• (ara: tanri* yara*)
    (ara: alla* yara*)
  • tamamen iman etme meselesidir.allah'ın doğmadığına ve doğurulmadığına inanılır ya da inanılmaz.bunlar soru değildir,cevapları da cevap değildir.
  • "benim anlamadığım husus şu eleştirel akıl savunucuları "a" filozofunun yada "b" bilim adamının söylediklerine inanıyorlar ve sorgulamıyorlar da yusuf suresi 40. ayet-i kerime'de geçen "hüküm ancak allah'ındır" hükmüne gelince rasyonalizmden, dinin dogma oldugundan bahsediyorlar. bizim önce kalbimizdeki aklı harekete geçirmemiz gerekmiyor mu? "

    muminlerin yahut, sozlugun buyuk kismini olusturdugunu dusundugum doktrinlere degil de bir sekilde bir allah'a inananlarin, hayatlarini biraz daha ilginc kilmak icin yazalim:

    oncelikle b bilim adaminin soylediklerine kimse inanmiyor. b olsun yumusak g olsun, bir bilimadaminin dediklerine inanilmaz zaten. bilimadami bir fenomeni aciklamak icin teori gelistirir, onu test eder ve kanitlarla destekler. ayni fenomen icin baska bilimadamlari baska teoriler de gelistirirler. sonunda oneriler incelenir ve denir ki "su anki bilgilerimiz isiginda sozkonusu fenomeni en tutarli bicimde aciklayan model budur, bunu kabul ediyoruz". yani bilimde fikirlere inanilmaz, fikirler kabul yahut reddedilir. hele hele sorgulama olmaz diye birsey ise kesinlikle yok, hayatimda duydugum belki de en yanlis saptama bu. aksine tum bilim sorgulama ustune kuruludur. bilimsel ahlakin diger tum ahlaki sistemlerden ustun olmasinin nedeni de budur; istersen einstein ol, iki sene sonra adi sani duyulmamis bir doktora ogrencisi senden daha tutarli bir teoriyle cikagelirse kimse gozunun yasina bakmaz. gercek, en ustun kriterdir.

    filozoflar icinse bilimadamlari icin soyledigimiz seylerin cogu gecerli, nitekim artik filozof ile bilimadami arasindaki fark da giderek eriyor, ozellikle cognitive sciencela ilgili branslarda. fakat genel olarak kimse filozoflara da inanmaz; daha iyi argumani olanin felsefesi kabul edilir o kadar. nitekim, dogal bilimler kadar siki ve sistematik olmasa da, felsefenin de kendi kendini gelistirici ve duzeltici ozelligi vardir. sorgulama olmaz diyenlere sormak lazim acaba kariyer yapabilmek icin neden peer-reviewed dergilerde makale yayinlanmasi gerekiyor. nitekim son 2500 yilda, ozellikle bati felsefesinin gecirdigi degisime bakin, bir de dini doktrinlerinkine. bilimden bahsetmeye zaten gerek yok. herhalde hepsinin az cok inanc uzerine kuruldugunu dusunenler ve savunma refleksiyle dinlerini savunmaya gecenler yanlislarini gormuslerdir.

    simdi gelelim olayin ozune:

    intelligent design denen ve kulliyen orospu cocuklarindan olusmus bir hareket var biliyorsunuz. yaratiliscilikla tam olarak ayni sey degil, cok daha beteri, o yuzden orospu cocuklari diyorum. beterler cunku bildigin yaratiliscilik tezinin aynisini alip, bir suru uyduruk teknik terim katip, bilim olmayan bir seyi bilim derslerinde okutmayi oneriyorlar ve daha kotusu bunun icin parlamentolara lobi yapiyorlar. bu, basarisizliginden oturu kabul gormemis bir bilimsel teorimi alip, illa okutulmasi icin zorla kanunu degistirmeme benziyor (hatta daha kotu cunku en azindan benim yanlis teorim bilim isiginda incelenebiliyor, bunda o da yok, yanlislanamayacak teorilerin bu derslerde ne isi var? oyleyse dawkinsin cok kullandigi benzetmesiyle neden dunyanin gorunmez bir ucak spagetti canavari tarafindan yaratildigini da okutmuyoruz astrofizik derslerinde, yeterince inanan salak bulamadik diye mi?]

    simdi bu intelligent design'cilarin ve yaratilisciligi savunan az bucuk kitap okumuslarin temel argumani sudur: nasil kumsalda yururken bir saat gordugumuzde bunun kumlardan tesadufen olustuguna inanmak yerine bunu yapan bir saatci oldugunu dusunuruz, bir saatten cok daha karmasik olan bir insaninsa hayli hayli bir yaraticisi olmali. bu kadar.

