• bu olay hakkında (ve mesela tersaneler hakkinda) benim en çok kalbimi yaralayan şey, bu ölenlerin şehitler kadar değerli olmaması. yani 7 vatan evladı öldürüldü diye yürüyüşler yapanlar, öldüren zümreye galiz küfürler edenler, nedense güvenliksiz çalıştırılan, evlerine ekmek parası götürmekten başka hiç bir derdi olmayan insanları öldürenlere, ölmelerini sağlayanlara karşı çıtlarını çıkartmıyorlar.. 19 kişi 1 şehit yapmıyor vicdanların terazisinde.. oysa ki o çocukların şehit olmasının da nedeni, teroristlerin doğru düzgün ekmek bulamaları değil mi? bu 19 kişiyi öldüren çark, iki üç tane dişli ile terorist üretmiyor mu bir yandan?

    ama bir gün gelecek, insanlar terörü lanetlemek yürüyüşleri yerine, hapisteki insanların şartlarının iyileştirilmesi için yürümek yerine bu kahpe düzene karşı yürüyecekler.. anlayacaklar ki bir gün, o terörü de yapan, o adamın hapiste olmasına neden olan işleri yaptıran hep bu engerelik hep bu ciyanlıktır.. insanlara ekmek vermeyen, insanlara insan gibi yaşama şansı tanımıyan, aşımıza göz dikip makinelerin çalışmasından başka bir amacı olmayanlardır tüm her şeyin sorumlusu..

    dediğim gibi. umarım bir gün insanlar, madende ölmeyi "mukeddarat" kefesinden çıkartırlar ve toplumca isyan edilecek bir şey olarak görürler.. şu haliyle benim kalbim çok acıyor çünkü..
  • ağalar, akşam yemeğini sıcacık evlerinde yiyip televizyon başında geviş getirirlerken, saat 20:30 civarı; dünya 19 emekçinin başına çöktü.

    yerin 300 metre dibi. havasız, nemli, loş bir dehlizde akşam demeden, yorgunluk demeden evde ekmek bekleyenler için savaşan 19 işçi öldü. yuvaları, geride bıraktıkları fukara yürekler cehenneme döndü.

    bu çağda, bu vahşeti onlara reva görenlere lanet olsun. gaz seviyesini belirleyip ikaz verecek teknolojinin, işçi cesetleriyle dolan o deliğin her türlü yoldan çağın olanaklarıyla daha güvenlikli hale getirilmesinin bedeli belki patronun altındaki otomobilden ve keyif çattığı villasından daha pahalı değildi. gerek görülmedi, kafada baret kir pas ve yorgunluk içinde 19 yiğit öldü...
  • hain kara elmas yaptı yapacağını. dağıldı "ocak"lar, umutlar kaldı göçük altında yine.

    insan canı; ucuzladı bu aralar...
    ölçüm cihazları vardır hani gazları ölçen... unutuldu galiba...?
    tedbir?!
  • güzüde medyamın hala internette haber yapmadığı acıdır.

    türkiye işçi sınıfının ve de fakirliğinin varlığı, kapitalizmin varlığına armağan olsun.

    devletimiz zeval görmesin.

    ne mutlu fakirim diyene

    son dönemde herkesin eline aldığı taşın asıl hedefini acı biçimde bize yeniden göstermiştir. haydi eller taşa

    "....
    vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
    vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
    fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan
    ...
    ben vatan hainiyim.
    yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
    nâzım hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. "

    (bkz: 3 mart 1992 zongulak kozlu katliamı)
  • son haftada hiç mi hayırlı bir haber alamayacağız dedirten facia..madenciden adlı şarkısında grup yorum özetlemişti madencinin dramını:

    "yürü derler yürü derler açlığa yürü derler
    kara elmas tabut olmuş gerekirse ölün derler"

    kara elmasın izinden gittiniz, yeraltında yaşayıp, yeraltında can verdiniz..umarım yeraltındaki mezarınızda bir lahza huzur bulursunuz..hakkınızı helal edin..
  • grizu tehlikesi ihtiva eden ocaklarda alınması gereken tedbirler ortadayken hala olabildiğine göre böyle kazalar, muhtemelen sonuncu olmayacaktır bu patlama. durum bu olunca söylenecek olanların da kimsenin günahını almak olacağını sanmam. mevzubahis ocağı da bilmem etmem.

    üç kuruşun derdine, havalandırma tertibatını, bunun bakımını, onarımını düzgün yapmayan, nizamnameye uygunum nasılsa diye gereken tertibat ve personeli hazır bulundurmayan, ölçüm istasyonu, ölçüm cihazları, tahlisiye merkezi olmayan ya da allah bilir millattan kalma tertibatla dolu olan, vuracağı iki sondajın parasını düşünen işletmeciler ve bunlara göz yuman ya da yummak zorunda kalan teknik elemanlar olduğu sürece, denetleme mekanizmaları düzgün işlemediği, adam gibi yönetmelikler hazırlanmadığı sürece insan hayatı işte böyle üç kuruş bile etmez.

