• futbolda bazı şeyler asla değişmez.. mesela ünlü geyiktir osasuna atak geliştirecekse bunları ender geliştirir, palermo illa ki beraberlik için saldırır, valladoid taraftarı deplasmana muhakkak "bir avuç" gider ve gaziantep galatasaray'a sıkıntı verir.. galatasaray nihayetinde maçları kazanır çoğunlukla ama bunlar hiç bir zaman galatasaray zeytinburnuspor maçları ayarında olmaz.. kan kusar kızılcık şerbeti içer, ayşe gelin düğünde göbek atmadan galatasaray golü bulamaz (paso entelektüel bakınızlar veriyoruz bu sefer de çöz de al mustafa ali demek istiyorum..) işte tüm bu realite üzerinden 13 eylül 2010 günü ali sami yen'de oynanan ve galatasaray'in yekpare bir penalti golu ile kazandığı musabakadir..

    yazılarımı takip edenler için şunu söylemeliyim ki şu an öykü serter'in bank asya programi sunmasıyla dumur uğramış durumdayim. kişisel olarak hayran olduğum bir avuç kadından birisi olan öykü serter'in tribunden "sik onu levent, geçirtme" diye bağırdığımız adam hakkında "levent kartop'un oyunu da başarılıydı" diye konuşması tüm gerçekliğimi sarsmış durumda.. christopher nolan tüm bu olanlar hakkinda film çekse yeri:"hayatı boyunca arzuladığı kadının tavşanli linyitspor üzerine konuşması sonrasında gerçekliği sarsılan bir çocuğun hikayesi" hayat garip işte.. insanlar ekmek parası için neler yapiyor..

    her neyse.. metin oktay'ın ölüm gününde tribunler dev metin tişortleri asıyor, metin oktay'i titan misali bir şekle sokuyorlardı.. metin oktay fenomeni hakkında şuraya yönlendirelim (bkz: metin oktay/@azuth) galatasaray milli takım arasından ve semih erdem'in blokundan sonra maça bir sürü yabancı ile çıkıyordu.. insua sol beke gelmiş, misimoviç ortaya konmuştu.. tüm bu adam değişiklikliklerinden daha etkili olan servet çetin'in sağ içe geçip, neill'in sol içe geçmesiydi.. ilk yarı boyunca antepin gelişen canavar ataklarının bu ali turan, servet, neill, insua dörtlüsü tarafindan cansiperane bir şekilde kesilip, bu sene hiç olmadığı kadar sağlam bir savunmanın kurulmasının bir nedeni de buydu..

    galatasaray'ın ilk yarı boyunca tek tehlikeli pozisyonu, mustafa sarp'ın tehlikeli hareketle topu önüne aldığı pozisyon oluyordu. hoş o pozisyonda en yakin adam bir buçuk metre uzaktayken en direkt serbest vuruş veren hakem bünyamin gezerin, trabzonda tepilen horon'a fatsadan dahil olabileceğini düşünmemek elde değil.. ama işte antep akın akın geliyor, ama defans buna izin vermiyor, kewell ile el yasa (ki ankaradan antepe gelince apaçilikten ödün vermiş kendisi) birbirine giriyor yurdun müstakil illerinde el yasaya veyahut kewell a taraflar küfrediyordu..

    ilk yarı böyle biterken ikinci yarıda galatasarayin sağ kanadını oluşturan ali turan ve elano cerrahi bir operasyonla yerinden sökülüyor, yerine sabri ve aydın giriyordu.. işe yarayan bu değişiklik galatasaray'a pozisyonlar getiriyordu.. 60. dakika gibi insua ve misimoviç'in notu taraftarlarca "iyi transfer bunlar" diyerek veriliyor, sarı kırmızı kanlar yeni topçulara ısınıyordu..