    simdi tabii ki aptalca bir dusunce bu, zira birincisi lehinde hicbir ampirik kanit yok, ikincisi basit bir mantiksal fallacy uzerine kurulu, ucuncusu evrim teorisini tesadufle bagdastirarak straw man hilekarligini yapiyor, dorduncusu yeni gelisen birkac bilim dali aleyhinde kanitlar sunuyor ve hicbiri curutulemiyor. bunlar oldurucu darbeler, bir de yan sanayi sorularimiz var tabii, ornegin eger allah bunlari planladiysa neden hemen hemen her canli turu sub-optimal, neden evrildiklerine dair bu kadar cok kanit var, neden bircok canli turu daha insan ortaya cikmadan yokolmus, allah eglenmek icin sahnede onbinlerce yil boyunca birbirini oldurecek olan ve bazilari sonsuza kadar cezalandirilacak insanlarin tiyatrosuna gelmis, on grup olarak da dinozorlari mi izlemek istemis, vs.. uzatmaya gerek yok, kitaplar dolusu soru da sorsan davul zurna az.

    ikinci maddede bahsettigimiz fallacy de sudur: tamam, diyelim siz(id'ciler) haklisiniz, diyelim bu kadar karmasik yapilar ancak dizayn edilebilirler, dolayisiyla dizayn eden bir guc var. simdi bu guc, seni dizayn ettigine gore en az senin kadar karmasik. hatta tum evreni dusundugunde, senden cok daha karmasik. e senin argumanin, karmasik yapilarin ancak bir saatci tarafindan ortaya cikarilacagini soyluyorsa, bu ilahi saatcimizi de birileri yapmis olmali. yok eger o kendinden olmussa, ondan cok daha az karmasik olan hayat niye kendinden olamasin? dolayisiyla karmasiklik, dizayni zorunlu kilmiyormus. belki o saatcimiz kormus. (bkz: kor saatci)

    iste bu noktada id'ciler sicip sivadiklari icin yaratiliscilarla bulusurlar: "hayir, allah yaratilmadi, bu mantik ona islemiyor ama size isliyor". burada da intihar etmis oluyorlar cunku bunun ucan spagetti canavarina kiyasla zerre daha fazla gecerliligi yok. [haa, is bilmemne surelerindeyse hic caniniz sikilmasin, mormonlarin, scientologynin kendilerine kutsal kitap uydurmalari gibi biz de guzel bir spagetti suresi yazariz, "suphesiz ki sorgulama yapanin burnundan 15 km'lik spagettiyi cikartiriz, hem de acisoslu" deriz]

    yani cok merak ediyorum bilimden ayirarak ayri bir yerlere konan, yuceltilen, korunan bu inanclar icinde, neden acaba gokten yildirimlar yagdiran zeus'lar yok artik, yahut kesik baslari piramit tepelerinden yuvarlanan kurbanlarin kanini isteyen tanrilar kalmadi? sonucta inanc dedigin de gozlemlere dayalidir, kalpte malpte kendine 3 oda bir salon ev tutmus, izole edilmis, bilimsel gerceklerden bagimsiz mistik bir olgu degildir. tipki bilim gibi, gunluk hayatta gozlemlenen olaylara aciklama getirme girisimidir. bilimin yetmedigi konularda kurulan mantiktir inanc. bilim kadar disiplinli olmadigindan da sorgulanip curutulmez, onun yerine yerlesir ve

    1) insanin olumlu bir canli olmasindan kaynaklanan korkularina
    2) sosyal duzenin dogru duzgun islemesini saglayacak kurallara
    3) o anki iktidarin mesruiyetinin devamina ve manipulasyonuna

    gore sekillenir, ananin babanin ogretisince ve toplum kurumlarinca da koklendirilir. o yuzden de birakin bu yuceltme kandirmacasini. inanc sizin dunyayi anlamlandirma sekillerinden biri olarak dogmus, bilim son yillarda bu konuda cok daha basarili olunca ve aciklayamadigi cok cok az alan kalinca, inanc da ne tesaduftur ki giderek o alanlara sikismistir. inancin yurutulmesi de cok cok buyuk oranda sosyal baskiya baglidir, kalbinizin inanc departmanina degil. zira insan inancini "kalbini dinleyerek" secseydi, yunanistan cografyasinda doganlarin ortodoks oldugunu, turkiye sinirini gecince de 70 milyonun sansina kalbinde islami bulmus olmasini aciklamaniz gerekirdi. her ulkenin dagindan tasindan ayri ilahi dalgalar mi geliyor da kalp gozunuzu etkliyor yahu? oyle olsa dahi 2000 sene oncesinde o daglardan zeus dalgalari gelmesi pek garip degil mi? bugun kimsenin gorunmez spagetti canavarina inanmamasinin nedeni de bunlardir; inanciniz sadece dis dunyadaki gozlemlerinizden, bilimden ve propagandadan degil de bir 4. faktorden, ornegin kalbinizin sesinden etkilenseydi emin olun cook fantastik fikirler cikar ve yeserirdi ve herkes de bunlara ayni mesafede olurdu.

