• japon mafyası yakuza'nın durumu, son derece ilginç bir konudur. piramit şeklindeki örgütlenişi, alt üst ilişkisi, insanlara yaklaşımı, katı kuralları, devleti ve ülkeyi herşeyden üstün tutuşu ve görüntüsü ile yakuza, ender bir yapıya sahiptir. siyah takım elbiseli, beyaz kravatlı, güneş gözlüklü, çoğu ustura traşlı, vücudu dövmeli, serçe parmağı kesik japon mafyası, işleyiş tarzıyla, rus ve italyan mafyalarını geride bırakır. yakuza'nın, japonya'da saklanma ya da yer altına çekilme gibi bir sorunu yoktur. çünkü her zaman gözler önündedir, alkışlarla siyasal zemindedir, devletin içindedir, polisle kol koladır. devlet görevlileriyle olan bu danışlıklı hareket tarzı, japon mafyasına toplum düzenini koruma misyonu yüklemiştir. suç unsurlarını asgariye indirip çözümü polise havale etmek de, en önemli işlevlerindendir. tamamen geleneksel japon anlayışı üzerine kurulmuş olan yakuza, yaklaşık 20 bin kişilik ordusuyla, ülke genelini en ücra sokaklarına kadar kontrolü altında tutmasıyla meşhurdur. üyelerini aşırı sağcı sokak gençlerinden de seçen japon mafyası, büyük holdinglerden, köşe başlarındaki küçük iş yerlerine, partilerden karakollara kadar geniş bir yelpazede görülür.

    sadakat, uyum, sevgi, saygı, suç, ceza motivleriyle süslü yakuza, iç yapılanması ve hiyerarşik ilişkisini kusursuz bir şekilde yerine getirmesiyle, tam bir aile gibidir. temel alınan nokta ise elde edinilen gelirin sağlıklı bir şekilde bir üst şefe ulaştırılması ve özellikle insanlara sevecen gözlükle ayrıca dış dünya ile ilişkilerde ölçülü olmadır. japon mafyası yüklendiği görev nedeniyle kendisini gerçek yurtsever sayar, vatanın asıl koruyucusu olarak algılar, ülke çıkarlarını zedeleyici hiçbir davranışta bulunmaz. özellikle yerel istihbarat ağının güçlü oluşu, ister istemez yakuza'yı devletle yakınlaştırmış, hatta bazı durumlarda polisten daha avantajlı duruma getirmiştir. nitekim çoğu sağcı ve liberal parti liderlerini yakuza üst düzey şeflerini yanlarında bulundurmalarını yine yakuza dostları ile üst düzey şeflerinin hareket alanlarını belirleyici toplantılar düzenlemeleri sıkça yaşanan olaylardır. en sert katı kurallarla donatılmış japon mafyasının kendi arasında çelişki ya da çıkar hesaplaşmasına girdiği pek nadirdir; aksine son derece uyumlu bir çalışma tarzı vardır. hangi üyenin hangi gruba bağlı olduğu, vücutlarına işlenmiş dövmelerle belirginleşmiştir, hangi mafya grubunun hangi alanı kontrolünde tutacağı da çok önceden beri netleştirilmiş, bölgeler paylaştırılmıştır. kendi içinde hata yapan üyesinin küçük serçe parmağını keserek cezalandıran yakuza, hataların çoğalması ile diğer parmakları da sırasıyla keser. eğer hata affedilecek ölçüyü zorluyorsa direk polise teslim edilir, birkaç yıl cezaevine gönderilir, kendisini düzelterek gelmişse aynı grup içine terfi edilerek yeniden alınır. bu nedenle japonya'da işaret parmağı kesik kişilerin fabrikada çalışırken iş kazası geçirdiği düşünüldüğü gibi, küçük parmak ya da yüzük parmağı kesik olanların da yakuza üyesi olduğu imajını uyandırırlar. bazı durumlarda da bu görünüş farklılığının yanı sıra kaba saba davranış, küfürlü konuşma, çevredeki insanları rahatsız edici tavırlarda bulunarak kendilerine yakuza süsü vermek isteyenler de vardır. ancak gerçek şu ki, bu tip kişiler sadece yakuza'nın alt birimlerince ayak işlerinde kullanıldığı, yeri geldiğinde de kenara attığı, çoğunluğu eğitimsiz, özellikle gençlerden oluşurr. çünkü japon mafyası yakuza üye olarak arasına aldığı kişilerin akıllı, uyumlu, kuralları bilen, japonya'nın birliğine, aileye sadık ve yeri geldiğinde acımasız bir kişiliğe sahip olmasını ister. genellikle devlete ait olmayan özel işyerlerini haraca bağlayan yakuza, para toplama işini aksatmadan, periyodik olarak mükemmel bir şekilde organize eder. japon mafyasının elde ettiği gelir, büyük holdinglerin ülke payına düşen kazancından daha da fazladır. ekonomik işleyiş diğer bazı ülkelerin tersinedir. mafya babasının elemanlarına para vermesi söz konusu değildir. aksine üyeler dostlarını beslerler.

