• nisan başına kadar en kötü kaldırım kenarlarında kalacak olan karın kalınlığını 15 santimden 25 santime çıkaracak olandır.
  • bir gun onceki kardesinden edindigim dersler sayesinde kendisini arabasiz karsilayacagim yagistir.
  • ankara ve gazi üniversitesi dışında tüm üniversitelerin tatil edilmiş olmasına neden olan yağıştır. tamam ankara ve gazi merkezde bir üniversite ama oradaki bir çok öğretim elemanı ve öğrenci çevreden geliyor. oran, batıkent gibi şehir dışında kalanlar mahsur. ve bugün yağış şiddetini arttırarak devam edecek. sabah uyandığımda bu iki üniversitenin de tatil olduğunu görecem o kadar * tembellik yaptığım yok, okula ulaşamamaktan korkuyorum ve yarın ki öğretmen sağolsun yoklamaya fazlasıyla önem veriyor.

    sevgili ankara üniversitesi rektörü cemal taluğ. geçen hafta sizi övdüm: #22342305

    bu hafta da sövmeyim *

    edit: odtü'de tatil değil(miş)
  • arabamı güvenlik caddesi'nde park edip bırakmıştım. akşam ne halde olduğuna bakmak için gittim. giderkenki taksi şoförü belediye'ye ve başkanına galiz küfürler ediyordu. dönüşte bindiğim taksinin şoförüne "belediye çalışıyor ha?" diye zarf attım. aldığım cevap:

    "onu bilemem de abi, çok yağdı kar. rahmet bu rahmet. çok görmemek lazım arada böyle hoşlukları. bunlarla barajlar dolacak"

    al sana 47% işte.

    o değil de, güvenlik caddesi'nde terkedilmiş bir belediye otobüsü gördüm lan?!?
  • şu an itibariyle keçiören civarında tipi halinde devam etmekte olan yağış. beytepe'ye gitme zahmetinden kurtulduğumuza göre yarın bisikletimize binebiliriz. bu yollarda en güvenlisi bu. ayrıca 8 mart tarihinde hiç göremediğimiz kar küreme araçları az önce törenlerle sokağımıza buyurdular.
  • balgat, çankaya, konya yolu, eskişehir yolu istikametine doğru yer yer tipi, yer yer düz kar olarak devam etmekte olan yağış...
    ne belediye başkanı, ne belediye işçisi var ortada. bi belediye adı geçiyo ama, o da büyük, küçük 1 lira hepsi...

    buz devrine devam ediyoruz...
    (bkz: 8 mart 2011 ankara'da buz devrinin başlaması)
  • kendi kendime kar tatili ilan ettigim yagis. cagnim ankara tip; ne kaloriferi yakarsin, ne umitkoy'deki hocalarin zahmet edip gelirler zaten.
    icimdeki cocugu da kesfettiren yagismis ayrica. ufak bir doga olayini bahane ederek, sanki onumde sonsuzlugun uzanmasi. uuffff, sabah kalkar buz gibi ayakla cizgifilm de izlerim ki.
  • behzat ç.'nin "yürü git la" demesiyle son az sonra son bulacak kar yağışıdır, hazır gençlerbirliği de 4 gol yemiş sinirli adam üstüne üstüne yağmasın.
  • 8 mart 2011 ankara'da kar yağışında saat 18.00 civarlarında başlayan eve ulaşma mücadelemin ancak sonlandığı tarih olan 9 mart 2011 tarihinde hala devam eden yağıştır.

    kızılay'daki işyerimden çıkıp keçiören'deki evime gelmem ancak bu saati buldu inanın ki..

    evet, akşam 18.00 civarlarında işten çıkmıştım. kızılay'daki durumu görüp otobüslerden umudu kesmem zaman almadı. sor durumda kaldığımda çağırdığım taksi arkadaşı aradığımda ise tren garı civarında mahsur kaldığını ve ne zaman gelebileceğinin belirsiz olduğunu belirtti. ortalıkta başka cengaver takisici de görünmüyordu. görünenlerin de hepsi doluydu ve trafik de bir milim ilerlemiyordu zaten. işyerime dönüp bir süre bekledim. ancak taksici arkadaş gelmesinin 1-2 saati bile aşabileceğini söylediğinde, artık kızılay'da zaman geçirmekten başka çarem kalmamıştı.

    arkadaşlarla sık sık gittiğimiz bir lokale bu kez tek başıma gittim. üstelik bugün için hiç böyle bir planım da yoktu.eve gidip öyle bir geçer zaman ki dizisini izleyip, biraz kitap okuyup sonra da vakitlice yatmaktı niyetim.

    mekanda canlı müzik vardı..8 mart kadınlar günü dolayısıyla gelen kalabalık bir kadin grubu, ben gibi eve gidemeyip gelenler, bir kaç masa da hergün gelen müdavimler doldurmuştu mekanı..bu kadar doluluğa rağmen mekan sahipleri ve garsonlar sağolsunlar beni açıkta bırakmayıp iyi bir masaya aldılar. yirmilik bir rakı, balık ve birkaç meze söyleyip, koca masada tek başıma demlenmeye başladım. hayatımda ilk defa tek başıma bir rakı sofrası kurmuştum.

    tek başına bir rakı masası ve hele de kalabalık bir mekanda yalnız bir kadınsan gerçekten güven, özveri ve tecrübe isteyen bir iş..(gerçi mekanın düzeyi iyiydi.ama yine de tedirgin ediyor bu toplumda..gerçi farkında olmadan 8 mart'ın ruhuna uygun bir tablo çizmiş de olabilirim bu arada, bilemiyorum.)

    tek başınalığın verdiği sıkıntıyla açıp kitabımı okumaya başladım. * canlı müzik yapan grubun söylediği parçalardan beğendiklerim olursa okumayı bırakıp dinliyordum arada. koskoca bir 3 saat geçirdim bu şekilde..ilginçtir kafayı da bulmadım. en son durumum, hüdayda, misket tarzı parçalarda oynamaya başlayan kadın grubuna el çırparak eşlik etmek kıvamındaydı..biraz daha otursam kalkıp oynar mıydım bilemiyorum. (gerçi ister-istemez edindiğim, "yalnız başına adam gibi içen güçlü kadın" imajımı sarsabilirdi bu durum bir nebze de olsa ama umrumda da değil böyle birşey. zaten çok kafayı bulmadıkça asla oynamam ama kafayı bulmuşsam oynar ve zevk alırım bundan.)

    neyse, yaklaşık 3 saat demlendikten sonra taksici arkadaş aradı ve saat 11.30 civarı ancak tenhalaşmış yollardan 12.00 civarında evime dönebildim..

    peki ankara'ya en çok yakıştığı söylenen kar'dan ankaralıların bu kadar nefret etmesi normal mi? elbette değil. yaklaşık 20 yıldır belediye başkanı olduğu halde bir metre bile metro yapmayı başaramamış ve en sonunda yine kendine özel bir yasayla yapımı ulaştırma bakanlığı'na havale edilmiş metroyu yapamayan i. melih gökçek kişisinin eseridir bu durum..sözlükte yazılanlara bakıyorum, en fazla tuzlama aracının gelmemesi, duyuru yapılmaması ya da kar kürüme makinasının gelmemesi noktasında eleştiriliyor belediyeciliği bu adamın. bunlar asıl soruna değil sonuca dönük bir eleştiri. asıl eleştirilmesi gereken konu, toplu ulaşımın yükünü hala yeraltına taşımayı (metro) başaramamış olması değil midir? keçiören,sincan,çayyolu metrolarının yapımını bitirebilmiş olsaydı (-ki yaklaşık yirmi yılda bunların bitirilmesi gerekirdi) bugün bu yollarda bu kadar özel araç olur muydu, bu kadar insan otobüs, dolmuş ya da taksi bulmaya çalışır mıydı sizce?..nüfusun büyük yoğunluğunu oluşturan bu bölgelerin insanı, kardan, tipiden etkilenmeksizin metroyla evlerine ulaşmış olacaktı ve bu sorunlar yaşanmayacaktı. ankaralılar olarak hep birlikte geç kalmış kar'ın keyfini çıkaracak, şehrimize ne kadar yakıştığını hatırlayabilecektik...normal olan buydu.

    belediyecilik anlayışı sanki herşey tamammışçasına vur-patlasın, çal-oynasın şenlik yapmak, festival düzenlemekten öteye gitmeyen bu adamın yaklaşık 20 yıldır belediye başkanı seçiliyor ve muhtemeldir ki seçilecek olması beni bugün yaşadıklarımdan sonra birkez daha çıldırttı.. nasıl işsiniz siz abicim ya? ..planlanan barajları yapmaz yazın mevcut su yetersiz kalır halk aylarca susuzluktan kırılır, altyapıyı yapmaz su kanalları patlar ve etrafı sel basar, güzelim kar cömertçe yağar ulaşım felç olur, tıklım tıkış otobüslerde fahiş fiyatlarda yolculuk yaparsınız ananız ağlar yine de bu adamı seçersiniz..ne iş anlayamadım..

    ama ben bu gece herşeye rağmen, cömertçe yağan güzelim kar' ın şerefine, bu güzelim kar'ı ankaralı için çileye dönüştürenlerin şerefsizliğine içtim..(üstelik hiç de niyetim yoktu..)

    not: bu arada akp iktidarına sormak istiyorum; içelim mi içmeyelim mi biz abicim? karar verin artık..içmeyin diyorsunuz, tamam, dediğiniz gibi olsun deyip, adam gibi vakitlice evimize gitmek istiyoruz, bu kez dışarda mahsur bırakıp, zorla içirtiyorsunuz adamı..bu ne yaaa?...
  • birkaç saatlik ateşkesin ardından yeniden tipi şeklinde başlayan yağıştır. böyle giderse yarın iş başı yapacaklar sadece iş yerlerinde mahsur kalanlar olacak. sabaha kadar böyle yağarsa 9 mart ankara'da hayatın yaşanmadığı gün olarak tarihe geçecektir.
hesabın var mı? giriş yap