940 entry daha
  • behlül (aka kıvanç tatlıtuğ) eyvallah çok yakışıklı, pek karizma ama neden bu karakteri jigolo gibi giydiriyorlar? transparan tişörtler falan...

    ednan amcasının tiki yeğeni en nihayetinde bi adibas aşortman altıyla göremedik "jadde"de salınırken.

    eski aşk-ı memnu dan bir bölüm izledim de (gerçi o osmanlı dönemini anlatıyor normaldir ama) salih güney'in kılık kıyafet jilet gibi maşallah.

    bi de beşir'e acayip kılım. içimdeki zengin piçi uyanıyor onu görünce.
    ahaha pis fakir diyesim geliyor. canlandıran oyuncu eğer böyle bir izlenim bırakmak istiyorsa başarılı.

    edit: jigoloyu da aştı, hızla efemineliğe ilerliyor. o kırmızı dar pantelon nedir abicim?
  • bihter'in her gece full dekolte saten geceliklerle yatağa girip, "istemiyorum ednan, elleme ednan" dediği dizi...
    kızım madem birlikte olmak istemiyorsun, niye azdırıyorsun adamı?
    ha dersin ki "benim beyim çok aristokrat. öyle geceliğin, kombinezonun gazına gelmez" o zaman bilemeyeceğim.

    türkiye'nin gördüğü en donuk dizi olmasına rağmen sırf yorum yapmak için ailecek pür dikkat izliyoruz. sanıyorum türkiye'nin izlenme esnasında seyirciyi en çok konuşturan dizisi.

    ps: beşir gerizekalısı; ya istifa et ya git adnan'la konuş ya da otur götünün üstüne... her behlül bihter muhabbeti duyduğunda mor gözlerini belertip durmandan sıkıntı geldi ulan.
  • bugün aile içi tecavüz konusuna değinmiş dizi. çok bıçak sırtı bir noktada bıraktılar yalnız. eğer bihter karakteri adnan'ı affederse; "olur böyle şeyler canım, normaldir." altmetni geçilmiş olacak dizide, ki bu artık türk televizyonlarında görmek istediğimiz son şeylerden... kurgu bile olsa...

    "bihter'in tokadıyla son anda kendine gelen adnan" olaydı, affetme durumuna daha normal geçilebilirdi. amaaan neyse.

    diziyi yarım bırakıp "an itibariyle bihter'in dil attığı dizi" diye entry girmek isterdim, beceremedim. günün özeti bu zira.

    her bölüm şaheste hn. ve nesrin goygoy etmese de matmazelden ya da sülüman efendiden azar işitmese olmuyor. "aman bi sorun mu var?", "aman kavga mı ettiler?", "aman nedir bu koşuşturmaca?",
    salla başı al maaşı güzelim evlilik danışmanı mısın sen? boşanma avukatı mısın? getir yemeği, götür kahveyi.

    türk dizilerinde patronu için ha babam endişelenen, onun sevinciyle mutlu olan semi karakter hizmetçi tipi bitsin istiyorum artık yaa. "get a life hizmetçi parçasaaaa" derim bihter yerine olsam. bu insanların üzüntüleri sevinçleri yokmuş gibi adnan diye oturup, bihter diye kalkıyolar. bi cemile akıllı allahtan.

    behlül de götümün çapkını çıktı. şifresini eski sevgilinin bildiği mail adresiyle garsoniyer mi tutulur olm? ben bile iki ayda bir şifre güncellemesi yapıyorum can sıkıntısından, biz mi öğretecez sana "playboy"luğu?

    "ayrıca korunuyor musun bihter?" de neyin nesi?
    behlül'e yönlenen "do you know kaput?" sorusu daha mantıklı sanki.
    oh erik gibi yengeni kütür kütür ye, sonra da "korunuyor musun?"

    bu kavga sonrası atölyeye gidip viski içme tribi nedir ednan? nedir bu bohem bohem hareketler? gören de kant'ın estetiği üzerinde görüş ayrılığı yüzünden çıkan felsefi bir tartışma yaşadınız sanacak ednan? tecavüz ettin lan kıza basbayağı, havan kime? bi klasik müziğin eksikti o atölyede adnan...

    firdevs seni seviyorum. hatta salla firdevsi, nebahat çehre sen süper bir insansın, hastasınız...

    beşir sana zaten kılım. belirtmek istedim. nevrotik nihal'i unut bebeğim, fındık kurdu gibi cemile var orda gözünün içine bakıyo kızcağız allahın hortlak tiplisi, don yağı...
    o matmazele anlattığın hikaye neydi?
    "nihal değildi, belki de gölgelerdi gördüğüm..."
    devrik cümle kurunca oldu değil mi salak? anlamadı değil mi matmazel?
    "behlül bihteri ekmek arası çıtır çıtır yiyo" diye borozan çaldırsaydın bari.

