• icerigi dupeduz yalan olan dandik belgesellerin aksine, bunun hem produksiyonu kaliteli hem de icerigi half-baked. yani iki uc adim dogru gidip sonuncusunda siciyorlar ki ama o noktada coktan guven kazanmis oldugundan sorgulanmasi zorlasiyor. bu nedenle ve konunun onemli olmasindan oturu hakkinda bir cift kelam etmeye deger.

    yanlislardasin janli. sana laflar hazirladim:

    belgesel fed bahsinde hakli degil. merkez bankasinin ozerkligi veya kimden etkilendigi baska birsey (belgesel bunu dogru duzgun anlatmiyor), "fed bize faizle para satiyor, faizini de onlar bastiklarindan sonsuza kadar fed'in kolesi olacagiz, enflasyon iligimizi somurecek" mantigi bambaska birsey (benim karsi ciktigim bu). bu baglamda sirayla gideyim:

    "fed'in kongreye hesap verme zorunluluğu yoktur. bu yüzden de şuanki federal borç 10 trilyon$ mertebesindedir"

    burada kombo olmus. merkez bankasi kongreye hesap vermek zorunda. bir kere yonetim kurulu, baskan tarafindan atanip senatoda onaylaniyor ama daha onemlisi house oversight committee istedigi adami cagirip hesap sorar (daha gecen gun alan greenspan vardi, ondan once de bernanke gun asiri ifade veriyordu). belki demek istenilen su: monetary policy olustururken ozerk bir teknokrat kurum olarak kongreden izin almasina gerek yok. oyle de olmasin zaten, her faiz oynamasinda politikacilarin oyuna sunulmasin.

    kamu borcunun, fed'in basinabuyruklugunun bir kaniti olarak gosterilmesindeki mantigi anlamadim. kamu borcu devletin kazandigindan cok harcamasiyla olur. halki kizdirmamak icin federal hukumet vergi arttirmadan savasa gider, acigini borclanarak kapatir, uygun faizle borc verecek biri yoksa da fed para basar. yoksa fed para basti diye abd borclanmaz. oyle kendi basina buyruk basarsa zaten hazine fed'e bono satmaz, o para legalize olmaz, piyasaya girmez. fed baskanini da taksimin ortasinda sallandirirlar.

    bunu verilere bakarak da anlayabiliriz. fed 1910 kusurdan beri ozerk, bayagidir basibos, oysa federal borc 80lere kadar fazla degil. 80'lerde vergileri dusurup savunma butcesini costurunca borc artti. clinton yillarinda butce acigi kapandi (borc duruyor aynen) ama george bush yine 2 ayri vergi indirimiyle birlikte 2 ayri savas acinca borc neredeyse ikiye katlandi. yani burada olabilecek tek komplo senaryosu su: fed gizlice hukumet politikasini belirliyor, savaslar cikarip eyaletlere harcamasi icin pork-barrel proje finansmani saglatiyor (1980lere kadar neredeydiler, vietnam savasini cikarttilar ama para basmayi mi unuttular), vergileri bile bile dusuk tutturup butce acigi yaratiyor (kurtlar vadisi kongre..zim zime zimeee) , sonra bir de gidip halkin devlete borc vermesini onleyerek kendi basiyor. butun bunlarin karsiliginda ne aliyor? belgesele gore o borcun faizini alip sampanyalar icinde yuzuyor. halbuki fed kar edemez, calisanlarinin maaslari odenir, kalan kar hazineye geri doner. 300 milyonluk abd'nin, federal rezerv sisteminin operasyonel maliyetini karsilayabilmesi de cok sorun olmasa gerek (bunlarin hunharca para basmaktan baska katma degerleri de var, zaten bir derece odeme yapacaksin)

    hadi size guzellik yapayim, daha iyi bir komplo vereyim: kar eden fed degil ama fed yapisinin icinde yeralan ozel bankalar olsun, abd'yi turlu hilelerle borclandiran bunlar olsun. fed 100 lirayi basinca, bu ozel banka sistemi fractional reserve banking sayesinde 900 lira "checkbook money" yaratiyor, yani havadan 9 kat daha parayi borc diye verebiliyor. o paranin sahibine yuzde 2 faiz odese, ayni parayi kredi olarak yuzde 10'la veriyor mesela. aradaki fark ceplerinde. zim zime zimeee. bu sistem o kadar guzel isliyor ki bankalarin hepsi batik durumda. fahis para kazanmaktan iflas eden ilk sektor. biraz daha ciddiye alirsak, yine bakacaginiz metrik 1913'ten beri bankalarin kredi gelirleri olacaktir (ve bunun exponential artiyor olmasi lazim, fed surekli daha cok para basmak zorunda ya belgesele gore)

    peki ya su? "yok abd enflasyonu düşükmüş %2-4 müş (1.5 oldu galiba) oldu.. perspektifiniz 5-10 sene ile sınırlı değilse genel olarak bir inceleyin.. 1960'larda $15000 olan yeni bir ev bugün $200000 civarındadır."

