• theory of creation değil, creation theory'dir. karşıt olduğuysa evolution theory değil, theory of evolution'dır.

    bunun tam türkçeşi şöyle bi şey olsa gerek, yaratılış teorisi yaratılışın kendisinin teori olduğunu ifade eder (ki teori değildir asla ama hadi teori olduğunu kabul edelim şimdilik), ama evrim teorisinin gerçek adı "evrimin teorisi"dir. yani evrimin varlığı tartışmaya açılmaz, evrim zaten vardır ama evrimin nasıl olduğu üstüne teoriler ortaya atılır.

    darwin evrimi icat etmemiştir. evrim ondan önce de sürekli dillendirilmiştir. darwin'in yaptığı öncüllerinden farklı olarak bu nasıla en doğru cevabı vermiş olmasıdır. yani "doğal seçilim"..

    evrimin nasıl olduğu doğal seçilim teorisiyle açıklanmaya çalışılır. tartışma şu an aslında doğal seçilim üstünedir. yoksa evrimin varlığı tartışma konusu değildir (aslında doğal seçilim de tartışma konusu olmaktan çıkalı yüz sene geçti ama hadi ona da kabul diyelim)..

    yaratılışın teorisi diye bi şey yoktur. yaratılışın kendisi tartışmaya açıktır (değildir ama cümlenin hatrına böyle bitirelim). ve bu tartışma da bilimsel bi tartışma değildir, çünkü imana dayalı bi fikir deneye, sorgulamaya açık değildir. yine de şu an vurguladığım farkı görsün insanlar o bize yeter.

    yaratılışın teorisi yoktur, ama evrimin teorisi vardır.
  • "...belki de, diyorlar, yaradan, evrimsel olaylarin gun be gun ilerlemesini denetlemiyor; belki de kaplani ve kuzuyu o cizmedi, belki agaci yapmadi; fakat baslangictaki kopyalama makinelerini ve kopyalayici erkini; birikimli secilimi ve dolayisiyla evrimin tumunu olanakli kilan ilk dna ve protein makinelerini kurdu.

    bunun zayif bir sav oldugu cok acik; aslina bakarsaniz kendi kendini curutuyor. duzenli karmasiklik, aciklamakta zorlandigimiz bir sey. dna/protein kopyalama makinesinin duzenli karmasikligini, kanitlamaksizin gercek kabul edersek, bunun daha fazla duzenli karmasiklik uretecegini soyleyivermek gorece kolay olur... fakat, dna/protein kopyalama makinesi kadar karmasik birsey tasarlayabilen bir tanri, elbette en azindan tasarladigi makine kadar karmasik ve duzenli olmalidir. bu tanri'nin dualari dinlemek ve gunahlari affetmek gibi ileri islevleri de oldugunu varsayarsak, makineden de karmasik ve duzenli oldugunu kabul etmeliyiz. dna/protein makinesinin baslangicini dogaustu bir tasarimciya basvurarak aciklamak, hicbirsey aciklamamaktir, cunku tasarimcinin baslangici aciklanmaksizin ortada kalmaktadir."tanri hep vardi" gibi bir seyler soylemeniz gerek ve eger boyle tembelce bir yol secerseniz, ayni kolaylikla, "dna hep vardi" ya da "yasam hep vardi" diyebilirsiniz. boylece de, soruyu yanitladiginizi dusunup kendinizi rahat hissedersiniz."

    - richard dawkins, 1986, the blind watchmaker
  • [canlılığın açıklanması bağlamında] hiç bir şekilde var olmayan teoridir, ülkemiz için konuşursak (ki tüm dünya için de konuşabiliriz aslında), bu görüşü savunuyor gibi yapan veya sadece evrim teorisini (bkz: canlılık tarihi) reddeden üç-beş -tahminen müslüman- biyolog (profesör vs. de var içlerinde), sonuçta türlerin bir anda ilahi gücün fiili olarak dünya üzerinde belirivermesini "bilimsel" bir şekilde çalışmayı hiç bir zaman akıllarına getirmemektedir. canlılığın yerzündeki tarihsel-kronolojik görünümlerini-değişimlerini savunacak yaratılış paradigmasına bağlı bir biyoloji projesi üreten yoktur. ortada bu paradigma bağlamında test edilebilecek hipotezler de yoktur. mesela canlılığın tedricen değil de anlık olarak değiştiğini (yoktan anında yaratma) iddia edecek kişi, modern tavuğun daha ilkel atadan nihai bir farklılaşma sonucu bugunkü hale gelmesini hikaye eden evrim teorisine cevaben ilksel bir tavuk horoz çiftinin, veya topluluğunun yaratılma sonucu bir anda yeryüzünde beliriverdiğini iddia etmek zorundadır. ve bu ana ait bilimsel delilleri toplamak ve açıklamak gibi bir proje yürütmekle mükelleftir. bunların kalıntılarının bulunamayacağını, dolayısıyla, -fiilen ispatlanamaz fakat mantıken veya dinen doğru- önermeleri savunduğunu iddia ederken bile, bu ilk yaratılışın nasıl ne zaman olduğuna dair kurgusal bir tarihi üretmeye ve bunu tartışmaya zahmet edilmelidir. bunun herhangi bir örneğine bu konuda 3-5 kitap okumaya çalışmış biri olarak maalesef bibliyografya kısmında dahi rast gelemedim. açıklamayı "allah yarattı onları" argümanına havale ederken dahi (atıyorum):