    not: iş bu dizi, geçici sağlık sorunlarıyla aile evine taşınan 25 yaş bir erkeğin nasıl olup haminneye dönüştüğünün de aynasıdır.
  • ben esiri oldum galiba bu dizinin... bu hafta kalem kağıtla geçtim başına, görev aşkına bak hele.

    bu bölüm hepten 4 kişi vardı dizide, geri kalan tayfa birer cümle söyleyip kenara çekildi, halbüse onlarda ne malzeme vardı.

    behlülbehlülbehlülbehlülbehlülbehlülbehlülbehlülbehlül
    behlülbehlülbehlülbehlülbehlülbehlülbehlülbehlülbehlül
    behlülbehlülbehlülbehlülbehlülbehlül... ulan ne kolaymış dizi senaryosu yazmak. 100 küsür kere behlül yaz aralara da serpiştir hikayeyi, ver müziği, ver coşkuyu al sana dizi.

    behlül yine formunda; gah kot pantelonla koşuya çıkmak olsun, kah kürek kadar elleriyle elif'in leblebi kafasını ezme çabası olsun..."piyasadan silerim seni" dedi elif'e. sanırsın bir marc jacobs, bir gazinocular kralı fahrettin aslan...

    ödün koptu de mi len? yengeyi düdüklerken güzel; aşkım bihter, kuşum bihter, sütüm mehter... "açıklayalım ednan'a" teklifi karşısında gözler yuvalarından fırlayıverdi. tabi nerde öyle bakir koylarda garsoniyerler, ayfonlar, maserati arabalar (maserati de mi len o?) amcan olmadan. ayrıca evin kapısı açık, arabanın kapısı açık.. oh ne bolluk, kadir kıymet bilmez pezevenk seni.

    bölüm başında bihter markete kaçıp çay söyleyince bir an poşetleri almaya geldiğini sandım aklım çıktı. aha demek ki böyle böyle zengin oluyorlar dedim. behlül "aşkısı marketten aceleyle çıktım foşetler kaldı. onları uğrayıp bi alıver be hacı, ha bu arada nihali sepetledim geri dön mucx" diye mesaj çekti sandım. (ne anmış değil mi?)

    bir önceki entryde ednan beyin tartışma sonrası viskisine kafayı takmıştım ya, şimdi de bir bağyan klişesi olarak bihter'in tartışma sonrası kafam kadar kadehle kırmızı şarap içmesini görme şerefine nail oldum. çok mutluyum. kır evi, kafam kadar kadehte kırmızı şarap, mumlar, skoç battaniye ve şömine... ay bi kedi eksik bihto... ayrıca şömineyi kim yaktı? sen mi?

    bu bölüm nihal'e ailecek kıl kaptık. nereye behlül?, nereden behlül?, kim behlül?, do you think that's air you're breathing now behlül? bi sus da kızım. amma soru soruyosun. belki kakasını yapmaya gidiyo adam. belki erekte kaldı iş üstünde basınca, mastürbasyon yapacak. sana ne yavrum? sana ne civcivim?
    hem güzelim eve niye bok atıyorsun ki? "burada vakit geçirmen çok anlamsız behlül" dedi bir de. sana anlamsız tabi, mis gibi yalının, madama'nın malikanesinin bir gün sefasını sürdün sanki de peeh.

    ayrıca behlül'ün amerika'da olmadığını çaktırsaydın bari.
    ev ahalisi zaten anlamadığım bir şekilde konuyu kafaya takmış, bütün cast haberdar behlül'ün erken döndüğünden. peyker de anasına "bana ne, döndüyse bana mı döndü?" diyemedi telefonda.

    ben artık nebahat abla fanlığından çıkar arsen abla fanı olurum. "evet beşir bunu söylemek sana düşmez" dediği an içimin yağları eridi. oh be...
    sana ne oğlum marsık? patronun üzgünse, mutluysa sana ne? kendi hayatına baksana?
    ben öz babama "bugün sıkıntılı gördüm sizi beybabacığım" desem, "siktir ordan, sus da ajansı alalım" der. şu yaşıma geldim kavga ederlerken karışsam olay direk bana döner ikisi birden bana çalışır. sana ne oğlum beşir? adnan olmuş 50 küsürlük pinpon, 17'lik çıtır mı bu senin duygusal anaçlığına muhtaç olsun? herif senin beynindeki hücre sayısı kadar manita ayıklamıştır lan. sana mı kaldı? o kamyon neden son anda sola kırdıysa artık.