    babacim, dogru metrik yillik enflasyondur tabii ki. ev fiyati, pul fiyati kumulatifte cok artiyor da senin gelirin ayni mi kaliyor? 1913'ten beri satin alma gucun yuzde 96 mi dustu (yani 25'te birine mi indi?). perspektif sozu gecmis, benim de tam yapmak olayi perspektife oturtmak. nasil? enflasyonu vergi olarak dusunerek. tane tane anlatayim: hukumet acik verdi, politik nedenlerden oturu vergiyi arttirmadi, gitti fed'e para bastirdi, harcamalarini oyle yapti. uretim artmadan para arzi arttigi icin, herkesin cebindeki para degersizlesti. yani ister istemez devletin acigini finanse etmis oldun. bunun pratikte vergiden bir farki yok. simdi ben ne kadar vergi veriyorum: yuzde 33. enflasyon ne kadar? degisiyor. bu yil yuzde 5 civari 1.5 degil. daha onceleri 2-3'tu. yani 33 yerine 38 veriyorum. bu yuzde 15'lik bir fark (fakirleri oransal olarak daha cok vuruyor cunku onlarin vergi orani daha dusuk, yani 20 yerine 25 verirsen yuzde 2'lik bir artis). en kotu ihtimalle bu koca komplonun bana fiyati bu. salt medicare'in verimlilestirilmesi bile yahut savunma butcesinin yarilandirilmasi bile bana bu ayarda bir rahatlama getirecek zaten. illa 60 senelik perspektif istiyorsak, yuzde 30'luk verginin 60 senelik bilesik faizini alalim, giden paraya aglayalim.

    burada aslinda iki konu var, ayirtetmek gerek. janlinin dedigi gibi birincisi frb yuzunden basilan paranin yarattigi enflasyon etkisinin carpilarak artmasi (10 kat leverage). bu etkinin gorece cok da muhim olmadigini deminki paragrafta savundum. ama belgesel asil fed'in faizle para basmasina takmis, dertleri paranin direkt hazine tarafindan basilmasi gerekliligi. e o zaman da enflasyon olacak. (bu arada her para basma enflasyon yaratmaz, gsmh buyurse o oranda ve her enflasyon da para basmadan kaynaklanmaz, uretim dusebilir, disardan para girebilir). ama bunlarin mantigi ilk onkabullerinin ustune kurulu; yani fed borc olarak bastigi anaparanin faizini de kendi basacagindan, fasit daire, money supply ve enflasyon exponential artacak, bu yuzden fed yerine hazine bassin diyorlar.

    onceki sefer zurnanin zirt dedigi yer demistim buraya ve kek gibi bir soru sormustum. simdiyse soru moru sormuyorum, direkt saldiriyorum bu salak mantiga. birincisi empirik olarak gozlenebilirdi bu etki: fed'in bastigi para m0 money supply degil mi? 1913'ten beri exponential artis var mi? yok. m1'de de yok. keza enflasyonun artisi; birak exponentiali, dusuyor bile sikca. halbuki 1913'ten beri, arz talebe bagli kisa vade inis cikislari birakirsak, bir trend olarak yillik artis oraninin surekli artmasi lazimdi. gsmh o kadar buyumedi. e nerede fasit daire ulan?

    empirik mempirik bosveriyorum, bak simdi: fed 100 lira basti, hazineye yuzde 10 faizle borc verdi. hazine her ay bu borcu odeyecek faiziyle. yani 8.8 lira diyelim aylik odemesi. ilk ayi odedi. fed 0.8 lira kar etti. bu kar ile bir harcama yapacak, boya badana mesela. sistemi basit tutmak icin diyelim hukumet bu isi ustlendi. her ay bu isi yaptikca, karsiliginda fed hukumete 0.8 lira boya parasi veriyor. hukumet bu kazandigiyla gelecek ay borcunun faizini kazanmis oldu. bir daha da hic para falan basmaya gerek yok, vergi gelirinden cok harcamadigi surece. (gercek hayatta bu boya harcamasini (veya fed calisanlarina maas harcamasini) baska insanlar yapacak ama sonucta aradaki halkalarin sayisinin bir onemi yok). fed halkin sirtinda sabit masrafli bir kamburdur, tipki burokrasinin geri kalani gibi, ortada spiraling bir odeme artisi yok.

    bunla alakali su var: "fiyatlandırılan tüm faizi ödeyecek para nerede? [ozel sektorde yaratilan checkbook money'nin faizi dahil].. para havadan yaratıldığı için, bir balona basılır ve patladığında aniden müzik durur ve birileri borcunu ödeyemediği için iflas eder."