    evrenin yaratilisi da, bilimin cok yaklastigi ama tamamen aydinlatamadigi bir nokta, bu yuzden de inanc adi altinda senaryo yazma ozgurlugumuzu kullanabilecegimiz sayili yerlerden. hatta bu noktada, sansina din ve bilim ilk bakista benzer cevaplar veriyormus gibi. din diyor ki allah yaratilmadi, o hep vardi. big bangden once ne oldu sorusunu, bilim, simdilik, zaman big bangle yaratildigindan oncesi sonrasi kavrami yok diye acikliyor fakat bu aciklamayi dinleyen ben, zamansizligi dusunemedigim icin cevabi halen once-sonra kavramlarinin hakim oldugu bir platformda degerlendirebiliyorum. mantiksizlik da buradan kaynaklaniyor fakat ilkin din hicbir aciklama/detay getirmiyor. zaten tarihsel surecte baktiginizda, tek tanrili dinin savunusunu yaparken, en bariz sorun bu tanrinin nereden geldigi ve bu da verilebilecek en kestirme, en bariz cevap. yoksa "kalp gozu", bilimin binlerce yil otesini gordugu icin bu doktrin gelismedi, zira doktrin derken iki satirlik birseyden bahsediyoruz, yoksa din big bangi tahmin etmis gibi seyler yok. fizik ise bu noktaya varana kadar gecirdigi sureci kanitlayabiliyor ve sonuca ulasirken kullandigi modeller icin ayrintili aciklama getiriyor. ikincisi fizik durmadan gelisiyor ve yeni teoriler uretiliyor, 200 sene sonra da ayni big bang anlayisinin baki kalmayacagi asikar. din ise tanim itibariyle dogmatik oldugundan (cunku sozde, allah'in sozunu iletiyor, allah da kaypaklik edip dun dundur bugun bugundur diyecek degil ya, hep ayni seyi soyluyor) boyle birsey sozkonusu degil.

    peki ama big bang'den once ne vardi sorusu bilim icinde sorulabilecek en ilginc sorulardan biridir. kimse sizi niye soruyorsun diye azarlamaz, kimse sormamanizi ogutlemez. hatta big bang modelini, verilere uyacak sekilde ilerletmeniz, odullendirilir. cevabiniz ikna yetenegi uzerine degil bilgi ve aciklama uzerine kuruludur, dolayisiyla dusunceleriniz ozgur akillarca kabul edilir, inanilmaz. peki ama allahi kim yaratti sorusu ise odullendirilmek bir yana, hos karsilanmaz, cok israr ederseniz size eninde sonunda kafir damgasi bastirir. taa ki sormamayi ogrenene kadar. sonra bu sindirilmisliginizi de kendinize karsi yorumlarken, inanc diye etiketleyerek avunursunuz, bilim bu isten anlamaz diye tekrarlayarak mutluluk illuzyonunu surdurursunuz.

    benim de inanclarim var elbet, zira inanc, bilimin gecici olarak yerini tutan, test edilemeyen ve zayif aciklamalarin toplamidir demistik. bu bilincle de inanci gereksiz yere yuceltip sorgulamadan muaf tutmayacagim. ve hayatim boyunca sormaktan vazgecmeyecegim: peki ama allahi kim yaratti? ne zaman yaratti? o da mi zamanin disindaydi? zamanin disinda olmanin farkli dereceleri mi var? birbirini yaratma zinciri ne kadar geriye gidiyor (bkz: ad infinitum), bir halka mi yoksa bu? eger yaratilmak icin lineer neden sonuc iliskisi gerekmiyorsa neden bizim yaratilmamiz icin bir allaha ihtiyacimiz var? eger bizim allahin gucu herseye yeterse ozgur iradesi var demektir, bu da onu yaratanin yaratilan allahin ne yapacagini bilememesi dolayisiyla omnipotent olamamasi demektir, ki ayni arguman "en junior" allahla bizim aramizda da uygulanabilir..allah zamanin disinda bir kavramsa neden zamani yaratti? allah 3 boyutlu uzayin da disindaysa neden eseri bu uc boyutla sinirli? neden zamanli bir evrende 14 milyar yil bekledi bizim cikmamiz icin ve dahasi neden evren de dunya da bizim icin bir tiyatro sahnesi olamayacak kadar buyuk ve ayrintili? eger test edecegi sey ozgur irademizi iyi kullanip kullanmamaksa neden bizi sadece bilinc olarak yaratmadi, fiziksel evrenin manasi ne? ve hatta bilinci birak, neden bu isin simulasyonunu yapmadi? neden isini delege etmek icin kendisi gibi bir allah yaratip sonra onun bizi yaratmasini beklemedi? yoksa yapti mi, yoksa boyle bir suru degisik varlik mi var, yahut biz boyle varliklarin gittigi bir lisede, sinif sonuncusunun bitirme projesi miyiz? cehennem diye bir seyi kendi yarattigi varliklar icin gercekten dusunebilen ve hatta bunu zamanin disina almak yerine zamanli bir boyutta sonsuza kadar isletmeyi dusunecek bir yaratici nasil sevilir?
  • cevabını ancak öldükten sonra öğrenebileceğimiz soru. ayrıca bir bilene danıştığımız zaman azar işitmemize neden olan soruydu biz küçükken. şimdinin çocukları bu soruyu bana yönelttiklerinde bende azarlıyorum onları. otomatiğe aldık insaoğlu olarak...
hesabın var mı? giriş yap