    ayrıca yazılı medya'da illallah gelmişti, şimdi sıra dizilere geldi. istinye de istinye... ne çok reklamı yapıldı lan. sanki hepimiz bilmiyoruz istinye'de sadece olivyum'un olduğunu !?! (şaka len)
  • "perşembe günlerimin yegane eğlencesi"

    daha bismillah açılış faslında katya'nın beşir angutuna "annemin vodkası" adı altında bişiler içirmeye çalışmasıyla "içme kız beşir nuri alço gazozu o" diye çığlığı basmışım. zor ayılttılar.
    beşir yine gollum gibi. uyumuyor mübarek "kıymetlimiss" diye köşkün her bi yanını yaladığından şüpheleniyorum. gah perde arkasında, gah çalı diplerinde... dikkat beşir çıkabilir... işin gücün yok senin anladım ben, zaten "beni niye askere almıyolar :(" diye gurur yaptığında vermiştim kendimce notumu. azarlamıyacağım seni. katya'nın göbeğinden halis rus vodkası (geçtiği yerde izi kalıyomuş hem.) yalamak varken araba kaputuyla oyna sen, çimleri biç... daha çok elini zikersin.
    -lütfen katya!!
    -rahatla biraz...
    hay nedir bu kıtipiyozdaki elektrik onu da çözemedim ki.

    arsen(ik) yenge uyku gözlükleri ve abajur saçlarıyla her zamanki gibi çok seksiydi. "bu evlilik yanlıştı müdahale edemedim" adı altında metafordan metafora koşturan bir açıklama yaptı ki ailecek ağzımız açık dinledik. anam zenginlik, küntür felan çok başka şeyler; kontes gibi bağyan dedik. (çatalca kontesi)

    nihal her zamankinden de kıldı. geçen bölüm tümleç ve özne yerine "behlül" kullanımını bu bölüm "elif" ile değiştirmiş. elif, elif, elif. yine kafamız zikildi. babam kendisine "at sineği" yorumunu yaptı ki haklı; üvey anan kaza geçirmiş sen hala elif'tesin, behlül'desin. tamam sikinde olmayabilir ama çaktırma bari güzel çocuğum. kusura bakma ama değil nihal ziyagil; nihal gates, nihal rockefeller olsan çekilmezsin. itici güdük seni.

    adnan... saftiriğim benim, pamuk şekerim. karıyı hastaneden aldın, çatlayacak beygir gibi "rahat bırakın beni" diye bi kişnemediği kaldı sen hala atölye peşindesin. ne varmış bu kadar bu atölyede adnan? mağdur aile için "bütün imkanlar kullanılsın" dediğin an senin için daha da üzüldüm ama zenginliğin aklıma geldi. cümleni "bütün imkanlar kullanılsın, gerekirse altın kaplayın adamı" gibi iğrenç bir esprime konu edip ortamda soğuk rüzgarlar estirdim.

    elif, yaaa o sarışın etine dolgun arkadaşını itin götüne soktun çıkardın? "her şey için sağol" diye bir kuru teşekkürle sepetledin. biz genelde akşam yemeği davetlerinden sonra ev sahibine minnet için o kalıbı kullanıyoruz. hayatımızı kurtaranlar için daha tumturaklı, daha şaşaalı kelime öbekleri mevcut güzel türkçemizde. ayrıca dedin ki "ölmekten başka bir şey düşünmedim"... intihara teşebbüs eden biri için enteresan bir beyanat. ben olsam "avrupa birliği tarım politikalarına ülke olarak yeterince uygun muyuz?" diye düşünürüm.

    behlül... her bölüm yaza yaza iyice kendimi aşk-ı memnu eleştirmeni sanmama bir katkı da senden geldi. 3 bölüm, 3 klişe... *kafası atan zengin piçinin kendini sıkıp sıkıp arabaya bindikten sonra direksiyonu yumruklayı yumruklayı ağlaması tribi.* sonra da eve gidip tuvalet masası üzerindeki parfümleri falan devirdin. ne eksikti? evet... beyzbol sopası dediğinizi duyar gibi oluyorum. ayrıca osursan odalara doluşan hizmetçi taifesi tekmil behlül parmümeri tarumar olurken neredeydi acep?

    "bihter bi dur lan" demeyi çok istedim. ama böyle televizyonun içine girip ağzına iki şille çekebileceğim bir teknoloji olmadığı için söylenmekle yetindim. lan kaza geçirmişsin, at gibisin maşallah odalara sığamıyorsun. ebat olarak değil enerji olarak. arpan fazla zaar. herkeslerin ağzına sıçtın a güzel kızım. millet almış petibör bisküvilerini dost sütlerini sana geçmiş olsuna geliyo. niye hayvan gibi çemkiriyorsun herkese. "rahat bırakın beni"ymiş. ay ne klişe cümle. ergen misin lan sen? bülent porno izlerken yakalansa bu kadar tafra yapmazdı haa. resmen ergen siniri. ayrıca son sahnede adnanı öperken belül'e attığın "özeencik" bakışından sonra kim meta oldu anlamadık. ayol lolipop gibi yaladı adamı kimi özendirdin behlül'e? kendini mi? adnan'ı mı?

