• help albümünün on üçüncü şarkısı, paul mccartney bestesi.

    bu şarkı, üç binin üstünde cover'ıyla guinnes rekorlar kitabına girmiş, tarihin en çok cover'lanan şarkısı olmuş. muhtemelen herhangi bir anda, yesterday'in herhangi bir versiyonu bir yerlerde çalınıyor.

    paul mccartney, vokal ve enstrüman olarak, şarkının kayıtlarında yer alan tek beatle olmuş. bu da o dönem için the beatles'ta ilk kez yaşanan bir durumdur.

    şarkıda paul'a dört kişilik bir yaylı grubu eşlik etmiş. yaylıların düzenlemelerine bakılırsa bu şarkı, klasik müzik unsurlarının kullanıldığı ilk pop şarkı olmuştur. prodüktör george martin, şarkıya yaylı enstrüman ekleme fikrini ilk dile getirdiğinde paul tarafından kabul görmemiş, "biz bir rock'n roll grubuyuz" cevabını almıştır.

    paul, şarkının melodisini rüyasında bulmuş. uyandıktan sonra unutmamak için piyanonun başına geçip çalmış. başka bir şarkıdan araklamadığından emin olmak için birçok kişiye dinletmiş, emin olduktan sonra sözleri yazmaya başlamış. bu aşamaya kadar "scrambled eggs" gibi sözlerle söylüyormuş.

    bu şarkı, beatles'ın hayran kitlesi bakımından da bir dönüm noktası olmuş. o zamana kadar gençlerin ağırlıkla dinlediği bir grupken, bu şarkıyla birlikte orta yaş ve daha olgun bir kitleyi de yakalamayı başarmışlar.
  • parçanın ortaya çıkışı da şöyle olmuş..
    bir sabah paul mccartney dilinde bir melodi ile uyanmış..parçayı kendi kendine tekrarladıkça, bunun başka birileri tarafından söylenen bir parça olduğu hissine kapılmaya başlamış ve sonunda grup arkadaşlarını çağırararak dinletmiş.
    onlar böyle bir parça olmadığını, ilk defa duyduklarını söylemişler. ancak sözleri ilk söylediğinde, "sahanda yumurta/ bayılıyorum yavrum o bacaklara" şeklindeymiş. bestenin daha önce yapılmadığına ikna olunca oturup şu andaki sözleri yazmış.
  • coverlayan kişiler şarkının liriklerinde ufak değişiklikler yaparak kendi kişiliklerini de kattıkları şarkıdır.

    mesela elvis presley "i said something wrong" demez; gider "i must have said something wrong" der. niye ? çünkü elvis güçlü, kral adamdır. çok da emin değildir yanlış bir şey söylediğinden ama "olabilir de bir ihtimal" der.

    kral, itiraf etmez !
  • şarkıdaki "now i long for yesterday" bölümünü lisedeki ingilizce öğretmenimiz "şimdi dün için uzunum" şeklinde çevirmişti. hatta uzun kelimesini açmıştı kendince. hey gidinin.
  • yesterday, all my troubles seemed so far away
    now it look as though they're here to stay
    oh, i believe in yesterday

    suddenly, i'm not half the man i used to be
    there's a shadow hanging over me
    oh, yesterday came suddenly

    why she had to go i don't know, she wouldn't say
    i said something wrong, now i long for yesterday

    yesterday, love was such an easy game to play
    now i need a place to hide away
    oh, i believe in yesterday

    why she had to go i don't know, she wouldn't say
    i said something wrong, now i long for yesterday

    yesterday, love was such an easy game to play
    now i need a place to hide away
    oh, i believe in yesterday, mm
  • bugüne en uzak gün..
  • cok eskiden.. (bkz: 1990).. izmir'de bir okulun bandosu ertesi gun bir$ey bayramiydi onun provasini yapiyordu.. kordon boyu'nda bunu caldilar.. ve o gun.. oh ve..
  • film bence öyle yerden yere vurduğunuz kadar kötü değil, gayet izleniyor, keyifli, eğlenceli vs. ama birkaç sorunum var, onlardan bahsetmek istiyorum.

