• kisa oldugu icin mi cok guzel yoksa cok guzel oldugu icin mi kisacik geliyo acaba?..
  • 22 senelik hayatımda ilk defa olympos'ta yaşadım bunu...
    yaz tatilimin boş geçmemesi ve biraz da olsun yabancı dilimi geliştirmek için,ilk üniversitesi arkadaşım olan ali abi'nin - olympos yerlilerince sinek ali - işletmiş olduğu küçük bir ofiste çalışmaya başladım.işimiz kolaydı.gelen yabancı veya türk turistlere tekne turları,rafting,yamaç paraşütü,kano turları hakkında bilgiler verip,tur satıyorduk sadece...
    zaten sabahları pek iş olmadığından dolayı biraz da tatil + iş havasında geçiyordu. sabah 9'da kalk,akşama kadar bungalow ofis'te otur ve müşteri bekle... kolay iş.

    her zaman olduğu gibi bir gece yine oturmuşuz,müşteri bekliyoruz... derken bi aile geldi. bildiğin çekirdek aile yani. anne,baba ve çocuk.
    neyse o sırada benden kekova tekne turu hakkında bilgi vermemi istediler... bilgi verdiğim sırada çekirdek aile'nin ferdi olan kızı gördüm...
    ağzıma sıçayım ki hayatımda gördüğüm en saf yüzlü,en güzel mimiklere sahip,gözlerindeki parıltıyı etrafa saçan bi kızdı. bi 5 saniyelik kekemelik ve salaklık sonrasında bilgi vermeye devam ettim.. akşam uğrarız dediler ve gittiler.. arkalarından sadece melül bir şekilde,ağzımdan salyalar akarak baktım...
    o an aklıma bi çakallık geldi. eğer ki tekne turuna katılacak olurlarsa,yolcu listesine adını yazarken öğrenicez ve bi şekilde birşeyler yapıcaz kendi çapıımızda...
    bi umut beklerken,lanet olsun ki akşamına da uğramadılar. zannedersem vazgeçmiş olmalılar.

    2 gün sonra bizim sinek ali abi ile dövme yaptırmaya giderken gördüm kızı... babası ile yürüyodu.
    ayaklarım yerden kesildi resmen.bişiler uçuştu içimde.ulan napıp edip bu kızla tanışmam lazımdı ama kızı da tek başına bi türlü yakalama fırsatı yoktu. zaten sabahtan akşama kadar ofiste oturuyorum.anca denize giderken bi şekil yapıp,olayı tamamlamam lazımdı... tabi bunun içinde kızı bir şekilde tek yakalamam lazımdı. dövme işi de yalan oldu. ona mı yanayım,kızı gördüğüme mi yanayım yoksa fok balıklarının hala yalnız oluşuna mı yanayım bilemedim...

    ertesi gün sabah 9'dan akşama kadar yoldan geçenlere baktım,göremedim.. bekledim,bekledim ve bekledim...

    daha önce yaz günlerinde çok fazla şeyler oldu biliyorum ama ciddi ciddi bu çok farklı birşeydi. her gördüğümde içimden " aşkımmm " diye haykırıyodum.noluyodu lan bana? bilmiyodum amına koyim ama ciddiyim kötüydüm lan.

    2 gün sonra deniz kenarına giderken gördüm.yine tek değildi,anasıyla beraber yürüyodu. ayaklarımda deli bi oynaşma,deli bir kıpraşma vardı.. meğerse sinek konmuş o sırada ondan kaşınma yaratıyomuş..neyse dedim yine tek yakalayamadık...

    zaten bu sefer anladım kızın 2 kişiyle yapılamayacağını. bildiğin ekip çalışması yaratılmış kızda. sanat eseri yahu. 2 kişiden böyle bişey çıkması imkansız. allah çarpsın yalan atmıyorum dicem de; zeus'un kanatlarının altındayım şuan da.. sittinsene öyle bişey diyemem...