    firdevs her zamanki gibi dallas'tan fırlamışçasına göz devirmeyi, belertmeyi, öbeltmeyi (ve dahi güzide dilimiz türkçe'de göze verilen her türlü fonksiyonu gerçeklemeyi) ihmal etmedi. paracıklar gidecek yalılardan olacak diye içi kan ağlıyor. her ne kadar "bize dava açarlar, ilgilenin pis fakirlerle" diyecek kadar vahşi kapitalist olsan da seni seviyoruz. kısaca (ya da ayıca) "kızımı zikmeyi bırak, çükünü keserim" konulu nutku esnasında nutkumuz tutuldu. biiir bir koydu lafları. "ben de bu yollardan geçtim behlülüm, amcanı yıkarsan (sirk çadırının direği çünkü adnan) kafana yıkılır her bişey" dedi. takdirle izledik. dibimiz düştü.

    bu dizideki "arayan kimdi?", "kimi aradın?", "kim gelmiş", "nereye gidiyorsun?" sorularına o kadar takmış durumdayım ki kendimi şaşırdım. biz mi özel hayata çok saygılı über medeni bir aileyiz? genel olarak her evde herkes böyle sorguya mı çekiliyor? (ikili ilişkilerden bahsetmiyorum elbette)
  • "ziyagiller'le uğraşmak benim hobim..."

    -benim de lan...

    geçen bölüm kapanışında öpücüğü koyan çakal bihter anında gürgen dalı kalınlığında gerdanlığı, bir de kutlama töreni eşliğinde romantik şiiri kaptı.
    "bana artık uzaktan bakabilirsin, ait olduğum yerdeyim; amcanın koynunda, yatağında pozisyondan pozisyona koşacağız bundan kelli" cümlesiyle behlül'ün ayarını verdin, takdir etmiştim seni bölüm başında ama gene durunamadın tabi. ben firdevs kafasında bi insanım kardeşim. sana ideal koca tabii ki adnan. şahane ortaklık, mükkemmel konsorsiyum, adnan-bihter evlilik müessesesi. ltd şti. hatta... gak deyince araba, guk deyince tatil, zört deyince elmas, yakut, zümrüt... daha ne len arsız? bi de taksiciye neden detay veriyosun "eşimle döneceğiz" diye? sordu mu adam sana?
    dahası bihter'in frapan kıyafetleri benim gibi memeye odaklı bir "hayvan adam" izleyiciyi bile moda konusunda meraka düşürdü açıkçası. çok moda straplez bu sene zaar, omuz içinde kaldık bütün bölüm. ilk beyaz kıyafet abajur gibi, ikinci lacivert kıyafet hediye paketi gibiydi; pembesini de peyker'e giydirmişler iyice bayram çocuğu gibi olmuşlar...

    60 küsür yaşında firdevs'imin enerjisi 17'lik içi geçmiş nihal'de yok haa. haydi kutlayalım haydi parti yapalım diye yırttı kendini kadınceğiz. uyuz nihal "yapmasak mı? etmesek mi? bik bik" diye çıkıştın ama yaşın daha 17 lan. ne çabuk doydun cemiyete? frijit seni. her bölüm olduğu gibi yine bir isim tutturacaksın sandım ki bu kez kelime öbeği buldun "behlül çok ayıp etti..." so what? anladık, ayıp etti. eee? yine her bölüm olduğu gibi beni çileden çıkaran "nooldu? nereye koşuyosun? nereye gidiyosun?" gibi soru öbeklerini bir avazda ve aynı ev içerisindeyken sormayı başardın ya artık delirezaam. "sana ne kardeşim?" diye terslesin artık biri bir diğerini. salonda otururken ayaklandığınızda size de "nereye?" diye soran oluyor mu canlar? belki köşk diye böyle... köşkümüz yok ki bilelim. neyse...

    hizmetçi taifesini değerlendirirken beşir hariç tekrara düşmek zorunda kalıyorum zira aynı hal ve hareket devam ediyor. beşir hariç. beşir akıllandı. afferim beşir. cemile'yi süzdüğünü görüyorum. süz beşir. evlen hatta onunla beşir. basın gidin o köşkten behlül ikinizi de behmeden (behmek bunu kendim uydurdum argo fln değil) beşir. iki fırça makyajın hatrına bu kadar galeyana gelen sen değil başkası olaydı affetmezdim ama sen başkasın beşir. gidin o köşkten. git...

