• problem cocuk adli filmin turk versiyonu. 90li yillarin basinda cekilmis ve basrolde orijinalinin aksine acaip tipi kaymis ve cirkin bi cocuk oynuyor. aslini izledikten sonra bunu izlemek daha keyif veriyor, filmlerin nasil turklestirilebilecegine tanik olabiliyorsunuz (nah cekmek, turk kufurleri, lanli konusmalar, abi abla yenge laflari)
  • brutal sesli, boyunsuz, çirkin mi çirkin bir çocuğun başrolde oynadığı filmdir. problem çocuk filminin senaryosuna harfiyen uyulmasına rağmen bu türk versiyonu daha bir güzel,daha bir izlenebilir olmuştur.
  • bay balta ile eglence merkezindeki gorevlinin yaptii diyalog ile yarmi$ film.

    gorevli: bu fosforlu bi elbise..
    bay balta: bak! bu da bi yumruk!

    arabadayken cocugun sapanla etrafi ta$lamasi ve ardindan "aaaaaaallllll" diyerekten cektigi nah hareketi bu filmin unutulmazlari arasindadir.
  • baba rolünde bülent bilgiç, anne rolünde de adları bilinmeyen taş gibi hatunlardan birinin oynadığı film.
  • bu zıpçıktının "beşüsbin versem bozar mı acaba?" ve "gey pişi pişi" gibi sözleri aklımdan bir türlü çıkmamaktadır.
  • bir ara her daim star'da yayınlanan kült film.
    kuru eriğin cafer'in üvey babasının hayatını kurtardığı sahne ve cafer'in o bet sesiyle "babağğ" diye bağırdığı sahne ve elbette ki bay balta'nın psikologla adını bilmediğim mürekkep lekeli test sırasında geçen sahne ve bunun gibi pek çok şey ile akıllara kazınmış film.
    cafer'in o tipi kaymış hali gözümün önünden bet sesi de kulaklarımdan gitmez.
  • bi dönem hugo'daki yaratıklara tolga* abimizin verdiği isim.
  • aman allahım , aman allahım.
    şu anda star tv'de yayınlanıyor.
    (bkz: terbiyesiz cafer)
    (bkz: fanatik cafer)
  • anne rolunde sinem üretmen oynamaktadır.
  • "zıpçıktı", ingilizlerin "jack-in-the-box" adını verdiği oyuncağın türkçe adıdır. kısmet burian'ın çevirdiği, lewis carroll'un "alice harikalar ülkesinde" adlı yapıtının (ilk basımı m.e.b. yayınları, 1946) dördüncü bölümünde, devleşerek evde sıkışıp kalan alis'e bakmaya giden kertenkele bill şöyle anlatır bacadan içeri girdikten sonra hızla geri fırlayışını (bendeki 1998 basımından aktarıyorum; s. 45) :

    //sonunda hafif, cırlak bir ses duyuldu (alice, "bu bill olacak" diye düşündü) "vallahi pek bilemiyorum... teşekkür ederim, başka istemem, şimdi daha iyiyim -heyecanlıyım da pek iyi anlatamıyorum- bütün bildiğim, zıpçıktı yollu bir şey beni top gibi havaya fırlattı."

    ötekiler, "ya... ya... öyle oldu, öyle oldu" dediler.//

    söz konusu parçanın ingilizcesi de aşağıdaki gibidir :

    //last came a little feeble, squeaking voice, ('that's bill,' thought alice,) 'well, i hardly know--no more, thank ye; i'm better now--but i'm a deal too flustered to tell you--all i know is, something comes at me like a jack-in-the-box, and up i goes like a sky-rocket!'

    'so you did, old fellow!' said the others.//

    *

    ek bilgi : kitabın can yayınları basımında tomris uyar, imge yayınları basımındaysa nihal yeğinobalı "jack-in-the-box"a "hacı yatmaz" diyerek kendilerine yakışmayan bir yanlışa düşmüşler; "hacıyatmaz" bambaşka bir oyuncaktır bilindiği üzere. yine de sinan ezber'in iş bankası yayınları'ndan çıkan çevirisinin yanında bayanlarınki gül gibi kalıyor. bay ezber, anlaşılan oraya uygun bir sözcük bulamamış olacak, "jack-in-the-box"u çevirmeyip, soyadına uygun bir biçimde, "bir şey" diye geçiştirivermiş. hadi yayınevine yedirdin, sen nasıl içine sindirebildin ey değerli çevirmen?

    yeni ek bilgi : romanın "alice'in harikalar diyarındaki maceraları" adıyla yapılan yeni çevirisinde armağan ekici olaya yeni bir boyut kazandırarak "jack-in-the-box" için "yaylı palyaço kafası" tanımını kullanmış.
hesabın var mı? giriş yap