    bu siralarda galatasaray'da oyunu ile pek yararli olamayan emre güngör, antepteki oyunu ile galatasaray'a yararlı olmaya karar veriyor, yerdeyken topa yaptığı "hoppidi" hareketi ile penaltiya neden oluyor, kewell'in kalenin tam ortasına vurduğu top iktire kaktira ağlara giriyordu..

    maç 1-0 biterken galatasaray taraftarı mucadeleden memnundu.. bir kaç hafta evvel "bu takım kötü oynayabilir ama mucadele etmeme hakki yok" dediğim zamanlarda bahsettiğim buydu.. iyi bir oyun yoktu sahada ama herkes mucadele ediyor, sarp kademede yırtınıyor, topun önüne atlamak sıradan bir harekete dönüyordu.. galatasaray taraftarının aradığı, arzuladığı oyun bu aslinda.. varsın sonuç gelmesin yeter ki yırtınsınlar sahada.. (sonuç da gelsin yahu.. şaka yaptim. futbol dilencisi miyiz anasını satayım)
  • misimovic zavallım takımı tanımadığı için gidip ayhan'a, mustafa sarp'a pas atıyor. olm atasana kewell'a falan.
  • ayhan akman'ın 2 kişilik oynadığı mücadele. böylece ayhan mustafa sarp barış üçlüsünden barış'ın yokluğunu hissetmiyoruz.
  • kişisel bir şey belki, ikinci şahıs entry'si olacak diyeceklerim...

    tren garında sevgilisini bekleyen saf aşık gibi bekliyorum bu maçı. özledim... hem de çok. merdivenlerden çıkıp, yeşil sahayı görmeyi, mecidiyeköy ayazını ciğerlerime çekmeyi, sigaraya anlamlar yüklemeyi özledim.

    az kaldı, görüşmeye, hasret gidermeye, kavuşmaya ve mutlu olmaya, "güle güle hoşçakal sevgilim" diye bağırmaya hep bir ağızdan. taçsız kral'ı hatırlamayı, hiç unutmamayı, üzerimde gün boyu onun parçalı formasıyla, maç saati ellerimin arasında siyah atkı ve 2 satır yazıyla;

    -bizi sevenleri üzmeyelim baba...
  • lorik cana'nın niye gittiği her takımda kaptan olduğunu oyuna girmediği bir maçta dahi gözlemlemek mümkün. cana sürekli konuşuyor. kameralar kendisini maç boyunca üç defa gösterdi, üçünde de sürekli konuşuyordu. en son gösterdiği zaman ise kale arkasında ısınıyor ve kaleci ufuk ceylan'a speak diye bağırıyordu. şimdi burada duralım ve o "speak" isteğinin nereden çıktığı faslı için flashback yapalım. maçın ilk yarısı oynanırken neill bir iki kere ufuk'a fırça attı. fırçaların sebebi anlayabildiğimiz kadarıyla ufuk'un arkadan defansı uyaracak ya da yönetecek şekilde konuşmamasıydı. iyi bir kaleci demek güven veren kaleci demektir, bir kaleci ise kurtarışlarıyla olduğu kadar sözleriyle de güven verebilen kalecidir. neill, konuşması gerektiğini sert bir dille anlatıyordu. doğruyu yapıyordu. ikinci fırça sırasında ufuk, neill'e cevap verip konuşma-uzatma gibi hareketler yapmaya başladı. o an ister istemez rahatsız oldum zira neill'in fırça atmasının sebebi hem ufuk'un hem de galatasaray'ın menfaati içindi. sonra ikinci yarı öncesi çıkış tünelinde galatasaraylı oyuncuları gördük. kewell, takım arkadaşlarına gaz verme isteğiyle konuşma yapıyordu. iki kişi ise kendi arasında konuşuyordu; neill ve ufuk. ufuk gayet sakin, hatalı olduğunu kabul eder bir hal ve tavır içinde kendini ifade ediyor neill, olgunlukla karşılıyordu. aralarında anlaştılar hissi uyandı. güzel bir kareydi. cana'nın speak faslına geri dönelim. cana, speak diyordu çünkü soyunma odasında neill ve ufuk arasındaki olay konuşulmuş ve ufuk olayı anlamıştı. diğer takım büyükleri de neill gibi konuşmanın önemini anlatmıştı. cana takımı sahiplendiği için hem o sırada olaya müdahil olmuş hem de kale arkasında ısınırken hala telkinde bulunmaya devam edecek kadar takımla ilgileniyor. cana, bunu oynamadığı bir maçta yapıyor. bu durum takım olmak adına çok ama çok önemli bir adım. neill, kewell, cana gibi karakterli ve iş ahlakına sahip oyunculaın takımı gerçekten sahiplenmesi çok değerli. ufuk saha içinde bir türk abisine asla cevap veremezdi ve bu durumdan da bir ders alamazdı. hakan şükür-sabri örneğini hatırlayın. şimdi cevap verince saha içinde uzatmayan saha dışında durumu izah eden bir abiler grubu ile beraber. çok önemsiyorum. insanlar konuşa konuşa..