    "yine bir telaş bir koşuşturmaca var yukarıda"
    size ne? size neeee? adnan beyin parası battı kıçına, veliefendi hipodromunu üst kata aldırdılar istanbul koşusu yapılıyor şu anda da. size ne kardeşim?
    "adnan beyin aldığı kolye pek bir değerliye benziyor"
    yok anam hasan şaş kolyesi aldı karıya evlilik yıldönümünde.
    biriniz yeni nişanlı diğerinizin kızı eve yeni gelmiş, hala derdiniz adnan madnan. kusura bakmayın hizmetçi parçaları ama çok eziksiniz bebeğim. (içimden sonradan görme çıktı haa)

    neyse cemile acı vatan alamanya'dan kamera getirdi de şenlendi bizim hızmatçılar. meğer hepsinin içinde birer cevher varmış da kamera tesisatı yok diye ortaya çıkmazmış. hele katya dünden razı. rus ya. rus olunca ister istemez kaşar oluyorsunuz. türk dizilerinin kuralı bu. rtük azcık koyverse ilk striptizi yapan gene katya olur. rus çünkü.
    ayrıca son olarak matmazel iyice dışlandı ortamdan, bence domuz gribi şüphesiyle...

    "adnan'ım karın seni aldatıyor" bir dost ben. senin bu safdilliğin bihter'i görünce mi oldu, yoksa hep mi böyleydin? hep böyleysen şirket nasıl elinde hala? bence ablan çaktırmadan yönetiyor şirketi sen de şakacıktan imza attırılıp patron gibi hissettiriliyorsun. zaten tek yaptığın arada ankara'ya gitmek, arada toplantı yapmak (neyse o toplantılar da), arada da lambri kaplı odanda öle kendince şirketsel, kariyersel bişiler gevelemek... bi de zamanının çoğunu boynuzlu bir vaziyette "atölye" diye adlandırdığın (ki ben karının senin arkadan iş çevirmesi için köşke en uzak yer olarak adlandırıyorum) camlı mekanda bebe gibi tornavidayla ağaç eşeleyerek geçirmen var... ha benim adnan'ıma. o çakal ablan bence laf olsun diye çatalca'da oturmuyor. çiftliğin altı tıpkı arizona çölündeki gibi uzay araştırmaları için kullanılıyor. (ziyagil fezacılık ve gök münasebetleri anonim ortaklığı) aynı evde karından haberin yok daha be? neyine şirket patronluğu peh...

    [o değil de bu bihter'in telefon faturası geldiğinde numara dökümünde günde 654651 kez en münasebetsiz saatlerde behlül ile konuştukları ortaya çıkmaz mı? yoksa zenginlere fatura da mı gelmiyor kıız?]

    nihat ile peyker çifti ne sıkıcı lan... keçiboynuzu tadında bir aile. bi tosun bebe etekte, berisi göbekte. tek sosyallik adnan ve bihter'in numaradan davetleri. bi de kaynanası geliyo arada ziyarete, ne ezik çiftmiş bunlar. "holdingdeki yerin annem sayesinde, bihter gitti mi hele hele diye kaçacak delik arayacağız" minvalli konuşmaya istinaden; söğüşle nihat'ım hakkındır. senin maaş o tosun bebenin bez masrafına yetmez.

    gelelim behlül sana. koskoca sponsorun amcanı telefonuna "adnan" diye kaydettiğin gözümüzden kaçmadı. tam "madem böyle hödük gibi kıçını piste dönüp viski yudumlayacak, lahmacun dişleyecektin madem kolunu bile kıpraştırmayacak, iki hatun kesmeyecektin ne sikime dıptıs dıptıs gece klübüne geldin? yok muydu şöyle sakin bir mekan?" diyecekken kadının birine bakış attın, tüm hayallerim yıkıldı. beni bile kandırdın behlül. aşkolsun behlül.

    [behlül: dizi piyasasında tek bakışıyla istediği kadını yatağa atıp (asgari 10) pompişe gidebilen yegane karakter tipi. behlül öyle bir karakterdir ki ilgili dizide adı 50 kere terennüm edilmezse mazallah halit ziya uşaklıgil'in ruhu hiçbirimizi rahat bırakmaz. beh beh beh. bütün karakterler behlül'ü düşünür. nerdedir? ne yapar? ne içer? nereye gider? neden gelmemiştir? behlül öyle sıradan tiki concon bir arkadaş değil adeta eros'un ruha, adonis heykellerinin bedene gelmiş halidir. koca istanbul'da bütün erkekleri toplasan bir behlül etmez. herkes körün değneği gibi gider behlül'e aşık olur.]

    firdevs ablam iyice coştu. ivent(?) düzenleyemeyecek diye aklı çıktı mübareğin. hem kızı ile onun atm tipli kocasını barıştırdı hem de evdeki kımıl zaralısı nihal'i iyiden iyiye gazlayarak yeni geline çevirdi. ver gazı firdevs'im... ver yalazayı yansın... şahane işledi kızın içine. yalılar da senin, kıyafetler de. hakkındır.

    son olarak yine toplumsal mesaj: e oha canım bihter'in alkollü olduğuna dair raporu sümen altı ettin neyse de, şikayetçi oldular diye neden bu kadar kızgınsın ednan? olmasınlar mı? hastane masraflarını karşılayınca rüşveti verince hemen sussunlar değil mi? sonra "neden ağız değiştirdi bu fakirler". dün tecavüz, bugün evrakta sahtecilik sonra iki nal kıvamı mücevher bir de ümit yaşar oğuzcan şiiri... senden alası yok değil mi adnan? peeeeh. suçu suçluyu övüyosunuz oğlum.
  • tl dr sendromuna maruz kalıyorum kısa keseceğim.