    daha önceleri topladığı "vergi"lerle ayakta duran ve insanlarda derin korkulara yol açan japon mafyası yakuza, son yıllarda uyuşturucu ve fuhuş sektörüne yönelince, eski popülaritesini kaybetmeye başladı. özellikle ülke çapında organize ettiği ve kontrolünde tuttuğu rendevuevi gibi beyaz kadın ticaretinin yapıldığı yerlerde yaşananlar, son derece ilginçtir. japon mafyasının eline düşen genç kızlar, böylesi yerlerde çok iğrenç bir şekilde kullanılırlar. para karşılığında erkeklerle ilişkiye zorlanırlar. her türlü pisliğe bulaştırılıp alıştırıldıktan sonra gelirden kendilerine küçük bir pay verilir.

    tayland, filipinler, kore gibi bazı güney asya ve kolombiya, arjantin, birezilya gibi güney amerika ülkelerinden getirilen kadınlar, yakuza aracılığıyla, fuhuş merkezlerinde japon erkeklerine bahisle sunulurak, herkesin gözü önünde, izleyenlerin alkış temposuyla fuhuş gösterileri yapılır. böylesi yerlere, japon olmayan erkekleri almazlar. japon kadınlarının girmesine izin verilmez. bu sektörden korkunç gelir elde eden yakuza'ya, polis hiç bir şekilde müdahale etmez. kirli işlerde yabancıları kullanmada uzman olan japon mafyasının, özellikle buraya para kazanmak amacıyla gelen başta üçüncü dünya ülkeleri insanı olmak üzere, "gözükara" kişileri seçmesi de diğer bir noktadır. uyuşturucu trafiğinde çin, iran, pakistan gibi ülkelerin insanlarını taşeron olarak kullanan yakuza, "vizesiz gençlerden seçtikleri kişileri", görevleri bitince paçavra gibi polise teslim eder ve yurtdışı edilmesini sağlar. bu anlamda, japonya'ya yıllar önce gelmiş olan başta iran'lılar ve çinliler, bu ülkeyi ve insanlarını, yakından tanımak avantajını yakaladılar. yakuza-polis ilişkisini çok iyi bir şekilde çözdüler. çinliler, halen yakuza ile içiçe olmayı sürdürürken, japonlara göre sert yapıya sahip iranlılarla yakuza üyeleri arasında daha önceleri yaşanan yeraltı hesaplaşmaları ise zaman zaman kanlı oldu. bunun üzerine, basın-devlet koordineli büyük bir anti propaganda kampanyası başlatıldı ve görüntü olarak bu ülke insanlarına benzeyen diğer kişilerin çoğu da, yer altına çekilmek zorunda kaldılar. öyleki bazı olaylarda adı verilen ya da yakalanan alt birimdeki kişileri, 30 yıldır japonya'da yaşamını kurmuş veya aynı zamanda yakuza içinde en üst düzeyde şeflik görevinde olan aynı ülkenin insanları bile kurtaramaz. japon mafyasının, toplum düzenini sağlayıp bir anlamda ön kontrülür görevini yapması ve bunu yürütürken polisle olan paralelliği ve danışıklığını, sokaktaki ilişkilerinden de anlamak mümkündür. örneğin, tren istasyonları önlerinde kurulu, israillilere ait gömüş mücevher ve takıların satıldığı tezgahlar vardır japonya'da. gerçek patron hiç bir zaman ortalıkta gözükmezken, bu tezgahları çalıştıran kısa dönemli israilli gençler, her ay başı kendilerini ziyaret etmeye gelen mafya elemanlarına, belirli miktadaki parayı öderler. böylece yakuza elemanları, para ödeyen kişilerin tezgah yerlerini korumaya alır. yaşanan her hangi bir problemde de, hemen olay yerine gelerek eğer sorunu çıkaran polis ise mafya elemanı görevliye, bu kişiyi tanımadığını söyler. eğer polis olayı büyütüyorsa, bu kez üst düzeyde telefon görüşmeleri yapılır, her şey halledilmiş olur.