    fed'in bastigi bir liraya karsilik ozel bankalarin da kredi yoluyla yarattiklari 9 liranin faizleri de ayni deminki gibi karsilaniyor, emekle, yaratilan degerle ve o degeri temsil eden paranin surekli el degistirmesiyle. muzik durunca ortada kalan adam analojisinin yanlisligi da bu son noktada. dongunun boyutu cok buyuk oldugundan insan gozunde canlandirmakta zorluk cekiyor, lakin gercek su ki uzun vadede ve genis olcekte muzik durmuyor, herkesin her kredisinin vadesi ayni anda dolmuyor cunku. kisa vadede de iflas olacak tabii ki, tipki voleyi vuranlar olacagi gibi, bu bir wealth redistribution'dir, zira yatirimin kendisi riskli birsey, frb'den once de oyleydi. sen 10 liralik kaldiracla 100 lira hayali parayi borc aldin, kotu bir yatirim yaparsan batarsin, banka da batar. ama 100 lira buhar olup ucmadi, baska birine gecti. iyi bir yatirim yaparsan, faizi dahil alirsin banka batmaz. o faizini olusturan nakitten ekonominin obur ucundan geliyor, orasi azaliyor. faiz gelirini ilk banka tekrar yatiriyor, ekonomide donup dolasip eski yerine geliyor. arada bunca yatirim sonucu uretim artarsa da refah artiyor ustelik.

    ornegin muzik durmaya bu subprime sacmaligiyla ateslenen bankacilik kriziyle yaklasti, hukumet araya girdi, milletin kotu yatirimlarinin masrafini daha buyuk bir millete yikti, onlar da bu ekonominin bir parcasi olduklarindan emekleriyle onu finanse etmis oldular, sistem yoluna devam ediyor. tekrar olacak ama belgeselin dedigi dogru olsa, surekli toplu iflasi onlemek icin -gmsh buyumesinden bagimsiz bir sekilde- giderek artan bir hizla para basmamiz gerekecekti, boyle bir artis yok halbuki.

    neyse, burada butun abd ekonomisini kurtarmaya, gelir adaletsizligini yoketmeye, fed'i adam etmeye calismiyoruz, onlara bilgim yetmez, saclarimi dokmenin daha zamani degil. ama zeitgeist'in temel argumanlari yanlis; o yuzden de kimse ciddiye almiyor, medyayi kasip kavurmuyor. yoksa herkes wall street journal'in kolesi degil.

    "belgeselde economic hitman diye birini konuşturmaları elbette ki çok güven verici değil ama evin anayı bile konuştursalar insanlar söylenene odaklanmalı... söylenen iddialar araştırılabilir şeyler."

    evet de o biraz degisik isliyor. evin ana gidip 2 kere 2 dorttur derse veya guzel bir neden sonuc iliskisi kursa eyvallah ama dogrulugu ispatlanamayacak bir takim iddialarda bulunursa biz de evin ananin kimligine, onceki soylevlerine bakarak bir guvenoylamasi yapariz kendimizce ve pozisyonumuzu aliriz. ben de ayni seyi demisim zaten ustelik, "sirf boyle samanizme, jfk komplolarina kafayi takti diye soylediklerini bir kenara itemeyiz" demisim. demisim, soyledigine odaklanmisim ve ikna olmamisim, bu kadar basit: kotu bankerlerin jedi mind trickleri sayesinde ulkeler odeyemecekleri borclar almislar, sonra bunlar da haciz getirmisler. ama ortada veri yok, olanlar selektif, "bilmem kime borc verdik, 20 sene sonra ulkeleri patladi" allah allah, baska bin tane nedeni var bu islerin. peki imf'nin her yardimda bulundugu ulke sonradan batmis mi, kaynaklarini abd'ye kaptirip vatandaslarini sefalete terk etmis mi? yoo.

    sonra iddialari arastirmanin tum kulfeti niye benim ustume olsun, belgeseller bunun icin degiller mi? sen orada yeterince kanit sunmak yerine koca argumani tek bir adamin anektoduna bagla, o adam da guvenilmez bir tarihceye sahip olsun, sonra ben bunu ciddiye alayim, aksi ispatlanana kadar angut diyemeyeyim adama. olmaz oyle.

    son problem de su ki iddialarinin bazilari hic de arastirilabilir seyler degil. nsa icin calisiyordum demis, nsa yalanlamis. ne yapicaz simdi, nsa'ye dilekce mi yazacagiz? kaldi ki adamlar demisler, "kardesim bir kriptograficiyiz, ekonomileri coksun diye baska ulkelere banker gondermekle ugrasmiyoruz, siz yanlis gelmissiniz, cia yan kapi".

    "tasarımcısı venus sisteminde parayı kaldıracağım diyor. sistem her ne kadar en ince ayrıntısına kadar tasarlanmış olsa da kimse kimseyi sömürmeye çalışmayacak veya çalışamayacak çünkü para yok gibi iyi niyetli bir çıkarım var"

    isin bu kismi hakikaten kimsenin zamanina degmez. para bir exchange medium (gerci dolar bir commodity ayni zamanda da neyse), yani masrafla ayni sey degil. kar sansi olmazsa uretim azalir, riskli yatirimi yapacak bulunmaz, iyi fikirler odullendirilmez, kotu fikirlerin (yatirimlarin) zararlari da tum topluma yedirilir, zenginligi biriktirebilecek tek sinif olan burokrasi/yonetim guclenir gibi 1000 senelik argumanlari gecelim, parayi kaldirmak gelir dagitimi /uretim haklari/emek somurusu konusunda zerre bir sey soylemiyor. insanlar gunluk hayatlarinda parayi gorduklerinden, sorunlarinin da ana kaynagini bu saniyorlar. the venus project basligina yazdim, bir psikologu nasil besleyeceksin, para vermeyeceksin de bir somun ekmek, 2 dilim peynir mi? 2 goz oda, 1 eski araba. diyelim bunlar cok ucuzladi. peki 2 senede bir tatil hakki, ayda iki kere diskoya gidip birer yerli icki kuponu, yilda bir sise sampanya mi? emekliliginde ne kadar gezebilecek, hangi turden kac kitap alabilecek? ya o kitabin yazari, isci, burokrat? kim karar verecek yuksek masrafli kamu finansmanli yatirimlara? hangimiz deniz manzarali evde oturacak, daha yuksek katlarda calisacak? her "tuketilen" sey teknolojiyle bedavaya getirilecek kadar cogaltilamiyor. paranin varligiyla bu sorularin bir alakasi yok. daha bunlari idrak edemeden grafikere para yedirip futuristik dizaynlarla toplumsal hareket baslatan ihtiyara hareketin kralini gostermek istiyorum: -|-- (benim para yerine sevgiyle calisan "resource-based" grafikerim yok, idare edin)
  • fed bahsinde gayet haklı olan belgesel..

    liberal ekonomi el kitaplarında özel mülkiyette bir merkez bankasının olmasının faydası olduğu anlatılıp durulur. japonya'da da böyle denir, böyle olmazsa hükümetler çok rahatlıkla para piyasalarına müdehale edebilirler ve istenmeyen sonuçlar o zaman ortaya çıkar diye söylenir. doğrudur. yalnız önemli olan merkez bankasının para politikasını belirleme ve uygulamada hükümet ya da başka çıkar gruplarının herhangi bir şekilde kontrolüne bağlı olup olmadığıdır. şimdi sorsan fed yönetiminde 7 devlete bağlı, 5 özel bankalara bağlı üyeye sahip olduğu için böyle bir kontrolün olmadığı söylenir ama görünen köy ne kadar klavuz ister bilinmez. özellikle abd'de para babalarından destek almadan iktidar olmanın mümkün olmadığı düşünüldüğünde.. fed'in kongreye hesap verme zorunluluğu yoktur. bu yüzden de şuanki federal borç 10 trilyon$ mertebesindedir. piyasa yapıcısının avantajları da az değildir. fed'den ucuz faizli kredi alıp 30 yıllık bonolara girse, havadan %2 faiz kazanır. bunu sıradan abd vatandaşları yapamaz. (bkz: fed in m3 verisini yayindan kaldirmasi)

    diğer taraftan yok abd enflasyonu düşükmüş %2-4 müş (1.5 oldu galiba) oldu.. perspektifiniz 5-10 sene ile sınırlı değilse genel olarak bir inceleyin.. 1960'larda $15000 olan yeni bir ev bugün $200000 civarındadır. %1300 enflasyon ediyor bu. veya 1950'de 3 cent olan posta pulu bugün 41 cent. veya 1970'de $5.30 olan aylık sağlık sigortası harcaması bugün $100 civarında. benzini hesaplamaya gerek yok sanıyorum. ha bu hesaplar saçma göründüye (e biraz öyle) 1913'te fed kurulduğundan beri olan devaluasyon %96'dır. (money supply vs dollar buying power)

    fractional reserve banking belgeselde biraz eksik anlatılıyor sanırım.. (bir süre oldu izleyeli) frb tabii ki komplo değil.. yalnız orada dikkat çekilmesi gereken başka bir şey, frb sisteminin tersi bir bankanın paranın hepsini banka kasasında yatırıp teminat olarak göstermesi değil.. hele ki frb'nin "herkesin parasinin yuzde yuzu her an o banka kasasinda yatsaydi yatirimin icin sermayeyi sana kim verecek, 500 sene para mi biriktireceksin?" argümanı ile alakası yok. bir insanın 100bin doları olsa onun ile verebileceği borç 100bin dolardır. bankanın her verdiği borç, bankanın asset'ine dönüşmektedir. banka 100bin dolara karşılık 1milyon dolar borç verebilir. bir nevi kaldıraç. ahmet abi de buna karşılık isterse bir brokerage firmasıyla 10/100 kaldıraçla hisse senedi alabilir. anahtar soru çeşitli finansal balonların oluşmasında bu kaldıraçların işlevi nedir? açıyorsun gazeteyi, neymiş kredi krizi var.. e zarar kaç bir hesaplayın diye soruyorlar, tık yok. bu kredi krizini yaratan para nereden geldi, nasıl pompalandı? bunlar sorgulanamıyor. (nasıl pompalandı sorusunun cevabı faizi düşürdüler değil..)

    zeitgeist'da sorulan soru, fiyatlandırılan tüm faizi ödeyecek para nerede? şeklindedir. "fed'e borcumuz faiziyle 105 lira. fakat basilan 100 lira piyasada 900 lira yaratiyor. 105 < 900" denklemi yanlış cevaptır.. 900lira yaratılıyorsa, bu kaç elden geçerek yaratılıyor? 900'e çıkarmak için parayı epey elden geçmesi lazım. buna eklenen faiz'de aynı oranda artar. bu yüzden, para havadan yaratıldığı için, bir balona basılır ve patladığında aniden müzik durur ve birileri borcunu ödeyemediği için iflas eder. (harika örnek)

    belgeselde economic hitman diye birini konuşturmaları elbette ki çok güven verici değil ama evin anayı bile konuştursalar insanlar söylenene odaklanmalı.. kimin söylediğine ve söyleyenin kimliğine değil. söylenen iddialar araştırılabilir şeyler.

    venus project konusu epey havada bırakılmış. tasarımcısı venus sisteminde parayı kaldıracağım diyor. (yani parayı kullanımdan kaldıracağım) bu yüzden sistem her ne kadar en ince ayrıntısına kadar tasarlanmış olsa da kimse kimseyi sömürmeye çalışmayacak veya çalışamayacak çünkü para yok gibi iyi niyetli bir çıkarım var.. peh.. venus eski paranın sembolüdür aslında.

    neticede azınlığın tartıştığı konuları gün ışığına çıkarması bile övgüyü hakeden belgesel..
  • bütünüyle desteklediğim film, hareket. zeitgeist addendum'un, zeitgeist the movie'ye oranla çok daha başarılı olduğu yorumuna katılmamak da mümkün değil. yapılması gerekenler listesini adım adım vermelerini sevdim. çok sevdiğim bir arkadaşımla global krizi tartışırken (ve global krizle ilgili südo-marksist bile diyemeyeceğimiz saçmalıktaki yorumları) şöyle bir fikir geliştirmiştik: marxism for dummies'i yazmamız lazım. bazı şeyleri insanlara anlatmanın başka bir çaresi yok. tam da kafamda ilk taslağı oluşturmaya başlamışken filmi izlememle ilgim zeitgeist'a kaydı. film her şeyi gayet basit ve anlaşılabilir bir şekilde açıklıyor ve yapılabilecekleri madde madde özetliyor. daha ne isterim? o sebeple şimdi kendimi zeitgeist'i turkce'ye cevirmeye ve `the venus projecte destek verip o insanlarla baglantiya gecmeye adadim. ne de olsa çok şeyi değiştirebiliriz. tam da bu global krizle, hemen, şu anda. inanmayanlara, değişimin gerçekleşmemesinin tek sebebinin, değişimin gerçekleşebileceğine inanmamaları olduğunu hatırlatmak istiyorum.
  • belgeselin, belkide serinin en can alıcı sözü: "insanlar kanunları, oluşan sorunları çözmek için değil, bunları nasıl çözeceklerini bilmedikleri için koyarlar" .
  • bilgilendirme konusunda basarili olsa da cozum konusunda ayni basariyi gosteremeyen yapimdir.

    venus projectten bahsederken polis ve paranin olmadigi bir duzenden bahsediliyor. tum suclarin para sebebiyle islendigi tezinin kabulu ile ancak boyle bir sonuca varili ancak ekonomik kosullarin disinda da islenen bir cok sucu goz ardi ediyor bu durum. ya da bu konudaki cozumleri belirtilmemis. toplum duzeni icinde zihinsel farkliliklar haricinde bir insanin cinayet islemesi sadece ekonomik sebeplerle degil ayni zamanda ask-nefret iliskileri ile de olur. insanlar yasadigi surece para olsun olmasin karsi cinsle olan iliskilerde bu tur kirilma noktalarinin olmasi beklenir. bu baglamda minimal de olsa bir tur polis gucu gerekir. amcalari var olandan baska turlu tanimlansa da bu tur bir guc surekli olarak bulunmalidir.

    yapilan islerin topluma katki olarak gorulecegi bir mantiktan bahsediliyor, ve teknolojinin ana kaynak olarak kullanilmasindan. bahsi gecen teknolojilere sahibiz ancak bunlarin kullanima gecirilmesi icin buyuk altyapi calismalari gerekmekte. bu baglamda insanin hic bir sey yapmadan hayatini surdurmesinin cok sikici oldugundan yola cikarak bu islerde calisacak insanlarin her zaman var olacagini kabul edebiliriz ancak bu kisilerin bu islerde devamlilik saglamasini bekleyemeyiz. bu da islerin cok dusuk hizda yapilabilecegi anlamina gelmekte. robotlara bile yaptirilacak olsa bu robotlarin uretimi ve bakimi problemleri var. sahsen tren yolu projesinde calisyor olsam, karsiliksiz olarak, bir gun vazgecip film cevirmeye karar verirsem eger yerimi dolduracak bir insanin gelmesi ve ise devam etmesi cok hizli sekilde olmayabilir. kolelik ile saglanabilecek bir sisteme benziyor bu sebeple. bunun yani sira kar amacli olmasa da politik anlamda bir devlet degil ancak muhtelif organizasyonlar olmali ki bu tur isleri organize etsin. buyuk yapilanmlara olmadan bahsi gecen buyuk projelerin hayata gecirilmesi de zor gorunuyor.

    bundan baska robotlarin yapamayacagi hizmet sektoru ile ilgili isler her zaman olacaktir. bahsi gecen toplumda uzun vadede buyuk yasli nufus ortaya cikacak ve akabinde bu kisilerin bakimi sorunu da. tahminim yeterli sayida bakici ya da hemsire ya da sosyal gorevli bulmak bu durumda da oldukca zor olacaktir.

    bu tur ilk basta akla gelen belki cozumu olan ancak bahsedilmeyen sorunlardan baska her turlu sistemin bir muddet sonra -ki bu 1000 sene de olsa bir zaman olacaktir- yeni bir duzenlemeye- devrime ihtiyaci olacagidir. bunun yikici olmadan basarilabilecegi bir sistem gerekir. steril gibi gorunen boylesine bir toplumda bu huzur ortaminda cani sikilcak insanlar her zaman olacaktir. sonucta empoze edilmeye calisilan bir dusunce oldugu surece- ne kadar mantikli guzel iyi veya olumlu da olsa- buna karsi cikacak insanlar her zaman bulunacaktir.

    kisaca cok derine inmeden ozlem duyulan genclik anarsizminin guzel bir dilde sunulmasindan baska bir sey degil gibi gorunen bir sistem. evet para olmayan bir duzen kurulabilir. nitekim her insanin en temel ihtiyaclari oldukca basittir. yemek, icmek, barinmak ve uremek diye ozetleyebilirim. bu olgulari en genis haliyle dusunmek gerekiyor. bunlarin saglandigi bir toplumda insanlar mutlu olur. bir cok kaygidan uzaklasarak yasayabilirler. ancak bunu saglayabilecek sistemin venus projesi olabilmesi uzak bir ihtimal gibi gorunuyor bu mesafeden.
  • insanlar bir belgesel-filmden neler bekliyorlar bilmiyorum. kimileri "zeitgeist saçmalığın daniskasıdır", kimileri de "işte budur, zeitgeist olayı bitirmiştir" diye ahkam keserken iki ucun önyargılı fanatizminin sergilendiği bir yarış çıkıyor ortaya.

    zeitgeist addendum güzel bir eser. akıcı, eğlenceli, etkileyici. meraklı insanların bildiği, ama sıradan insanların bilmediği şeyleri süsleyerek anlatıyor. sonunda bir de çözüm iddiası atıyor, onu da anlatıyor. arada maceralı bölümleri de var, hitmanlar falan.

    oysa bunların hiçbir önemi yok. çözümmüş, maceralı hareketli bölümlermiş, falanmış... videoyu izledikten sonra geçirdiğiniz vakte lanet mi ediyorsunuz, yoksa heyecan verici bir şeylerle karşılaştığınızı mı düşünüyorsunuz?..

    mesele burada, bu noktada ayrılıyor.

    hiçbir belgeselle ya da kitapla sıkıntılara çözüm bulunamaz, birer gecede devrim olması mümkün değildir. bildiğiniz ve inandığınız şeylerin değillenmesini ya da desteklenmesini bu belgeselin transkriptinden bekliyorsanız ve bunun profesyonelce yapılmasını istiyorsanız, çok beklemeyin. bu belgesel sizi pek az tatmin edecek.

    "varolan sisteme güzel alternatifler" ebedi havuzunda parlak birer taş bu zeitgeistler. bir taneydi, addendum ile iki oldu; belki üçüncüsü gelir, belki başkaları da birer beşlik atar. belki de zaten orada olan ama henüz fark etmediğimiz kitaplarla ve belgesellerle daha da zenginleşir bu havuz. zenginleştikçe daha çok insan, daha farklı ve güzel şeyler konuşmaya başlar ve ufak filizler açılmaya başlar havuzun kenarlarından.
  • --- spoiler ---

    "in fact, only tree percent (3%) of the u.s. money supply exists in physical currency."

    yani;

    "aslında, amerikan para kaynağının yalnızca yüzde üçü (%3) nakit paradır"

    --- spoiler ---

    tanım : işte böyle tane tane anlattığı halde kimi heyecanlı arkadaşların anlamakta güçlük çektiği film.
  • filmin 1 saat 43. dakikasında eliyle üçgen yaparak aslında yahudi malı olduğunu göstermiş belgesel.

    hakkında saçmalayıp duran insanlar var, neden ben de saçmalamayayım dedim. olmadı salak, gerizekalı filan da demeyi düşünüyorum.
  • elektriğin henüz icat edildiği yıllarda, 2009 dünyasından bir resim gösterilse(manhattan örneğin), bugün venüs projesinden daha mantıklı bulunmayacaktı insanlar tarafından.bu saptamadan hareketle, kendini haklı göstermek için değilde, mevcut durumun işlevselliğiyle ilgli savları anlattığı ve sonunda, "e ne yapacağız madem" diyenler olacağı içinde 1975 doğumlu bu projenin "mükemmel değil ancak şimdinin yanında kat kat iyi" olması gerektiğini söyleyen yeni bir dünya bakışının anlatıldığı eser.

    doğumdan 1 saniye sonra elinize aldığınız bir bebek, ne tatil yapmayı, ne insan öldürmeyi, ne beyin cerrahı olmayı, ne x, ne y , n z'yi bilmemektedir, anlatının temeli bunun üzerine kuruludur, mevcut bir sistem vardır ve bu sisteme göre düşünme eğilimimiz vardır, belkide bu yüzden "nerenle izledin" diyebileceğim kimilerinden "yahu o hızlı trenin hammaddesinden üretimine olan tüm süreci neyle yapacaksın" cızırtıları yükseliyor, başka türlü bir sistemi düşünemediği gibi hayal edemediği bir fikrin gerçekliliği üzerinde sabitleniyor üstelik..bu biraz "ben anlamıyorsam bi boka yaramıyordur" tezahürü olsa gerek..kendisininde itiraf ettiği üzere mükemmel olmayan venüs projesi üzerinden, "e hizmet sektörü ne olacak, barda kim şarkı söyleyecek bize" temalı göndermeleri, "barda eğlenip şarkı söyleyenlere bakma ihtiyacı sistemin sorunlarıyla başetme gayretinden ibarettir" diye bağıran yapımı kıçındaki kulakla dinlemiş izleyiciler olduğunu göstermektedir.

    tutarlı olup olmaması, uygulanabilir olup olmaması, her şeyiyle tartışılabilir bir fikirdir.
    ancak şunun farkında olan insanların bunu yapması gerekir; bir olguyu kabullenmek, geçerli saymak için, onun karşısında olan herşeyin karşısında olmak, yada onu oluşturan parçaların tamamiyle kabul edilebilir olmasını gerektirmez.savaşmamak için içinizin sevgiyle dolu olması yada size vurana diğer yanağınızı dönmeniz gerekmez.düşünce basittir, mevcut sistemin işlerken kendini parçalayan çarklar gibi yok olmaya başladığını anlatır, bu fikri temellendirirken kullandığı argümanların %100 doğru olması bu fikre itimat etmeniz için bu kadar önemli mi?..mevcut sistemin değişmesi gerektiği gerçeğini ortak paydada sunabilmek için, dahası benzincideki pompacıya venüs projesini aktarabilmek için ucundan tutacağı fikirlerin bazılarının hava kalıyor oluşu önemsenmemelidir.yineliyorum, kendisininde söylediği üzere, mevcut sisteme gösterilen alternatif mükemmel değildir, sorun bununla uğraşmak isteyip istemediğimizle alakalıdır.

