• onunden gecerken "bana cd lazim!" diye bagirirsam ne olur cok merak ediyorum.
  • kadikoy sahilinde bir is hanidir. simdilerde onundeki "abi windows var, zencili var" nidalariyla yapilan kacak cd satislariyla unluyse de eskiden bir elektronikciler is hani olarak bilinirdi. hala daha da bu elektronikcilerin buyuk kismi calismaktadir, bir de bilgisayarcilar tabi ki.

    ortaokul zamanlarinda elektronige merak sarmistim. artik radyo veya kucuk atarilerin icini acip bozmak yetmiyor uretim yapmak istiyordum. ayni zamanda bilgisayar teknolojisinin o zamanlar ulastigi en yuksek noktalardan olan 486-sx25 bilgisayarimin bir kusuru vardi, ses karti yoktu. biraz elektronik islerini ogrenirsem hem merakimi giderir hem kendime bir ses karti yapabilir hem de bakarsin yarin obur yaptigim ses kartlarini satisa sunabilirdim.

    iste boyle bir zamanda mod player programlariyla tanistim. cok kral programdi allah icin beeperdan dijital ses cikartiyordu. programin ses cikisi ayarlarina bir baktim ki "dac on lpt1" diye bir opsiyon var. biraz daha kurcalayinca gordum ki programin oldugu directoryde dac.txt diye bir dosya var, dosyanin icinde de 4-5 cesit degisik dac (digital-analog converter demekmis) devresinin semasi. ne buyuk heyecan! bu program beeperdan boyle muzik caliyorsa "dac on lpt1" denen aletle kesin harikalar yaratirdi. en kolay gorunen dac semasini gozume kestirdim, gerekli malzemelerin listesiyle yazicioglu'nun yolunu tuttum.

    yazicioglunun ikinci katinda, girise gore sag tarafta bir dukkan vardir. hemen tanirsiniz onu camekani oyle pek albenili degildir. buyuk caminin etrafinda donuyormus izlenimi veren bir isik, bir kac tane lehimlenmeye hazir populer devre pakedi. icinde de biri temiz yuzlu ve babacan digeri biraz daha kisa ve tuccar gorunumlu iki kardes vardir o dukkanin -kimbilir belki simdi calismiyorlardir o ikisi artik, belki yerlerine ogullari bakiyordur ya da bilgisayarci olmustur artik orasi.

    temiz yuzlu babacan adama verdim listemi. kah tezgahin altindaki cekmecelerden kah arkasindaki duvarin tamamini kaplayan ve insana orada her aradigini bulabilecegi guvenini veren yuzlerce kucuk cekmecenin arasindan hicbir parcayi sasirmadan buldu temiz yuzlu adam. parcalari cesitlerine gore ayri ayri parlak - icine ancak yukte hafif paha da agir seylerin konulabilecegi kadar kucuk ve parlak- posetlere koydu.

    gerekli parcalari almistim almasina da, ne yapacaktim simdi bunlarla? hazir devre paketlerinin icinde devrenin parcalarini uzerine yerlestirebileciginiz yollari cizili plakalar vardi ama benimki hazir devre degildi ki. ne kadar dolastim o gun yazicioglunun icinde bilmiyorum. dukkanda musteri olmadigi bir anda cesaretimi toplayip temiz yuzlu babacan adama gittim, "ben bunlari aldim, elimde devrenin semasi da var ama nasil birlestirecegimi bilmiyorum" dedim. kisa bir sure beni inceledi, hic bir sey soylemeden gitti ve elinde buyukce bir kalem ve ustu yesil alti sari bir levhayla dondu "arkandaki raftaki sari seylerden bir paket al" dedi. tek tek anlatti nelerin gerektigini ve nasil yapilacagini. paramin yettigi malzemeleri aldim, havya gibi pahali seyleri sonraya biraktim.