    japon mafyası yakuza'nın, sokakları kontrolünde tutarken, haraç olayına "haraç yada kendi değimleriyle vergi olayına" karşı gelenlerin üzerine polisi kışkırtması da, madalyonun diğer yüzüdür.

    ayrı bir örnek te, tokyo'da yaşandı. ortadoğu usulu fast-food işyerinin önüne gelen iki yakuza taşeronu, her ay 50 bin yen paranın, vergi olarak kendilerine ödenmesini istediler. durumu yasal olan işyeri sahibi, bu parayı ödememekte diretince, hemen sonra aynı kişiler polisle birlikte geldiler. mafya elemanları, işletme belgesi olan iş yerine tekmeler savurup küfürler ederken, iş sahibi, karakola götürülüp saatlerce sorgudan geçirildi ve kendisine, japon yasaları okundu. karakoldaki görevli polis, her türlü formalite bittikten sonra, açık bir şekilde eğer yakuza'ya bir miktar para ödenseydi, bu problemlerin yaşanmamış olacağını üzüntülü rollerle ifade etti, bunun da, japonya'daki sistem olduğunu kendisine hatırlattı. yani yakuza, polisten önce kontrol görevini yapmış, karşısındaki güç kendisini maşgul edip direndiğini anlayınca, polisi kışkırtmıştı. polisin, kendisine 50 m uzaklıktaki iş yerine neden iki ay boyunca gelmediği, neden yakuza elemanlarıyla birlikte geldiğide olayın gerçek yönüdür.

    ayrıca bu yapıdakı elemanların, son derece işlek olan tren istasyonları yakınında, elini ağzına götürüp sesler çıkararak işaretle uyuşturucu satmaları, hergün gözönünde yaşanan bir gerçektir. işte, bu tip örnekler çoğaltılabilir.

    japonya'da, yakuza-polis ilişkisinin sokaklara yansıması böylesine açık ve nettir.

    kaynak : minikjaponya*
  • kendilerine japon mafyası diyenlere iyi gözle bakmazlar.
    hangisi olduğunu hatırlayamadığım bir kitapta "italyan yakuzası var mı ki japon mafyası olsun?" diyerek dile getirmişti bir yakuza amca bu düşünceyi.
  • yakuza: japonya'ya özgü olan organize suç örgütlerinin üyelerine koydukları isimdir. japonya'da nasıl oluştuklarına dair tam bir bilgi bulamasam da edo döneminde türedikleri bilinmektedir.

