• orjinal adi 'stolen lives: twenty years in a desert jail', yazarlari malika oufkir ve michele fitoussi olan ve malika oufkir ve ailesinin yasamlarini anlatan kitabin adi. malika oufkir su anda 49 yasinda ve pariste yasamini surdurmekte.
  • özgecan aslan, münevver karabulut ve sarai sierra cinayetlerini drama-belgesel tarzında anlatacak olan yeni blutv dizisi. 3 bölümden oluşacak dizi, ailelerin özel izni ve katılımıyla yayınlanacak. dizinin başrollerinde, özge özkaplan (özgecan aslan), cansu diktaş (münevver karabulut) ve onuryay evrentan (sarai sierra) yer alırken, proje tasarımı ve sunuculuğunu gökçen özdemir, yönetmenliğini ise sevdaluk, yalancı bahar, şüphe yapımları ile adından söz ettiren deniz yılmaz şayir yapıyor.
  • özgecan aslan'ı konu alan 1. bölümü blutv'den izlenebilecek dizi.
  • özgecan aslan'ın cinayetinin ele alındığı ilk bölüm yayınlandı. yapım başarısız ama izlerken sonlara doğru annesini dinlerken içim dışıma çıktı. bilemedim ne desem.
  • münevver karabulut'u anlatan bölümüyle ciğerimi yakmıştır. o anne nasıl hıçkıra hıçkıra ağlıyor hala...
  • özgecan bölümü gerçekten üzdü. o sonda annesinin kendi kızına benzeterek ağlaması ciğerimi dağladı.
  • blutv’nin yapımcılığını yapmış olduğu ve kendi platformunda seyre sunduğu üç bölümlük belgesel dizidir.
    --- zât-ı şahanemin lutfettiği eleştiri şu şekilde ---
    özgecan ile açılış yapıyorlar. ilk bölüm özgecan’ı ele almış. bölümün sonunda özgecan ölmese ne olurdu? şeklinde bir sahne hazırlamışlar. özgecan’ı canlandıran kadınla özgecan’ın ailesi kucaklaşıyor bölüm bittiğinde ve tahmin edeceğiniz üzere bol gözyaşı bol iç acısıyla bezeli.

    özgecan’ın öldürülmesi, yaşananlar vs kısa bir belgesel ile hatırlatılmış, pozitif tarafları da var bu projenin. oyuncuların amatörlüğü, fazla duygusal bir pencereden anlatılışı inandırıcılığı gölgede bırakmış. gerçek görüntüler kullanılmasına rağmen bu inandırıcılıktan yeme meselesi kritik. bugün olay belleğimizde taze olduğundan ve kamuoyunda geniş yankı bulduğundan bu meseleyi törpüleme şansımız var ama beş sene sonra izlense “olaya yabancılaşma” gibi çok ciddi bir sorunu beraberinde getirir. dizi dediğimiz şey yayınlandığı yıl itibariyle değerlendirmeye tabi tutulmalıdır ancak söz konusu “kadın cinayetleri” olduğunda önümüzdeki beş yıl için türkiye gerçekliğine dair tahminde bulunmakta zorlanmadığımdan eleştirimde ısrarcıyım.
    ilk bölüme dair acımasız tutumuma karşın bu yapımı kıymetli kılan basın-kamuoyu ikilisi tarafından hayli kirletilmiş, gölgelenmiş iki cinayeti konu edinmiş olmasıdır. biri sarai sierra diğeri münevver karabulut cinayetidir. sarai sierra ajan mıydı, “orospu” muydu ithamından kadının cinayeti ne yeterince tepki çekti ne de empati malzemesi edildi. ha tepki çekmesi mi lazımdı, bir kadın cinayetine empati metası gözünden yaklaşma sorunsalı penceresinden bakmak da gerek bu meseleye ama dedik ya “reel politik”...

    sierra’nın ölümüne o kadar üzülmedik ki, mahkemede maktülün cinsel organını sierra’ya “sokup sokmadığı” üzerinden cinsel saldırı olup olmadığı tartışmaları dahi gündeme gelebildi. bu noktada zaytung’un yaptığı haber işin bütün ironisini ortaya koyuyor zaten link
    bu açıdan kayıp olduğu dönemde dünyayı yerinden oynatmış bir kadının cinsel saldırıya uğrayıp öldürülmesinin ardından “toplumsal cinsiyet eşitliği” savunucularının/aktivistlerinin kitlesel bir harekette bulunmayışları, sierra’nın simgesel bir ün kazanmayışı göz önüne alındığında çalınmış hayatlar’ın durduğu noktayı kesinlikle takdire şayan buluyorum. bütün iddiaları kapsayacak şekilde fakat taraf tutmaksızın olayı ve ardından yaşananları ele almışlar.

