• bu kadın; japonların savaştan sonra müttefiklerden aldığı en ağır intikamdır.
  • john lennon ile evlenirken paul mccartney'in* verdiği tepki belki de onun kim olduğunu en doğru açıklayandır: "yoko, o no!"...
  • yıllar boyu ciddi haksızlığa uğradığını, yakın zamanda seyrettiğim john lennon belgeselinde net olarak anladığım kadın. yoko ono ve john lennon'ın ingiltere'deki hayatları beraberliklerini ilan ettikleri andan itibaran tam anlamıyla bir cehenneme dönmüştür. elbette dönemin genç kızlarına "gak" dese bile nevrotik krizler geçirten john lennon'ın hayranlarının bu beraberliğe sevinmelerini beklemiyoruz. ancak, onların maruz kaldıkları basit hayran kıskançlıklarının çok ötesine geçmiş, adeta can güvenliklerini tehdit eder hale gelmiştir. ve bu toplumsal linç hareketinin asıl hedefi erkek egemen dünyanın dikte ettirdiği "standart" güzellik kriterlerini karşılayamayan, uzakdoğu kökenli ve ne istediğini bilen bir kadın olan yoko ono olmuştur. artık hakarete varan eleştiriler ve tehditler sonucu çift çareyi abd'ye yerleşmekte bulmuştur. john ölene dek, orada en azından medyanın amansız taziclerinden bir süre uzak kalarak yaşamışlardır.

    yoko ono "şeytan" falan değildir. belgeseli izlediğinizde çok net olarak görülecek bir şey var: genel olarak iyiniyetli, hümanist bir karakter olmakla birlikte, lennon özelinde son derece eksantrik, bencil, alkolik ve keştir. yoko ono'nun hayatını adeta lennon'ın kıcını toplamaya adadığını görüyoruz. çünkü lennon gerek "çiçek çocuk" tripleri gerek "yeni albüm" hezeyanları ve gerekse aralıksız tükettiği alkol ve uyuşturucular nedeniyle zaten başka bir boyuttadır sürekli. yoko, john'un gerçek dünya ile bağı, gözü, kulağı olmuştur. üstelik bunları göze sokmamıştır, yine de sokmuş gibi muamele görmüştür. şımarıklığı iyice abartan john bir gece en yakın arkadaş gruplarıyla birlikteyken ve yoko'nun gözü önünde ortama getirdiği bir kızla odaya girip bağıra bağıra sevişecek kadar kendini kaybetmiştir. yoko bunun üzerine "artık yeter" deyip bir süre john'dan ayrılmış, ayrı kaldıkları süre boyunca john enkaza dönmüş, sağda solda çıkardığı kavgalar ve rezaletlerle manşetlerden inmemiştir. lennon'ın arkadaşları artık iyice raydan çıkan jonh'u kendine getirebilecek tek gücün yoko olduğunu bildikleri için, aylar boyunca yoko'yu arayıp john'la barışması için adeta yalvarmışlardır. sonunda barıştıklarında lennon adeta yeniden doğmuş, hele çocukları olduğunda, yine tüm dünya işlerini yoko'ya bırakarak, kendini tam zamanlı olarak oğluna adamıştır.

    ikisi de birbirini kayıtsız ve şartsız sevmiştir. yoko'nun tek bir kusuru var: çirkin sesine rağmen ısrarla şarkıcı olmaya çalışması ve lennon'ın da buna tam destek vermesi. eh, o kadar kusur kadı kızında da olur diyeceğiz artık:)
  • john lennon u tokatlayarak kendine aşık eden insan. bi de çok çekmiş garibim. kendisi anlatıyor:

