• yavuz sultan selim `in
    a$ki icin yazdigi $iirin en cok hatirda kalan misrasi.
    serzeni$ dolu ama bir o kadar da yavuzdan beklenmeyecek inceliktedir cogu $iiri
  • zeki alasya metin akpınar'ın beyoğlu beyoğlu müzikalinde yekta'nın karşı masada oturan kıza olan aşkını doktocuğuna anlatırken kullandığı replikti... ne hisli aşktı o, ne hazin son bulmuştu...
  • güzel gözlü sevgiliye söylenebilecek en manidar mısralardan bir tanesi..
  • günümüz türkçesiyle;

    bilmem ki gözlerime nasıl bir büyü yaptı felek
    gözümü kan içinde bırakıp, aşkımı artırdı felek
    arslanlar pençemin korkusundan tir tir titrerken
    beni bir gözleri ahuya esir etti felek.

    orjinalini de yazayım bi bütünlük olsun entryde.

    merdüm-i dîdeme bilmem ne füsûn etti felek.
    giryemi kıldı füzûn, eşkimi hûn etti felek.
    şirler pençe-i kahrımda olurken lerzân.
    beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek.
  • yazarının şirpenceden gitmesi de tarihteki muazzam ayarlardandır.

    şirler bile pençe-i kahrında olurken lerzan, evet..
  • söylenegelen/bilinegelen odur ki; aşık olan neylesin hikayesinde mevzuu bahis olan türkmen güzelinin elim vefatının ardından yavuz tarafından yazılmış bu dörtlük aynı zamanda kabir taşına da hakketirilmiştir.
  • güneşin oğlu'nda selam edilir bu dizeye.
  • bu sözleri bu denlii vurucu yapan şey yavuz sultan seliim'in kaleminden çıkmış olmasıdır. gerçi yavuz'a ait olduğu kesin değil sanırım ama başkasına aitse gözümdeki değerini yitirebilir. yitiriir çünkü belki de en çok yavuz'dan da tir tir titrenmiiştir.

    şirler pençe-i kahrımda olurken lerzân.
    beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek.

    aslanlar pençemin korkusundan tir tir titrerken
    beni bir gözleri ahuya esir etti felek.
  • "merdüm-i dideme bilmem ne füsûn etti felek
    giryemi kıldı hûzûn eşkimi füzûn etti felek
    şîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân
    beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek "

    cihan padişahı yavuz sultan selim, şam yakınına otağını kurdurarak burada üç ay kadar kalmış. bir türkmen kızı da, zaman zaman padişahın çadırına gelerek, otağın temizlik işlerini yapar, hünkar çadırını tertibe ve düzene sokarak sıradan gündelik işlerini meşgul olurmuş…
    yine bir sabah temizlik için geldiğinde, sultan selimi görmüş. türkmen güzelinin gönlü sultana, su gibi aniden akıvermiş gönlünü kaptırmış ona . hani kalbin, her an bir halden başka bir hale geçmek, gibi anlamları da vardır ya zamanla kalbinin içini, ince bir sızı sarmış genç kızın ve başlamış kalbi için için göynümeye.

    birgün, gözü, hünkar çadırının direğine ilişmiş. direğin üst kısmına aşkın gücü ona, şöyle bir satır yazma cesareti vermiş:

    "seven insan neylesin"

    yavuz sultan selim , otağına yatmaya gelince, birden direkteki yazıyı fark etmiş ” bu da ne ola ki” diyerek uzun bir muhakemeden sonra, bir vehim ve bin endişe derken… almış eline kalemi şöyle bir satır da o düşmüş aynı direkteki dizenin altına.

    "hemen derdin söylesin"

    türkmen kızı, ertesi gün gelip baktığında otağın direğine, sevincinden ağlamış , o küçücük kalbi heyecandan göğsüne sığmaz olmuş , yer de onun olmuş adeta gök de… fakat koskoca cihan sultanına ilan-ı aşkta bulunmanın, ateşle oynamak, ateş girdabına bilerek atlamak gibi ölümcül bir tehlikesi de varmış. “varsın olsun bu aşk, buna değer diye düşünmüş.” aldığı mesajı heyecanla hemen cevaplandırmaktan kendini alamamış ama yine de içinde bir korku kurdu varmış ki genç güzelin, yüreğini her gün diş diş, burgu burgu kemiren... aşkın gücü, zoru ve korkuyu nefes nefes yaşayan o gencecik yüreğin imdadına yetişmiş derhâl. bir satır daha yazmış aynı direğe

    "ya korkarsa neylesin"

    yavuz sultan selim, aksam, çadıra döndügünde, not düstügü direkteki satır gelmis aklına. bakmış ve okumuş ki aşkın heyecanın ve korkunun karıştığı, tezat dolu sözcüklerin buluştuğu satırlar, bir mızrak gibi durmakta karşısında. hemen o satırın altına bir mısra daha eklemiş, aşka yenik düşen koca padişah:

    "hiç korkmasın söylesin"

    bir aşkın buluşan, karmaşık ve bulanık duyguları şöyle dizilmis direğin üzerine:
    “ seven insan neylesin
    hemen derdin söylesin
    ya korkarsa neylesin
    hiç korkmasın söylesin”
    sabahın olmasını sabırla beklemiş padişah . seher vakti sırdaşı hasancan’ı çağırtmış , derhal bir emir vererek:” biz dahi merak edip onu görmek isteriz tiz elden bu kızı huzura getirin.” emir derhal yerine getirilmis ki ahu gözlü, endamı hos, alımlı, nazenin, ceylân gibi bir türkmen güzeli… hünkarın emriyle derhal bir düğün alayı tertip edilmişb. eğlenceler, yemeler içmeler…
    düğünün son gecesi, sırlarla dolu bu aşkın bilmecesi kader-i ilahi tarafından çözülmüş, çözülen bu kara baht çıkınından yayılan acı haber, şaşkına çevirmis herkesi, yer gök adeta üzüntüye, mateme boğulmuş. ahu gözlü türkmen dilberinin ”selim” diye çarpan saf ve küçük yüreği, bu büyük cihan sultanın aşkındaki sırrı kaldıramamış ve birden duruvermiş.
    o çadırın direği, bu olayın canlı fakat ketum şahidi olmuş asırlardır. bu dünya hayatında vuslat nasip olmadığı gibi o gencecik yüreğe, buna fani alemde bir çare de bulunamamış. bu hazin gönül çarpılmasının ve gönül yangınının sonunda derler ki:

    “ koca hünkar, ağlamış” ve türkmen kızına yaptırdığı mezarın mermer taşına, şu dörtlügü kazdırarak, dünyaya, aşkın gücünün karsısındaki çaresizliğini en güçlü orduları yenen koca hünkar söyle haykırmış:

    "merdüm-i dideme bilmem ne füsun etti felek

    giryemi kıldı hûzûn eşkimi füzûn etti felek
    şîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân
    beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek "

    bilmem ki gözlerime felek nasıl bir büyü yaptı ki
    gözümü kan içinde bıraktı, aşkımı artırdı
    benim pençemin( gücümün) korkusundan arslanlar(bile) titrerken
    felek beni bir ahu gözlüye esir etti.

    edit : yanlış yazım
  • kimin, kime, ne zaman yazdığından bağımsız, her daim güncel kalan sözlerden.
hesabın var mı? giriş yap