    insua tam da tahmin ettiğimiz gibi galatasaray'ın aradığı, istediği bir sol bek. sürekli hücumu düşünüyor ve top ayağındayken etkili ortalar yapabiliyor. daha diri ve form tutmuş bir galatasaray içinde çok faydalı olcak. insua'nın varlığı da servet'in nihayet bir buçuk sene sonra ilk defa üst düzey oynamasına vesile oldu. hakan balta ile yapacağı forma mücadelesi için kendini sıkıyor.

    kewell, gerçek bir lider gibi davranıyor. galatasaray'ı ateşlendirmek için devre arasında konuştu, her topa koştu, rakiple didişti. iki sart gösterilmesine vesile oldu. amacı takımın ateşlenip adrenalin eşliğinde saldırmasıydı. kaptan böyle olur.

    baros, kewell, pino, sabri gibi oyuncuların tam olarak hazır olmaları misimoviç ve insua'nın takıma adapte olması gerçekleşmeden önce alınan her üç puanın büyük kıymeti var.

    gaziantep takımı iyi oyunculardan kurulu kötü bir takım. kaleyi değil yayı gören herkes kaleye şut çekiyor ve organize gelemiyorlar. rakip on sekiz civarında pas vermek suç gibi davranıyorlar. tolunay kafkas'ın tercihini de hiç makul bulmadım. oyun berabere giderken sosa gibi hızlı bir forvet oyuncusu kenarda, beto gibi hedef santrafor oyunda, takım geriye düştüğü zaman sosa içeride, beto dışarıda...
  • türk futbol tarihinin en komik sahnelerinden birini gördüm az evvel. antepli bir oyuncu (papov falan diyor ama anlamıyorum tam), yardırarak koşan kewell abinin sırtına çıktı lan. evet baya bildiğin sırtına çıktı. böyle ayaklar yerden kesildi herifin. baya boynuna dolandı, sarıldı kewella. böyle 3-5 metre gittiler. çok komikti.

    türk takımlarının savunma anlayışı resmen futbolun ötesinde. olağanüstü.
  • galatasarayın uzun süreden sonra yabancı kontenjanı sorunu yaşayacağı maç. en son fenerbahçe maçına 6 yabancı ile başlanmıştı. ondan sonra gerek leo franconun gözden çıkarılması gerekse sakatlıkların olması bir türlü yabancıların hepsini birarada görme fırsatı olmamıştı. bu süreçte oynadığı 10 maçta 4 galibiyet, 2 beraberlik, 4 mağlubiyet almıştır.

