• hiç unutmuyorum, bir keresinde "aşık olduğum adamın evine yakın bi otel tuttum, orda kaldım, o gece bissürü şarkı yazdım o otel odasında..." demişti.
    kendisi güzel, kafası güzel, yüreği güzel kadındır.
    damardır, ağırdır, zordur.

    rahat bırakın lan bu kadını! ne diyosa doğrudur, türkiye'nin en güzel kadınıdır.
  • geçen gün magazinde gördüm kendisini.muhabirler tuğba ekinci'nin delikanlım'ı nasıl detone ola ola okuduğunu söyledi,bundan rahatsız olup olmadığını sordular.

    önce bikaç saniye duraksadı.sonra aşağı yukarı şöyle bi şeyler söyledi.tarihe not düşülsün.

    "şarkılar dua gibidir.onlar hepimizin.hepimiz mutlu olalım,hislenelim,duygulanalım diye varlar.iyi söyleyen okusun,kötü söyleyen okumasın diye bir şey olamaz.şarkılarımı herkes okuyabilir herkes."

    ne güzel bi insansın sen yıldız tilbe.
  • roger waters konserinde kapidaki 400 metrelik kuyruga cipiyle yanastiktan sonra cami acarak "benim konserim olsa gelmezsiniz ama, ahahahahahhaaaaa" diye nese icinde kahkaha atip uzaklasan sarkici.
  • "+neden eskisi gibi şarkı yapmıyorsunuz?
    -eskisi gibi sevemiyorum."
    demiş şahıs
  • bugününden en cok üzüntü duydugum sarkici.

    askin nur yengi, yonca evcimik ve hakan peker'in ilk albümleriyle kanlanip canlanan müzik dünyasinin o günden bugüne gelip gecen zaman icinde kac kisiye cesaret verdigini tahmin etmek bile güc. en zor olan da bu dünyanin carklari arasinda kac kisinin emeginin, zamaninin, sarkilarinin, sesinin ve hayatinin paralandigini kestirmek.

    yildiz tilbe gibi niceleri bu kurtlar sofrasindan az veya cok hasarla, gönüllü veya cebren ve hile ile ayrilirken o nedense ne icindeydi ne disinda, ama zararin da darbenin de alasini gördü. yildiz tilbe'yi ilk olarak 1992'de sezen aksu'nun kanal 6'da yayinlanan bir show programinda tilbe olarak tanimistik. zülüf, yeter ki onursuz olmasin ask ve yeter'i söylerken sesinin kalitesi ve iddiasi asikardi. kisilik olarak degisik bir tarzi oldugunu da hemen fark ettik.

    yildiz tilbe'den beklenen sezen aksu imzali bir prodüksiyonla cikisini yapmasiydi ama 1994'te müzik dergisi programinda safak karaman yildiz tilbe'nin aydin oskay imzali tempa foneks etiketli delikanlim adli ilk albümünden haber veriyordu. genelinde canli enstrümanlarin pek kullanilmadigi ama o döneme göre farkli bir sound iceren albüm kötü bir kapak kompozisyonu ve yildiz tilbe'nin söz yazari ve besteci yönüyle epey ucuza kotarilmisa benziyordu. delikanlim derhal liste basi oldu, o günün kosullariyla tv yildiz'a boyandi ve carklar artik yildiz tilbe icin dönüyordu. o yaz romina ile gülcin ikilisinin kanal d'de yayinlanan fistiki musiki programinda o zülüf ve yeter'i söylerken sanki biz 1992'de sezen aksu'nun hasmetli huzurunda sarkisini türküsünü seslendiren tilbe'yle yeniden tanisiyorduk.

    bu basarili cikisin ardindan 1995 yazinda yeni ama eskisini bucak bucak aratan bir albümle ve ilk zamanlarindan cok daha degisik bir yildiz tilbe'yle karsilastik. yorumunda ve albümün genelinde pavyon soundu ve ozan dogulu'nun o gün itibariyle yildiz tilbe sarkilarina hic gitmeyen düzenleme stili hakimdi. tempa foneks etiketli ve dillere destan adli bu albüm adina yarasir bir basari gösteremedi. dönemin yildiz tilbe aromasinin bir numunesi konumundaki vazgectim ve tarkan imzali havalim disinda da bu albüm fazla iz birakmadi. vazgectim'deki daha sonra yildiz tilbe'nin bogazina bir daha hic cikmamak üzere yapisacak olan girtlak oyunlari ve havalim'in ismarlama sarki abidesi olma durumu da cabasi.

    dillere destan albümü döneminde yildiz tilbe uyusturucu bulundurmaktan dolayi önce karakolluk daha sonra medyatik oldu. degisik hali ve icinde bulundugu piyasanin anlatilmaz yasanir durumu nedeniyle degisen vehamette de olsa günümüze kadar sürecek olan bir yipranis ve dejenerasyon dönemine girdi. ifadesi alinmak üzere karakola götürüldügü sirada uzatilan mikrofonlara ciglik cigliga delikanlim'i söylerken tüylerimi tekmili birden diken diken etmekle kalmiyor, ayni zamanda kendisine olan sempatimi misliyle arttiriyordu. benzer bir enstantanede yildiz tilbe'nin mikrofonlara "adam öldürdüm adam!" diye haykirdigi rivayet olunur.

    alisilageldigi gibi 1996 yazi da yeni bir yildiz tilbe albümünü beraberinde getirdi. bir tempa foneks yapimi olan askperest albümü okan bayülgen'in o dönemde yayinlanan bir gece programinda yeni sarkilarini ilk defa seslendiren durulmus ve dinlenmis bir yildiz tilbe'yle tanismamiza da vesile oluyordu. ardindan verdigi halk konserinde önceki albümlerine nazaran cok daha iyi bir albümün söz konusu oldugunu anliyorduk. üc albüm de ele alindiginda ayni formülün kullanildigi anlasilsa da (bir duygusal hit, bir oynak hit, bir türkü: delikanlim, cal oyna, zülüf / vazgectim, havalim, mühür gözlüm / dayan yüregim, dili ballim, gönül calamazsin) askperest albümünde gerek müzikal tercihleri gerekse piyasadaki durusu ile yildiz tilbe kendini yeniden bulmus gibiydi. albümün kartoneti bize marie claire'den firlamis bir yildiz tilbe'nin resimlerini ve bana hep sezen aksu'ya ithaf edilmis gibi gelen "devleri yakindan gördüm, hepsi cüceydi cüce" dizesini sunuyordu.

    askperest albümü dönemi belki o günün sartlari belki de yildiz tilbe'nin sahsi performansi sayesinde kendisi icin en verimli gecen dönemlerden biri oldu. albümdeki hitlere cekilen kliplerle kitlesinden uzak kalmadi ve bu dönem bir nevi günah cikarma seansi olarak yildiz tilbe kariyerindeki yerini aldi.

    yildiz tilbe'nin idobay macerasina baslamasi, fantezi müzik diye tabir edilen ne idügü bilinmez tarza bulanmasi ve benim elimi etegimi kendisinden cekisim ayni tarihe rastlar. 1998 model yildiz tilbe albümü salla gitsin dertlerini yeni sarkilar ve bilinen türküler ihtiva eden bir albümdü. konsept yoksunu bu albümün müzik dünyasina tek ve en degerli yadigari havada bulut yok türküsü yorumudur ki, agzi olanin söyledigi bu türküyü bugüne kadar dahi yildiz tilbe'nin bu albümdeki yorumuna yakin kalitede bile dinlemedim.

    her albümünde oldugu gibi salla gitsin dertlerini döneminde de yildiz tilbe kimi olaylara karismaktan geri kalmadi ve bu alandaki kariyerinin zirvesine ulasarak bir zamanlar huzruna tilbe olarak ciktigi sezen aksu'yla beraber bir bar ortamindaki hadiseye imza atti. adet oldugu üzere tekrar bir uyusturucu macerasi yasayip mikrofonlara "salla gitsin dertlerini, kötü dünyanin gidisi!" diye haykirdi mi animsayamiyorum ama sanirim bu hadiseden sonra uzun süre yildiz tilbe'yi ortalikta göremedik. sadece izmir ve bursa pavyonlarinda karin tokluguna sarkicilik yaptigini duyduk o kadar.

    tam umudumuzu yitirmistik ki, 2001'in baslarinda istiklal caddesi yildiz tilbe'nin bin dereden su getirsem arinamazsin adli, kariyerinin en uzun isimli ve en sevindirici hitiyle cinlamaya basladi. idobay yapimi gülüm adli yeni albümünde yildiz tilbe sanki eski albümlerinden aldigi dersleri gözetiyor gibiydi. her ne kadar dillere destan albümündeki sound yeniden diriltilmis olsa da birkac gömlek üstünün icra edildigi ortadaydi. askperest albümündeki müzisyen kadrosundan isimler göze carpiyordu. türkü söyleme hususunda akranlarina ablalik edecek, büyüklerine örnek olacak konumdaki yildiz tilbe bir de türkü formunda bir hit üreterek hepimizi sasirtiyordu. bin dereden su getirsem arinamazsin sicak türkü aromasiyla hemen sevildi ve gülüm albümü bir nevi askperest albümü tesiri göstererek yildiz tilbe'yi pavyon efsanelerinden müzik gündemine tasidi.

    hepimizle beraber yildiz tilbe de bu dönemle birlikte artik kisinin yarattigi skandal, attigi göbek, salladigi popo ve kivirdigi bel kadar var oldugu bir buhran devrine girdi. hicbir vaatte bulunmayan görsel varligindan dolayi ve piyasanin en kaliteli seslerinden birine sahip olmasina ragmen müzik gündeminin sadece arka plani olabilecegi bir cag idi bu. gerci gündemin müzikle ilintili tek bir zerresi dahi yoktu. böyle bir atmosfere saldigi haberi olsun adli 2002 tarihli albümü artik iyice kemiklesmis biraz arabesk biraz fantezi biraz da pavyon kokan cagin yildiz tilbe tarzindan muzdarip bir hitle belli bir popülariteye kavustu. bu dönemin ardindan modern sound ile bütün baglarini koparip cok kisa bir süre icinde piyasaya birbirine cok benzeyen ama tilbe'ye hic benzemeyen ciglik cigliga birkac albüm sunarak görüs alanimdan tamamen cikti.

