• çok uzun bir süre boyunca beklenen bir hayalin gerçek olması. bu yaştan hacı olmak!

    bruce saat 8.30 gibi sahneye mükemmel şortlarından biriyle çıkıp soundcheck yaptı ilk, o muhteşem ingiliz aksanıyla gevşek gevşek "one,two" "one,two" dedi, bide güldü gitti.
    bütün gün bu anı beklemiştik.. 9 da başlayacak demelerine rağmen 5 dakikada olsa birazcık geç başladı.. sahneye çıkan görevlilerde bile millet te benim gibi heycanlanıp bağırmaya başladı. sonra ufo cover'ı olan doctor doctor'u banttan çalmaya başladılar intro olarak.. eskiden churchill's speech+aces high'la yaparlardı da girişi, veya the wicker man'le.. şahsen en sevdiğim konser intro'su her zaman aces high la yaptıkları olmuştur, ama doctor doctor da iyiydi son derece. bu turnede artık böyle değildi ne yazıkki.. konser içinde üzüldüğüm çok nadir noktalardan biri ise aces high'ın o mükemmel setlistte olmamasıydı. doctor doctor bittiğinde ışıklar kapandı ve satellite 15 başladı. bruce'un konserdeki dev ekranlardan satellite 15'i söylemesini dinledik, ona özel bir klip çekmişler sanırım. çok hoştu. yanlız o şarkı çalarken sahne boştu ve biz yaklaşık 8 saattir iron maiden'ı bekliyorduk. hayatım boyunca ilk kez bir maiden şarkısının bitmesini istedim.. o 4 dakika bitmedi resmen. artık yeter yeter yeter çıkın şu sahneye diyordum içimden..