    "ilahi irade tahminen 30 milyon yıl önce ilk "modern" tavuk yumurtalarını tahminen kuzey afrikada bir ormanda yaratıverdi, bunlardan çıkan dişi ve erkek tavuklar çoğalarak bugünkü evcil-yabani tavuk popülasyonunun bugünküne tamamen özdeş ataları oldular, hatta geçmişi çekecek bir kameramız olsa ve doğru noktaya yerleştirsek, yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan sorumuza görsel bir cevap almamız mümkündür, hatta bu konudaki cevaba göre ilk yumurtanın veya tavuğun böyle pof! diye yoktan varoluşunu, bir ağaç dibinde beliriverişini veya uzaydan yeryüzüne inişini bu kamerayla görebilirdik"

    gibi doğrulanamaz hatta yanlışlanamaz ama en azından yaratılış terorisinin spesifik olarak herhangi bir türün nasıl, ne zaman, nerede yaratıldığıyla uğraştığına bir misal verecek şekilde bir hikaye yazmalıdır.
  • kanaati acizanem, ya da işin ilginç yanı, yaratılış teorisi dinen de problemlidir. bu "kainat" içinde bir çok değişim, başkalaşım, oluşum (mesela "kozmolojik evrim"- evrenin oluşumu, evrimi), modern bilim öncesi ve sonrasında hep tedrici değişimle izah edilmekte, bu da dinen hiç problemli bulunmamakta, islam felsefesi - ilm-i kelam açısından allah'ın musavvir, müdebbir, hakim` :hakim/@rom` isimleriyle, onların tecellileri olarak tasvir edilmekte, hatta bir şekilde bu oluşum ve değişim (sonuçları itibariyle de; karmaşıklığı da göz önüne alınarak) allah'ın varlığına delil sayılmaktadır. şimdi bu evrende her şeyi hikmetle, program dahilinde yavaş yavaş değiştirerek aşamalar dahilinde yaratmış, şekillendirmiş, halden hale geçirmiş cenab-ı hak niçin tüm canlılığı böylesine ani, bir anda ve kendi adetlerinden farklı şekilde yaratmıştır. hem de dünyada canlılığın tedricen değiştiğini gösteren onca emareyi de yaratarak. bu, allah'ın yaratmaya dair fiillerini (aslında isimlerini) tartışmış, sınıflandırmış, (mesela inşa ile yaratma versus ibda ile yaratma gibi) alimlerin cevaplamakta zorlanacağı bir kelam sorunsalı olmalıdır. allah'ın balina ve yılan omurgasında vücudun içinde gömülü, bilinen anlamda fonksiyonsuz, küçük, bacak kalıntısı kemikler bırakması, onlarca milyon yıllık aşama aşama değişmiş fosil kalıntısının da imtihan ya da şaka amacıyla orada yaratılmadığını iddia etmek sanırım ve en azından islam felsefesi açısından da daha doğru bir tavır olacaktır.
  • bu yaratılış teorisine inanan insanlar genelde evrim teorisi hakkında konuşur. asla bu teori hakkında konuşmazlar.

    mesela evrim teorisi başlığında yaklaşık 8000 entry varken ve bu entrilerin çoğu bu teorinin yanlış ve geçersiz olduğunu kanıtlamak üzerine girilmişken, bu yaratılış teorisi başlığında 100 tane entry bile olmaması şaşırtıcı değil mi sizce de?