    hikaye açmazları falan değil derdim, zaten konuyu biliyorsunuz, bu konudan tutarlı bir hikaye beklemenin ne manası var. bir fikir gelmiş akıllarına, bu fikir üstüne, kendilerini bir mantık çerçevesi içine hapsetmeden gitmeyi istemişler ve büyük oranda becermişler. ama...

    birincisi beatles'a saygı duyma zorunluluğu yüzünden bazı çok muhtemel şeyleri yazamamışlar. yani filmde beatles'ın şarkılarının hepsi başyapıt olarak sunulmak zorunda kalınmış.. ki öyleler zaten ama şunu unutmayın, hiçbir eser yaratıldığı zamandan azade bir şekilde başyapıt olmaz. kubrick'in 2001'ini bugün tamamen aynı planlarla çekseniz kimse yaptığınız işi beğenmez, ama o film de çekildiği zamanla beraber düşünüldüğünde başyapıttır. beatles'ın çoğu şarkısı da böyledir aslında.

    kanımca beatles zamandan azade başyapıtlar da çıkarmıştır. çok sayıda hem de.. yesterday, hey jude, penny lane ve daha pek çokları bugün de aynı şekilde çıksa yine büyük hitler olurlardı. ama she loves you yeeeeeeee yeeeeeeee yeeeeee? come together? ııııı.. bilemiyorum.

    o yüzden aslında filmde jack, beatles'ın şarkılarını yazıp stüdyoya sunarken stüdyo hiç de jack'i bu kadar özgür bırakmazdı. şu beat çok eski, şuraya bir bass koyalım, şöyle bir wouw wouw arka vokal koyalım, altyapıyı değiştirelim diye o kadar çok şey değiştirirlerdi ki.. ama işte yapamamış hikayeyi yazan kişi. çünkü bunu yapsan, "ne yani beatles bugün herkesi yine büyülemeyecek mi sence lannnn", diye baya öfke çekerlerdi.

    oysa bu yoldan gitselerdi hikaye kendisini yazacaktı nerdeyse.. jack beatles'ın klasiklerini bugünkü stüdyo vampirlerinin mahvetmelerinden korumaya çalışan bir karakter olurdu, hikaye de asıl bu "müziği nereye getirdik biz" anafikri üstüne şekillenen çok daha dolu dolu bir yere gidebilirdi. bugünkü müzik endüstrisi artık beatles'ın şarkıları çıksa onları bile ne hale getirir diye bir nevi bugünkü pop kültürün eleştirisi üstüne bir film izleyebilirdik.

    ama bunun tehlikeli tarafları da var. çünkü bu endüstri tamamen kendi keyfiyle idare etmiyor aslında. "halk böyle istiyor". bugünkü müzik dinleyicisi beatles'ın şarkılarını beatles'ın yaptığı gibi kabul etmezdi diye bir alt metin soksanız filme, bunu insanları kızdırmadan anlatmak için çok usta bir hikayeci olmanız gerekirdi.

    filmde stüdyo jack'e çok ufak tefek şeylerde karşı çıkıyor, albüm adlarında falan.. bir de sadece hey jude'u hey dude olarak değiştirtiyor. ama bu değişiklikler o kadar saçma ki seyirciye yine "beatles daha iyi yapmıştı" dedirtiyor. peki son bir şey sorayım, o da stüdyonun müdahale etmesinin aslında haklı sayılabileceği bir durum olsun..

    she's just seventeen, you know what ı mean (kız daha on yedisinde, ne demek istediğimi anladın)

    şimdi, bugünün me too ortamında bu şarkının bu cümlesine müdahale etmemeleri düşünülemez. en azından eighteen yap, nineteen yap, teenager olması hala sorun ama seventeen diye bırakmaları mümkün değil. ama işte değiştirsen gelecek tepkileri bir düşün :))

    neyse ana konuyla ilgili sorunlarım bu kadar. onun dışında film finaline kadar bence gayet keyifli, eğlenceli gidiyordu. finalinde bütün stüdyoyu sadece paragöz bir kadına indirgeyip öfkeyle jack'in peşinden koşturtmaları, ballı şekerli bir final yapmaları, bana disney çocuk filmlerinden birini seyrediyormuşum gibi hissettirdi. bu kadar çocuksulaşmaya gerek var mıydı bilmiyorum. filmin tadını bozdu. bir de madem bu kadar klişeye düşmekten çekinmiyordun, son bulduğun o espriyi neden klişe şekilde sunmadın, çok daha gülerdik.