    şuan da bungalow ofis'imde oturmuş,yemek saatinden sonra gelecek olan müşterilere bilgi vermek amacı ile bekliyorum.
    bir yandan da onu gözetliyorum..adını,nerede yaşadığını,nelerden hoşlandığını,nelerden hoşlanmadığını bilmediğim kızı...
    bana da yazık ulan. şu entry'i yazarken 6 dal sigara içtim. yapılır mı bu bana?
    neyse valla. yapıcak birşey yok. bari gitmeden bi kere daha görseydim...

    platonik bile olsa güzeldi..çok güzeldi.. hep hayali vardı içtiğim bira'larda,tekilalar'da...

    edit : bu entry'nin ithaf edildiği güzellik abidesi eğer ki bu yazıyı okursa,bana dönsün bi şekilde.. yani iletişime falan geçsin.. hayatının en güzel aşkını yaşatmaya hazırım.
  • klimadır.

    metafor değil, klima-klimadır.

    a; http://sketchtoy.com/69272827
  • bitecegi kabul edilerek baslanan.
  • her zaman karşılık alabileceğiniz bir aşk değildir yaz aşkı...

    insanların tatil anlayışının herşey dahil 5 yıldızlı oteller değil, pansiyonlar, yazlıklar ya da çadır kamplar olduğu yıllardı. kenan evren cumhurbaşkanıydı, özal da taze başbakan... o kadar eski...

    maliye kampı vardı çadır kampın yanında. genelde müdürler ve şefler, arta kalan kontenjanda da ufak memurlar gelirdi tatil için. biz de yazlıkçıydık orda vesselam. karadenizin yosunlu ve dalgalı denizine aldırmadan serinletirdik cılız bedenlerimizi annelerimizin endişeli bakışlarına aldırmadan. kefken'in bir kaç kilometre batısında ufak bir köyün geniş kumsalıydı adını bile hatırlamadığım kamp alanı. babası maliyede şöfördü. yazın maliye kampı açılınca müdürü babasına kıyak yapar ve ailesiyle birlikte kampa gönderirdi siyah plakalı dodge pikapla birlikte. kampın sosyal tesislerine en uzak, en bakımsız evde kalırlardı 2 göz odada yaz boyu. akşamları ailece arkadaki gazinoya gider mangal yakarlardı. bizimkiler de mangal yapar, rakı içerlerdi ama bana onların ortamı kadar çekici gelmezdi, nedeni belliydi vesselam: yıldız... yıldız'dı adı yaz aşkımın...

    zümrüt yeşili gözleri, sarı gür saçları, güneşten kızarmış beyaz, narin teni ve incecik bedeniyle sadece benim değil, kampın tüm 10 yaşındaki erkeklerinin gözdesiydi "o". yanında hep 3-4 tane arkadaşı olurdu. yalnız gezmezdi hiç. gerçi yalnız gezse ne olurdu ki? gidip konuşacak, ona onu ne kadar sevdiğimi söyleyecek halim mi vardı sanki? için için içimde kavrulmuştu dört göz yüreğim. ona duygularımı anlatmak, onunla bir gelecek hayal etmek (o zamanki "gelecek" anlayışı plajda yaz boyu birlikte gezmek ve belki bir mucize eseri öpüşebilmekti...), hepsinden geçtim elinden bile tutmak söz konusu değildi benim için. gündüzleri plajda uzaktan izlemek, akşamları da ailesinin mangal yaptığı kır gazinosuna gidip çamlıca gazozumu içerken onu sinsice kesmekten başka yapılacak hiç bir şeyim yoktu. dikkatini çekmek için neler yapmadım ki? sigara içtim önünde, hatta tüm kır gazinosunun önünde (yaş 10 henüz), sigarayı bıraktım ("içmiyorum artık bu mereti" diyerek*), denizde boğuluyor numarası yaptım, yengeç çıkardım, tenekede midye pişirdim, amuda kalktım, kurbağa vurdum sapanımla, köpek taşladım uğruna; ama bir farkım olmadı diğerlerinden. hep haşere bir mahalle delikanlısı oldum onun için. farketmedi bile beni bütün o koca yaz. adımı bile bilmiyordu muhtemelen... gözünde bir pırıltı bile görmedim bana dair... umudum, bir gün umutsuzluğumu unutabilmekti ancak... o yaşlarda zordu yaz aşkı olmak bizim için... kolay olanını seçtim ben, platonik yaz aşkım oldu o benim *...
  • 1995 yılında, son yüzyılın en düşük seviyesinde yaşandığı aşk çeşididir.

