• yıllar sonra, bir gün..

    +baba,senin yıllığına niye hiç kız yazmamış?
    -nerden çıktı şimdi saçmalama! vardır orda iyi bak..
    +yok ama..
    -benim bir sürü kız arkadaşım vardı ulan! aptal çocuk! git annene yardım et!
  • "sevgili yillik, bu yil da cok enteresanbiseyler olmadi, sadece soyle bir karar aldim, artik gunluk yerine yillik tutacagim. her gun her gun yazmak cok kastiriyor, boyle senede bir defa toptan yazmak daha bir ferah geldi.
    bir yil sonra gorusmek uzere,
    isik ve sevgiyle..."
  • çok zaman önceydi.

    lise hayatım bok gibiydi, arkadaşlıklar yarrak gibiydi, herkes mükemmellik perdesi arkasında kan emiciliğini, iki yüzlülüğünü saklardı.

    çok basit gelebilir ama bu iki yüzlülerin, "ben hiç çalışmıyorum yaaaa" dediği sınavdan 95 alması nasıl bir travmadır yahu.
    yok yani neden "çalıştım abi, çalıştım ve iyi not aldım" diyemiyorlardı. neyin gizi bu, neyin gizemi.

    her neyse, böyle iğrenç bir ortam işte, dedikodular, sırtlan sırıtmaları, timsah gözyaşları falan. yani "ergenliktendir abi o" diyecekler için söylüyorum, yok değil, bu insanların şimdiki durumları için ciddi bir referans. ben bilmezdim öyle taklalar, gerçi vaktim de olmazdı ailemle uğraşmaktan. tam lisenin ortasındayken küçük kardeşimin vefatı, aileyi ruhen dağıttı açıkçası.

    nihayetinde bu iğrenç ve kara ortam sona erince bu "zeki ama çalışmayan" zevat, bir anda "anı avcılığı"na soyundu. lise yıllığı için bir telaş. millet birbirlerinin hakkında son derece samimiyetsiz yazılar yazıyor, laubalilikle sahte ciddiyet arasında üretkenlikten yoksun cümleler peydah oluyordu. bu iğrenç yıllığın da "mizah" bölümünü, daha doğrusu karikatür kısmını bana vermişlerdi. elim azcık kalem tutardı o vakitler. lise hayatı boyunca poz kesmeyen, triplere girmeyen ben, az biraz kastırayım ortamı dedim ve karikatür bölümünün tamamlanması gereken zamanı geçirdim. işte o an bu yıllık telaşında çığırtkanlık yapan bir "iki yüzlü" gelip başımda bir şirket ceo'su tadında çemkirmeye başladı. "ben öss telaşı içinde büyük fedakarlıklar yapıyorum"lardan tut, "sen ders çalışıp bu köşeyi yapmazken ben hiç çalışmadan bu işle uğraştım"lara kadar beynimi sikti afedersiniz. sanki ben yanıp tutuşuyordum bu yıllık için de hanımefendi bi' zahmet alaka gösterip çok önemli vaktini ayırmış gibi.
    "sikerim lan sizin yıllığınızı da, köşenizi de, çizmiyorum lan" dedim. ilk defa bir kıza küfür etmiştim, hem de bağırarak. zira mesele sanatkar tribi değil, bu zevzeğin riyakarlığından tiksinmiş olmamdı.

    vel hasıl, bir şekilde tamamladılar bu maymunluğu. son derece yapmacık kelimelerle süslenmiş, kalitesiz kağıda basılmış bir yıllık çıktı ortaya. karikatür köşesini de ceo hatun kotarmaya çalışmış. beni de ilerde ayyaş olacak bir müptela gibi çizmeye çalışmış. nasıl bir kinse.

    mecbur aldık, zorunluymuş, çünkü bu yıllık için verilecek olan 10 milyon (o zamanın parası), matbaa parası çıkartılınca bu şebekliği organize edenin cebine kalacaktı. sikik samimiyetsizlikte bile çıkarcılık yapan bu organizasyon dehasının ailesi, çocuğunun bu kurnazlığıyla gurur duymuştur eminim.

    derdim şu; keşke geçmişe baktığımda tebessümle hatırlayacağım anılarım olsaydı, hep beraber toplanıp güleceğimiz anılar, tatlı hatıralar, samimi dostluklar... bunların yerine elimde her yerinden samimiyetsizlik akan iğenç bir matbaa rezilliği var. değersiz ve mide bulandıran.

    gereksiz bir icat.

    lanet olsun.
  • yıllar yıllar geçtikten sonra darwin'i haklı çıkaracak albümdür gözümde.
    cümleler, hitap şekli, sevgi sözcükleri dayanılmaz. sağlıklı bir bireyin yapmaması gereken ilk şey geriye dönüp yazdıklarını ve sana yazılanları okumasıdır.
    (bkz: duş alıp geliyorum)
  • akıl edip hazırlamayanların, başka okulların, başka insanların hazırladıklarına hep imrenerek baktığı*, "şeç begen al" formatındaki kitapçık.

    "aaa şu kızda taşmış haa", "ulan remzi ne gubidik çıkmışın burda", "lan mahmut, senin bıyıklar olmayınca, dudaklar tavuk dötü gibi oluyomuş", "abuzer abi, sen de zamanında pek bi cillopmuşsun yahu" şeklindeki yorumlara sebeb olan, sinir katsayısı inhibitörü.
  • pek bi anlamı kalmamış kitaptır artık.

    açıp da "aaah aah şu kız napıyo acaba şimdi" diyerek gereksiz nostaljiye lüzum yoktur artık. facebook'ta zaten arkadaşınız olmuştur şimdiye kendisi, status mesajından sıçtığı ana kadar takip edebilirsiniz.

    ne kadar harika değil mi..
  • "seninle iyi kotu gunlerimiz oldu, hayatta basarili olmani diliyorum, seni cok seviyorum" formatinda olur yillik yazilar, igrenmisimdir hep, son sayfalardaki espiriler de igrenctir hep .
  • anladığım odur ki bunu sikine takan yegane canlı türü dişidir. ''aman o da bana yazsın, cecece nickaltım kalaba görünsün cecece'' gibi güdülerle ''ya bana yazarsın dimi'' benzeri çığırtkanlıklara başvururlar. erkeklerde durumsa ''skimden aşşağa g.o.p. amk'' ötesine geçmemektedir. popülerlik çabası barındırır. uzak durulasıdır. he amk, tek derdim sendin.
    hatıra olarak bile alınası değildir. ha ilerde bakınca gülüyorsun falan da ne bileyim, tek derdim o olsa keşki...
  • ulan ne yalan söyleyim kütüphaneden birkaç sene öncesinin yıllıklarını alıp kopyala yapıştır yapmıştım millete, ızdırap resmen yıllık yazmak.
  • insanlar hakkında gerçek düşüncelerin değil, güzel şeylerin yazılması gereken kitabımsı - defterimsi şey. neden böyle yazmışım diye pişman olabiliyor insan ilerleyen yıllarda. bir de koyulacak resme dikkat etmekte fayda var. o dönemdeki genel halinizi yansıtan bir resim olsa güzel olur.
hesabın var mı? giriş yap