    the final frontier
    hani böyle birşeyi çok uzun bir süre istemişsinizdir ama hiç bir zaman olmamıştır, ama olduğunda böyle gözlerinize inanamazsınız, kelimeler kifayetsiz kalır, gerçek olduğuna inandıramassınız bir türlü kendinizi. aynen öyle oldu işte.. biz karanlıkta o muhteşem sahneye bakarken, grup sahneye geçmiş, satellite 15'in son saniyelerinde ışıklandırma geldiğinde bruce gelmişti bile. beklediğim gibi atlayarak geldi,(ölürüm atlayıp zıplamana adam!) ve "i've stranded in space, i'm lost without a trace.. dediği anda ben hala olayın gerçek olduğuna inanamıyordum.. bu kadar güçlü bir duygu seli yaşamamıştım şu ana kadar, yıllar boyunca taptığım her şarkısını yüzlerce kez dinlediğim grup karşımdaydı ve bruce dickinson karşımda, gözümün önünde şarkı söylüyordu.. inanılmazdı..
    el dorado
    turun setlistini bozmayan, maiden el dorado'yla devam ediyordu. artık olayın gerçek olduğu kanısına varmıştım artık.. olayın tadını çıkarmak kalıyordu ve bize.. final frontier bittiğinde hemen şarkıya girdiler. yeni bir şarkıydı ama sözleri gene ezberimdeydi.. konser için son 3 gündür the final frontier albümünü dinliyordum zaten.. gotta tell you a story.. on a cold winters night..
    2 minutes to midnight
    bu şarkının benim için çok ayrı bir önemi vardı ve en fazla dinlemek istediğim şarkılarda önde geliyordu. benim için olan önemi ise bu şarkı, ilk dinlediğim maiden şarkısı olmasıdır. 3. şarkının 2 minutes to midnight olduğunu biliyordum zaten.. seyirci bu şarkıyı tam gaz söyledi kanımca, çünkü bütün gün ayakta kalan insanlar slipknot tan sora 1 saat dinlenme şansı bulmuştu, şahsen ayaklarımı hissetmiyordum artık. 2 minutes to midnight son derece bilinen bir maiden şarkısı olduğu için insanlar katıldı hep şarkıya. nakaratta "2" ve "minutes" dedikten sonra sahnede parlayan ışıklar gerçekten çok hoştu. resmen sapıttım şarkıda. sonundaki "midnight" bölümündede eşlik edenler çok fazlaydı.. it's all night!
    the talisman
    "fear of the dark,iron maiden'cıları" her yeni albümdeki şarkılarda olduğu gibi bu efsane şarkıdada ağızlarını açamadılar ne yazıkki. sözleri hem uzun hemde son derece karmaşık talisman'ın. ama nakarat kısmında gene eşlik edenler vardı.. gerçek bir maiden efsanesi olmaya yakın the talisman bence. ve bana rime of the ancient mariner'ı inanılmaz derecede anımsatmakta.. aşırı benziyor bu şarkılar birbirine.. ve albüm kayıdında olduğu gibi çok hoş bir şekilde "slaughter" dedi bruce.
    coming home
    the final frontier'daki 2. favori şarkım. 1. si starblind.. starblind'ın setlistte olmaması üzücü ama yapılabilecek bir şey yok ne yazıkki..
    bruce şarkıdan önce yanlış hatırlamıyorsam "her zaman olduğu gibi evimize dönüyoruz, albion'a" gibisinden bir laf etti ve orda zaten coming home'un geldiğini anladık.. hiç zorlanmadan da söyledim bu şarkıyı. to the albion's land, coming home!
    dance of death
    grim reaper şeklinde giyinen eddie arka planın gelmesiyle, biraz da dance of death'in albüm kapağını anımsatan bir resimle ölüm dansı başlıyordu.. şarkının başındaki yavaş bölümleri bruce sahnede dans eder gibi söyledi.. sahne biraz morlaşmıştı yanlış hatırlamıyorsam, çoğu şarkıda gelen arka planlar dan en çok hoşuma giden buydu.. but i'll never go dancing no more, till i dance with the dead..
    the trooper
    bu efsaneye yorum yapmak ne haddime efenim. söylemeyen yoktu sanırım. kırmızı kostümünü giyip ingiliz bayrağını çıkardı bruce. arka plandaki resimdede eddie tutuyordu bayrağı. bazı kişiler sanırım ingiliz bayrağı yerine türkiye bayrağı beklemiş olabilir ama bunu yapıcak olsalarda bundan önceki bütün konserlerde yaparlardı zaten, the trooper şarkısı bir ingiliz ulusal şiiri olan the charge of the light brigade'den ilham alınarak yazılmıştır. o yüzden ingiliz bayrağı çıkarmaları çok doğal. alınıp üzülmeye gerek yok. alice başkan elected'da çıkararak bayrağımızı çok güzel bir jest yaptı zaten bizlere.
    the wicker man
    bu şarkıyı çok severim ama, bu setliste onca maiden efsanesi varken neden bu şarkıyı aldıklarını anlayamadığım şarkıdır. maiden'ın asla mevcut olan setlistini değiştirmeyeceği doğrudur ama onca yıldır gelmediniz, bir wasting love,afraid to shoot strangers, aces high,flight of icarus,powerslave,heaven can wait,run to the hills,phantom of the opera da duymak ister bu bünye. bu yazdığım şarkıların hepsi the wicker man'i aşar bence, her istediğimiz olmuyor tabi. paşalar gibi de çıktık söyledik ama bu şarkıyıda altını çizelim bunun.
    blood brothers
    bruce şarkıya başlamadan önce suriyedekilerin bulunduğu duruma değindi ve tanrı olduğunu bir kez daha kanıtladı. şarkı başlamadan önce dediği lafları çıkardım, bir bakalım isterseniz; "so this song goes out to everybody, black,brown,white,yellow,purple with big spots on,male,female,anybody in between(!),hindu,muslim,jedi(!!!!!!!!),christian,jewish.. blood brothers! jedi esprisini anlayanlar koptu zaten, resmen beynime işlendi şarkı mükemmel söylediler.. and if you're taking a walk through the garden of life..
    when the wild wind blows
    bu şarkıya eşlik eden gerçekten çok az kişi vardı, bu şarkı yerine setlistte illa yeni albümden olcaksa the alchemist veya starblind olabilirdi bence.. fazla söyleyemedim ne yazıkki bu şarkıyı ama, koskoca maiden ayaklarına gelmiş, e dinlememek olmaz tabi.
    the evil that men do
    eddie geldi şarkıda!!! üstüne üstlük janick gers eddie'nin bacaklarının arasından geçti.. bruce bi yandan şarkı söylerken adamın yaptığı işe bak ya. mükemmeldi net. şarkıyı söylerken güldük bir yandan. iron maiden+eddie'yi de dünya gözüyle gördük ya artık ölsemde gam yemem. the evil that men do lives on and on..
    fear of the dark
    tek kelimeyle mükemmeldi.. bruce gene şarkının başında fear of the dark'ı seyirciye söyletip ardından son derece evil bir şekilde güldü her zamanki gibi.. tepindim resmen şarkıda, bitmesin istedim ama bitti.. keşke bitmeseydi karanlık korkusu, sonsuza kadar devam etseydi..
    iron maiden
    şarkının ortasında eddie'nin parmakları göründüğünde mutluluktan ağlayacaktım sanırım. eddie zaten gelmişti ama bir kaç şarkı önce, böyle devasa bir eddie kesinlikle beklemiyordum. spoiler olmasın diye de bundan önceki the final frontier world tour kapsamındaki konserleri izlememiştim çünkü biliyordum yaklaşık olarak da olsa aynı olacağını, çok şaşırdım o yüzden o eddie'yi görünce. inanılmazdı.. iron maiden's gonna get you. no matter how far.