    en son oynadığı maçlar ve ilk 11 başlayan yabancılar

    29 ağustos 2010 eskişehirspor galatasaray maçı neill, elano, baros
    22 ağustos 2010 galatasaray bursaspor maçı neill, kewell, baros
    14 ağustos 2010 sivasspor galatasaray maçı neill, cana, kewell
    16 mayıs 2010 gençlerbirliği galatasaray maçı dos santos
    8 mayıs 2010 galatasaray antalyaspor maçı neill, keita, jo
    1 mayıs 2010 istanbul bb spor galatasaray maçı elano, keita, baros, jo
    25 nisan 2010 galatasaray bursaspor maçı neill, elano, baros, keita, dos santos
    17 nisan 2010 manisaspor galatasaray maçı neill, elano, baros, keita, dos santos
    11 nisan 2010 galatasaray diyarbakırspor maçı neill, elano, baros, keita, dos santos
    5 nisan 2010 sivasspor galatasaray maçı neill, keita, dos santos
    28 mart 2010 galatasaray fenerbahçe maçı franco, neill, elano, jo, keita, dos santos
  • formamızı üstümüze çekip eski açık tribünlerinde kral metin oktay için bağıracağımız maç.

    arda yok, misimovic var, cana yedek, pino kadroda... bir tanesi bile umrumdaysa anam avradım olsun. bugün benim için kabir ziyareti günü. metin abimin evi ve ebedi istirahatgahı olan sami yen'e gidip taraftar dilinde dua edeceğim 90 dakika ruhu için.

    gerisini rıdvan, sergen falan yorumlasın. keyfim yok bugün.
  • ligin 4. haftasında iki 3 puanlı takımın mücadelesinde zorda olsa gülen taraf galatasaray oldu. bu sezon ali sami yen'de ilk galibiyetini alan galatasaray puanını 6'ya yükseltti. ilk 11' ler açıklandıktan sonra saç baş yolduran ayhan akman, mustafa sarp, barış özbek üçlüsünden barış'ı görmemek acaba bu gece farklı bir galatasaray izler miyiz düşüncesini oluştursada kafada, ayhan 2 kişilik oynayarak bizlere yokluğunu hissettirmedi barış'ın. galatasaray orta sahasında oynayan bir kişinin 90 dakika boyunca rakip yarı sahaya doğru bir pasını geçtim, pas girişimi dahi olmaması istense yapılamayacak zor bir durum. işte ayhan burada farkını ortaya koyuyor.

    çok sıkıcı bir ilk yarı olmasına rağmen gaziantepspor kesinlikle galatasaray'a nazaran daha derli toplu bir oyun sergiledi. ayağa pas yapan, hücumda çoğalan, oyun kuran büyük çoğunlukta gaziantepsporlu futbolculardı. sahada nasıl dağılmamak gerekiyorsa galatasaray mükemmel bir şekilde bunu sergiliyor 4 haftadır.ilk haftadan beri söylüyorum, bu kadar dağınık, oyun disiplininden kopuk, hiçbir şey oynamayan bir galatasaray senelerdir izlemiyordum. merakla beklenen insua ve misimoviç'in de sahada olması galatasaray taraftarını farklı beklentilere soksada ortaya konan futbol açısından geçen haftalara göre bir fark yoktu. insua ilk maçı olmasına rağmen gayet iyi mücadele etti ve güven verdi. ileri çıkışlarından dolayı zaman zaman geride boşluklar versede, devamlı kanatta gidip gelmesi ve defansta yerinde müdahaleleriyle ilk çıktığı maç için tatmin edici bir oyun sergiledi. bu oyunun devamlılığını sağlarsa eğer hakan balta bu sezon zor forma görür. misimoviç beklediğimiz gibi değildi ama daha bişeyler beklemek için çok erken. ayhan akman gibi bir insanla yakın oynamak hiç kolay değil. top ayağına hemen her geldiğinde ayhan'ın misimoviç'ten ileride olmasının anlatılıp yorumlanabilecek hiçbir tarafı yok. ona rağmen yakaldığı pozisyonlarda oynadığı tek toplar en azından güzel günlerin uzaklarda olmadığının habercisiydi.

