• yakın bir gelecekte istanbul'un kent içi ulaşımında önemli bir kavşak noktası haline geleceğine inandığım semt; istanbul metrosu (şu an taksim - 4. levent hattında çalışıyor, ama kuzeyde ayazağa'ya, güneyde yenikapı'ya bağlanması planlanıyor); hafif metro (şimdinin aksaray - esenler - havaalanı hattıi geleceğin yenikapı - mahmutbey - beylikdüzü hattı); banliyö treni (sirkeci - halkalı, yakın gelecekte [marmaray inşa edilince] gebze - atatürk olimpiyat parkı arasında çalışması planlanıyor) ve deniz otobüsü (güney marmara kıyılarındaki pek çok kasabaya ve istanbul'un marmara kıyılarındaki bütün iskelelere) hatlarının hepsi burada birbiribe bağlanacak.
  • bu semtin isminin kaynağı ile ilgili anlatılagelen bir efsane vardır ki yüksek müsadeleriniz ile onu copy - paste etmek isterim.

    4. murat devri. padişah tarafından, mey (şarap), afyon ve fal bakmak yasaklanmış. istanbul'da bütün meyhaneler ve keşhaneler "underground" takılmaya başlamış. 4. murat bi gece, tebdil-i kıyafet istanbul'a indiğinde, karşıya geçmeye karar verip bi sandal kiralamış.
    sandalcı müşterisinin sultan olduğunu bilmiyomuş tabii. bi ara, sandalın yanından sarkan bi ipi çekmiş. ipin ucunda bi testi! sultan, "ne var o testinin içinde?" diye sormuş. sandalcı "ne olacak, mey işte" diye gülerek müşterisine ikram etmiş. her ne kadar yasaklamış olsa da, 4. murat'ın alkolle arasının iyi olduğu bilinir. ikramı kabul etmiş ama yine de, "mey yasak. hünkarımız görse kafanı vurdurtur diye korkmuyo musun?" diye sormaktan da geri kalmamış. sandalcı da haliyle, "yahu hünkar ner'den görecek bizi denizin ortasında" demiş.
    aradan biraz zaman geçmiş. sandalcı bu kez de, teknenin tahtalarından birini kaldırıp aradan afyon çıkarmış ve nargilesine atarak körüklemeye başlamış. gönlü zengin adam, hemen müşterisine de ikram etmiş. sultan yine kabul etmiş ama yasağı gene hatırlatmış. sandalcı aynı şekilde, "kim görecek ki bizi denizin ortasında" demiş. biraz daha vakit geçmiş. bizim sandalcı cebinden fal taşlarını çıkarmış. hünkara, "ver 5 akçe de falına bakayım" demiş. fal 4. murat'ın en kızdığı şeymiş, ama "hadi biraz daha sabredeyim" diye düşünüp, "bak bari" demiş.
    fal taşlarını elinde çalkalayıp atan sandalcı, "efendi, sorunu sor bakalım" demiş. padişah, "hünkar şu anda nerededir?" diye sormuş. sandalcı taşlara bakıp "hünkar şu an denizdedir" demiş. 4. murat güya endişelenmiş havalarına girip, "sakın yakınımızda bi yerde olmasın" diye sormuş sandalcıya ve tekrar iyice bakmasını söylemiş. sandalcı taşlara tekrar bakmış ve birden, 4. murat'ın ayaklarına kapanıp, "affet beni hünkarım " diye yalvarmaya başlamış. kıyıya dönene kadar yalvarmaya devam etmiş. padişah dayanamayıp, "sana bi soru sorucam. eğer bilirsen seni affederim. bilemezsen boynunu anında vurduracam" demiş. sandalcı sevinçle, "padişahım çok yaşa" demiş ve merakla soruyu beklemye başlamış.
    4. murat, sandalcıya, "dönüşte istanbul'a hangi kapıdan giricem?" diye sormuş. tabii sandalcı hemen itiraz etmiş, "hünkarım, şimdi ben hangi kapıyı söylesem, siz başka kapıdan girersiniz. affinıza sığınarak, gireceğiniz kapıyı bi kağıda yazsam ve size versem; kapıdan geçtikten sonra okusanız olur mu?" demiş. hünkar başını "olur" anlamında sallayınca, sandalcı tahminini yazıp kağıdı vermiş.
    padişah kağıdı alır almaz, daha bakmadan, yanındaki fedaisine, "hemen boynunu vur şu kafirin" emrini vermiş. sonra da, "surlara yeni bir kapı açıla! istanbul'a oradan giricem" demiş çevresindekilere. kapı 5-10 dakikada açılıp, padişah ve erkanı şehre girmiş. 4. murat bi ara, sandalcının kağıda hangi kapıyı yazdığını merak etmiş. kendinden çok eminmiş, laf olsun diye cebindeki kağıda bakmış. ama okuyunca hayretler içinde kalmış. sandalcı kağıda şunları yazmışmış: "hünkarım, yeni kapınız vatana millete hayırlı uğurlu olsun"
    o gün bugündür de işte o kapı, "yenikapı" olarak anılıyormuş.

