yasa
-
uzun süreli deneyim ve izlenimlerden çıkarılmış sonuç. bunun çeşitli örnekleri mevcuttur:
willoughby yasasi:
birine bir makinenin çalismadigini kanitlamaya çalisirsaniz,
makine o anda çalisacaktir.
andrew young yasasi:
eger 100 isadami yasal olmayan bir is yapmaya
karar verirlerse, o is yasal olur.
axwell'in çikardigi sonuç:
eger havayi soluyabiliyor, ama suyu içemiyorsaniz,
geri kalmis bir ülkedesinizdir.
oysa, suyu içebiliyor, ama havayi soluyamiyorsaniz,
kalkinmis bir ülkedesinizdir.
lofta'nin gözyaslari:
hiç kimse sizi, kendinizi iyi hissettiginiz zaman terketmez.
fant yasasi:
bir eliniz dolu iken diger elinizle kilitli bir kapiyi açmak
zorunda kaldiginizda, anahtar kesinlikle elinizin
dolu oldugu taraftaki cebinizdedir.
monly'nin kurali:
mantik, yanlis sonuca özgüveninizi yitirmeden
sistematik bir biçimde ulasma yöntemidir.
goodwin'den hatirlatma:
gözle görülen elestirilmeye mahkumdur.
fulton'un yer-çekimi yasasi
düsen bir nesneyi sakin tutmaya çalismayin.
birakin düssün, daha az zarar görecektir.
campbell yasasi:
ne kadar az is yaparsaniz, isleriniz o kadar yolunda gider.
kovac'in yasasi:
telefonda yanlis numara çevirdiginizde,
asla mesgul çalmaz.
anonim bir yasa:
beklenmedik bir yerden gelen para,
beklenmedik bir harcamaya gider.
murphy'nin onarim konusundaki yasasi
ufak bir arizayi gidermeye çalisirken,
daha önemli bir arizaya neden olursunuz.
önemli insanlar kurali
büyük hayranlik ve saygi duydugunuz insanlarin
derin düsüncelere daldigini gördügünüzde, olasilikla
ögle yemeginde ne yiyeceklerini düsünüyorlardir.
yasenek'in gözlemi
öpüsen insanlar birbirlerine o kadar yaklasirlar ki,
birbirlerinin hatalarini göremezler.
arlen yasasi
bir yerden ayrilirken, insanlarin size ne kadar iyi
davrandiklarini görmek çok ilginçtir.
murphy ilkesi
* iyi bir yanlis yapmanin her zaman bir yolu vardir.
murphy'nin 2 nolu olcutu
* her is dusundugunuzden daha uzun surer.
murphy'nin 3 nolu olcutu
* birkac isinizin birden ters gitme olasiligi varsa,
kesinlikle size en cok zarar verecek is ters
gidecektir.
murphy'nin 4 nolu olcutu
* ne zaman bir isi yapmaya karar verirseniz,
o anda yapmaniz gereken bir baska is cikar.
murphy'nin 5 nolu olcutu
* her cozum beraberinde yeni sorunlar getirir.
murphy yasasi
* bir isin ters gitme olasiligi varsa,
kesinlikle ters gidecektir.. -
susurluk'ta mutlaka uğranılması, çiğ börek yenilmesi, peynir ve özellikle de sucuk satın alınması gereken tesis.
-
yasa
elmalarda dis izi
senindir bu dislem
yapildi hanene
gereken islem
melekler de tanik
suclusun
isbu yasa hukmunce
sen bir insanoglusun
insanoglu
madde bir
dunyaya gelmelidir
madde iki
sevmeli sevilmeli
dunyayi cennetin
kendisi bilmelidir
madde uc
yasama sevgisinin
kokleri gonlunde
insanoglu gunun birinde
olmelidir
donmelidir dudaklarina
buruk bir elmanin tadi
(dorduncu madde okunamadi)
isbu yasayi
kim yurutur bilinmez
bilinmeyen ellere
karsi gelinmez
bulent ecevit (1954) -
potansiyel sabanci sirket isimlerinden biri.
-
1988’de “ölüm nedeni: bilinmiyor” ismiyle yayımlanan kitapta yer alan, 1987’de yazılmış ahmet erhan şiiridir.
uyan kalbim
ayrılık zamanı geldi
tokatlıyor rüzgar
sarsak bedenimi
geceler mi uzun
ben mi yoksulum
ekmek, şarap ve şiirler
geçiyor günüm
uyan kalbim
ayrılık zamanı geldi
ölüm ölsün artık
ben olayım son ölü
sokak bir ilmek gibi
sarıyor boynumu
yanlış yaşayanlar doğru ölecek
benim yasam bu -
sezen aksu'nun söylediği şu versiyonu ile kendini bulan yüzlerce sezen hanımefendi bestesinden biri.
yangın söndürücü niyetine, mesela şöyle bir uslanmadım'dan sonra, çok iyi iş görür.
"herkesi boş ver / kendini dinle / değişir her şey / yasa böyle" diyerek (yine) kalemimi kırdıranlardan olmuştur.
ps: kendisi hakkında (kişileştirmeye de geliniz) şunu söylemezsem ölürüm: hem acı hem tatlı, güzel bi şeydir. -
-
jean-jacques rousseau şöyle sorup cevaplıyor:
"nasıl oluyor da, insanlar üzerlerinde onlara emreden biri olmadığı halde itaat ediyorlar, bir efendileri olmadığı halde hizmet ediyorlar? bu mucize şeyler, yasanın işidir. insanlar adaleti ve özgürlüğü sadece yasaya borçludurlar."
rousseau'ya göre gerçek bir "toplumsal bağ", bireylerin ya da grupların diğerleri üzerinde hükümran olmasıyla kurulmaz, çünkü bunun sonu köleliktir. kölelik, yasa lider olduğunda, dolayısıyla kişilere itaatin yerini hep birlikte yasaya tâbi olma durumu aldığında ortadan kalkar*. toplumsal bağ, ancak ve ancak yasayla kurulur. "bir kalabalığı boyunduruk altına almakla, bir toplumu yönetmek arasında her zaman bir fark olacaktır." yani bir kişinin buyruğu altına girmek, toplum (association) değil ancak yığın (aggrégation) oluşturur. bu yığına bizim sol literatürde güruh da denirdi: sınıf bilinci olmayan topluluk anlamında. yığına, yasa bilinci olmayan topluluk diyebiliriz bu halde.
bu garibim topraklarda sürekli birlik-beraberlik marşının okunması boşa değil. tam millileşememiş; bünyesindeki şehirli unsurları (rumları, ermenileri, yahudileri vb.) koruyamadığı, aşiret unsurlarını (kürtler, aleviler, türkmenler vb.) cumhur çatısına taşıyamadığı için giderek kasabalılaşmış yığınların biricik sosyolojik özlemi/ütopyasıdır bu birlik-beraberlik. dilden dile söylenip okundukça masallaşır, karanlık bastığında çocukları uyutmak için ninnileşir. zira yığın, çabuk toplanıp çabuk ayrılır. devlet, bu içgüdüsel/duygusal toplanmayı yasayla akla dayalı bir toplanmaya çevirebildiği için devlettir.
bizim yasa bilincimizin, ilk anayasayı* baz alırsak yaklaşık 150 yıllık bir tarihi var. bu 150 yıllık süreç, yasanın ne olduğunu anlamaya pek yetmemiş görünüyor. zira yasa iktidarı insandan/tikelden alır; kral, hükümdar, padişah gibi gücünü tanrı'dan aldığı varsayılan kişilerin kutsallığını yıkar, onu sorgulanabilir kılar, yönetenle yönetileni eşitler**. cumhuriyeti kurana bile kutsiyet atfedilen yerde, yasa-öncesi bilinç durumu devam ediyor demektir.
nevzat tarhan, türkiye'de en sık rastlanan psikolojik vakanın duygu durum bozuklukları olduğunu belirtiyor ve bunu toplumun duygu temelli olmasına bağlıyor (düşünce temelli toplumların hangileri olduğu açık). bence yasayla ilişkimizi de aynı minvalde okuyabiliriz. -
yasa bizim istesek de istemesek de uymamız gereken kurallardır. kadimden beri, gelenek içinde var olmasına karşın özellikle hz. musa ile eşleştirilmiş ve sembolize edilmişti. yasa, prensibin ana kurallar bütünüdür. prensip tektir, yasalar ise kademe kademe, kat kat açılan kitaplar gibidir...
yasalar kurallardan oluşur ama bunlar her daim yazılı olmayabilir. hatta gelenekte yazılı olmayan kurallar ve yasalar daha fazladır. "söz uçar, yazı kalır." cümlesindeki "söz" aslında logostur ve "zihinden zihine" - "sema"da uçarken, her zihinde farklı bir kapı açar. yazı ise "yer"de kalır ve sabittir.
yazılı olmayan kurallar ve yasalar nesilden nesile sadece hak eden kişilere semboller ile iletilir. semboller ile iletilmesindeki amaç yeterli zihin olgunluğuna erişmemiş ve "anahtar"a sahip olmayan kişilerin erişimini engellemektir. hz. musa'nın asası prensibin yasalarının en önemli sembollerinden birisidir. -
osmanli'da konusulan dilin turkce oldugunu ilk defa belirten sozluk olan 1900 tarihli kamus-i turki, “yasa” sozcugune tanim yapmayarak bir sonraki maddedeki “yasak”a atif yaparmis. ancak daha 30-40 yil gecmeden yasa sozcugu, kanun’un karsiligi olarak dildeki yerini alir ve bugun yaygin olarak kullanilir hale gelir.
ancak gunumuzde bile yasa’nin sozcuk olarak evrimine ragmen kokeni olan yasak’tan henuz tam anlamiyla kopamadigini gosteren ciddi emareler var.
“yasa koyucu” ile "yasak koyucu" arasindaki farki anlamaktan uzak yasa ve yasama adamlari var maalesef. engizisyon hukukculari gibiler, hadim etmekten baska cozum bilmiyorlar.
trafik kazalarini engellemek icin araclarin trafige cikmasini yasaklamaktan baska yol bilmeyen bu kolayci zihniyete teslim olmamali hukuk. cunku bu bilincaltinin besledigi trafik kazasi olacak korkusuyla bi yere gidebilmek mumkun olamaz, oldugumuz yerde sayariz. onyillardir oldugu gibi...
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap