlık yaşayan bir çocuk gibisin. bu yaşına ve bütün yaşam birikimine rağmen bir çocuk tarafın var. bir tarafı hala fethiye'de kalmış bir çocuk." (bkz: cık/@ibisile)
"yatağımın yanında oturan bir hemşire, çok soluk baskılı bir kitap okuyordu ve bir öykü okuduğu, bir sürü tırnak işaretinden belliydi ve okurken uh uh uh diye hızlı hızlı soluyordu, yani demek ki bildiğimiz seks hikayesiydi." anthony burgess - a clockwork orange
"bizim wolfgang amadeus* on sekizinde konçertolar, senfoniler, operalar, oratoryolar filan, bir sürü bok püsür yazmıştı, hayır, bok püsür değil, ilahi müzik. sonra şu bizim felix m.* de yaz ortası gecesi rüyası uvertürü'nü yazmıştı. başkaları da vardı. ayrıca şu bizim benjy britt'in* elinden tuttuğu şu fransız şair, en güzel şiirlerini on beşinde filan yazmıştı, ey kardeşlerim. adı arthur'du*. yani on sekiz, kesinlikle genç bir yaş değildi." anthony burgess - a clockwork orange
(bkz: bir çok), birçok
(bkz: bissürü/@ibisile)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap