• $oyle bir kar$ila$tirma yapilirsa guzel bir nuans yakalanacaktir sanirim:
    1982 anayasasi insan haklarina "saygili" bir anayasa iken, 1961 anayasasi insan haklarina "dayali" bir anayasadir .

    (bkz: saygilar)
  • yasakların asıl,özgürlüklerin istisna olduğu " ancak anayasası"
  • 1982 anayasasının %92 (%91 küsür) oy almasının çok ince zarf kullanılmasından çok daha politik sebepleri vardır. ilk önce bu yüzde, "evet" oyu verenlerin, oy kullanabilecek tüm nufusa orani degildir. zaten oy kullanmaya giden insanlar evet oyu vermeye gitmektedir. hayır oyunu verecek olanlardan ise, bir kısmı yurtdışına kaçmıştır, bir kısmı karakollarda, hapishanelerdedir, bir kısmı ise zaten kaçaktır aranmaktadır. ikinci olarak 1961 anayasasının kabulu aşamasında, anayasa referandumdan gecmediği takdirde ne yapılacağı belirlidir. 1961 anayasası kabulu sürecinde, eger halk kabul etmez ise anayasayı, yeni bir temsilciler meclisi kurulacak ve bu meclis anayasa çalışmalarına tekrar başlayacaktır. temsilciler meclisini ise yeni seçim kanunuyla belirlenecek bir genel seçimle halk seçecektir. 1982 anayasası kabul edilmezse ise ne yapılacağı belirli değildir. askerin sıkıyönetiminin ve idaresinin uzaması anlamına gelecektir, demokratikleşmeye imkan yoktur. zaten darbe sonrası anayasaların ardından geçen referandumların kabul edilmesinin önemli bir sebebi budur. (bkz: hitler). üçüncü olarak kenan evren, hiçbir medya kurumunun anayasa tasarısı hakkında olumlu ya da olumsuz bir eleştiri getirmesini engellemiştir. işte bu noktada, evren ve milli güvenlik komitesi mesupları kendi eleştirilerini kendilerini yapmıştır ve bu yüzden tek yönlü bir propaganda oluşmuştur. son olarak da, halkın anayasayı okumaktan pek bir anladığı da yoktur. zaten çoluk-çocuğunu üniversitelerde, sokak aralarında dövülmüş, öldürülmüş, kaçırılmış olarak bulan anne babalar bu iç savaş öncesi kargaşanın bitmesi için ellerinden ne gelirse yapmaya hazırlardır. hadi niyetlendiler okuyalım dediler, zaten halkın kültürel durumu da, bu anayasanın otokratik ve aşırı bürokratik yapısını anlamaya yetmeyecektir.
  • saddam'ın %99 oy oranıyla devlet başkanı seçilmesine veya oğlu uday'ın bir seçim bölgesinde %99.99 oranında oy alması akabinde hürriyetin "uday'a oy vermeyen seçmen kim?" şeklinde manşet atmasına sebep olan ortama benzer bir seçim ortamında oylanmış ve kabul edilmiştir.
  • 82 yılı ve sonrasında ergenlik doneminde olan turk gencliğine politika konuşulmaz, politika bela getirir, onemli de birsey degil zaten...sorgulama, kendi başarılarına bak, bi yarar saglamaz sana ogretisini saglayan anayasa
  • oylaması sırasında çok ince zarfların kullanıldığı ve kimin evet kimin hayır oy verdiğinin neredeyse anlaşılabileceği ve de oy sandığıklarını başlarında ordudan subayların 'takıldığı' ilginç bir demokrasiyle %92 küsür oy oranıyla kabul edilen anayasa. ha daha makul bir ortamda yapılsaydı da en az %80 oy verirdi millet, o ayrı. (bkz: aziz nesin)
  • çok ilginç bir metodolojiye sahiptir: önce temel hak ve özgürlüklerinizi birer birer verir, sonra takip eden fıkralarda hepsini geri alır.
  • buralarda klavye oynatan bir çok yeni yetme demokratın anasının, babasının, atasının, nenesinin, dedesinin koşa koşa gidip evet oylarıyla şenlendirdiği; bizi allahsız gomunistlerden ve dinsiz gızılbaşlardan kurtaran şahane anayasa.
  • "asker geldi düzeni sağlayacak" mottosundan çok "oy sandığının yarım metre önünde duran asker anlarsa hayır attığımı ebemi zikerler baloy..." mottosunun oy oranını etkilediği anayasa.
  • bu anayasa'nın 4. maddesinde ilk 3 maddenin değiştirilmezliği hüküm altına alınır.

    hemen hemen her hukukçu gibi benim de aklıma "acaba niye 4. madde ilk 4 maddenin değiştirilmezliğini değil de ilk 3 maddenin değiştirilmezliğini hüküm altına almış? insafa mı gelmişler?" diye sorardım. kendi kendime de bulduğum cevap bu anayasayı hazırlayan hukukçuların hukukun evrensel ilkelerine duyduğu saygıdan ötürü o kadar sıkı sıkıya koruyucu bir madde yazmamış olduğuydu.

    lakin bugün biraz düş kırıklığına uğradım:

    ---alıntı---
    prof. aldıkaçtı ‘kritik soru’ya ne yanıt vermişti

    öğretim üyesi ve gazeteci-yazar prof. dr. osman özsoy bir not gönderdi.

    cumartesi günkü anayasa’nın ilk üç maddesi ve bunları koruma altına alan 4. maddesi ile ilgili yazımız üzerine bir anısını aktarıyor.
    özsoy, 20 kasım 1995’te gerçekleştirdiği bir tv programında 1982 anayasası’nı hazırlayan meclis’in anayasa komisyonu başkanı prof. orhan aldıkaçtı’ya şu soruyu yöneltmiş:
    “sayın aldıkaçtı’ya, ‘anayasa’nın her bir maddesi, diğerlerinden bağımsız mıdır. yani istenilen her maddeyi değiştirme imkânı var mıdır?’ diye sordum. evet cevabı verdi. öyleyse size, anayasa’yı ilk okuduğum günden beri zihnimi kurcalayan kritik bir soru yöneltmek istiyorum dedim.
    önce, anayasa’nın ‘değiştirilemeyecek hükümler’ başlıklı 4. maddesini okudum. madde 4’te; anayasa’nın 1’inci maddesindeki devletin şeklinin cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2’nci maddesindeki cumhuriyetin nitelikleri ve 3’üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez, diyordu.
    ardından sorumu yönelttim ve dedim ki; anayasa’nın bu 4. maddesi, ilk üç madde hükümlerinin değiştirilemeyeceğini, değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceğini belirtiyor, değil mi dedim. evet dedi. neden bu hükmü, 3. maddenin son cümlesi olarak değil de, ayrı bir madde olarak yazmışlar ki? her bir madde diğerlerinden bağımsız olduğuna göre, 4. maddenin değiştirilmesinin önünde hukuki bir engel var mı? ya önce, bu 4. maddeyi değiştirmek isterlerse, dedim.
    prof. aldıkaçtı’nın cevapta zorlandığını fark edince, konuyu fazla üstelemeden, reklam arası verdim. reklam arasında prof. aldıkaçtı bana, şeytan’ın bile aklına gelmeyecek bir yorumda bulundun. biz böyle bir şeyi aklımızın ucundan geçirmedik, dedi.” (tercüman, 1995)
    --- alıntı ---
    http://www.hurriyet.com.tr/…5.asp?yazarid=42&gid=61

    meğer akıllarına gelmemiş...
hesabın var mı? giriş yap