    ' john ile ilk tanıştığımda kendisinin kadınlara olan bakışı mide bulandırıcıydı ama sistem ve yaşadığı hayat ona bunu böyle öğretmişti, john ordaydı ve çevresindeki her kadın ona hizmet etmek için vardı. ona hayatın bu olmadığını öğrettim. o da bana aşık oldu. amma velakin ben john ile birlikte olduğumu düşünüyodum ama aslında john ile birlikte değildim ben john un çevresindeki yüzlerce kişiyle birlikteydim ve o yüzlerce kişi benden nefret ediyordu, beni görmezden geliyordu. beatles üyeleriyle hep birlikte bi otelde kalırken, bir gün odamızda john ile yatıyorduk, kapı kilitli değildi ve birden içeri beatles asistanlarından biri girdi, sanki ben orda yokmuşum, john ile birlikte değilmişiz ve hatta orası özel bir mekan değilmiş gibi direk yatağımızın ucuna geldi ve bana hiç bakmadan john a bir şeyler anlatmaya başladı. ben görünmezdim. bu çok aşağılayıcı bir durumdu, sanırım john un yatağından pek çok kişi geçtiği için bu durum hem beatles için çalışanlarca hem de john un kendisi için alışılagelmiş bir durumdu. bu adamı seviyordum ama şartlar böyleyken onunla birlikte yaşayamazdım, o yüzden ona doğruyu gösterdim ve o da doğruyu buldu. ama bu sefer de beatles ı dağıtan ve bir daha toplanamayacak olmalarına neden olan kişi oldum. tğm bunlar sonucunda john ile ayrıldık. onun kendi kafası doğrultusunda hayatını çizmesini istedim. benim yanımdayken benim etkimde kalıyor olabilirdi. ama doğru bir tanedir. ayrıldıktan kısa bir süre sonra john geri dönmek istedi çünkü doğrudan sapmak istemiyordu'

    velhasıl kendileri john u tam 18 ay 'daha hazır değilsin' diyerek kabul etmemiş, bu süre zarfında john lennon kendini keith moon ile birlikte içkiye vermiş. sonuç john lennon kendi ifadesiyle hayatının en boktan ve rezil dönemini yaşamış, bu dönemin sonucu nobody loves you when you re down and out gibi bi şarkı çıkmı, keith moon ise göğe yükselmiş.

    kıssadan hissemiz de sonuna gelmiş.
  • yakin bir zamanda yapilan arastirmada dunyanin gelmis gecmis en nefret edilen kadini secilmis kisi. fanatikligin boylesi demek geliyor insanin icinden. hehe.
  • "her alime bir zalim" sozunun yeryuzundeki cekik gozlu ifadesi...
  • benim ciddi anlamda nefret nesnemdir. hani mesele güzeldir, çirkindir değil. benim için o 60'ların güzelim müziğinin, güzelim yaratıcılığının içine sıçan herşeyi temsil ediyor. avangardmış, akıllıymış, bokmuş, püsürmüş. bir kuşak için yaratıcı olan, zekice olan herşey beatles'ın, stones'un, who'nun, kinks'in müziğinde mevcuttu, gerçekten işçi sınıfı kültürü üzerine inşa edilmişti. chevalieresque'ti, romantikti, hakikaten yiğitçeydi, üstelik mizah duygusundan da yoksun değildi. (bunun yanına joseph losey de, ken russell da, stanley kubrick de konur, george best de, hatta "bilinçlenmemiş" bir garrincha da) işte yoko ono, tüm bunların sonunu temsil ediyor benim için, yaratıcılığa karşı ukalalığı, kendiliğindenliğe karşı suniliği, sanata karşı gözboyamayı. rock'n roll yapmak yerine two virgins gibi garabetler üretmek, yok cut piece'ymiş falan filan... bir de bu yellozu solcu zannederler, sanırsınız hiç solcu görmemişiz.
    hülasa sevmem, nefret ederim. bunun sebebi sadece beatles'ın sonundaki payı değil, ama bugün 40 sene sonra, beatles dağılırken kendisinin kültür tarihindeki yerinin temsil ettikleri.
  • iyi bir insan ve güçlü bir kadın olduğunu düşünüyorum ve fazlaca haksızlığa uğradığını... yoko ono çok çirkindi de john lennon çok mu yakışıklıydı? yoko ono diyelim beatles'ı bitirmek istedi, beatles üyeleri çok mu sahip çıktı gruplarına? açıkca şımarmışlar ve başarıyı taşıyamamışlar. kitleler de fanatiği oldukları grubun salaklığını göremediklerinden (çünkü onlar fanatikler), faturayı yoko ono garibanına çıkarmışlar.

    her şeyi gelinden bilen erkek tarafı hastalığı değil de nedir bu?

    amerikan halkına mesaj vermek için elinden geleni de yapmış japon bir insan:
    (bkz: now or never/@auro)
  • bir belgeselde john lennon geçici ayrılıkları konusunda "yoko, onun için hazır olmadığımı söyledi ve git dedi.ben de gittim." demiş ve ilişkilerini özetlemiş idi.adam bu kadar sevdiğine göre, vardır bi numarası.
  • bizdeki muadili rahşan ecevit' tir.
hesabın var mı? giriş yap