    bilinen üç büyük yakuza topluluğu bulunmaktadır. yamaguchi-gumi, sumiyoshi-kai, ınagawa-kai. işte bu yakuza grupları , astları olan kobun'a(yani yeni yetmeler veya düşük vasıflı üyeler) emirler veren bir oyabun veya kumicho (aile reisi ya da baba da diyebiliriz) tarafından yönetilir . bu bakımdan organizasyon, geleneksel japon senpai - kohai gibi bir çeşit usta-çırak ilişkisini model alarak türemiştir. yakuza çetelerinin üyeleri aile bağlarını keserek sadakatlerini çete patronuna aktarırlar. tabii ki bu aktarım ilk önce sakazuki yani tek bir fincandan alınan sakenin törenle paylaşılmasıyla resmileştirilir daha sonra kişinin serçe parmağının kesilmesi olarak da adlandırılan yubitsume ritüeli yapılır ve bağlılık pekiştirilir fakat bu işlen bir hatta yaptığında gerçekleştirilir. bundan sonrasını herkes biliyordur vücudu kaplayan dövmeler ve bu dövmelerin büyüklüğü de ailedeki kıdemi göstermektedir.

    işte bu kadar testosteron kokan ataerkil yapıda yakuza'nın nüfusu tamamen erkeklerden oluşurken kadınlara yer yoktur diyebiliriz.

    yukarıdakileri öğrendikten sonra, hikayemize japonya'nın kötü şöhretli olan yakuzasına katılan tek kadınla devam edeceğiz. nishimura mako* adlı bu ablamız ebeveynleri devlet memurlarından oluşan sıkı bir ailede doğmuş ve katı bir çocukluk geçirmişti. yaşadığı çocukluk o kadar katıydı ki babası onu bambu sopasıyla hizaya sokmaya çalışıyordu.

    işte bu yüzden ortaokul yıllarında ailesinin bu katı boyunduruğu altından kaçmak için, kendi gibi asi akranlarıyla bosozoku adı verilen motorcu çetelerine katıldı. şuç işlerine giden bu asi çizgi onu genç yaşta bir yakuza grubuna götürdü; bu grup onu kanatları altına alırken ve ona haracı nasıl toplayacağını, anlaşmazlıkları nasıl çözeceğini, şantaja nasıl girişeceğini ve fuhuş için kızları nasıl yola düşüreceğini gösterdi.

    ilk olarak ayak işleri yapan nishimura mako; bir gece aldığı bir telefonla hayatının değişeceğini bilmiyordu. bir arkadaşı kavga ediyordu ve yardıma ihtiyacı vardı. süpermen edasıyla arkadaşının yardıma koştu ve elini ateşe sokup karşı tarafı toz duman etti şaka şaka bir sopayla gittiği yeri kan gölüne çevirdi. tabii ki onu bu tavrı yakuza grubunun patronunun dikkatini çekti ve patron onu çağırarak kadın olsan bile yakuza olmalısın dedi.

    bu teklif üzerine biraz stajyerlik yaptıktan sonra sonunda erkek kimonosu giyerek sakazuki törenine katıldı ve yakuzanın yolunda hayatına yemin etti. ardından yubitsume olarak bilinen bir ritüelde yaptığı ve organizasyona bağlı kuruluş olan fuhuş ve uyuşturucu işlerini yürüttü, borçları topladı ve rakip gruplar arasındaki anlaşmazlıklara aracılık etti.

    şimdi mi; gece buraya gelmezsem günüm tamamlanmaz diyor ve bir masanın etrafında toplanıp eski günleri, güncel zorlukları konuşuyor, birbirlerini kontrol ediyor. bunları yaparken halen masadaki tek kadındır kendisi.

    kaynak:1,2
  • japon kulturunu en koyu sekılde yasatan mafya organizasyonu.samuray torunları olduklarına inanırlar. buyuk sırketlere sahitirler. bizim mafyadan çok farklıdırlar.1-super dovmelerı vardır. (bkz: irekuzumi) 2-onuru kaybetmemek icin bizdeki dayak yeine onlarda parmak kesme olayı vardır. 3-kobe depreminde devletin onune gecıp, hem kargasa cıkmasını engellemısler hemde parasal yardım yapmıslardır.4-acayip karizma siyah takımlar giyerler.bizim mafya genelde paspaldır.
  • yakuza'nın "japon mafyası" olduğunu bilmeyen yoktur. peki bu adamlar ilk nereden çıktı, nasıl palazlandı?