    --- spoiler ---

    -kendimi harry potter'ın voldemort'u yendiği andaki kadar tatmin ve rahat hissediyorum.
    -kim?
    işte tam bu anda jack'in gözleri faltaşı gibi açılsaydı ve film öyle bitseydi.. aha şimdi de kitapları mı yazacak diye kahkahayı atsaydık bitseydi. ama yok, tepki vermedi, yok bir şey dedi sustu. bazen klişeler güzeldir yahu.. gülerdik işte.

    --- spoiler ---

    neyse.. ben yine de herkese öneriyorum. ha bir de, dün yazdığım bir tweeti buraya kopyalayarak bitireyim.

    "lily james hangi filmde oynasa hep erkek karakterlerle arasında çok iyi bir kimya olduğunu ve aşık olduklarını hissettiğimi düşünüyordum.. ki daha mantıklı bi cevap buldum. asıl ben kıza aşığım demek ki kendimi erkek karakter yerine koyup kıza aşık olduklarını hissedebiliyorum :)"
  • insan için daima dün vardır. umutsuzluk çöktüğünde, çaresizlik kendini gösterdiğinde, ve kederin buruk gülümsemesi insanın yüzüne yerleştiğinde, dün her zaman daha yakındır. "yarın" demez insan. dünün nostaljik sıcaklığı vardır. o sıcaklık, her ne kadar bir daha ulaşılmayacak olsa da avuntusuyla insana teselli verir. dünde henüz yaşanmamış kederler vardır. dünün buruk gülümsemesi bugüne göre o kadar şiddetli değildir. dün, bizimdir. ve akan göz yaşlarının kaynağı dün ise, bugün de yaşlardan sonra gözlerde oluşan kızarıklıktır...

    ...yesterday, all my troubles seemed so far away
    now it look as though they're here to stay
    oh, i believe in yesterday...
  • pendulo studios'un misler gibi adventure oyunu. gerçi eski kurt oyuncular için çerez niyetine gider, zira oyunun süresi epey kısa ve oyuncuyu zorlıycak hiç bir bilmecesi yok. üstüne üstlük bir de takıldığın yerde yardım alman için ampül abi ayarında yardım alma düğmesi var haliyle nerdeyse koca oyunu hiç takılmadan bitirmen mümkün. gerçi bir çok oyuncu nedense oyunun başındaki satranç bulmacasına takılmış, "satranç bilmek zorunda mıyım?" diye. oyunu oynamayan arkadaşlar size sözüm, milletin satranç geyiklerine kulak asmayın, çünkü oyunun satranç ile ilgili bilmecesini geçmek için satrançtan zerre anlamanıza gerek yok. yanlış seçim yaptığınız da oyun sizi uyarıyor, haliyle bir şekilde doğru cevaba ulaşıyorsunuz. gerçi durum böle oyunca bilmeceyi kendiniz çözmüş gibi hissetmemeniz olasıydı ama oyun sizi uyarırken bunu öyle güzel beceriyorki öyle bir his ortada dolaşmıyor bile (evet benim de satrançım berbat). bir de oyun size hikayeyi anlatmak için bolca flash back kullanıyor. nasıl oluyorsa kimi arkadaşlar flash back in nerde başladığını, oyunun neresinin flash back neresinin şu an olduğuna uyanamıyorlarmış. yine oyunu oynamamış olan arkadaşlar, hiç kulak asmayın bu duruma anlaşılmıycak hiç bir durum yok ortada.

    toparlayalım. güzel grafiklerle, güzel bir şekilde anlatılan güzel bir senaryoya sahip adventure oyunu. kusurları ise pek hoşlaşmadığım envanter sistemi, çok kısa sürmesi (kurt oyuncuların en fazla 5 saatini alır) ve gereğinden fazla kolay olması. gerçi biraz düşünüyorum da böyle oyunların da var olması gerek. ömründe bu türü hiç oynamamış oyuncular için biçilmiş kaftan. türü seven biriyseniz eğlenceli bir kaç saat geçirmenizi sağlar. türü merak ediyorsanız ideal bir başlangıç. bu tür oyunlarla hiç işiniz yoksa vaktinizi başka şeylere harcamanız sizin hayrınıza.
hesabın var mı? giriş yap