    iki hafta sonra biriktirdiklerim ve babamdan yalvar yakar aldigim - "nerden cikardin simdi havyayi basimiza, evi yakarsin olmaz"- paralarla gene gittim temiz yuzlu babacan adamin yanina. son malzemeleri de aldim ama dertler bitmek bilmiyordu. bu sefer de lehim yapmayi bilmiyordum. "ben anlamam o islerden pek git su karsidaki dukkana sor" dedi temiz yuzlu babacan adam. karsi dukkan bir tamirciydi. icerideki adam hic umursamadi gelisimi. kolsuz atleti, pala biyiklari ve artik biyiklarinin seklini tehdit etmeye baslamis sigarasiyla devam etti elindeki muzik setini tamir etmeye. "isim gucum var simdi bi de seninle ugrasicam" diyerek geri dondu bir cocugun aptal sorulariyla kesintiye ugrayan isine.

    dukkandan ciktim basim onde ama bu bir sahte ricatti. herseyi almistim, hersey hazirdi. bu kadar ugrasmisken vazgecilemezdi. dukkanlarin camlarina bakiyormus gibi yaparak, adamin isinin bitip bitmedigini kollamaya basladim. sonunda elindeki isi birakti, ben de tekrar taaruza gectim. bana acidigindan mi yoksa baska turlu kurtulamiyacagini dusundugunden mi bilmiyorum bu sefer gosterdi nasil lehim yapilacagini. (merak edenler icin, evet yaptim bir "dac". printer cikisina baglayip mod play programiyla super muzikler dinledim fakat hic bir zaman seri uretim asamasina gecemedim)

    bir zamanlar guzel insanlar vardi yazicioglu'nda. belki hala da vardir.
  • kadıköyde bilgisayar elektronik firmalarının toplandığı bir işhanının ismi. bu işhanında çalışan satıcılar bir zamanlar iyi insanlar iken daha sonra sauron tarafından yakalanıp barad-dur kalesinin zindanlarında gollumla beraber uzun süre işkence gördükten sonra başkalaşım geçirmiş ve iğrenç bir yaşam formuna sürgün edilmişlerdir.
    (bkz: bi siktir git dedirten satici laflari)
  • arkadaşın başından geçen ilginç bir hikaye olmuş bu han hakkında. içeri girerken malum sedecüler yapışmışlar:

    -abi sidi lazım mı, hayvanlı, insanlı, sen seversin?
    -kokain var mı genç?
    -pardon abi.

    hala anlam veremedim bu diyaloğa, oluyor böyle.
  • metrekare başına düşen orospu çocuğu sayısı değil türkiye, dünyanın hiç bir yeri ile kıyaslanamaz. buradan en son cd alma gafletinde bulunduğumda, üzerinde fm 2009 yazan cdnin içinden fifa 2001 çıkmıştı. hani içimde o kadar büyük bir nefret var ki zabıta olsam her hafta baskın üstüne baskın düzenler, hayatımı "abi cd lazım mı?" diyen insanların kökünü kazımaya adardım.
  • esnaf kisvesi altinda bol bol olu sikiciler barindiran elektronik pazari.

    4 tane dvi2hdmi kablo almak icin dukkanin birine girdim. kac para dedim. tanesi 25 dedi. 4 tane alicam dedim. 20 olur dedi. pazarlik sunnettir dedim, 18 olur en son. daha da olmaz dedi. sonra urunden 3 tane kaldigini farketti adam. neyse pazarligi bozmadi 3 tanesini o fiyattan aldim.

    hemen bitisigdindeki dukkana girdim bi tane daha almak icin. ne kadar dedim dvi2hdmi kablo. dedi ki 35 lira. hassiktir..
    abi dedim az once tanesini 25 e satan yerden 3 tanesini 54 liraya aldim. ayni kabloyu satiyosun bana.

    soyle koltugunda gerinip, nerden aldin amaa, buralarda fiyat hep aynidir degismez yigenim demeye basladi. o an pantolonu siyirip masaya vurmak gelse de icimden posetten kablolari cikarip vurmayi tercih ettim. elimde de yan tarafatki dukkanin karti var. surati bozuldu dayinin sonra. kolay gelsin dedim ciktim.

    extra: daha kotusu de var. 10 dakika sonra moda caddesinde ikinci elci bi elektronik dukkani tamamiyle ayni marka ve model kabloyu bana 48 liraya satmaya calisti. dayi dedim, yazicioglundan tanesini 18 liraya aldim. nasil 48 lira olur. ama sen once benim kablomu bi gor. 18 liralik kablo degil bu. once kablomu gor sonra konus dedi. ben de merak ettim aq. bi cikardi elimdeki kablonun aynisi. orda da posetten cikarip gosterdim dayiya. ee bilemem o zaman gidip ordan al falan dedi.

    herkesin beni sikmeye calistigi bi gun olarak aklimdadir. kendimi ofise zor attim.

    daha da extra: ertesi gun evim mecidiyekoyde oldugu icin (malum herkes bilgisayarci) rastgele bi dukkana girdim. onceki gun tanesini 18 liraya aldim diye havalara uctugum kablonun yine aynisini adam bana 13 lira gibi fiyattan verdi.

    yine kaziklanmisiz yani. sikmese de oksamis biraz.

    demem o ki en ucuza satan yer bile aslinda pahali. gelin mecidiyekoye. toptan falan alacaksaniz benim duzgunlugunden emin oldugum bi kac firma var. oralara yonlendirirm. komisyon falan almiyorum yanlis anlasilmasin.
  • 17 yaşımdayken buraya catia cd si almaya gitmiştim adam internetten programı çekerken içeri orman kaçkını gibi bir adam girdi tam birşey söyliyecekti ki beni görünce son anda tutu kelimeleri ağızında bir bana birde öbür adama bakarak sakalını kaşıdı ve
    - abi çizgi filim lazım
    dedi ve arkasından da tahminim 45-50 yaşındaki bir adam girdi. içeri giren adama geç otur abi hemen vericek filmini dedi o 45-50 yaşındaki adamda beni görünce huzursuz olduğunu her halinden belli ediyordu. ben o zamaki saflığımla içimden o yaşlı adama "torunları için alıyor herhalde kendi izliyecek değil ya" demiştim öbür at hırsızı içinde "mala bak amk bi çizgi film isteyecek ne hallere girdi" demiştim

    meğerse işin aslını yeni öğrendim

    bu iş hanında çocuk pornosu da satılır parola saklı/bıyığı kaşıyarak çizgi filim yada miki maouse dur. bu orospu çocukları işini öyle profesyonel yapıyorlar ki bilgisayarları harddisksiz çalıştırıyorlar(olurmu öyle şey demeyin oluyor işte amk) ani bir baskın durumunda hemen pc nin elektiriğini kesiyorlar pc elektiriği kesilincede bilgisyarda harddisk olmadığı için tüm veriler kayıtolmuyor ve tüm bilgiler siliniyor. böylece ortada hiçbir delil kalmıyor.
  • icerisinde hakiki is yapan 2 bilemedin 3 tane elektronikci barindiran mekan.

    onlar da zaten eskidir orada. yeni gelen apacilerin arasindan belli olurlar biraz gezdiginizde. hele ki yol ustunde kene gibi yapisip "abicim her turlu cd, program, parca.. sen ne istersen" faan diyen tipler iyice turemis. eskiden bu kadar degillerdi, simdi her 2 adimda bir tanesi karsiliyor seni. ulan anlamiyorum ki bundan para da kazanilmaz yani, niye yapiyorlar boyle bir isi. oraya cd almaya gitsem karsimda torbaci gibi yaklasip su var, bu var bu diyen adama mi guvenecem lan? zaten yazicioglu gibi bir yere referans almadan gitmeyin derim. mutlaka onceden birinin size onerdigi, tanidigi olan ve durust oldugundan emin oldugunuz yerlere gidin ve baska yerlerle ugrasmayin. yukarida da bahsedilmis ama ciddi ciddi olunuzu bile sikebilecek insanlar var orada. hani tek tehlike kapi onundeki kapkaccilar degil.