    bu hayatin eger gercekten bir tokadi varsa sanirim yildiz tilbe onunla en yakin temasi gerceklestiren insanlarin önde gidenidir. ailevi problemleri, bu camia icindeki sorunlari ve yakin gecmiste bas gösteren saglik problemleri gibi kimi sille ile kendisini tanidigimizdan beri tehlikeli derecede icli disli. kendisini ilk albümünü cikardiktan sonra ilk kez 1994'te gecenin rengi programinda görmüstüm. yildiz tilbe'nin sözleri ve bülent özdemir'in bestesiyle kanimca tüm zamanlarin en iyi yildiz tilbe sarkisi sana deger'i söylerken halbuki ne kadar mutlu ve kontrollü görünüyordu.

    (bkz: ah mazi)
    (bkz: felegin tokadi)
    (bkz: ne oldum degil ne olacagim demeli)
  • cem özer'in laf lafı açıyor'unda tanıdık onu, kenarda durur, şarkı söyler, mülayim bir portre çizerdi, zülüf dökülmüş yüze'yi söylerdi en iyi, kimse istemekten bıkmazdı, her hafta söyler hale gelmişti, sonra albümü çıkacak dedilerdi, laf lafı açıyor'da promosyonu yapıldı, çıkıyor, alın dendi, nitekim çıktı da, delikanlım'la haftalarca zirvede kaldı, sonra bahtsızlıklar peşini bırakmadı, uyuşturucuya bulaştı, sonra toparlanır gibi oldu, yeni bir imaj, yeni bir albümle tekrar sevdiklerinin karşısına çıktı, lakin tutmadı, gene söndü, gene davalara girdi çıktı, sonra bir daha toparlanır gibi oldu, bir albüm daha çıkardı (bkz: aşkperest), bir tek gözlerinin ve burun deliklerinin göründüğü klipler yaptı (ki bütün bunlar çenesindeki beni gizlemek içindi) sonra gene söndü, anladık ki artık yalama olmuştu, bir daha asla o eski günler geri gelmeyecekti, yerinde oynatmadılar yıldız'ı, kaynadı gitti..

    5 sene sonraki edit: nah kaynadı gitti. bu çirkin entri de bana kapak olsun.
  • doksanların ortalarında, kokain kullandığı iddiasıyla polis tarafından tutuklanıp götürülürken basın mensuplarının ısrarlı sorularına (yıldız hanım ne zamandır içicisiniz? evde başkaları da var mıydı? utanmıyor musunuz hörayin kullanmaya? kayseri'ye konser vermeye ne zaman geleceksiniz? vb.) gülümseyerek ve avazı çıktığı kadar; kaalbiim duuuraaaksiz, haykiriiişlardaaa, ne yapsaaam vazgeçemem senden aslaaa diye bağırarak cevap vermesi unutulmazdır.
  • sunucu: bi daha dünyaya gelsen yine yıldız tilbe mi olmak isterdin?

    yıldız tilbe: gelmek istemezdim.

    sessizlik.
  • geçen gün kimi gördüm biliyor musunuz? ama evlisin şarkısını yazdığım kişiyi. onu düşündüğümde ay yerini değiştirirdi, yıldızlar yerinden kopup hızla yeryüzüne düşerken asılı kalırdı yakın gökyüzünde.
    çiçekler konuşur beni teselli ederdi, gözyaşlarımı silerdi yalnızlık. içimin yangınına su yetmezdi, söz geçmezdi arzularıma, ne tuhaf şu aşk. anılarıma gittim, döndüm. içimde kendime karşı acımayla karışık bir şefkat hissettim. 'yazık sana' dedim bana ve tebrik ettim kendimi; ondan vazgeçtiğim için, güçlü hissettim, iyi yaptığımı anladım. ondan sonra hiç aşık olmadım. hislerim beğeniyi geçmedi. boşanmış, özgürmüş, yapayalnızmış, üzüldüm onun adına. hislerim değişmiş. ona olan aşkımın yerinde yeller bile esmiyor. ay yerinde, yıldızlar da öyle. çiçekler suskun, içimin yangını küllükten çıkmış, arzularım yok. eski bir komşuyu gördüm sanki, taşınmış gitmiş kalbimden. zaman gerçek bir ilaç, iz bırakmıyor nerdeyse. hem de bedava...
    ilk defa böyle aşık olmuştum, geçecek derlerdi de inanmazdım, geçmiş. bende geçmişim. şimdi iyiyim, kendimle yalnızlığımın eşliğinde. işte böyle''

    yıldız tilbe

    debe editi: az çok demeyelim boş geçmeyelim
    https://www.youtube.com/…eatured?view_as=subscriber
  • "cenazeme gelsen kalkıp sarılırım öyle bir hasret" demiş kadın. bu kafanın piri rahmetli müslüm gürses'ti; yıldız tilbe'yi de icabında kendinden bile koruyalım, sevelim, yaşatalım.
hesabın var mı? giriş yap