    yakuza'nın kökenine dair izleri 1600'lü yılların başına kadar sürebiliriz. kabukimono denen, abartılı kıyafetleri ve saç kesimlerine sahip bazı samuraylar, nodachi denen uzun kılıçlarıyla japonya'nın köy ve kasabalarında kafalarına göre terör estiriyor, hatta insanları zevk için öldürdükleri oluyordu. genellikle shoguna doğrudan bağlı olan ve hatamoto-yakko (shogunun hizmetkarları) olarak da adlandırılan bu kabukimonolar, şehirlerde kendi kurdukları irili ufaklı gruplar hâlinde gezerlerdi. kendi güruhlarından olmayan insalara karşı son derece kabaydılar, argolu konuşurlar, itip kakarlardı; fakat kendi gruplarından insanlara oldukça sadık ve saygılıydılar. birbirlerini el üstünde tutar, bu çarpık "ailelerinin" başına gelecek olası tehlikelere karşı birbirlerini koruyup kollarlardı. ancak edo döneminin başlamasıyla gelen barış ortamında işsiz kalan bu kalabalık kabukimono güruhları çoğunlukla ronin (efendisiz samuray) olmuş, hatta büyük bir kısmı haydutluğa başlayıp japonya'nın dört bucağında köyleri yağmalayıp terör estirmekteydi.

    tahminleriniz tutmadı; kabukimonolar, yakuzaların ataları değildi. hatamoto-yakkoların zulmünden yaka silken köylüler, kendi kentlerini koruma amacıyla silahlanmaya başladılar ve milita bir oluşum hâline gelerek "kentin hizmetkarları" anlamına gelen machi-yakko adını aldılar. samuray kökenli kabukimonoların aksine çiftçiler, demirciler, esnaflar hatta evsizler gibi basit köylülerden oluşmalarına rağmen kabukimonolara karşı başarılı mücadeleler veren machi-yakkolar, bu sayede bir süre sonra halk kahramanları olarak görülmeye başladılar. taşrada kabukimono varlığını sonlandıran machi-yakkolar, zamanla güç sarhoşluğuna yenik düşüp onlara alternatif oldular. hatamoto-yakkolar ile aynı kaderi paylaşmamak için de normal halka sırnaşmak yerine kendi aralarında takılıyor, sadece birbirlerine efeleniyorlardı. (bugün bile yakuza örgütleri sivillere pek bulaşmaz.)

    edo döneminin ortalarına doğru iki alt kola ayrıldılar. düzenli ücret karşılığında dükkanların güvenliğini sağlayan ve sokaklardaki satış tezgahlarının güvenliğini sağlayan "tekiya" grubu ve kast sisteminde tüccarların bile altında bulunan, yasadışı kumar oynatan "bakuto" grubu. shogunluk, kendilerine ekonomik bir yük oluşturmadan halkın güvenliğini sağlayan tekiya gruplarına, katana ve wakizashi taşıma hakkı verdi. (edo döneminde kılıç yasağı vardı.) bu grupların "oyabun" denen liderlerine de soyismi bahşetti. öte yandan tekinsiz yerlerde kumar oynatmak başta gelmek üzere yasadışı işlerle uğraşan bakuto grupları, namuslu halk arasında hoş görülmüyordu. "yakuza" kelimesi de bakutoların oynattığı oicho-kabu isimli kart oyunundaki kaybeden elin adından gelir.
  • adi; 8, 9 ve 3 rakamlarinin japonca okunusundan gelir. (ya-ku-za)

    bu da eski bir iskambil oyununda, eger elinizde bulunursa oyunu kaybedeceginiz bir kombinasyondur.
    yani "ise yaramaz" 3 karttir.

