• uluslararası hukuk kulubü kıbrıs komisyonu üyeleri olarak 1997 yılında kendisi ile ropörtaj yaptığımız sosyoloji hocası. konu, kıbrıs'taki türk ve rum topluluklarının kendilerini psikolojik olarak bağlı gördükleri anavatanlarından soyutlayarak ayrı bir kıbrıs toplumu olma şuuruna sahip olup olamayacakları hakkındaydı. ada toplumu psikoljisinin bu ortak kıbrıs toplumu idealine katkısının sosyoljik yorumlarını rica etmiştik kendisinden. kendisi sorularımıza sözlü olarak yanıt vermenin yanında yazılı olarak sorularımızı almış ve bir de yazılı cevap vermişti. ülkenin böyle hocalara ihtiyacı var deyip tanrıdan rahmet diliyorum kendisine.
  • i.ü. sosyolojinin merhum hocasi.

    merhumun ardindan mahdumlarindan ertan egribel tarafindan, 4-5 eylul 2003 tarihinde duzenlenen baykan sezer'i anma seysinin sunuslari kitaplastirilmistir. baykan sezer ve turk sosyolojisinin sorunlari adli kitap kizil elma yayinlari tarafindan basilmistir.
  • sözde gösterişli dilleriyle ortalığı kasıp kavuran sosyal bilimciler içinde sükûneti, itidali, düşünen ve münzevi haliyle kendini vakfetmiş sosyolog. istanbul sosyoloji geleneğinde bir köşebaşı...
    marksizmi yer yer özcü retorikle yerlileştirmek adına handiyse ulusallaştıran geleneğin içinde yer alsa da, bu toplamda bütün yaptıklarının yok sayılması için bahane bile olmaz.
    [kaldı ki ben bir marksist değilim bana ne oluyorsa]

    her şeyden önce baykan sezer, ziya gökalp dahil bütün türk sosyologları içinde batı ile masaya oturan onunla hesaplaşan belki de ilk sosyolog. batı'nın antropolojiyi bile manipüle ederek, evrensellik iddialarının, hatta tüm evrensel yapıların (ideoloji, kültür, medeniyet, insan hakları, üretim...) merkezine kendini koyduğu bir dünyada baykan sezer, başka sosyolojilerin başka modernleşmelerin olduğunu söyledi. bu ilk elde dile kolay gelen bir tavır. lakin bütün akademiyi-bürokrasiyi-uluslararası bilim çevrelerini şekillendiren; hegemonyaya dönüşen bir anlayıştan bahsediyoruz. çünkü edebiyatçının- siyasetçinin elinde bir kılıca dönüşen oryantalist tahakküm, sosyal bilimcilerin elinde zarif ama daha tehlikeli bir neştere dönüşüyor. çünkü oryantalizm bulaştığı bilgiyi edinenlere kimi zaman kompleks olarak geri dönüyor.

    baykan sezer, türkiye üzerine düşünürken de bu "merkez" yaklaşımları reddetti. tarihe müracaat etti. tarihte yaşanan tecrübeler bu toplumu [ve başka batılı olmayan toplumları] farklı ve belki de özgün bir yere taşımıştı. ama toptancı yaklaşımlar yüzünden bu bilinmiyordu. reçeteler [yani kaderimiz]önceden kesildiği için de araştırmaya gerek yoktu. buna ilk karşı çıkan isim kemal tahir oldu. kemal tahir, tarih okudu ve tarihin önemini işledi. hatta can yücel kendisiyle dalga geçmek için kemal tarih dedi. kemal tahir, çoğu aydının berber çırakları için hazırlanmış marksist broşürleri okuduğu 50’li yıllarda, evliya çelebi seyahatnamesinden, naima tarihine, tarih-i cevdet’ten dede korkut masallarına kadar bütün bir tarihî, edebî ve folklorik malzemeyi tasnif ederek, altını çizerek okuyordu. türkiye bilgisine nüfuz etmenin yolunun tarih olduğunu keşfetmişti. baykan sezer, kemal tahir’in bu bakışını akademiye taşıdı. buradan sosyolojik bir tahayyülle yeni, yerli bir tezin temellerini atmaya girişti. söylediklerinin, düşündüklerinin bizdeki doğru ya da yanlış karşılıkları bir yana bu girişimi ve gayeti bile baykan sezer’in akademik namusunun ve erdeminin bir ispatıdır. bu namus ve erdem kavramlarını özellikle yazdım. akademide bu iki kavramın ileride bir nostaljiya vesilesi olmasından korkuyorum.

