• yamuk yumuk çıkan, herkesin gereksiz olduğunu söylediği ama aslında diğer dişleri destekleyip kuvvetlendirme gibi bir görevi olan dişlerdir. dişçilerin ekmek kapısı olduğundan gereksiz, çürük yapar, apse yapar deyip hemen çekmeni önerirler. çektirdikten sonra görürsün ki zamanla diğer dişlerin arası açılıyor.
    çekilmesi tam bir iskence metodudur.
    bugün son kalan ikisini çektirdim. ilk ikisini altı ay önce çektirmiştim dolayısıyla ne yaşayacağımı bildiğimden giderken kendimi ayaklarım geri geri gitti. daha dişçiye girmeden kendimi halsiz ve hasta hissettim.
    alt dişlerin büyük kısmı diş etinin içinde kalıyordu. doktor üst dişi iki dakikada çıkardı ama alt diş için yirmi dakika çenemle boğuştu. çıkarır çıkarmaz ağız dolusu kanama başladı ve kendi kanımı yuttum. kusacakmış gibi oldum. zaten iğnenin etkisi geçtikten sonra ağrıyı ve şişi konuşmuyorum. iki gün boyunca ağrı kesici almama rağmen kendimi iğrenç hissedeceğim ve sonra yavaş yavaş geçecek ama o çukurun dolması altı aydan fazla sürecek (önceki ikisinden biliyorum).
    şimdi soruyorum. hakikaten gereksiz miydi?
  • (bkz: evrim)
  • ilk yirmilik dişimi 10 gün sonra ameliyatla alacaklar. sinir kanalına müthiş yakın olması dolayısıyla tırsmıyor değilim hani.
  • cok lazımmış gibi 17 yaşımda çıkmaya başladılar. ilk gittiğim hastanede çene cerrahı bulunmadığı için cekemediler. ikinci hastanede doktorum çok hoş durduklarını söyleyip çekmedi. 20lik dis nasıl hoş durabilir? görünmüyo bile hoş dursa nolucak? kurtulamıyorum.
  • sıra bekleyen çaylak yazar modunda daha fazla entry girmeme planımı bozan diştir. lakin benzer bir durumdan muzdarip birisi vardır veya olacaktır düşüncesiyle, fikir vermesi maksadıyla giriyorum. sağlık önemlidir.

    sağ alt yirmilik dişimi yaklaşık 8 gün öncesinde aldırmış bulunmaktayım. ilk tecrübem değil. sol taraftaki iki diş alındı, bu üçüncü oluyor. sol üst dişin yarısı çıkmıştı normal çekim ile aldılar (4 köklü çıktı meret) alttaki komşusu ise gömülüydü öndeki dişi çürütmeye başlamıştı yarılıp çekildi. giderken ön dişe dolgu hediyesi bıraktı. gelelim ana karaktere; sağ alt yirmilik ise yatık çıkıyordu. esas sıkıntı bu noktada. dişin yatık çıkmasından dolayı damak yarıldıktan sonra çekemediler. dişi kırarak almaya geçtiler, bu aşama epey uzun ve yorucu oldu. 1.5 - 2 saate yakın masadaydım. ben alamayacaklar diye endişeli düşünmeye devam ederken bir şekilde bir iki kırılma sesiyle kökleri çıkardılar ve dikiş atıldı. sonrasında antibiyotik ve ağrı kesiciyi bitene kadar kullandım. hatta ağrı kesiciye fazladan ihtiyacım oldu. ağrıdan gece saat 5 te uyanıp içmek zorunda kalmıştım. operasyondan 4 gün sonra yemek yerken birden alt dudağımın sağında karıncalanma ve hissizleşme başladı. hemen doktoru aradım bazen böyle travmatik durumların gerçekleşebildiğini söyledi. baştan beri olmayıp 4. gün olayın gerçekleştiğini ve bana biraz tuhaf geldiğini söyledim. olabilir dedi geçiştirdi. bir sonraki gün gittim göründüm hem ağzımı solüsyonla yıkadılar hem de o kanca mıdır nedir tipini sevdiğim aleti diş etime batırdı, başta hissetmedim ama bir kez daha yapınca hissettim. bu arada aynı taraftaki dişler de emanetmiş gibi duruyor. geçer dedi, e bende ne kadar zaman alır dedim haliyle. aldığım cevap birkaç hafta veya birkaç ay sürebileceği oldu. b 12 vitamini yazıldı günde bir tane alıyorum. bu arada dikişlerin operasyonun 1 hafta sonrasında alındığını da belirteyim.