    gerçi şaşıracak bir şey yok. yaratılış teorisene inananlar da ne kadar saçma bir şeye inandıklarının farkında. ama bunu kendilerine bile söyleyemiyorlar. en güzeli yokmuş gibi davranıp evrim teorisine saldırmak. sonuçta evrim teorisini "çürütünce" yaratılış teorisi ispatlanmış oluyor değil mi?

    bu arada yaratılış teorisi nedir derseniz:

    tanrı adem'i topraktan yaratmış, sonra adem'in kaburgasından da havva'yı yaratmış. devamında tüm meleklere adem ve havva'nın önünde secde edin demiş. şeytan buna çok kızmış, tanrıya baş kaldırmış, sen beni ateşten yarattın, bunları topraktan yarattın, ben bunlara secde etmem, ben onlardan üstünüm demiş. sonra da insanları tanrının yolundan çıkaracağına yemin etmiş. tanrı da buna izin vermiş.

    sonra tanrı adem ve havva'yı cennete koymuş. çok mutlu yaşıyorlarmış. ama tanrı her şey serbest ama bu ağacın meyvesini yemeyeceksiniz demiş. sonra konuşan yılan kılığına girmiş şeytan gelip havva'yı kandırmış. havva da adem'i kandırmış. elmayı yemişler. sonra tanrı çok kızmış, adem ve havva'yı cennetten kovmuş ve yeni yarattığı dünyaya sürmüş. tabii cennette kimse kalmayınca ne olmuş, cehennem hangi aşamada yaratılmış, insanlar ölünce tekrar ne zaman cennete ve cehenneme gitmeye başlamış orası da net değil. neyse...

    sonra tüm insanlar da adem ve havva'dan gelmiş, türemiş. yani işte adem ve havva'nın çocukları olmuş. kimi kaynaklar 239 tane çocukları oldu diyor. 500 yıl falan yaşamışlar. sonra o çocuklar, daha da doğrusu kardeşler birbileri ile beraber olup çocuk yapmış, o çocuklar da diğer çocuklarla...

    bu arada adem ve havva milattan önce 7 ekim 3761 tarihinde dünyaya gelmiş. ama ne hikmetse gene dini kaynaklarda anlatılan nuh tufanı olayının da milattan önce 4000'li yıllarda geçtiği söyleniyor. yani adem ve havva dünya'ya gelmeden önce insanlık dünyadan bir tur silinmiş. eee o zaman adem ilk insan olmuyor ki... amannnn neyse...

    yani kafalar 1500. dinazorlar falan da yok bu masalda ay aman pardon teoride.
  • teori değildir, zira üzerinde deney gözlem yapılması gibi bir olanak yok. yok lan işte onu diyorum.
  • binlerce yil onceden kalma metinler bu teoriye kanit olarak gosterilir. metinleri incelediginizde de "biz yaptik oldu"'dan oteye bir aciklama olmadigini gorursunuz. hic abartisiz soyluyorum, buna inanan insana her seye inanabilir. bak her seye diyorum.
  • yaradilis teorisi diye bir sey yoktur, kulturden kulture degisen yaradilis efsaneleri vardir. benim favorim, mbombo isimli bir devin butun evreni kusarak yarattigini anlatan kongo efsanesidir.
  • bunu ispatlayayim mi sana hemen simdi burda? a-ha bak basliyom sacim dokuluyor.. diyeceksin "ee sacin dokulmekle nasi ispatlaniyo bu?" haklisin devami var tabi finish him yapcam, perfect cekcem dur sen. sacimin dokuldugunu aklinda tut ve oku.

    gecen hatunun tekinin evindeyim, neyse iste su buyutmeli aynalardan duruyordu aldim bi baktim kendime ve ne goreyim? ha ne dersin? neyle karsilasdim? burnumun ustunde kil cikmis.. burnumun ustunde lan?! tamam ufacik zar zor gorunuyo ama cikmis iste orda burnumun ustunde bir kil.. kafamdan saclar dokuluyo burnumun ustunde sac cikiyor? bunu doga yapmaz olm, evrim sana boyle kiymaz. boyle bir alcakligi, boyle bir rezilligi, boyle bir.. bir .. diyecek soz bulamiyorum yani fani normal hic bir sey buna sebep olmaz.

    hastalikli ilahi bir beynin espri anlayisi dalga gecmesi olabilir bu ancak. bildigin serefsiz tasarim yani.
  • bilimsel anlamda bir teori değildir. hatta hipotez bile değildir.
hesabın var mı? giriş yap