    olanca yerlici gayretlerinin yanında baykan sezer fransızca biliyordu, batı’yı tanıyordu. zaten sosyoloji de aslında bir batı bilimiydi ama bütün evrensele dair birikimini, türkiye’nin toplumsal yapısını anlamak için sarfetti. sosyolog sezgin kızılçelik , doğubatı dergisinin galiba 16. sayısında baykan sezer hakkında kaleme alığı anlamlı portre-makalenin başlığında zaten durumu özetliyor:
    “batı düşün kalıplarının dışında, ‘takım anlayışı’ndan hareket edenlerin karşısında bir yerli, yerli olduğu kadar evrensel bir sosyolog: baykan sezer”.

    ama şu var ki yerlilik eksenli kullandığı dil bu sefer başka bir hegemonik alana dönmüştür. pretoryen devlet özlemlerine yol açabilecek bir toplumsal yapının kasıtlı bir eleştirisinin ne kemal tahir, ne baykan sezer ne de takipçileri tarafından yapıldığını görmek mümkün olmadı.
    baykan sezer’den bağımsız olarak eklemeli: özellikle ab karşıtı ulusal egemenlik müdafaalarına girişen yerlici söylem, batı merkezli sanal açılım ve şeffaflık kokan politikaları ciddiye alıp [ya da ciddiye almayıp aksine özledikleri toplumsal yapıyı savunmak için bahane yapıp] kabuğuna kapanan içe kapanmacı politikalara yardım ve yataklık ettiler. bu tehlikeli bir durum. özellikle işin içine bir de kemalist-nasyonal-cumhuriyetçi nosyonlar da eklenince ortaya bambaşka bir tablo çıkmakta ve bu manzara-ı umumi çok bürokratik bir koku vermekte.
    … …
    ama öyle ya da böyle türk sosyolojisi, istanbul sosyoloji için önemli bir isim baykan sezer. israrlı, sessiz, adanmış bir soylulukla bu ülke üzerine düşündü, cümle kurdu ve göçtü.
  • türk sosyoloji geleneğini yaratmaya çalışmış, büyük ölçüde de başarmış sosyolog.
  • aşağıdaki metinleri bir makalesinde kullanmış şahsiyettir:

    "eğer çözümü, yanıtı yoksa bir sorun sorun olmaktan çıkar, alın yazısına dönüşür."

    "batı'nın kendi dışında toplumlarla kurmuş olduğu ilişki öncelikle egemenlik ilişkisidir."

    "bir yandan batı yayılmacılığı batı'nın kendi gücünün, kendi gelişmesinin doğal bir sonucu sayılmakta, öte yanda ise batı'nın yayılmasıyla uygarlığı, evrensel gerçeği taşıma yükümlülüğünü yerine getirdiği öne sürülmektedir. (batı yayılmacılığı batı'ya düşen bir görev olarak tanıtılmaktadır)"

    "doğu gelişmenin dışında olmadığı gibi uygarlık da batı'nın bir başına ve kendi iç ilişki ve çelişkileri sonucu değil, doğu-batı çatışmasının ürünü olmuştur."

    not: "doğu-batı ayırımı" başlıklı, şubat/98'de yayımlanmış bir makaleden, yazımı aynen korunarak alınmıştır.
  • türkiye nin almış olduğu batıcılaşma kararı,osmanlı-türk toplumunun kendi gelişme ve çelişkilerinin doğal bir sonucu değil, türkiye’deki siyasal aktörlerin bir tercihinin sonucudur der

    sorunlara doğu-batı çatışması temelinde yaklaşır, doğu’yu da batı’yı da iyi tanımamız ve bilmemiz gerektiğinin altını önemle çizer. doğu toplumları için önerilen modellerde amacın, doğu’yu batı’ya senzetmek olduğunu belirtir öne sürülen modellerde çıkış noktasının doğu toplumlarının sorunları olmadığını, batı’nın kendisi olduğu saptamasını yaparak, sosyoloji-tarih bağlantısının önemini vurgulamaktadır.
  • herşeyden çok beni 1960 yıllardan 2000lere kadar değişmeyen düşünceleri etkilemiştir. türkiye de çoğu aydın farklı dönemlerde farklı düşünceler içine girmiştir.fakat baykan sezer sürekli tek bir hat üzerinde düşüncelerini savunmuş ayriyetten o sarsıntılı dönemlerde oluşan olaylara kayıtsız kalmayarak çağın sorunlarıyla yoğun bir hesaplaşma içine girmiştir.batının üstünlüğüne eleştiriler getirmiş ve batı tipi bir modernleşmenin karşısında durmuştur. (bkz: doğu-batı çatışması) görüşünü ileri sürmüştür.sorgulamarını yerli ve tarihsel bir bakış içerisinde yaparak türk toplum tarihine özel bir önem vermiştir.
  • ülkemizde sosyolojiyi farkı bir boyuta taşıyan büyük adam.
hesabın var mı? giriş yap