    iddia ediyorsam bir kanıtım var elbet. hatta bu düşüşün, sadece türkiye'de ve türkçe pop müzik dinlenen bir takım sınırlı yerlerde olsa da; bütün dünyayı sayısal olarak etkileyecek kadar önemli olduğunu bile ileri sürebilirim. zira o yıl, ege'nin senden uzak isimli albümü çıkmış ve çok geçmeden müzik piyasasına, oradan da yaz kampıdır, diskodur, bardır, kafedir; flört piyasasına bomba gibi düşmüştür. akabinde de olanlar olmuştur. hemen şarkının sözlerini hatırlayalım:

    başlamam,
    biteceğini bile bile bu aşka başlamam.
    hem seni hem de kendimi ateşe atamam.
    anla beni,
    yaz aşkım.

    işte...daha başlamadan nerden baksan 3 koca ay sürecek güzelim aşkı heba ettin ege efendi! ne malum idi biteceği? ne malum idi bitse bile insanların kahrından öleceği? belki çok eğleneceklerdi? belki süper sevişeceklerdi de, yanlarına kar kalacaktı. ne oldu? 2005 senesinin yazında aşık olmak isteyen gençler senin bu karamsar ötesi şarkını dinleyip dinleyip hüzünlendiler. kimse kimseye aşık olamadı o yaz. herkes tırstı.

    boynun altında kalmasın!
  • minimum sorumluluk ve kumaş parçası, maksimum eğlence ve zevk.
  • yazlığı olanlara, yazlık mekanda yaşayanlara ya da yazları keyfince tatil yapanlara özgü bir şey olsa gerektir.
    ve bir de geride bırakmayı hiçbir zaman geride bırakmak olarak göremeyecek kadar olağan görenlere göre muhtemelen.
  • oluşumu yaza denk gelen aşktır. şeftali kıvamında... karpuz serinliğinde... geçicilik ona atfedilen özelliklerden biri de olsa şart değildir. ama ben şunları da gördüm ki onlar zaten aşk değildiler: birlikteliklerine fiziksel uzaklık nedeni ile mecburen ara veren sevgililerden biri, yaz tatilini başka bir insanla aşna fişna (vişne değil) olarak geçirir. uzakta olanın bundan haberi dahi olmaz. hatta yaz eşlikçisi insanın dahi haberi yoktur uzaktaki sevgiliden. aha biz buna aşağılıklık diyoruz. o göz süzmelerin, dantelli lafların hiçbir önemi yoktur. bedensel haz, güneşin yakarak soğuttuğu ve diken diken yaptığı ten üzerinde dolaşan karanlık bir savcıdır... ama nasıl olsa o da unutulacaktır... işte ben... bu yüzden dönemsel fuck buddylik müessesesine yaz aşkı demeyenlerdenim. her yürek hoplamasını, içinin libidik pusulasına uyup çıkan gıcırtıyı aşk sananlardan değil.. aşk... aşktır... yıkar, yapar, yaşatır. ve temel kural... aşk iki kişiliktir ve mevsimlerden haberi yoktur...
  • başlarda biraz kalp ağrısı yapar ama sonradan alışırsın, ne de olsa hayatın hızlı bir akışı vardır ve seni de içine alır. uzun yıllar geçtikten sonra da resimlere bakar gülümsersin, öylece o yazda asılı kalan o aşka..
hesabın var mı? giriş yap