    bu şarkı bittikten sonra sahneden bir kaç dakikalığına da olsa gittiler.. nicko bagetleri attı falan. ne yazıkki o kadar yakın değildim sahneye.. ama büyük ekranlara bakmaya fazla gerek duymadan, uzun boyunda yardımıyla izleyebiliyordum rahatlıkla sahneyi.. bir kaç dakika sonra 1982 de steve harris üstadımız tarafından yazılan bir efsane için geri döndüler..

    the number of the beast
    "woe to you, oh earth and sea, for the devil sends the beast with wrath, because he knows the time is short... let him who hath understanding reckon the number of the beast for it is a human number, its number is six hundred and sixty six."
    şarkı başladığında kendi kendime "yapma bunu yapma bunu!!" diye bağırıyordum.. "666, the number of the beast" bölümüne, konserde olan, siyahları çekip gelmiş eski toprak, tek günlüğünede olsa, 2 çocuk babası, devlet memuru abilerimiz bile eşlik etti. burdan selam ederim kendilerine.
    hallowed be thy name
    bir şey yazmak istemiyorum 2 gündür etkisindeyim hala şarkının. scream for me turkey.. inanılmazdı.. 15. şarkı olarak çalmış olsalarda, öğlenden saat 1 den beri ayakta olsak da, zıplamaktan ayaklarımıza kramp girmiş olsada,-caps on- o sıcağın altında bütün gün boyunca iron maiden için iflahımız sikilmiş olsada, paşalar gibi söyledik -caps off-.. bruce scream for me turkey dediğinde avazımız çıkana kadar bağırdık..
    running free
    hallowed be thy name bittiği anda direk running free'nin riffi geldi hiç zaman kaybetmeden. son şarkı olduğunu biliyorduk, son gelmişti ama herşeye değmişti.. bruce teker teker herkesi tanıttı seyirciye(sanki gerek varmış gibi) kendini tanıtmadı bile gerek yok.

    şarkı sonunda dave murray ve adrian smith bir sürü pena attılar seyirciye, bruce'da "who wants my hat" dedi ve biz geriden izleyen seyircileri hüzne boğdu. ulan çok üzüldüm ya. aldı adamın biri o mükemmel beresini bruce'un. ağlamak istiyorum sayın sözlük.