    yanlis anlasilmasin bakin. bu adamlarin size yapabilecegi tek kotuluk dandik bir seyi hayvan gibi fiyatlardan kakalamaya calismak degil. cebinizdeki 10 lira icin caniniza kast edilebilecek bir yer yazicioglu. eger kapi kapi gezip durursaniz eninde sonunda catarsiniz bu tarz bir yere. o yuzden bildiginiz bir yere gidip isinizi gorup, gelin.

    haa simdi siz diyeceksiniz ki: "niye gidek lan o zaman buraya. isimi gorurum teknosada, bimekste cikar gelirim." valla dostum orasi da senin bilecegin is. yazicioglu gibi yerler tamam tekin degil, ama dedigim gibi isini halledip cikarsan her ne alirsan al piyasa fiyatinin altina ve temiz olarak alirsin. kaziklanmazsin ve gercekten memnun kalirsin. misal; bir ara laptop'un sarj adaptoru cortlamisti benim. gittim internetten baktim mediamarkt, teknosa, gold gibi yerlere, saka gibiydi. osuruktan bir adaptore 110 lira falan paha bicmislerdi. gittim yazicioglu'nda daha onceden tanidigim eski bir bilgisayarciya. adam paketine kadar ayni, bandrollu falan boyle bildigin adaptru cikarip 60 liraya verdi bana. distributor, garanti, vergi ayagina guvenli yoldan kaziklanmak istiyorsaniz tercih sizin yani.

    ote yandan; daha bugun bir arkadasla oyun sormak icin gittigimizde, arkadas rastgele bir telefoncuya girdi kilif sormak icin. o sira da full telefon parcacisi zaten. cocuk sordu bunun fiyati ne diye, adam dedi 25 lira. lan ipincecik plastik bir telefon kilifi, eger o seyi 3 liraya almiyorlarsa ben de bir sey bilmiyorum. haa bu arada ayni kilifin yan taraftaki dukkandaki fiyati da 17 liraydi vitrinde yaziyordu girmeen gormustum. adama, "yan tarafta ayni kilif 17 lira sizde niye boyle, kaca geliyor bunlar size?" dedim. biliyorum orospu cocuklarinin maksimum 3,4 liraya getirttigini amk. herifin yuzu eksidi direk, "seni ilgilendirmez abicim, ilgileniyorsan alirsin." dedi. tabi bu tiplerin ne bok oldugunu tahmin ettigimden hic munakasaya girmeden arkadasa "sen isini bitir, ben disarida bekliyorum" dedim ve ciktim. arkadasa ne demisler biliyor musunuz ben ciktiktan sonra, "kardesim, sen tekrar gel biz sana daha iyi fiyat veririz ama o arkadasini getirme bir daha, cikamaz buradan.", demis. saka gibi amk. allahin 1.55'lik cop gibi bodurunun soyledigi laflara bak. bu yuzden dikkat edin iste arkadaslar, cunku bu kisilerle munakasaya girerseniz bilin ki size karsi tek olmayacaklar. o herifi oraya yigdiginiz anda uzerinize 50 kisi cullanir, saglam hicbir yeriniz kalmaz. o yuzden yazicioglu gibi yerlerde; tartismaya girmeden, isinizi halledip cikacaksiniz. normalde telefoncuyla isim olmamasina ragmen arkadasin cekmesiyle girdim ve basima gelen bu mesela.

    baska bir animsamada da su oldu. cocuk elinde aranan bir tane ps3 oyunu satmak icin girmis zamaninda. bu dedigim 4 sene falan once oluyo tabi. baya eskiden dersane arkadasimdi sonradan konustugumda anlatti. yazicioglu'ndaki tipler ayni zamanda oyun da alir sizden sadece satmazlar. bu da o zamanin piyasa degeri 80,90 tl civarinda olan bir oyunu paraya ihtiyaci oldugu icin satmaya gitmis tabi. adam oyle rastgele birine satarim diye dalmis dukkanlara pasajlara, istedigi fiyati vermeyenden de cikmis gitmis. bir tanesi demis gel ben 75 tl'den alayim o oyunu. cocuk da son care olarak gitmis tabi. goturmusler dukkanin arka tarafina 3 kisi, almislar oyunu cocugun elinden, 30 tl de para vermisler. cocuk, abi bu ne falan diyince, direk "uzatma kardes, git hadi." demisler. cocuk da korkudan bir sey yapamamis tabi, cikmis gitmis kicina baka baka. bu da boyle bir animdir.
  • 2015 yılının yazında, yazıcıoğlu iş hanındaki bir bilgisayar dükkanındaki 1 aylık bir iş tecrübemi anlatmak istiyorum. bu dükkan 1. kattaki bir dükkan. bu handaki işleyiş klasik ticaret anlayışıyla, al-sat ve ağır sömürüyle işletilen dükkanlardan oluşmakta. bu çalıştığım dükkanın sahibine 'tez' diyeceğim. bu adamın ne kadar iyi gibi görünen küçük bir kabadayı bozuntusu, pislik bir al-satçı, minik çakal ve ne kadar çomar olduğunu da aktaracağım. aynı zamanda bodrum katındaki bir dükkanın da sahibi ve orada da kardeşi durmakta.

    bu işe eleman.net'teki 'bilgisayar teknisyeni' ilanından ulaştım. ilandaki açıklama şu şekildeydi; ilk ay 1000 tl. tecrübeye, teknik bilgiye ve hıza göre daha sonraki aylarda max 1500 tl olacaktır. artı olarak yol+yemek+sgk yok. (bunu dükkana görüşmeye gittiğimde söyledi ve sigortayı 2-3 ay sonra yapabileceğini belirtti) haftanın altı günü 09:00-20:00 pazar tatil.

    her şeye karşılık işi kabul ettim zira zor bir dönem geçiriyordum en son ki işten çıkartıldıktan sonraki işsizlikte. bir yandan da işsizlik maaşı alıyordum ve 2 ay sonra bitiyordu. ben de bu 2 aylık sürede sigortasız iki maaşla idare ederim düşüncesiyle kabullendim ve de bana kalan en katı yanı da gözlemimin bana çok şey katmasıydı. böylelikle ilk iş gününe geldim.

    ilk günler tez'in bana belirttikleri, dükkandaki işleyişi izlemem gerektiği ve bana yapacaklarımı anlattıklarını kapsıyor.

    görevim ve işleyiş: dükkanın kapısında durup/oturup kapıdan geçen müşterileri içeriye buyur etmek için ilgilerini çekmek. "buyrun efendim-buyur abi-buyrun abla-buyrun yardımcı olalım-aradığınız bir şey var mıydı-ne aramıştınız" gibi bilumum hitaplarla.

    her gün yapmam gerekenler: dükkanı açıp süpüreceğim, paspaslayacağım, her yerin tozunu alacağım ve de tez'in kırmızı nescafe bardağını yıkayacağım.

    1.kattaki dükkanda duruyorum, oradaki çırakların ve tez'in yaptıklarını gözlemliyorum. çıraklar "görevim" olacak şeyleri gerçekleştiriyorlar ve bu konuda oldukça tecrübeliler. çoğu müşteriyi kıvraklıklarıyla cezbediyorlar, tıpkı hanın kapısında bekleyenler gibi. tez bu çırakların (alt katta ve üst katta toplam 3 çırak) okulları başlayınca gideceklerini ve yerlerini benim alacağımı söyledi. takip eden günlerde bir sıkıntıyla karşılaşmadım ve gerçekleşen her şey olağan geliyordu ticaret ve iş kapsamında.

    çıraklar gittiğinde işe başlamış oldum tam anlamıyla ve görevlerimi her gün yerine getirmeye başladım. tam bir, anadoludan göç etmiş sömürülen adama dönmüştüm ve her şey o iş yokluğunda olağan geliyordu, içten içe alınsam ve kırılsam da dayanmak zorundaydım. bilgisayar teknisyeni diye girdiğim işte bilgisayar teknisyenliği dışında her şeyi yapıyordum, bakkala gidip gelmek dahil. neyse ki ufak bir teselli yolu bulmuştum; handa sigara içmek serbestti. her yerinde sigara içebiliyorsun. bu birazcık da olsa teselli etmişti. dükkanın arkasındaki teknisyen masası, teknik masa haricinde yemek masası ve eşya masası gibi bir çok şey için de kullanıyordu. arkadaki masanın üstündeki raflara baktığımda cd-romlar, floppy diskler ve eski birçok bilgisayar parçası gibi bok püsürden geçilmiyordu. tez bana işlerin okullar açılınca çoğalacağını söyleyip duruyordu ama çoğalmadı.

    ilerleyen günlerde müşterileri daha fazla çekip satış yapılmasına yardımcı oluyordum fakat kendim nispeten yapabiliyordum zira fiyatlar çok da sabit olmuyordu. cüzi fiyata bir playstation 3'ü alıp fahiş fiyatlara satabiliyordu ve bu olay onu ayakta tutuyordu. bahsettiğim rakam neredeyse iki katı, 400 liraya aldığı bir herhangi bir playstation'u 800 liraya satabiliyordu, bir örnek bu şekildeydi satış işi. bilgisayarlardan mp3 çalar'a kadar her şeyde böyleydi. film, oyun ve programdan en büyük vurgunu yapıyordu ki bu sıfırdan kazanmaktı. dms'den tanesi 50 kuruş bile etmeyen boş dvdlerden 200 liraya kadar tek bir dvd başına bir programdan kazandığı oluyordu ki elbette bunu torrentten sağlıyordu. geneli 50 liralık programlar ve işletim sistemlerinden oluşuyordu. bir film dvd başına 5 lira, sadece audio cd yapmak da 20 liraydı. işin garip yanı ise bu mal ve hizmetin hala satıyor olmasıydı.

    toplamda bu adamın sorumluluğunda 3 iş yeri bulunuyor. biri kendi mülkü ikisi kira. kendi mülkü en üst katlarda kiraya verilmiş ve buradan gelen kirayla da bir dükkanın kirası ödeniyor. yani bir dükkan için kira ödüyorlar. kendine ait mülkteki işletmeci bir playstation tamircisi. orada ps3 kırdırma yada diğer playstation tamir işlemleri yapılıyor ve tez kendi dükkanına gelen kırılması gereken ps3'ler için kendi mülkündeki playstation tamircisine elindeki cihazı bedavaya kırdırtıyor. kiracısıyla bu şekilde anlaşmış ve üstüne üstün 3.500 lira kira alıp kendi dükkanına gelen her ps3 cihazı tamiri yada kırdırma işlemi için +100 lira alıyor müşteriden. genele yayabilirsiniz bunu zira bütün işletmeciler bu şekilde işletiyor dükkanını ve bu şekilde batmaktan kurtuluyor.

    hanın içinde veya çevresinde her türlü yedek parça için bir toptancı bulunuyor. tez, elinde bulunmayan bu parçaları buralardan temin ediyor. çok normalmiş gibi görünse de bu yol; önce müşteriyi kap, hiç alakan olmasa bile bir ürüne var de ve gidip o ürünü satın alıp o müşteriye yine fahiş fiyata kakala. malesef bu satış türkiye'de kabul görmüş bir çakallık veya güzel adıyla ticaret. distribütörün distribütörü.

