• türk mitolojisinde yaratılış destanındaki sembollerin belirli anlamları vardır. mesela ağaç evrenin üç farklı bölümünü ve bu bölümlerin birlikteliğini sembolize eder. bu bölümler yeraltı, yeryüzü ve gökyüzüdür. ağaç, kökleriyle yeraltı, gövdesi ve alt dallarıyla yeryüzü, ve yüksek dallarıyla gökyüzünü simgeler. onun bu özelliği, gökyüzü ile yeryüzü arasındaki görünmeyen bağlantının, görünen sembolü olarak kullanılmasını sağlamıştır.

    ağacın meyvesi varoluşun bilgisini sembolize eder. güneş ise küresel anlayışın, birliğin ve gerçeğin sembolüdür.

    erlik bize altay yaratılış efsanesinin özellikle semavi dinlerdeki iblis kavramının karşılığı olduğunu gösterir. hikaye de zaten neredeyse birebir benzerlik gösterir.

    özellikle erlik ve şeytan arasındaki ilişkiye ve yaratılış hikayeleri arasındaki benzerliğe araf ve taha sureleri kaynak olarak gösterilebilir.

    (bkz: araf)
    (bkz: taha)
    (bkz: #10361556)

    kaynak için (bkz: türklerin kültür kökenleri)
  • ilginç bir biçimde semavi dinlerde yer alan yaratılış kıssalarına epey benzer yönü olan destandır. özellikle elma hikayesi bunun en büyük örneğidir. destanı okuyalı uzun zaman oldu ama hatırladığım kadarıyla erlik insanlardan bir çifti kandırarak yasak elmayı yemeyi ikna ediyordu. evet ilk insanlardan ilk insandan değil, destana göre o devirde tengri insanları doğrudan yaratıyordu. her neyse, elmayı bu iki çift yiyince tengri bunun faturasını tüm insanlara kesti, onları cezalandırdı. bu cezalardan ilginç olan bir tanesi ise artık tengri'nin insanları doğrudan yaratmayacak olması, insanların insanlardan oluşacak olması ve insanlarında bu yolda epey sıkıntı yaşamaları. ayrıca çocuğun oluşum sürecinde en çok sıkıntı çekenin kadın olması, belkide kadının ilk kandırılan olmasından mütevellit ona kesilen bir cezaymış şeklinde yorumlanabilir. ayrıca bu cezayla ilgili şöyle ilginç bir durumda var: kur'an'da hz. adem ve hz. havva ilk günahı işledikten sonra avret yerleri, yani ayıp yerleri açıldı şeklinde bir ayet geçer. tabi bu duruma alimlerin yaptığı 234234234 yorum vardır. ancak orada üstü örtülü bir şekilde bizim destanımızda geçen duruma benzer bir durum kastedilmiş olabilir.
  • islam öncesi türk destanları içinde en eğlencelisi. kesinlikle sıkıcı bir hikaye değil. semavi dinlere selam çakan destanda göçebe insanların tanrısı da kendilerine benziyor. tanrı ( kayra han) sabırsız. hemen affediyor, hemen yapıyor. dümdüz tanrı. öyle sabır telkin etmiyor. en sonunda sıkılıp "eeee yeter amınakoyim ben gidiyom" diyip çekip gidiyor.
  • (bkz: yaratılış mitolojileri/@ay hatun)

    “mitler dünyanın, insanın ve yaşamın doğaüstü bir kökeni ve öyküsü bulunduğunu, bu öykünün de anlamlı, değerli ve örnek gösterilecek nitelikte olduğunu ortaya koyar.”*

    dünyadaki bütün mitolojiler arasında az ya da çok benzerlikler vardır. türk mitolojisiyle yunan mitolojisi arasında (sadece tepegöz ve kiklop* bile yeterli örnek bence), yunan mitolojisiyle mısır mitolojisi arasında yine türk mitolojisiyle hint mitolojisi arasında vs gözlemlediğimiz bu benzerliklerin nedeni tek bir kaynaktan çıkıp değişik coğrafyalara yayılması mı (difüzyon kuramı) yoksa jung'un arketipler kuramı mı (birbirini etkilemesi imkânsız olan kültürlerde bile ortak noktalar ve motifler olması) artık sizin takdirinize kalmış.

    aynı benzerlikler veya benzer motifler yaratılış anlatıları için de geçerlidir.

    aşağıda farklı kültürlerin yaratılış mitolojilerinden örnekler verdim. (sadece giriş bölümleri) kozmogoni ile mitolojiyi birleştiren bu metinlerde ilk dikkatimizi çeken evrenin başlangıcında ya bir boşluk ya karanlık ya da su olduğu…

    türk yaratılış mitolojisi:

    ilk başta yer ve gök yoktu. yalnızca sonsuz ve kapkaranlık bir su vardı. yaratıcı tanrı ülgen kuşa dönüşerek suların üstünde uçmaya başladı ancak konacak bir yer bulamadı. bunun üzerine gökten gelen bir ses ülgen'e denizden çıkan bir taşı yakalayıp, konmasını söyledi. ülgen bu taşa konduğunda ne yapacağını bilemedi. yerin ve göğün yaratılması gerektiğini düşünmekteydi ancak bunu nasıl yapacağını bilmiyordu. bunun üzerine sonsuz denizin içinden çıkan ak ana, ülgen'in karşısına geçti ve yeri ve göğü nasıl yaratacağını anlattı. ak ana'nın yardımıyla işe başlayan ülgen, yere ve göğe "olun!" diyerek dünyayı ve evreni altı günde yarattı.

    yunan yaratılış mitolojisi:

    başlangıçta hiçbir şey yoktu. sadece derin bir boşluk ve düzensizlik vardı…onun adı kaos’du. bu derin boşluk kaos’un yeri doğurmasıyla son buldu.
    kaostan gaia (yeryüzü) çıktı. gaia, pontos (deniz) ve uranüs'ü (gökyüzü) yarattı. pontos'un gaia'yla birleşmesinden nereus, thaumas, phorkys ve keto doğdu. uranüs'ün gaia'yla birleşmesinden tepegözler denilen kikloplar ve titanlar meydana geldi. ayrıca gaia, uranüs'ün yardımıyla nehirleri, tepeleri, denizleri ve bitkileri yarattı.

    sümer yaratılış mitolojisi:

    evrende ilk olarak tanrıça nammu adında büyük, uçsuz bucaksız bir su vardı. tanrıça o sudan büyük bir dağ çıkardı. oğlu hava tanrısı enlil onu ikiye ayırdı. üstü gök oldu ve gök tanrısı onu aldı.
    yer olan altı da yer tanrıçası ile hava tanrısı'nın oldu.

    çin yaratılış mitolojisi:

    zamanın en başında her yerde bulanık bir kaos vardı. bir gün bu karanlık ve biçimsiz ilk kütleden kocaman bir yumurta çıktı. aradan 18 bin yıl geçince, ayrılmaz karşıtlar dişil yin ve eril yang kozmik yumurta içinde dengeye ulaştı. bu denge dünyanın ilk insanı pan gu'yu ortaya çıkardı. bu ilk kişi, tüm insanlığın atası sayıldı. uzun bir uykudan uyandıktan sonra, bir baltayı kapıp uzun bir uğraş sonucunda kendisini yumurtadan kurtardı. onun yumurtayı kırıp çıkmasıyla birlikte, hafif ve berrak bir madde yumurta kabuğunun dışına doğru akarak yukarıya doğru süzüldü ve orada gökyüzüne dönüştü. başka bir maddeyse aşağıya doğru inerek katılaştı ve orada yeryüzüne dönüştü.

    okyanusya-avustralya yaratılış mitolojisi:

    yaratıcı tanrı tangaora, deniz tanrısı ve balıkların, deniz canlılarının ve sürüngenlerin atası sayılırdı. okyanusya halkları yaşamın temelini onun attığına inanırdı. inanışa göre gökyüzünün ve yeryüzünün doğuşu onun dünya yumurtasından çıkmasının sonucudur.
    tangaora'nın bu yumurtayı kırması sonucu üst taraf gökyüzüne ve alt taraf yeryüzüne dönüştü.

    kızılderili yaratılış mitolojisi:

    başlangıçta hiçbir şey yoktu. boşlukta bir başına yaşayan ulu maheo vardı. maheo bu ıssızlığın ortasında bir şeylerin özlemini çekiyordu. sağına bakıyor, soluna bakıyor hiçbir şey göremiyordu. bir ses olsun, bir görüntü olsun istiyordu. hiçliğin ortasında bir başına yaşıyordu. ama yine de yalnız sayılmazdı çünkü o bizzat evrendi. yalnızlıktan değil zamanı geldiği için yaratmaya karar verdi. "bendeki bu güç ne için var?" sorusuyla başladı her şey. o gücün yaratmak için olduğuna karar verip işe koyuldu. önce sonsuz genişlikteki tuzlu suyu yarattı. yaşamı da bu tuzlu sudan çıkaracaktı. o ki engin denizi yarattıktan sonra kokusunu içine çekti, tuzlu suyunun tadına baktı ve yaratma arzusu kamçılandı.