    şimdi bir yukarı baktımda cidden çok yazmışım. daha aklıma gelmeyen şeyler vardır belki ama önemli olan herşeyi yazdığımı düşünüyorum, bruce konser esnasında dışarda bekleyen elemanlara selam çaktı, bi dahaki geldiğimizde(!) buranın iki katı bir yerde çıkacaklarını söyledi. fazla bekletmezler umarım. bir 13 yıl daha bekleyemem ben. gelsinler gelecek sene işte..

    ps:konser bitiminde millet kapıya doğru yönelirken "bruuuuuuuuuuuuuussssss" diye bağıran adam bendim.

    ve son olarak,
    up the irons!!!!!!!
  • dünyanın en güzel ezgilerinin istanbul semalarına ulaştığı konser. dile kolay 13 sene bekledik biz bu adamları. onun üsütne gerizekalı orginatörlerin bokuna yemek bile yemedik aç kaldık, üstüne slipknot gibi kafa sikici bir grubun 1,5 saatlik kulak tecavüzüne bile katlandık ve saat dokuzu çeyrek geçe dünyanın en iyi gruplarından biriyle sonunda aynı ortamdaydık.

    setlist tahmin edildiği üzere diğer ülkelerde çaldıklarıyla aynıydı. the final frontier'dan üstüste şarkılarla girdikleri konserde dance of death çaldıkları anla beraber biz de eskileri dinlemenin zevkiyle konsere adapte olduk. blood brothers öncesi bruce dünyadaki tüm maiden fanlarının eşit olduğunu, dil, din, renk gözetmeksizin hepsinin bir bütün olduğundan dem vurduğu balkon konuşmasında suriye'deki maiden fanlarına da selam göndermeyi ihmal etmedi. the evil that men do ile ortaya çıkan orta boy eddie, hallowed be thy name ile devasa boyutlara ulaştı. fear of the dark'da seyirci katılımı tavan yaparken, bruce ise scream for me istanbul ve scream for me turkey çığlıklarını ihmal etmedi. the trooper'da eline ingiliz bayrağını alıp dalgalandıran bruce metal müziğin tanrılarından olduğunu kanlı canlı bir şekilde bizlere ispat etmiş oldu. sahnede enstrümanlarını icra eden 5 adamın yanında bir an bile durmadan sağa sola koşturup zıplayan enerji patlaması yaşayan bu adam bir dahaki sefere bunun iki katı büyüklüğünde bir meaknda konser vereceklerini söyleyerek organizatörlere kapağı koymuş oldu. balkon konuşması esnasında söylediği males, females and between them lafıyla da kopardı.
  • "jedi da olsa insan insandır."

    - bruce dickinson
  • bugün pazartesi ve ben pazartesi sendromu yerine kafamın içinde dönüp duran the evil that men do baslarıyla şebelek şebelek sırıtıp konser resimlerine bakıyorum. ağladım lan sözlük, bildiğin ağladım. hatuna çaktırmadım, kimseye çaktırmadım ama ağladım. her babalar gününde artık bu dünyada olmayan babam için içip ağlarken, bu babalar gününde babaları dinleyip ağladım. yanımda olmasa da babamla beraber dinlediğime emin olduğum için ağladım. slipknot'ın kulak tecavüzüymüş, göt kadar alanmış, yemek su yokmuş, çıkışının üstünden 1 sene geçmiş olmasına rağmen şarkılarda put gibi duran maiden tshirt'lü ergenler etrafımı sarmış hepsini unuttum. bir ara kapadım gözlerimi, beklediğim seneleri saydım. ortaokul yıllarının sonlarında (1995-1996) sepultura ile başlamıştım metal müzik macerama. hemen ardından emektar sony walkman'im tanıştı iron maiden ile. o tanıştı ben aşık oldum sözlük. dün o aşkla ilk defa aynı havayı soluduk, ilk defa karşılıklı bakıştık. binlerce kişi ile beraber seviştik dün gece maçka'da, iron maiden'la. yetmezdi, koskoca maiden sığmazdı iki saate ve yetmedi de. nişanlımın dakikalarca çekiştirmesinden sonra çevirebildim gözlerimi sahneden. tüm setlisti bilmeme, konserin bittiğini bilmeme rağmen bir umut bakakaldım sahneye. içimden en temiz duygularımla, yalvarırcasına diledim bir şarkılıkta olsa tekrar gelmelerini. o an ışıklar yandı tekrar ancak gelmediler. sahne toplanırken ben de topladım tekrar kendimi. çıkıştaki sıkışıklıkta millet can çekişirken ben şebelek şebelek sırıtıyordum yine aynı şimdi ki gibi. bir huzur indi üstüme sanki. ben maiden'ı gördüm...