    an itibariyle sağ tarafta değişeni olmuş bir araba gibi yarı hasarlı, ne bileyim batman deki two face in çakması gibi hissediyorum. sürekli bir karıncalanma ve hissizlik hali var. internetten yaptığım aramalarda dilinde bile hissizlik yaşayanların olduğunu okudum. neyse ki dilde bir sorun yok. ama duyu kaybı total ise (nadir de olsa) tedavi edilemez olabiliyormuş. yüzün sinir haritalarına bakıyorum da bildiğiniz ağaç dalı gibi. yirmiliğin bulunduğu bölgede sıkıntı olursa öndekilere sinir iletimi yapılamıyor. haliyle suratın simetri eksenine kadar uyuşmuş oluyorsunuz.

    doktor değilim işin teorisine hakim olmam söz konusu değil. ama şahsi tavsiyem operasyonu çene cerrahına olmanız yönünde. hem operasyon anında, hem de sonrasında daha az sıkıntı yaşarsınız. ve yapılan tedavi daha güvenli olur. ben tecrübeyle öğrenmiş oldum. ameliyat özel bir klinikte yapıldı, ne olur ne olmaz diye 2 gün sonrasına devlet hastanesine gidip görüneceğim. umarım düşündüğümün ötesinde bir sorun çıkmaz. iyileşene kadar konuşmak ve yemek yemek rahatsız edici olacak. (konuşarak para kazanıyorum)

    son olarak bu durumun herhangi bir operasyonel hata olmadan gerçekleşebileceğini belirteyim. diş kökünün sinire yakınlığı bu tarz kaçınılmaz durumlar ortaya çıkarabiliyor. benim doktor film çekmedi ona yanarım. sağlıklı kalın.
  • 2 gündür inceden ağrısını çekmeye başladım. daha yeni yeni çıkıyor, ne olacak bilmiyorum ama yemek yemek sıkıntılı olmaya başladı. çektirme konusunda bence bir işi var ki çıkıyor o diş çektirmemek lazım diye düşünüyorum, ama bir çıksın sıkıntı yaratmazsa eğer çektirmicem. birayı o dişle açıcam.
  • önünde sonunda çekilecek diştir. yapısı itibariyle genelde eğri bir köke sahip olduğundan çekmesinin de zahmetli olduğu, bazen çekilirken kökünden kırıldığı için cerrahi müdahale gerektiren, çiğnemeye de pek bi faydası olmayan sikindirik bir diştir.
  • her seferinde sahibine ızdırap çektiren diş çekilse ayrı dert çekilmese daha da büyük dert
  • (bkz: yirmilik diş) in hikayesi....

    insanların en ilkin ataları halen hem ağaçlarda, hem yerde yaşamaya uygun bir anatomiye sahiptiler. genellikle meyveler ve yeşillikler ile beslenmektelerdi. vücutlarında bulunan apandiks organı, yeşillik içerisinde bolca bulunan selülozun (glikozdan oluşan bir polimolekül) sindirimi için bazı enzimler salgılıyordu. ancak selülozun sindirimi asla kolay olmadığı için, sadece bu enzimler yeterli olmuyordu. bu sebeple hayvanların pek çoğunun özel adaptasyonlar geçirmesi gibi (örneğin bir takım hayvanın bu sorunu geviş getirerek, besinleri birden fazla defa öğüterek çözmeleri gibi veya bazı selüloz sindirebilen bakterilerle mutualist yaşama geçmek gibi), bir diğer hayvan türü olan insan da bunu güçlü bir çene ile çözmeye çalışmıştır. daha doğru ifade edecek olursak, her zaman daha geniş, daha çok ve güçlü diş barındırabilen çenelere sahip olan bireyler, yedikleri yeşilliklerden daha fazla enerji üretebilmeyi başarmışlardır (daha fazla sindirebildikleri için) ve bu sayede de gerek hayatta kalma konusunda, gerek üreme konusunda daha avantajlı konuma geçmişlerdir.