    ikinci yarıda gerçekleşen sabri (giren) ali turan (çıkan) ve aydın (giren) elano (çıkan) değişikliklerinin sonucunda 45 ile 60. dakikalar arasında bambaşka bir galatasaray izledik. çoğunluğu sağ kanat imzalı olan pozisyonlar bize isimlerden çok uyumlu bir galatasaray'ın neler yapabileceğini gösterdi. altyapıdan beri birbirlerini bilen iki isim olan aydın ve sabri oynadıkları gözü kapalı oyunla galatasaray ruhundan ufak bir resital sundular izleyenlere. böylece ilk yarının sıkıcılığının esas sebebinin ali turan ve elano'nun sağ kanatta yarattığı karşılıklı beceriksizlikten kaynaklandığını daha net görmüş olduk. her ne kadar "ayhan'la atak başlıyor" hüsranına 90 dakika boyunca katlanmak zorunda kalsakta, ikinci yarıda harry kewell'ın penaltı golü imdada yetişti. zaten başka türlü kimsenin gol atacağı yok gibiydi. el yasa ve kewell arasında başlayan sürtüşme bünyamin gezer sayesinde had safhaya ulaşınca, rijkaard mecburen pino-kewell değişikliğine gitmek zorunda kaldı. aydın'ın sola pino'nun sağa geçmesi de düzeni bir anda eski haline getirdi. sağ kanattaki sabri-pino, sol kanattaki insua- aydın, ilk 15 dakikadaki sabri-aydın uyumundan sonra olmadı.

    gaziantepspor oluşturduğu kadro ile ligin en iyi top çeviren ve hucüm eden takımlarından biri olmuş. julio cesar'ın iki defa 2 galatasaraylıdan sıyrılması, popov'un şutları ve oynadığı oyun, beto'nun sosa'nın yakaladığı pozisyonlar, karcemarskas'ın kurtarışları yabancı transferinde ki isabet yüzdesinin yüksekliğini bariz bir şekilde gösteriyor. gaziantepspor eski keşfettiği yabancılarının yanına yeni ve yerinde keşifler katmış gibi gözüküyor. bünyamin gezer her zamanki burada kral benim havasını yaratmak için ortalığı biraz birbirine katsada çok bariz bir eksisi yok gibiydi. yalçın'ın baros'un ayağına var gücüyle basmasından sonra hakeme "çok basit faul!" çığırışları ise türkiye'den niye fazla kaliteli stoper çıkmadığı gerçeğiyle bir kez daha yüzleşmeme neden oldu.

    geçen sezon ligin 4. haftasında 11 gol atıp ( 4. haftada hükmen galip geldiği ankaraspor maçı hariç), 4 gol yiyen galatasaray'ın bu sezon 4. haftada 5 gol atıp 5 gol yemesi bir yerde bir terslik olduğunun net bir göstergesi. bu galatasaray ki 3. hafta itibariyle 39 kornerle en çok korner kullanan takım ( maç başına 13 korner). fakat bu kornerlerden kazanılan gol sayısı 1. hucüm var, atak var ama her şey göstermelik gibi geliyor bana. takım çalışmıyor, oynamıyor bal yapmayan arı misali. bu kez bu işte rijkaard bir hata yapıyormuş gibi seziyorum ama 8. haftaya kadar bu takımdan bir şey beklemediğim için şimdilik susmakla yetiniyorum. her şeye rağmen zor bir maçtan kazanılan 3 puan. gaziantepspor bu sezon çok canlar yakar onu da not düşelim yazının sonuna.

    http://takimdanayriduzkosu.blogspot.com/…hanla.html
  • çok gerekli 3 puanın alınmış olması ve ardanın tekrar 11'e dönmesine, juan pablo pino ve zvjezdan misimovic'in takıma alışmasına kadar şimdilik evet.
hesabın var mı? giriş yap