    -elif zordan hilmi'ye sarılınca eline zoom yaptılar, cüzdanı indragandi yapacak sandım ödüm koptu.

    -taksici bihter'i gazetede gördüğü için tanıdı ama ne tanımak, 100 kere falan dikiz aynasından dik dik bakarak. oha ayı. müşteri be o. o bakış sekanslarından sonra robot resmini de çizer, karakalem portresini de yapar. taksici mühim. lost'taki jacob gibi bişi o. coming soon

    -"bihter hanım yürüyüşte" dediler diye telefon ettin ama takside olduğunu anlamadın. ah adnan, sağır adnan, sığır adnan...

    -yine klişe; adamla tek gecelik ilişki yaşamışsın ki kendisi behlül. (bu konudaki fikrim için bkz:diğer aşk-ı memnu entrylerim) hemen kalk herifin göyneğini giy, kahvaltıyı hazır et. çünkü seviştiniz. sevişmeseniz basma fistanla gözleme açacağıdın biliyorum ben seni.

    -tekmil dizi behlül'ün adım sayacı gibi. dizi başladığından beri behlül'ün attığı her adım birilerini geriyor. "nereye behlül?", "behlül nerede?" dediler 2135435 ci kez. bu kez ben bayıl, acilde açtım gözümü.

    -beşir ve kaküllü flörtü cemile mercedes cip ile alışverişe çıktılar. hayır demiyorum ki bunlar fakir bu arabaya binemezler ama; mutfak alışverişi için bi panelvan bulunduraydın adnan? eve giren erzağı bile mercedesten aşağısı kurtarmıyo bacım, düşün ne zenginlik.

    -ihtişama kapılmıştım ne zamandır bu bölüm aydım. bu manyaklar takıp takıştırıp, sürüp sürüştürüp göt kadar salonda kasım kasım oturmaktan başka ne yaptılar kaç bölümdür? ha babam da kahve içiliyi. gözümüz yok. [ödev size araştırın: dizilerde içilmeyen çay ve kahveler] zaten bihter kedi yavrusu gibi 10 dakika gözlerini öbeltiyor sonra "ben biraz dinlenmeliyim"... dinlen dinlen nereye kadar evlatçığım? karpuz musun sen? ömrünün yarısı uyumakla geçiyo nerede yoruluyosan bu kadar.

    -sahneleri uzatıp diziyi 2,5 saate yaymak için artık iyice robotik hareketler baş gösterdi. bihter tam odadan çıkacakkken "adnan" diye sesleniyor. adnan bir duruyor, arkası dönük halde surat sallandırıyor, göz bebeklerini büyütüyor, ağır çekip arkasına dönüp "efendim" diyor. e yuh. ben o sürede derdimi anlatır, bi konferans, iki de panel verir, bi de üstüne pantolon dikerim.

    -uzatmayacağım dedim ya; okuyasınız diye feyk attım. (çok sıkıcıyım allahım)
  • "anne koş bi straplez bluz kap -yılın modası olandan-, baba biz de fraklarımızı smokinlerimizi kuşanalım takalım takıştıralım, sürünüp sürüştürelim böyle oturalım evde..."

    üzerimde ağı eprimiş dizleri çıkmış eşofman altı ve solmuş lekeli tişörtüm olduğu halde (en kıl kaptığım kalıp) ("...olduğu halde beni çıplak sandılar" diye devam etmek istiyorum şu an) göbeğimi kaşıya kaşıya bunu düşündüm dizi boyunca. tamam ne babam tekirdağ arşidükü, ne ben marmara kardinaliyim ama iyi kötü asil bir aileyiz. bence biz de giyinebilirdik.

    ama gerçekten de şık spor kıyafetleriniz yok mu sizin a adams family kılıklılar? hadi pijamayla evde gezmek çok abes, büyük hayvanlık. e anacım yok mu şöyle bi dockers kesim pantolon, bi lacoste yaka tişört? (bihter'in giyebileceği tarzda kıyafetleri hanımlara bırakalım) varsa yoksa lacivert takım elbise, röpdöşambr, şatobriyen, ferforje... ayol alt tarafı zenginsiniz, konsolosluk mu orası? onca bölümdür peyker'den gayrı misafir de gelmedi. ressmen asosyal ya bunlar. hadi giyindin grand tuvalet, kim için? ev hali diye bişi var. (yok mu yoksa? fakiriz tabi bilemiyoruz ki biz)
  • bu dizi hakkındaki yorumlarımı; antonio tarafından kirletilmek üzere olan maria'ya "kaç kızım kaaaç" diye bağıran hanım teyze ağzıyla yazmaktayım. en sonunda kadın da sanıldım bu yüzden. varsın olsun, feda olsun aşkoşuma memnoşuma.