    hint yaratılış mitolojisi:

    her şeyden önce hiçlik vardı. ne yaşam ne ölüm hiçbir şey yoktu. sonsuz hiçlik vishnu'ya dönüştü. vishnu ise okyanusa. okyanusun ortasında bir yılan belirdi. bu yılanın görevi zamanı gelince dek yaratıcıyı bağrında uyutmaktı. zamanı gelince ulu yaratıcı uyandı. onun adı brahman'dı. o zamanın kendisiydi ezeldi, ebetti, yaşamdı, ölümdü ve tekrar doğumdu. o sonsuz döngünün kuvvetli yaratıcısı ve ilahıydı.
    doğrulup etrafı seyretti. altında duran sonsuz suya baktı. bu hiçlik ve hareketsizlik içini kederle doldurdu. yaratacaklarından emin oluncaya dek düşündü, düşündü...bu düşünceler ve endişelerden iblisler doğdu. bu karanlık çocuklar brahman'ın ilk yarattıklarıydı. brahman'ın kederi arttı gözlerinden akan yaşlar düştüğü yerde katılaştı. onlar küçük adaları oluşturdu. bir kısmı havaya karıştı onlar yıldızlar oldu. brahman'ın kederi önce karanlığı yaratmıştı şimdi aydınlığı yaratmalıydı...

    mısır yaratılış mitolojisi:

    dünya nun adı verilen sonsuz karanlık sudan ibaretti. nun'un bağrında bir yumurta ortaya çıktı. zamanla yumurtanın içindeki olgunlaştı. kabuklarını kırarak bir kuş çıktı. bu kuş atum'du.
    atum bu hiçliğe son vermeye karar verdi. nun'a buyurdu, nun sularını çekti ve bir kaya parçası belirdi.

    kelt yaratılış mitolojisi:

    her şeyin başlangıcında sonsuz bir boşluk ve karanlık vardı. bu boşluğun adı void'di. void bu hiçliğe son vermek için uykuya daldı. amansız bir sancı void'i derin uykusundan uyandırdı. bu sancı hayatın başlangıcıydı.
    void'den iki çocuk doğdu. donn, gökyüzü; danu, yeryüzü...

    yararlanılan kaynaklar:
    mahir şanlı - evren, yaratılış ve köken mitleri
    bahattin uslu - türk mitolojisi
  • evrenin yaratılışını, iyilik ve kötülüğün kaynaklarını konu edinen altay destanıdır.
  • verbitskiy'in derlediği altay yaratılış destanı'nın başlangıcı çok candır. verbitskiy'in derlediği efsanede ülgen'e göklerden gelen bir ses emir verir ve bu emir üzerine ülgen denizden çıkan bir taşın üzerine çıkar. bundan sonra ülgen yerin ve göğün nasıl yaratılacağını düşünürken su içinde yaşayan ak-ene çıkıp gelir, ülgen'e bir yaratıcı olarak bu işi nasıl yapması gerektiğini öğretir ve ülgen de yeri ve göğü yaratır:

    dünya bir deniz idi ne gök vardı ne de bir yer!
    uçsuz bucaksız sonsuz sular içreydi her yer,
    tanrı ülgen uçuyor, yoktu bir yer konacak,
    uçuyor arıyordu katı bir yer, bir bucak,
    kutsal bir ilham ile nasılsa gönlü doldu,
    kayıpan gelen bu ün, ona bir çare buldu.
    göklerden gelen bir ses, ülgen'e buyruk verdi;
    - tut önündeki şeyi, hemen yakala! dedi.
    ......

    denizden çıkan bir taş fırladı çıktı yüze,
    hemence taşı tuttu bindi taşın üstüne!
    ......

    göklerin emri ile bulunca ülgen durak,
    artık vakit gelmişti, gökleri yaratacak!
    ......

    bir ak ana (ak-ene) var idi, yaşardı su içinde,
    ülgen'e şöyle dedi, göründü su yüzünde:
    - yaratmak istiyorsan sen de birşeyler ülgen,
    yaratıcı olarak şu kutsal sözü öğren!
    de ki hep,"yaptım oldu" başka bir şey söyleme!
    hele yaratır iken "yaptım olmadı" deme!
    ......

    ülgen yere bakarak "yaratılsın yer!" demiş
    bu istek üzerine denizden yer türemiş.
    ülgen göğe bakarak "yaratılsın gök!" demiş
    bu istek üzerine üstünü gök bezemiş.
    .....
  • destan olarak kitaplarda yer almasının çok da doğru olmadığını düşündüğüm anlatıdır. yaratılış miti tabiri daha uygun düşmektedir. ilk türk destanı olma özelliğini alp er tunga’ya bırakmalıdır.
  • semavi dinlerdeki yaratılış olayına baya benzeyen kısımları içeren destan.
hesabın var mı? giriş yap