    ürünlerdeki alımdan sonraki satışa yönelik değişim de çok olağan. örneğin orada "tornavida görmemiş abi" diye biri size bir laptop satmaya çalışıyorsa o laptop çoktan orospu olmuştur. ürün parça değişimi yerine de eski parça yada yapıştırma/idare ettirme işlemi uygulanarak konu olan cihazın yürümesi sağlanıyor. kutusunda gelen çok temiz bir cihazın -ps/pc- temizliğine bağlı olarak fiyatı uçuyor, bu çok olağan ama ikinci el bir cihazı kutusuna koyup sıfır diye satıldığını gördü bu gözler. hangi dükkan çakallıkta bir numara öğrenmek istiyorsanız, bir cihaz satarken size değerinin ne kadar altında fiyat verdiğine bakın.

    bu iş diğer mağazalarda ve patronlarda da üç aşağı beş yukarı aynıdır. sakın ola ki sizin işiniz düşmesin buralara. düşerse de dikkat lütfen. sıfır bir ps4 oyunu diğer yerlere göre yazıcıoğlunda çok ucuz olabilir ama ya o oyun 1. bölgedir (türkiyede online çalışmayan) yada ikinci elden sıfır diye satılıyordur. çok nadir istisnalar olduğu da oldu tabi. orjinal bir ürünü ucuza ve orijinal olduğuna emin olarak bulduysanız alabilirsiniz. emsal fifa 16 çıktığında önce 1. bölgeleri 200 tl'ye (değerinin iki katı) sattılar ve o müşteriler geri geldi dolandırıldıklarını anlayınca ama iş işten geçmişti. aynı ürünün 2. bölgesi aral'dan geldi toptancıdan ve o 230 tl (%5'lik kar payı) liraya fiyatlandırıldı. d&r gibi mağazalarda 300 liraya yakın fiyatta idi ve bu fırsat cazipti ama yine de her türlü sizin için son sırada kalsın bu mekan.

    yazıcıoğlunun önünde bekleyenler ise: dolandırıcıların en büyükleri. günde 250-300 lira net kazanıyorlar, işler kesat olduğunda ise 100-150 lira topluyorlardı. verdikleri her türlü cd/dvd demo veya sahte. bir ps3 satılma olayı örnek vereceğim. bir müşteriyi iş hanının önünde tutup anlaştığı dükkanlara götürüyor ve o ps3'ü dükkana 450'ye satıyor ve müşteriyle 300'e anlaşıp büyük bir vurgun yapıyor bir anda. ne sermaye ne risk, net kar. ve bu adamlar akşam kapanan iş hanının içinde uyuşturucu ve kadın ticareti yapmaya devam ediyor, bizzat 2 kere şahsen bizim dükkandan şahit oldum bu alışverişe. anlayacağınız bu adamlar torbacı ve pezevenkten başka bir şey değiller. aman diyeyim.

    1 ayda bundan fazlası görüp tiksindim ve işten çıktım. adamı internet ilanına para vermesine sebep olduğum için zarara sokarak ben de bir tekme atmış oldum ama neye yarar, bu sistem tam da bizim insanlarımıza göre. tez'in sayesinde çakallık katsayım bir ise beşe yükseldi. bana kalırsa komple yıkılıp avm yapılmalı, özetle bu kadar kötü bir yer.
  • içinde bir tane adam akıllı esnaf var mı merak ettiğim pislik yuvası. 10 dakika dedikleri bir iş için 3,5 saattir bekliyorum. gelmiş bir de elektrikler kesildi diyor. hem ahlaksız hem gerizekalı. ulan salak aynı dükkandayız yalan söylediğini anlamıyor muyum?
hesabın var mı? giriş yap