    duygusal yaratıklarız, annenizin, karınızın, çocuğunuzun yada en kilit şeyle, sizle devam edeyim, kendi ölümünüzü haber aldığınızda daha çok neyle ilgilenirdiniz? "kanserin ölümcül türü olan ve henüz tedavisi olmayan x türüne yakalandın" dendiğinde, "peki nasıl öleceğim tam olarak?" diye mi sorarsınız? açıklama olarakta, "şimdi bu türde kanserli hücreler hızla çoğalarak....." cümlesiyle başlayan bir yanıt mı duymak istersiniz? yoksa öleceğiniz gerçeğiyle başetme yollarını aramaya mı başlarsınız? dünya gelirinin %40 ını nüfusun %1 inin tüketiyor oluşu ve, aynı nüfusun yarısının günlük 2 dolarla yaşamaya çalıştığı gerçeği, aklınıza "peki nasıl oluyorda 2 dolara yaşıyorlar anlat bakalım" sorusunu mu getiriyor, yoksa "mevcut sistemi, bu durumun değişmesi için yapılması gerekeni" mi sorguluyorsunuz..zaten aklınıza gelen o ilk soru, temada verilen "sevgi" kelimesiyle ilintilidir.

    birde gösellikle ilgili handikaplar mevcuttur ki en gülünesi olanlar onlar olmalı: bahsedilmeyen, atlanan o kadar çok şey var ki, örneğin, "savaslarin teknolojiyi ivmelemesi" yalnızca atom bombasına harcanan paralar ve çalıştırılan bilim adamı sayısıyla geçiştirilmiştir, örneğin, dünya dışına çıkma çalışmalarının tıp bilimine olan katkısı gibi durumlardan hiç bahsedilmemiştir, sadece teknolojinin sürekli bloke edildiğinden bahsetmiş ve bunu temel alan sisteme vurgu yapılmıştır.bunlardan bahsetmemiş olması, 2 saatlik bir belgeselde "efenim alta müzik vermişler, footage görüntüyle ilgli toplamışlar olay bu" çıkarımını yapmanıza sebep oluyorsa, sorun belkide görselliğin bu kadar önemli oluyor oluşuyla alakalıdır.ne dersin? keşke yüzlerce sayfa metini internet sitesine koyup insanları ekran başında bunları okuyup, sonrada sorgulamaya itecek kolay kolay güdülerimiz olsaydı.
    içerikte sık sık vurgulandığı gibi, ekransız, görselsiz bir şey yapamayan koyun yığınlarıyız..zeitgeist the movie ve bu başlığa "spoiler" koyup yorum yapanların beyinlerinin ne kadar asimile, mot a mot olduğunu gözlemlemek hiç zor olmamalı.

    geliştirilen hemen hemen tüm aşılar, iyileştireceği hastalığın virüsünün ölmüş yada direnci kırılmış halini ihtiva eder.vücut, onu hasta edenle şifa bulur.

    "otobanlara "yağmurda kaygandır dikkatli geçin" levhası koymak yerine kayganlığı önleyici kaplamalar koyulmalıdır, böylece ıslakken kaygan olmaz.sarhoş biri arabasına bindiğinde ve araba yoldan dolayı sallandığında aslında çok az bir sallanma hareketi olur.ama o araba yoldan çıkacaktır.arabalara sonar ve radar koyarsanız birbirlerine çarpmazlar.insan yapısı kanunlar; oluşan sorunlarla başa çıkmaya çalışırlar, fakat sorunların nasıl çözüleceğini bilmez, bu sorunlar insanlara kanun yaptırır." / zeitgeist addendum

    sistemin hatalı olduğunu kabul etmemek, doğumdan 1 saniye sonra elinize aldığınız bebeğin, içki içmek ve dahası bunu yaptıktan sonra trafiğe çıkmak konusunda hevesli olduğuna inanmakla aynı derece akıllıcadır.

    (bkz: #15391626)
  • her şeyin cevabını "kılıfına uydurmuşlar" da bir türlü şu insanın aç gözlülüğünü ve daha fazla hırsını nasıl yeneceğini açıklamamışlar. sen istediğin kadar venus yap, ottan boktan enerji üret, her tarafı robotize et, eğitimin kralını ver bu insan denilen yaratık gene de açgözlü olacak. insan açgözlülüğünü de sadece kar ve paraya endeksli görmek ve göstermek yanlışın en önemlisi zaten. it is not a bug, its a feature. bilmem anlatabildim mi?

    ayrıca var olan kurumlara bindir bindir sonra da kalk "burda yapılmışı var zaten" de, bir kaç çizim göster, bir kaç "potansiyel teknolojiden" bahset. fakat o "insiyatifi" kimin yöneteceğinden bahsetme, kararları kimin alacağından bahsetme, yönü kimin belirleyeceğinden bahsetme. sizin daha hin planlarınız olmadığından nasıl emin olacağız. diğerleri de "bizim düzeniniz sizin ağzınıza sıçacak" demiyor ki. onlar da bize mutluluk vaad ediyorlar. biz nerden bileceğiz bütün bunların "rakip güçlerin" daha da evil planları olmadığını? dinler de cennet vaat ediyor ama hayatı cehenneme çeviriyorlar. kim zaten benim malım kötü der ki?

    beni siz paranoyak ettiniz zeitgeist ekibi. size de inanamıyorum.
hesabın var mı? giriş yap