    elim degmisken biraz daha acayim editi:

    oyunun adi oicchan kabu.
    dagitilan 3 kartin toplaminda, ilk hane 9'a ne kadar yakinsa o kadar guclu bir eliniz oluyor.
    bu kombinasyonda ise toplam 20 oldugu icin "0", ve 3 kart ta dagitildigi icin artik "yapacak birsey yok".

    aslinda ilk 2 kartla yetinse toplami 17, ilk hane 7 oldugu icin kazanma sansi yuksek.
    ama ya herro ya merro diyerek bir kart daha secip, o da 3 cikinca yapilan sey de aptalca oluyor.
    buradan "plansiz, programsiz hareket eden, dusuncesiz" gibi olumsuz bir anlam da cikiyor.

    ozetlersek anlami kotudur, ben cumleyi adam gibi baglayamamak.
  • eski japonca'da,
    ya - 8
    ku - 9
    za - 3
    toplamlari 20 eder.
    kimi kayitlarda, yakuzanin blackjackteki 21 den 1 eksik olmasinin bir anlam ifade ettigi, bu mafya elemanlarinin kendilerini toplumdan 1 eksik ve surekli disinda hissettikleri yazilidir.
  • doğu blokunun çöküşünden sonra holivud filmlerinde rus ajanların yerini japon yakuzalar almaya başlamıştı ki, yerini gelecekten gelen yokedicilere kaptırdı...
  • japon organize suc orgutu olarak tarif edilse de aslinda diger suc orgutlerinden bir kac acidan cok farkli ozelliklere sahip olan topluluktur.
    ilk olarak yer altinda degil sokakta olmalaridir. diger bir ozellikleri de siyaset-polis ile kanki vaziyetinde olmalaridir.
    bu iki ozelligin ardinda yatan sebepleri ele almak gerekir. elbetteki olaylari ele alirken japon toplumunu da o zaman icindeki degerleri ile ele almak gerekir. soyle ki; butun gun pirinc tarlasinda kiclarindan ter akan, bir derebeye bagli yasayan, kucuk cemaat birimleri icinde yasamini surduren japon toplumudur o gunun (1800lerin ortalarina kadar) japon toplumu..
    iste bu toplumsal altyapi temelli yakuza kurumu icinde o gunun degersel kalintillari halen gozlemlenebilir. en bilinen ornekleri, sorumluluk-gorev dengesi, ust-alt kati iliskisi, diger grup (kumi) lerle olan guven iliskisi, herkesin kendi coplugunde otmesi gibi ozelliklerdir...