    not: bu arada konserlerde önümde duranlardan birinin omuzuna çıkmış kişilerden ölesiye nefret etsem de, göt kadar konser alanında onca sıkışıklıkta hiçbirşey göremeyen, izleyemeyen kız arkadaşımı efsaneleri görsün diye, 1'er dakikadan olmak üzere iki kere, toplam 2 dakika omuzuma aldım. bu sırada arkadaki insanlara verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür dilerim.
  • çok çok uzun zamandır bekleyip, çok çok büyük beklentiler içine girip, hepsini eksiksiz karşıladığım, 32 yaşında eşek kadar bir adam olmama karşın gözlerimi dolduran konserdir.
  • bu konsere gidecek veletlere bir tavsiyem var. +30 insanlara yer verin, sırada bekletmeyin, birası biterse getirin. onlar çok zorluk çektiler, bir ayrın meydın kasedi çektirmek için ne taklalar attılar zamanında, sizin gibi bir tıklamayla albüm indirmediler. 80lerin sonları 90ların başında siz çocuk olurken, onlar uzun saçları var diye it kopukla muhatap oluyorlardı amk.

    +30 insanlar, sizlere de lafım var. ağır abi triplerine girip, mal mal bir kenarda durmayın çoluk çocuğu görünce. siz onlardan daha çok beklediniz lan, daha fazla eğlenmeniz lazım.

    çok sinirliyim, konsere gidemiyorum, sinirden kendimi sikicem ya. en iyisi dışarı çıkıp içeyim ben. hay amına koyim ya.

    bruce abime benden selam söyleyin ayrıca. ağlıycam amk.
  • muhteşem bir gece yaşattı iron maiden bizlere. küçükçiftlikpark küçük ve yetersiz bir mekandı ama diğer stad konserlerinde olan sıkıntılardan çok da fazlasını yaşadığımı söyleyemem. farkı stadyum konserlerinde çok daralırsanız, yorulursanız kendinizi geriye çekebilecek, arka taraflarda daha rahat edebilecek bir yer bulabiliyorken, küçükçiftlikparkta bu pek mümkün değil. özellikle iyi bir yer de tutabilmişseniz en güzeli dişinizi sıkıp mevcut yerinizi korumak. slipknot dinleyen bir insan değildim ama sahne performansları bence güzeldi. daha genç bir insan olsam deli gibi hoplayıp zıplayıp kendilerine eşlik edebilirdim. kostümler gayet güzel ve ürkütücüydü. bu grup çalarken her hallerinden amaçları oraya sadece pogo yapmaya gelmiş gençler aldı sahneyi. başlarda etrafa zarar verseler de sonraları daha kontrollülerdi. başlamadan önce etraftakileri medenice uyarıp ortayı boşaltıp öyle başladılar pogoya, şaşırttılar şahsen. kendim bu pogo olayından hiç hazzetmeyip rahatsız olsam da gençlere de kızamıyorum. burada da yapamayacaklarsa nerede yapacaklar bu olayı. iron maiden'a gelirsek bu yaşlarına rağmen üst düzey bir performans sergilediler. sahnedeki duruşları, bruce'un koşturmaları, mest olmamak elde değil. çoğu zaman şarkılara eşlik etmek yerine hipnoz olmuş gibi sadece onları izledim. dilek olay 19 yıldır dinlediğin grup karşında... doğal olarak eski albümlerinden olan şarkılara seyircinin katılımı daha fazla oldu. sonuçta seyircinin çoğu setlistten de habersizdi belki haberleri olsa konsere gelmeden önce bütün şarkıları dinleme şansları olabilir ve konsere daha fazla katılım gösterebilirlerdi.