    gelelim münevver karabulut cinayetine:

    münevver karabulut bir noktada evimizin kızı olduğundan onun “orospu” oluşu bizim için çok daha yakıcıydı elbette. çünkü elin amerikalısının bir noktada “orospu” olma hakkı var çünkü bu bizim değil amerika’nın orta sınıfının derdi. amerika’nın ahlaksızlığını da düşünecek değiliz, çoluğumuzu çocuğumuzu koruduktan sonra... münevver karabulut 100 gün kadar bir süre türkiye basınında konu edildi. ilk üç gün cinayetin ve sonrasında cesedin bütünlüğünün bozulmasının rehavetiyle bir sarsıldık; ayıpladık, tövbe estağfurlar getirdik. cinayetin ipuçlarının elimize geçişiyle münevver’in elin adamının evine niye gittiğinden başlayan sorular silsilesi msn yazışmalarının ortalığa dökülmesiyle münevvere “orospu” damgası yapıştırıldı. cem garipoğlu’nun yargı süreci ve ailelerin yozluğu da gündemi hayli yorunca münevver karabulut cinayeti hassasiyetini yitirip bir çeşit geyik malzemesinden öte bir anlam ifade edemez hale geldi. söz konusu yapımın cinayeti ele alışının ilk önemi burdadır. son derece kirletilmiş bu cinayeti biraz tozundan pasından ayırıp netleştirmek üzerine sarf ettikleri çaba önemsiz görülmemelidir. bir diğer önemi de münevver ve cem’in son derece sıradan bir ilişki yaşadığı döneme kadar olayı götürmüş olmalarıdır. dizide bu kısma “masum dönem” denmiş ama bu ifadenin öznel oluşu kabul edilmelidir. meselenin bu kısmı neden önemli çünkü ilk kez kurban dışında bir “cellat” anatomisi çıkarma şansı da elde edebileceğimiz bir tabloya bakıyoruz. özünde kötü bir insandı, canavardı, öldürdü vesaire diyip geçemeyeceğimiz bir katil var karşımızda ve bu sorumluluk hissettirir. bireysel olmaktan çıkarıp toplumsal bir noktaya taşıyabiliriz böylece. kadın cinayetlerinin bu noktadan incelenmesini faydalı bulduğumdan üçüncü bölümü ayrıca önemsedim. cem'in kıskançlıkları, münevver üzerinde hakimiyet kurma girişimleri vs. toplumsal olarak bayıldığımız erkek edimleriyken celladın maskesinin altındaki kişiliğini gösteriyor.
    --- son ---
  • herkes izlesin. mide, kalp, tansiyon problemi olanlar da dahil.
  • ılk bolumu özgecan aslanin hayatini anlatan 3 bolumden olusan dizi.

    yikti gecti beni, cigerimi dagladi izlemeye nasil cesaret ettim bilmiyorum.. o minubuse bindigi andan itibaren korkusu olsun o adi caninin ona saldiris ani yuzune attigi tirnak izine kadar, ailesiyle roportaj yapip ozgecanin alisveris merkezinden ciktigi ana kadar, gercek goruntulerle butun detaylariyla canlandirilmis o kadar gercekti ki izlerken kalbimi gorunmez bir atesle dagladiklarini hissettim, ruhumun bedenimden ayrildigini hissettim, sanki bir daha yok olusumu izledim diyorum ya bu olay bende cok derin yara birakmisti. ayni sekilde psikoloji okuyan kiz kardesime sımsıkı sarildim

    ozgecan benim gercek kardesim gibi hissediyorum, yemin ediyorum boyle hissediyorum ya.bir daha asla yerine konmayacak bir seyler, bir sekilde parcalandi icimde izlerken hucrelerime kadar hissettim, resmen yasadim.

    bu aciyi unutamiyorum, cok kotu oluyorum aklima geldikce bile benim insanlara guvenimin tamamen bitmesine bu olay sebep olmustur, olene kadar unutmayacagim izlemek isteyenler suradan izleyebilir blu tv. 3.bolumude münevver karabulutu anlatiyor onu da izleyecegim ek olarak blu tv ucretliymis suradan da izlenebilir
    http://www.buvufilmizle.com/…mis-hayatlar-izle.html
  • ülkemizde işlenen kadın cinayetlerini belgesel-canlandırma tarzında yayınlayan blu tv yapımı.

    özgecan aslan, sarai sierra ve münevver karabulut'un katledilişlerini içerik olarak mükemmele yakın teknik olaraksa biraz eksik anlatılmıştır.
    teknik olarak eksik olması inanın hiç önemli değil. bozuk para harcanır gibi kadının harcandığı ülkemde bir nebze dikkat çeker umarım.
    tv kanallarına satılması gündeme gelmeli ve can-ı gönülden desteklenmeli. desteklenmeli ki erkek ırkının kadınlara karşı ne kadar acımasız olduğu bilinsin ve artık aileler çocuklarını kadınlara saygılı yetiştirsin.

    sabahın kör saatinde 3 bölümü birden izledim. hemcinslerimden iğrenir duruma geldim. çok zor değil kadınlara saygı duyup, onların haklarının olduğunu ve en önemli haklarının yaşama hakkı olduğunu çocuklarımıza öğretmen ya da bu doğru bilgiyi benimsemek.

    her bir kardeşime ayrı ayrı rahmet diliyorum.
hesabın var mı? giriş yap