    yani eskiden insan türünün çenesi çok daha genişti ve daha fazla diş barındırıyordu. işte 20 yaş dişleri dediğimiz üçüncü azı dişlerimiz de bu zamanlarda otların daha güçlü bir şekilde, daha hızlı ve daha etkili parçalanmasını ve öğütülmesini sağlamaktaydı.

    ancak evrimsel sürecin bir noktasında, şempanzelerden ayrılmamızdan çok da uzun olmayan bir süre sonra, insan türü ağaçlardan inerek savana yaşantısına başladı. bu ortamda uzun mesafelerde göç etmeye ve uzun zamanlar tek bir ağaç bile bulamadan yaşamaya başladı. bu sebeple de eskiden yiyebildiğimiz yeşillikleri ve meyveleri bulabilmemiz imkansıza yakındı. işte bu yüzden, insan türü içerisinde, savana ortamında bolca bulunan ete yönelebilen bireyler avantajlı konuma geçmeye başladılar. et belki otlara ve meyvelere göre inanılmaz derecede hastalık yapıcı bakterilere sahipti ve ilk defa et yemeye başlayan bireyler için mide bulandırıcıydı; ancak içerisindeki ot ve meyvelerle kıyaslanmayacak kadar fazla olan besin maddesi ve yeni yaşam ortamında bolca bulunabilmesi açısından o günlerde yaşayan bireyler için bir zorunluluktu. böylece otlara göre sindirimi çok daha kolay olan etlerle beslenmeye başlayan atalarımız avantajlı konuma geçtiler ve ot aramakta direnenler açlık mücadelesinde bir bir yenik düşmeye başladılar.

    sonuç olarak insan türü yavaş yavaş et tabanlı bir diyete başlamış oldular ve bunun çok önemli sonuçları oldu. bunlar arasında açık ara en önemlisi, etin içerisinde bulunan bol proteinin sinir hücrelerinin üretimi için gereken enerjiyi bolca sağlaması ve böylece beynin harcayacağı enerji için yeterli miktarda besin maddesi bulunabilmesi oldu (tabii zekamızın evrimi sadece et diyetine geçişle ilgili değildir, bunu önceki bir yazımızda ele almıştık zaten). ancak evrimsel süreçte et tüketilmesinin başlamasının tek etkisi, zeka üzerine olmadı. sindirim sistemimiz boyunca pek çok organın evrim geçirmesi ve bu yeni besini sindirmeye adapte olması gerekti. hatta bağışıklık sistemimiz bile evrimleşmek durumunda kaldı, çünkü ette bol miktarda bakteri ve virüs bulunuyordu ve sadece bunlara karşı bağışıklık geliştirebilecek bireyler hayatta kalmayı başardılar.

    tüm bunlar sonucunda etkilenen organlardan biri de, çene ve diş yapımızdı. beynimizin büyüyebilmesinin bizlere avantaj sağlamasından ötürü, beyne yer açmak adına ve diyetin de değişmesiyle birlikte çene yapımız küçülmeye başladı. artık eski güçlü ve vahşi ağızlara ihtiyacımız azalmaya başlamıştı. otlara göre sindirimi çok daha kolay olan et için fazladan dişlere ihtiyacımız kalmamıştı. işte bu yüzden de fazladan dişler üretmeye harcanan enerji, başka alanlara harcanabilirdi. zaten çenenin küçülebilmesi için en dıştan başlayarak dişlerden fedakarlık etmek avantaj sağlamaktaydı. bu yüzden artık çene küçüldü ve yirmilik dişler çoğu zaman gömülü kaldı.

    hatta bazen doktorların "çene yapısı dar olduğu için diş çıkmamış gömülü kalmış" demesindeki neden budur.
hesabın var mı? giriş yap