    gelelim bunlarin gerisinde yatan, yani yakuzanin kurum olarak cikisina uzanan tarihsel-toplumlas surece... yukarida acikladigim yapiyi gozonune alarak biraz da hikayemsi bi sekilde aciklayacak olursak;
    kucuk mahalle derecesinde yasamlarini surduren japonlar, guvenlik teskilatinin da kurumsallasmamasi sebebiyle suca karsi toplumsal boyutta bir korumaya sahip degillledir. gunduzleri islettikleri meyhane, kerhane, bakkal, yatai diyebilecegimiz seyyar arabali yemek dukkanlarini aksam olunca hirsizlikv.b suclara karsi koruma, ertesi gune saglam bisekilde mallarini cikarmak sorunu icindedir japonlar.. ayrica, mahalleye kim girer kim cikar, it-kopuk mahallede mahallenin karisina kizina sararsa ne olur gibi seyleri dusune dusune bu japonlar soyle bi cozum yolu bulmuslardir. mahallenin it-kopuk, issiz genclerinden, mahalleyi bekleme, gireni cikani kollama, mallari, dukkanlari geceleri korumalari istenir ve bunun karsiliginda belirli bir bedel (o zamanki kosullar icinde ya icki ya hatunlarla gece sefasi ya da pirinctir bu bedel...)odenmesi teklif edilir ve mahallenin bickin delikanlilari bunu kabul ederler. gunler, aylar yillar gecer. verilen bu gore fazlasiyla yerine getirilir ve bu olusum gittikce teskilatlasmaya baslar ve mahalleyi de asarak bulunduklari bolgelerin koruma ve guvenligini zorla ve bedel karsiliginda (ki biz buna gasp da diyebiliriz ) ellerine gecirmeye baslarlar.. bu sekilde yakuza denilen kurum olusmaya baslar... bu gelismeler ozellikle meiji donemi (1800lerin kinci yarisi)ne kadar bu sekilde surer. daha sonrasinda ise batilillasma hareketleri, gelisme, ikinci dunya savasi sonrasinda baslayan hizli sanayilesme suresi ile birlikte bu olusum kendini daha da farkli boyutlara (holdingler-siyasilerv.s ile iliskiler boyutuna) tasir.
    iste bu sebepledir ki, halen gunumuzde organize japon suc orgutu bu kadar bariz bi sekilde ortada gezebilmektedir. cunku bu orgutu temelde kuranlar yine bildigimiz tarlada calisan japonlardir ve kendileri icin kurmuslardir..
    buraya kadar isin hikaye kismi yapisal boyutunu cizdik. bi de gunumuzdeki fotografi ortaya koymak gerekir. japon gece yasantisi icerisinde olmazsa olmazlardan birisidir japon organize suc orgutu. bunun bir sebebi de, japon polisinin - ozellikle de karakol polislerinin- adres sorma ve yaslilara yardim etmekten baska bir ise yaramamalarindan kaynaklanmaktadir. tum gece hayatini ayakta tutan da , goreceli olarak guvenligini saglayan da soz konusu japon organize suc orgutudur. elbetteki bu yaptiklari zor ve ulvi (??) gorev karsiliginda mekan sahiplerinden belirli bir bedel almaktadirlar ama o kadari da olsun adamlar butun gece ayakta is yapiyolar... bu isleri yani gece hayatini bizzat idare edenler soz konusu japon organize suc orgutunun alt tayfasidir. bunlara chinpira denilir. buyuk babalar ortalarda gozukmez onlar genelde, diger buyuk grup (kumi) babalariyla tavla oynayip, ihale cevirirler, kari kiz keser balkonda cay icerler...
    bu japon organize suc orgutunun en kuvvetli oldugu yerler japonyanin guney batisi diyebilecegimiz cin bolgesi (hiroshima-yamaguchi) dir. oyle osaka tokyo felan hikaye yani... bi de kumamotonun da saglam oldugunu soyluyolar ama bilemem...gerci soyleyen kisi de onlardan biri o yuzden pek objektif bir degerlendirme degil...

    bir de pachinko sektorunu buyuk cogunlukla kore mafyasina kaptirmis olmalari da ayri bi konudur.sektorden kasit, isletmesi degil pachinko makinalarinin alim-satimidir...isletme halen japonlarin kontrolu altindadir ama az kalmistir korelilerin tamamen ele gecirmelerine...
  • #2510999 deki parmak kesme olayını "niye serçe parmak?" özünde açıklayacak olursak:

    gerçekten de samurai kültüründen ne kadar etkilendiklerinin bir göstergesidir. genelde sol el serçe parmak kesilir. çünkü sanılanın aksine samurailer kılıc kullanımında sol elin serçe ve yüzük parmaklarını yoğunluk olarak kullanırlar. suburi çalışmaları doğru bir şekilde yapılıyorsa da buralarının bağlı olduğu kasların ağrıdığı görülür. burdan hareketle eski zamanlarda samurai efendisine karşı bir hata işlerse sol serçe parmağını keser. yani "artık kılıç kullanamayacağım" demektir bu. tabii günümüzde yakuzalar için bu sadece gelenektir. yoksa serçe parmaksız da silah kullanılabilmekte.
hesabın var mı? giriş yap