• "hayatta hiç bir şeyim az olmadı senin kadar" *
  • yokluğun'a armağan ettiğim. *
  • özlem duygusunun fiziksel hali.
  • sevgisizliktir.sevgisizligi hissettigin gecenin saatleri çoğalırken, azalmandır.içinde kendine dair herşeyi bitirirken, sevgiliye dair hiçbirşeyi eksiltememektir.
  • bir şeyden yoksun olmak için ona bağımlı olmak gerekmez; eksikliğini hissetmek yeterlidir. yoksunluk, eksiklik demektir.
  • ihtiyaç duyulanın olmaması.
    duygusal ve fiziksel açlık duymak. kişiyi zora sokan yokluk. giderilmediği durumlarda dellendirir.
    misal ben uyarıyorum ''beni sensiz bırakma!'' diye.
  • hegel ile marx kapışmasının temel unsularından biridir.

    - hegel'e göre yoksunluk, olumsuz bir anlamda yoksulların ayırt edici niteliğidir (bkz: hukuk felsefesi)*
    - marx'a göre ise yoksunluk, olumlu bir anlamda yoksulların ayırt edici niteliğidir (bkz: hegel'in hukuk felsefesinin eleştirisi)*

    yani marx, hegel'in yoksunlukları sebebiyle sivil toplumdan* dışladığı yoksulları, yine bu yoksunlukları temelinde devrimci bir özneye çevirir (bkz: proloterya)
  • buraya withdrawal başlığından gelmiştim, nedense. kim o bkz'ı verdiyse iyi iş yapmış: tam olarak ne zamandan beri olduğunu belirleyemesem de bir süredir yaşadığım şeyin ismi bu. mutsuzluk? işte garip, mutsuz da sayılırım aslında, ama sivri, "çok mutsuzum! :(" şeklinde feryat etmeye iten bir mutsuzluk değil bu. aslında keşke öyle olabilse. ben bu feryadı etme arzusunun bile yoksunluğunu yaşıyorum şu anda. günlerdir evde boş boş oturmak... yani insanın içinden hiçbir şey mi yapmak geçmez arkadaş, bu nedir böyle? yaratıcılık, yaratma dürtüsü sıfır. zevk alma, zevk peşinde koşma isteği sıfır. libido muhtemelen sıfır. kitap okumaya çalışıyorum, sıkılıp kapatıyorum. oyun falan açsam ondan da bayarım kesin, halbuki şu fallout new vegas'ı bitirmemiştim, dlc'ler ile birlikte aradan mı çıkarsam ne yapsam diyorum... açmıyorum. jquery öğrenmek adına kendime şöyle bir web sitesi yapma fikrim vardı, bir sik yapmadım. sıfır icraat yahu, içimden gelmiyor resmen. sadece oturuyor ve müzik dinliyorum. ajda zamanında iyiymiş gayet ya. anca hava kararınca rahatlıyorum. spora gidiyorum, o da düşünmemek açısından iyi olabiliyor. iyi ki günler kısaldı.

    yani düşününce... sıkıntı ya. depresyon mu bu? işte sorun şu ki, ben kim bilir ne zamandan beri böyleydim? ergenliğim sırasında daha üretken, daha yaratıcı olduğum kesin, ama onu da geride bırakalı çok yıllar oldu. ne zamandan beri bu sikko halde olursam olayım, anca şimdi batmaya başladı. şu anda insan gibi hissetmemi sağlayan iki şey var, biri içimde tüm bunlara rağmen ayrı tutup içimde yaşattığım bazı duygular, diğeri de cuma günleri dostlarımla yaptığım rakı geceleri. ama o duygularımı da artık paylaşamıyorum, gitti o...eh, cuma da haftada sadece bir gün be. belki de sorun, sürekli bu bekleme halinde olmaktan kaynaklanıyordur. beklemekte sorun yok da, aynı zamanda insanın bir uğraşının olmaması hakikaten şu şekilde demlenmeyi kolaylaştırıyor. demlendikçe, insanın uğraşı bu oluyor. <klişe> gayet de kısır döngü. </k> ama çıkış yolu ne acaba?

    öte yandan, bunun mutlaka mizaçla, kişilikle hatta beyin kimyasıyla da bir ilgisi vardır herhalde. umarım böyle 20-30 sene sonra "edit: sorun dopamin hücrelerindeymiş, parkinson teşhisi kondu." falan gibi bir şey eklemek zorunda kalmam ha (paranoya biraz var tabii... sosyal fobi de olunca).

    bunları buraya yazmak da bir tür uğraş tabii ki, hiç yoktan iyidir... ne bileyim, belki benzer bir durumu yaşayan başkaları da vardır. birilerinin yalnızlığının azalmasına katkımız olursa ne mutlu bize!
  • eksiklikten farklıdır oysa. eksiklikte biraz sizin sorumluluğunuz vardır hani. hani belki telafi edebilir eksiklik. ama yoksunlukta, elinizden gelen yoktur, sorumluluk da size ait değildir. yoktur işte, bakarsınız, çaresizsinizdir.

    bi de yoksunluk daha çok duygusal yoğunluğu yüksek şeyler için kullanılır. eksikliğe fiziksel durum ve haller de dahildir sanki.
  • “çok fazla şeyim var, ama onsuz hiçbir şeyim yokmuş gibi...”

    die leiden des jungen werthers - johann wolfgang von goethe
hesabın var mı? giriş yap