    ilk sezonu (ki türk dizilerinde sezon mezon yoktur farkındaysanız.) yani geçen sene yayınlanan bölümleri izlemedim, zira o zamanlar civa gibi öğrenciydim, şimdi ise haminneyim.

    bu dizide kötülerin kazanmasını istiyorum ben;

    firdevs altınla dolu havuzda varyemez amca gibi yüzsün, bihter ile behlül iyicene fuckbuddy olsun, hilmi önal microsoft'u satın alsın, elif victorias secret mankeni olsun vs.

    peki neden? göt müyüm ben? puşt muyum? goygoycu muyum?

    emin değilim ama sezen aksu'dan dinlemiştim ilk bu düşünce tarzını, başkasına da ait olabilir. siz hiç salak kötü gördünüz mü dizi ya da filmlerde? ya da gerçek hayatta? iyilik maalesef salaklığın default ayarı. salak olan kişi otomatikman iyi zaten, başka seçeneği yok. zeka çoğunlukla yanında şeytaniliği kötülüğü getirse de hem zeki hem iyi olmak benim nazarımda bir meziyet, bir artı değer.

    adnan bey ve ailesi iyi falan değiller, sadece salaklar. o yüzden onlara yapılan kötülük saylanmaz bence. hem salak hem katrilyoner olunca insanın etrafını "yeyici" sarması yeyicilerin suçu değildir. önce o götü ört.

    itiraf etmek gerekirse ben bu diziyi zevkle izliyorum; ola ki bir arkadaş grubuyla denk gelirsek gülmekten yanaklarımız ağrıyana dek kritize ediyoruz bu diziyi. ben behlül balık tutumaya gittiğinde "ha bunun ayağı uğurlu sanki tekneye atliy balıklar uy daa haçan maçan" sözü üzerine "balıklar dişiydi zaar" esprisini duymayı seviyorum. i love aşk-ı memnu girmeyin aramıza.
  • bir tarafta masum aşkıyla beni ezen nihal,
    bir tarafta güveniyle beni ezen amcam,
    bir tarafta ise parasıyla beni döven şahika koçarslanlı...

    hemcinsin bir tv izleyicisi olarak tiksiniyorum senden behlül. tavşan boku gibisin kardeşim, ne kokar ne bulaşır bi kere. yürüyen klişe...

    "seni üzmekten korkuyorum"
    "seni incitirim"
    "sen bu dünyayı tanımıyorsun"
    "bana güven olmaz"
    "ben adam olmam"
    "uçarı bir serseriyim"
    "nihal o kadar masum ki"(x 24653)

    içimizi şişirdin gerizekalı.
    "behlül ki düşün ne kadar dışa dönük biri ama bak ağlıyor."dendi.
    aşkın kanıtına bak hele... vay monakoyayım ağlıyo he mi? hem de behlül? uu beybi...
    kafan attı, iki kadın arasında kaldın, hemen klişeden klişeye koş. hemen git garsoniyere, kristal şişelerden viski iç, "mmm meeh kafam çok karışık" falan de. hepsi yakışır sana çünkü. bardağı da duvara çarpsaydın tam olacaktı sarıyer işi donald draper seni.

    hayatı berdan mardini klibi tadında yaşayan bir insan olarak mehlül sen artık bir hiçsin benim gözümde datlum.

    ve babam sorar;
    -o viskileri öyle mi alıyorlar, yoksa şişeden mi kristal kaba döküyorlar?
    ah fakir babam, ah gariban babam... işte sen bir süleyman efendi ben bir cemil(e)... nereden bilelim ki? ne zaman bildik ki o zengin evlerinde kristal şişden dökülenin abu hayat olup olmadığını?

    hilmi önal aşağı hilmi önal yukarı... arkamdan ha babam adım+soyadım şeklinde konuşulsa bir dakika durmam gider honolulu fahri başkonsolosluğunu kaparım. jr ewing gibi bişi bu adam (ceyar yüüiing). ama tabi jr'ın yanında daha ziyade barış atar'ın mini çakalı gibi kalıyo. adama kötülük etmek için ehliyetsiz araba sürüyor diye ihbar etmece mesela. çok acıdı hagaden. "oh charlie bit me and it really hurts"... inceden de benziyo mu ne charlie'ye? (yoksa chucky'e mi)
    (ehliyeti yok diye hemen "koll naynvanvan"... adama sormazlar mı "nerden biliyorsun" diye? nereye gitti ki hem onu biliyor musun? "tüm birimlerin dikkatine ehliyetsiz sürücü var riva'ya kadar tarayın bölgeyi ben helikopterle koordine edeceğim")

    katya vırtgel ağızlısı yeni şöföre (modifiye beşir, aynı belertik gözler, aynı röntgenci karakter) hem koynunu hem evin sırlarını açar. (six feet under sanki sırrınıza koyim.)