    aynı hikayenin bir benzeri de 4. murat yerine fatih sultan mehmet, sandalcı yerine de padişahın lalası ile anlatılmaktadır. istanbul fethedildiği sırada padişah lalasına sormuş; "söyle bakalım lala... sence istanbul'a hangi kapıdan gireceğim?" lala "siz bilirsiniz" demiş. "sen bilmez misin?" diye soran padişaha "biz de biliriz" diye cevap verir. fatih bunun üzerine "söyle bakalım o zaman ama bilemezsen kelleni alırım" der. hikayenin sonu ise diğeri gibidir.
  • benim çocukluğum yenikapı'da geçti. sokağımızda eski ahşap evler vardı, bir ucu denize çıkardı, diğer ucunda ahşap evler yıkılır yerlerine betonarme apartmanlar dikilirdi. bunlardan birinde de biz yaşardık. evimiz o kadar yeniydi ki, tam karşısındaki eski evden utanırdım. yakışmıyor bu eski ev buraya! ne işi var burada! derdim. çocuktum. sanıyordum ki, her zaman yeni olan iyidir. eskiyen bi şeyler de eskiciye verilir, karşılığında mandal alınır.

    ahşap evlerin bir bir eskicilere verildiğini görerek geçti çocukluğum. her birinin yerine yepyeni apartmanları diktiler. sokağımız yeni oldu, parladı, taşlı yolları bile asfaltlandı. çok sevindim. biraz büyüdüm, sonra bir gün o sokaktan taşındık. geride artık bir ucu denize çıkmayan bir sokak bıraktım. yolun yönü değişmiş meğer biz büyürken. sahile binalar yapılmış.

    geçenlerde yenikapı'da 8000 yıllık insan kalıntısı bulundu diye bir haber okudum. çocukluğumun geçtiği semtin bu kadar eski bir yerleşim tarihi olduğunu öğrenmek beni aldı, o eski sokağımın başına kadar götürdü. sokak denizi çoktan unutmuş. kıyısında çakıl taşları topladığım deniz, kaybolduğum sahil (bir de yeşil pelerinim vardı) hepsi yok olmuş. o yeni ev de yıkılmış, yerine otel yapılmış.

    bi ara şu ahşap evleri anlatmam gerek. özür dilemek için.
    oysa, ne kadar yenilermiş.
  • -mahvedilen istanbul-

    marmara denizi kıyısında konumlanan yenikapı, istanbul'un yanı sıra dünyanın en önemli tarihi yerleşim bölgelerinden biridir. 2004 yılında, burada yer alacak metro istasyonu için yapılan kazılar esnasında, bir bizans limanı'nın yanı sıra 36 geminin de içinde bulunduğu çok sayıda kalıntı ortaya çıkarıldı. gemilerde yer alan kargo ve yükler bile tek başına ortaçağ'da bölgedeki yaşam hakkında özgün bir rehber niteliği taşıyor.

    harvard üniversitesi tarih profesörü michael mccormick kalıntılardan "bizim dönemimiz için piramitlerin keşfi" olarak bahsetmişti. bölgede yapılan kazılarda aynı zamanda geç neolitik döneme ait 8.000 yıllık insan kalıntılarının bulunması, istanbul boğazı oluşmadan yani kara avrupa ve asya olarak ikiye bölünmeden önce de bölgede yerleşim olduğunu ortaya çıkardı.

    günümüzde istanbul'a verilen hasar, 4. haçlı seferi sırasında haçlıların konstantinapolis'e verdiği hasarla boy ölçüşebilir. 1202'de bizans döneminde latin istilacılar şehri din adı altında yağmaladılar, günümüzde ise şehir ilerleme ve kazanç adı altında yağmalanıyor.

    birçok büyük şehir gibi istanbul'da modern metropolün çok geniş altyapısal ihtiyaçlarının, tarihi geçmişinin dar geçitleri arasına sıkıştırılmaya çalışılmasının problemleri ile yüzleşiyor. 2004 yılında bulunan kalıntıların ardından itibarlarını göz önünde bulundurarak şehir otoriteleri, arkeologların çalışmalarını tamamlayabilmeleri için büyük bir ihtiyaç olan metro istasyonunun yapmının ertelenmesine sancılı bir süreç sonunda karar verdi.