    umarım sağ salim çıkar işçiler.
  • bu olayla ilişkili olarak 19 madencinin ölümünden sorumlu olanlar serbest bırakıldı:
    http://haber.gazetevatan.com/…-hapis/367144/1/haber

    hatırlayalım, nasıl bir maden kazasıydı bu:
    http://www.radikal.com.tr/…15.12.2009&categoryid=77

    salıverilen tecavüzcüler, serbest bırakılan katiller, iş cinayeti sorumluları.
    tutuklanan gazeteciler, devrimciler, öğrenciler.
    adalet tıkırında.
  • dünkü gazetede, gaz kaçaklarını haber verecek sistemin 3000 tl harcanarak kurulabileceğini yazıyordu. maden ocağı sahibinin ve yöneticilerinin buna gerek görmediğini de belirtmişler.

    bu bana, altında 100 bin euroluk ciple gezen ama işçilerin sigortasını yatırmayan patronları hatırlattı. işçisinin sigortasını yatırmadığı gibi maaşını da ödemez bu ahlaksızlar.

    nereden mi biliyorum?

    sigortası yatmayan, parasını aylarca alamayan o işçilerden biriydim çünkü. uzun süre işsiz kaldım. ama ben şanslıydım ölmedim.
  • yıllardır olduğu gibi ülke siyasi tatavalarla çalkalana dursun, bursa'daki cinayetler çeşit çeşit dramı da ortaya çıkardı. aslında ortaya çıkardı demek acınası bir ifade şekli. biliyor, görüyor, yaşıyor olmamız gereken bu hikayelere sessiz kalmamız mı diyeyim, görmezden gelmemiz veya yok saymaya programlanmamız mı diyeyim ne diyeyim bilemiyorum, insaniyetten ne denli uzaklaşmış robotik organizmalar haline geldiğimizi de gösteriyor. güya içimiz sızlıyor, güya üzülüyoruz, güya biliyoruz ki bunlar haksızlık ama ses çıkaran kesim parmakla sayılır halde. onu da geçtim, artık kalkıp işçi ölümlerinde işçiyi suçlayıp sistemi mazur gösterenleri bile görüyorum. ucuz iş gücü olmasa sektör çökermiş, eğitimsiz işçiler neler neler yapıyormuş da bu kazalar oluyormuş, elden gelen buymuş, insafsızlıkmış işverene yapılan; hep yeni yeni öğreniyorum.

    bursa'da göçük altında kalıp ölen işçilerden ahmet çetin, geçen yıl gediz'deki madenlerden emekli olarak ayrılmış. 4 kızı var, biri evli. emekli maaşı yetmiyor, "kaza"dan üç gün önce bursa'ya gidip yeniden başlıyor kazmaya. amca oğlu mehmet çetin de gediz madenlerinden emekli olmuş. devletin reva gördüğü emekli maaşı yetmiyor, üç çocuğuna bakmak için yeniden giriyor madene. daha önce de grizu patlaması yaşanan madenlerden birinde çalışmış, vardiyası farklıymış, kurtulmuş. kelle koltukta gidiyorlar midelerine girecek lokmayı kazanmak için. ve nasıl bir yerde çalıştıklarını biliyorlar muhtemelen. bir diğeri ramazan baştepe. eşiyle konuşurken madendeki güvenlik sorunlarını anlatıyor. belki burada çalışmak istemiyor ama prim ödeme süresi dolmuş, gün sayıyor emekliliğe. erişse bile çalıştığı yılların hakkını alamayacak, biliyor, maddi durumu yetmiyor, yine iniyor madene. seyit ali akduman da var ölenlerin arasında. emekli olacağı günlerin hyalini kuruyormuş, madenin önünden bile geçmeyecekmiş. geçmiyor da... hikayeleri hep böyle.

    patlamanın olduğu gün gündüz vardiyasında çalışan güngör güre anlatıyor: "vardiyada metan gazı oluştuğu için dinamit patlatılmadı. onun yerine vantilatörlerle havalandırma yapıyorduk. gazın çok yoğun olduğunu duyduk. normalde bu durumda ikinci vardiyada da patlatma yapılmaması gerekirdi. hatta ikinci vardiya için gelen bazı arkadaşların patlatma yapılmaması için uyardıklarını duyduk. patlatma işini ve gaz ölçümünü dinamitçi yapıyor. ikinci vardiyanın dinamitçisi ölçüm cihazını almamış.". bununla da bitmiyor, güngör güre, işçilere gaz maskesi verilmediğini, kendilerinin getirdiği bezlerle yetindiklerini söylüyor. 700-800 lira maaşla çalışan işçilere yemek de verilmiyor madende. evden getiriyorlar. vardiyada çalışan işçilerden belirli miktarda kömür çıkarmaları isteniyor. söylenen rakama erişemeyen işçilerin yevmiyesi kesiliyor...

    evet kardeşim, inceleme yapılmdığnıdan, suçun kimde olduğu belirli olmadığından birilerine sallayıp rant sağlamaya çalışıyoruz. hem biz hem bu madende çalışan işçiler öyle açgözlü ki; arkadaşlarının ölümlerinden ceplerine girecek parayı arttırmaya çalışıyorlar, politik manevralar yapıyorlar. fırsat bu frsat değerlendireyim dedim ben de. "kahpe devlet-lanet kapitalizm" diye yalanlar atıyoruz. iyi yakalamışsın, tebrik ederim.
  • hep ucuz oldu hayat buralarda.
    canlı canlı toprağın altına giren, ekmek parası kovalayan bu adamların değeri farklı mı olacaktı sanki.
    iki ezber cümle kurulup iki sahte gözyaşı dökülecek, sonra unutulup gidecek.
    allah yardımcınız olsun, dualarımız bu gece sizinle.
    (bkz: dayanın çocuklar)
hesabın var mı? giriş yap