• biriciğimiz annie hall’da yaşamın özeti şöyle anlatılıyor ve hak vermemek elde değil:
    ‘‘eski bir espri vardır, bilirsiniz. iki yaşlı kadın dağ başında bir lokantada yemek yemektedirler.
    biri, ‘lanet olsun, yemekler ne kadar da berbat’ der, ‘evet’ der diğeri, ‘üstelik ne kadar da az.’
    yani, bu benim yaşam hakkındaki düşüncemin kısa bir özetidir. hayat yalnızlık, sefillik, acılar ve mutsuzluklarla doludur ama keşke bu kadar kısa olmasaydı.’’
  • kuantum fiziği perspektifi ile bakıldığında yaşam, bir grup deneyimlenen andan ibarettir. bu anlar daima mevcuttur. geçmiş, gelecek, şimdi hepsi.
    deneyimlediğimiz heran bir önceki an ile ilişki halindedir. bir sonraki an kümülatif olarak önceki anlara ait örüntüleri de barındırır. bu örüntüler çoğunlukla birbirine benzerler. benzer nöral ağlar yeniden aktive olur ve hatırlamak için yeniden canlanırlar, aslında bir bakıma yeniden deneyimlenirler. ölüm anında deneyimlenen an ise bizim için o sırada sahip olduğumuz kümülatif tüm hatıraları içeren bir anın deneyimlenmesidir sadece.

    doğa, hem basittir hem de karmaşık. altüst olmayı sever. bir yandan basit olmak çok zor iken o aynı zamanda hem basit hem de kaotik olmayı başarır. kaotik durumlardan pozitif sonuçlar yaratmayı bilir. sürekli devinim ve dönüşüm halindedir. bu dönüşüm ise eklektiktir. çantasında mutlaka yedek bulundurur ki dönüşümüne eklentiler gerçekleştirebilsin. bu şekilde her daim yeni bir doğa ile yoluna devam eder. kümülatif olarak bir öncekini de barındırarak.
    aslında bu, evrimin en düz tanımıdır. rastlantısal ve kaotik şeylerdeki düzeni ya da örüntüyü bulmak ve bunu ekstra üretimler (biyolojide buna çeşitlilik deniyor) ile kendi yararına kullanmak. bunu yaparken de daima basit ve zarif olmak.

    kendi yaşamımızda da yapmamız gereken budur. akıntıya karşı kürek çekmek değildir, doğa ile birlikte, yaşamla birlikte, aynı frekansta salınmak. zor olduğu düşünülen şey-ve belki de gerçekten zor olan- karmaşıklığın içindeki sadeliği ve basitliği uygulayabilmek. negatif durumları kendi yararına kullanabilmek ve bunu pozitife çevirebilmek. tuğlaları üst üste koyup, kümülatif bir değerlendirme yapabilmek.

    zor gibi dursa da tek yapmamız gereken aslında doğayı taklit etmek. onun yaşama biçimini kendi üzerimizde uygulamak. hali hazırda bedenimiz ve hücrelerimiz bunu her daim yapmaktalar. tek sorun, en son evrimleşen organımızı da bunu yapmaya ikna etmek sanırım.

    edit: @amariganinoyunu nickli yazarın isteği üzerine ekleme ihtiyacı:
    girideki tüm dilek ve temenniler kendimedir. lütfen kimse kendi hayatında uygulamaya kalkmasın. kimsenin yaşam koçu değilim.
  • "yaşam bana hep kök gövdeden beslenen bir bitkiyi anımsatır. yaşamın kök gövdesinde saklandığı ve görünmez olduğu doğrudur. toprağın üzerinde görünense yalnızca tek bir yaz dayanır; sonra da solar gider. kısa ömürlü bir görüntü bu.

    yaşamların ve medeniyetlerin sonu gelmeyen oluşumlarını ve yok olup gidişlerini düşündüğümüzde mutlak bir hiçliğin etkisinden kurtulamayız. buna karşın ben, hiçbir zaman sonsuz akışın altında yaşayan ve sürekliliği olan bir şeyin var olduğu duygusunu yitirmedim.
    gördüğümüz geçici bir tomurcuktur.
    kök gövdeyse kalıcıdır." *

    (anılar, düşler, düşünceler'den)
  • “her gün, küçük bir yaşamdır, her uyanış ve yataktan kalkış küçük bir doğumdur, her taze sabah küçük bir gençlik ve her yatağa gidiş ve uyuyuş küçük bir ölümdür. genel olarak sağlık durumunun, çevrenin ve daha başka birçok dışsal olayın, ruh halimiz üzerinde ve ruh halimizin de düşüncelerimiz üzerinde muazzam bir etkisi vardır. dolayısıyla, bir olaya bakışımız gibi, bir başarıya yönelik yeteneğimiz de zamana ve yere çok bağımlıdır. bu yüzden,

    iyi ruh halini algıla,
    çünkü çok nadir gelir.

    a.schopenhauer

    edit: https://www.gofundme.com/f/gokalp039a-adim-olun

    tedavisi için 34 gün içinde 1.2 milyon dolar toplanması gereken sma hastası gökalp’e destek olalım.
  • “yaşam, karmaşıklık içindeki girdaptır. basit bir başlangıçtan basit bir sona yürüyen gelip geçici karmaşıklık örüntülerinden başka bir şey değiliz ve yolculuğun tadını çıkarmayı bilmeliyiz.” demiş fizikçi sean carroll.

    ne büyük bir ironi ki belki de (bildiğimiz haliyle) evrendeki en karmaşık yapı olarak bir beynin basit bir son ile sonlanması.
    karmaşıklık ile entropi arasındaki zıt ilişki bana göre çok belirgindir. aynı şekilde denge ile.
    karmaşık ve düzenli (aynı zamanda kaotik) yapılar, mücadelelerini sürekli tutabildikleri ölçüde varlıklarını daim edebilir. nihai sonuç (unutmayalım ki ölüm bir sondan ziyade sonuçtur), denge haline yenilmeleri ve yüksek entropiye karışmalarıdır.
    denge, daimdir (geçici değildir) ve basittir. bunu döngüsel olarak düşündüğümüzde her şey basittir ve kendine dönecektir ne kadar sofistike ama geçici şeyler (sanat, karmaşıklık, estetik) üretmiş olursa olsun. ki buna bilgi de dahildir. bilgi nihayetinde dağılır (bilinmeze, her zaman yüksek entropiye).
    bilincini anlamak, bilmek yeterince karmaşıktır. sonuçta ise bu muazzam bilgi, tek bir olaya, sona, dengeye varır. her şey geldiği yere geri döner: sonsuz potansiyeller havuzuna. anaksimandros'un apeiron'una.
    sisifos'un kaderi.

    yaşama bu açıdan baktığında belki de tek yapılacak şey, geçici olsa dahi bu sofistike ürünü mümkün olduğunca verimli ve işlevsel kullanmak. neticede kelebeğin ömrü bir gün diye o gün değersiz değildir.
    değer, evet muhtemelen insan beyninin icadı bir hikaye. lakin bu yine de o beynin hissettiğinin gerçek olmadığını göstermiyor.
    işte bu da sisifos'un hazzı.
  • "insanın bir tek ve hep aynı yaşamı yoktur. peşpeşe eklenen birçok yaşamı vardır ve çektiği acıların nedeni de budur."

    *
  • "yaşamı bilemezsin - yaşadığın, bilemediğindir:
    bildiğinde bile, neyi bildiğini bilemediğin...
    yaşamın, bilemediğin
    olacak."*
  • "insanın dili yaşamının aynasıdır; nasıl konuşursan, öyle yaşarsın."
    (seneca, "epistulae morales")
  • felsefesi:

    "yaşam üç döneme bölünür: olmuş olan, olmakta olan ve olacak olan. bu üçünden, içinden geçmekte olduğumuz kısadır; içinden geçeceğimiz şüpheli; içinden geçmiş olduğumuz kesindir.
    bu, geçmiş yaşamımızın kutsal ve dokunulmaz olan, bütün insani tersliklerden kurtulmuş, talihin imparatorluğundan muaf, ne yoksulluğun, ne korkunun ne de hastalık saldırısının yıkamadığı tek parçasıdır; o ne huzursuz edilebilir ne kapıp kaçırılabilir; mülkiyeti daim ve dingindir.
    varoluşunun bütün dönemlerinde dolaşmak güvenli ve sakin bir zihnin işaretidir; meşgul insanların zihni, boyunduruktaymış gibi, ne arkaya dönebilir ne de arkaya bakabilir. hayatları da dipsiz bir uçuruma doğru gider."

    (seneca, "yaşamın kısalığı üzerine")

    ironisi:

    "yaşam; bir aptalın anlattığı bir masaldır bu, kuru gürültüler ve öfkeyle dolu, hiçbir anlamı olmayan."

    (shakespeare, "macbeth")
  • an üzerinden yaşanır, seyir üzerinden analiz edilir.
hesabın var mı? giriş yap