    gecenin en güzel ve adrenalini en üst düzeye çıkaran şarkıları 2 minutes to midnight, the trooper, fear of the dark ve pek tabi ki hallowed be thy name olmuştur. the trooper çalarken bruce'un ingiliz bayrağını sallamasına çevremden bazı tepkiler geldi. kardeşim adam senin ülkeni fethetmeye falan gelmemiş, bütün dünyada bütün konserlerinde sallar bu şarkıda bu bayrağı, üstüne alınma, eğlenmene bak diye tepkimi gösterdim. konserde en çok eğlendiğim vakitler eddie'nin sahnede olduğu anlardı. steve'in eddie'nin bacaklarının altından çıktığı anlar, yine eddie'nin elinde gitarla pozları bizleri güldürmeye yetti. bir de eddie'nin gözünden kameranın çekimlerini yansıtmaları da çok güzeldi. sahne arka planlarını da atlamayayım özellikle içinde eddie'nin bulunduğu kareografiler çok başarılıydı ve seyircinin performansını üst düzeye çıkaran unsurlardandı. konserin sonlarına doğru iron maiden yapacakları bis öncesi sahneye veda etti ve her zamanki gibi konser bitti diye yüzlerce seyirci dışarı çıkmaya başladı. yıl 2011 oldu bu insanlar bu olaydan hala bu kadar bihaber mi ben şahsen çözemedim. bruce en son olarak grup elemanlarını tek tek öne çıkararak running free ile konseri sonlandırdı ve bizleri gerçekleşen hayalimizle baş başa bıraktı. umarım tekrar gelirler ve o konserde de onları görme şansına sahip olurum.
  • ,askerden geldiğimden beri* hayatın anlamsızlığı konusunda kafamda düşünceler vardı, maiden konserine giderken bile işte gittik de ne oldu sonunda ölücez havasındaydım açıkçası. bu bozuk psikolojimi düzeltmesi yetmedi bir de hayatın ne kadar anlamlı olduğunu, sanatın insan hayatını ne kadar değiştirebileceğini ve sırf bir kere daha iron maiden albümü dinlemek için bile hayatın anlamlı olduğunu anlatan konser oldu bana.

    ve evet tabii ağladım.

    edit: midnight express esprisi bence şarkının başındaki county jail yerinin turkey's jail diye değiştirilmesi üzerine cuk oturmuştur, espridir, fiyasko falan değildir.
  • bana göre memlekette yaşanmış en büyük müzik olaylarından biridir. neresinden başlasam, nasıl anlatsam, ne desem boş. nasıl bir sahne performansıdır? her notanın, her enstrumanın duyulduğu o nasıl bir temiz çalmaktır? steve harris'in bas gitarının baskın bir soundu olduğunu biliyorduk da, yer yer aynı anda üç gitarı bile bastırdığını gördük. üstad dave murray o soloları beynimizin içinde çaldı resmen. adrian smith reyizin varlığı yeter, karizma abidesi adam. janick gers bir dakika bile yerinde durmadı, adam headbanger. nicko mcbrain de her zamanki gibiydi, konserin sonunda o meşhur "hööyt" efektiyle ünlü rock in rio konserlerini hatırlattı.
    bruce dickinson için; (bkz: #24133209). ayrıca maçlarda, törenlerde, milli marş esnasında, saygı duruşunda dururken bile odaklanamayan, bir dakika sessiz duramayan insanların ülkesi burası. bruce konuşurken alanda çıt çıkmıyordu resmen, öyle bir sahne hakimiyeti var adamda.

    konserin başında "scream for me istanbul"u ilk duyduğumuz an yardık ya kendimizi, "noluyor lan" ifadesiyle dönüp şaşkın şaşkın yüzüme bakan liseli; sana da selam ederim. biz çok bekledik o anı olm.

    edit: değinmeyi unuttum. bu konseri de beğenmeyenler olacaktır elbette. saygı duyuyorum tabi. kişisel beğeniler, göreceli kavramlar falan ama bunu da beğenmeyen adamın beğeni eşiğini de merak etmiyorum değil.
hesabın var mı? giriş yap