    ve yine itibarı için 2010 yılında belediye, yenikapı'nın sadece tünel ve metro istasyonu olarak değil aynı zamanda şehrin altında gömülü 1.000 yıllık geçmişin vitrini olacak arkeolojik bir park olarak yeniden ele alınarak inşa edilmesi için uluslararası bir yarışma organize etti. nisan ayının ortalarında kazanan üç proje açıklandı ve kazananlara bir araya gelerek bir konsorsiyum oluşturmaları ve ortak bir plan hazırlamaları teklif edildi.

    fakat sonrasında merkezi hükümetten gelen bir emirle, belediye bomba niteliğinde bir açıklama yaptı. oldu bittiye getirilmiş plana göre yenikapı'da mitingler, gösteriler ve açıkhava etkinlikleri için kullanılmak üzere 270 bin metre kare büyüklüğünde denizin doldurulması ile oluşturulacak bir meydan yaratılacaktı.

    tarihi yarımada'nın kıyısında bu şekilde dairesel bir büyüme yaratmayı istemek ciddiye alınamayacak kadar budalaca bir istek. böyle bir şeyi istemenin sen nehri'ni düzlemekten veya colosseum'u futbol stadına çevirmekten bir farkı yok.

    neden birileri ayasofya ve sultanahmet camii gibi şahaserlerlerin yanıbaşında böylesine korkunç büyüklükte, metruk, boş bir alan yaratmak ister ki? cevabı kimse bilmiyor çünkü yenikapı için önerilen bu proje ankara'da kapalı kapılar arkasında, kamunun bilgisi dışında tezgahlandı.

    makul olmak için fazla bayat olan bir açıklama şu şekilde, istanbul çevresinde devam eden çok sayıdaki kazı ve tünel çalışmasını sürdüren müteahhitlerin molozları boşaltmak için boş bir alana ihtiyaçları var.

    bir diğer açıklama ise projenin bir güç gösterisi, erdoğan hükümetinin istanbul'da kalıcı ve görünür bir işaret bırakmak için son teşebbüsü olduğu şeklinde. yapılıyor çünkü yapılabilir.

    andrew finkel
  • dün yağmurlu bir günde tekrar yolum düştü buraya. sanki 15 senedir hiç değişmemiş gibiydi. bir iskele, onlarca insan, otobüs, taksici... duvarlarında türkücü isimleri yazan pavyon bozması restoranları görünce 90'lardaki çocukluğumu ve buradaki lunaparkı hatırladım. yağmurlu bir pazar günü gelirdik. sonra yıkıldı gitti.
  • suriçi'nde samatya ile kumkapı arasında kalan tarihi semt. yenikapı, langa ile iç içedir. bizans döneminde buranın liman bölgesi olduğu sanılır. yeni yapılan kazılarda bu konuda daha ciddi veriler elde edilmiştir. komşu semtlerdeki meyhane zenginliği burada da yıllarca varlığını sürdürmüştür. ahmet cemalettin saraçoğlu, bölgedeki mekânları "selatin işretbadlar," yani nezih yerler olarak anar. 1970'lere kadar gazinoları ile de ünlüdür: istasyon altında bulunan gar gazinosu, çakıl gazinosu ve mim çakır gazinosu bunlardan bazılarıdır. sula bozis'in aktadıklarından ise çalgılı meyhanelerin, rumcasıyla tavernaların sayısının da hiç az olmadığını anlarız: küçük memur, yeni taverna, 1940-50'lerde mina'nın tavernası, deli vahram'ın tavernası bunlardan birkaçıdır. mahmut'un yeri, sandıkburnu mevkiindeki salaşhaneler ve 1950'lere kadar konukların sandalla çıktığı yüzer gazino, yenikapı'nın meyhane tarihinde zikredilen yerlerdir. (ahmet cemaleddin saraçoğlu - eski istanbul hatıraları)
    ---
    (alıntı: rakı ansiklopedisi)
  • yenikapı sahilden denize bakmak, evin arka balkonundan dışarıya bakmak gibidir. aynı ıssızlık anasını satayım.
  • ido'nun orası otobüslerle dolu olmasına rağmen bir tane bile istanbulkart yükleme makinesi yoktur, bir tane büfe vardır. eğer akşam vakti oradaysanız o büfe muhtemelen kapalıdır ve bir biniş için beş lira isteyen kartçılara kalırsınız.

    abi marmaray orada, ido orada, bin tane otobüs hattı orada insan bir makine koyar yahu bu kadar zor bir şey mi bu?
  • ulaşım çeşitliliği bakımından anadolu yakası'ndaki karşılığı bostancı olsa gerektir
  • yaz aylarinda sayfiye yeri moduna gecen, çimenlere, kayaliklara, denizlere taşan tum halkimizin cilginca eglendigi, boxer, mavi veya kahverengi tercihen paçalı beyaz donlariyla denize giren abilerden tutunda kapali teyzelerin atlayip balon gibi şişen etekleri sayesinde muthis eglence zamanlarına mekan sahibligi yapan yerdir.
hesabın var mı? giriş yap