    halanın çiftliği çatalca'da değil miydi ya? şile miymiş? ben nerden çatalca diye uydurdum ki? nihal kafa dağıtmak için anca şile'ye kadar gidebildiğini kendi itiraf etti. aklıma gelmedi değil, öyle cin fikirliyim. o para bende olsa sırf kafiye olsun diye şili'ye gitmeyeni meşe odunuyla dövsünler.

    gelelim sana nihal. soru sormak için geldin dünyaya değil mi kuşum? çok masumsun. farmville'de adopt edilen buzağı gibi bişisin benim gözümde yalnız... bihter'in ağzına iki tane çakacaksın sandım, iki aksiyon görürdük. kız kavgası.
    hem iyice kapatması gibi oldun firdevs'in... "gel nihal, anlat nihal, gel gel, anlat gel, gel gel..."(kaç kere söyledi dikkat ettiniz mi?)
    o markasını bilemediğim arabana (lancia?) üç kokoş karı sığdınız ya inanamıyorum. siz sığsanız parfüm kokularınız sığmaz, suratınıza sürdüğünüz makyaj malzemeleri sığmaz... migros (zenginler ya kesin macrocenter) foşetleri mercedes ciple gezerken siz götiçi kadar fiat palio'ya doluşun. abeciler.

    adnancım naber yavrum nasılsın görüşmeyeli? ben? çaylaktım ben datlım ya... boynuzlar yeni mi?

    evet adnan herkes her şeyi biliyor. ve sen saloz gibi takılıyorsun. biz seyirciler 3 bölümde kapıyoruz mefhumu, sen 333 bölümdür eblek gibi bakıyorsun. kapıyı çarptığın an ailecek irkildik. masanın altına kaçasım geldi.

    dedik "işte yumruğunu masaya vuracak şimdi",
    dedik "artık ziyagil köşkünde yeni bir dönem başlıyor",
    dedik "ezilenlerin iktidarı",
    dedik "zalimlerin saltanatına son"...

    babayı son. aldın saten pijamaları doğru matmazelin (önce marmelat yazdım iyi mi?) çilek genç odası döşeli odasına... yuva belledin orayı zaar? koskoca holding patronusun hesapta ama... ( youporn için google dns 8888,8844. o odada başka türlü vakit geçmez)

    kısa kesiyorum artık içim sıkıldı.

    -nihal'in içinde büyüttüğü aşk çiçeği denince aklımda enginar canlandı yeminle, bende yalan yok.

    -bülent sen de zengin piçiymişsin, hemen ez hızmatçıyı, şöferi. ayrıca boşuna çalışma güzel evlatçığım en fazla baban gibi bişi olursun. "huydur çeker boktur kokar" demişler.

    -beşir uzak gemi yolculuğunda senden bi ciğer filmi istemeyen o şirket bence sulara gömülmeyi hakediyor. köhür köhür, bi ıhlamur iç, çay iç bişi iç.

    -geminin kaptanı tam bir kartpostal şairi ve tahmin ettiğiniz gibi gayet gencim ve bu kez postal bana girmiyor. çakma atilla ilhan. arslan abi. (bkz: kanal 6)

    (not: devilscry kaptan değil elektrik zabiti diyerek atilla ilhan-kaptan benzetmemi yerlebir ediyor :) teşekkürler kendisine...)

    nihat'a uşaklıgil'in ruhu girmiş. üç cümle duydu masada, tüm kitabı özetledi. vay canına.

    yılbaşı balosunda neden nihal konuşma yapacak?

    tüm magazinler nihal'i yazacak özellikle meşhur tabloit gazete the sun...
    kız alt tarafı magazine çıktı, sanki fuhuş çetesiyle basıldı. ne dramatize edildi. herkes zate drama queen... fotolarını basına kim servis etti biliyor musunuz? eveeet ergenekon çetesi. albay dursun çiçek kalender orduevinde yemek yemiş bir keresinde, kuramadınız mı bağlantıyı?

    kafası atanın zerre köprü trafiğine yakalanmadan kendini anadolu yakasının karadeniz sahillerine vurup klişeler yaşadığı güzide dizimiz aşk-ı memnu'da bir bölümün daha sonuna geldik. yayında ve yapımda emeği geçen herkese birer cemile kakülü benden hediye.

    ne diyeceğim; arkalı önlü 4 post-it doldurdum bu entry'i yazmak için, tanıdık psikiyatrist var mı?
7882 entry daha
hesabın var mı? giriş yap