• 30. yıldönümü olduğunu fark edince ne zaman tanıştığımı hatırlamaya çalıştım. ilk gördüğüm zaman tahminim 1994 ya da 1995 yılında gensys'te elime geçmiş bir bilim ve teknik dergisi sayısındaki tanıtımıydı. "bilgiye linklere tıklayarak gitme", "multimedya barındırma", "bağımsız sunucuların birbirine ağ gibi bağlanması" gibi konulardan bahsediyordu. net hatırlıyorum, makale genel olarak çok pahalı workstation'larda çalışabilecek ve sadece ayrıcalıklı akademisyenlerin kullanacağı bir servis hissi vermişti bana. internet bile öyle bir şeydi o zaman. bu bir de multimedya falan, ohoo.

    öte yandan "bilgiye linklere tıklayarak gitme" dediğimiz şey hypertext. o dönem yeni bir şey değildi. yani hypertext'i getiren web değildi. mesela gopher da hypertext'ti, amigaguide da, turbo pascal'ın yardım sistemi de. ben bile o dönem kodladığım yazılımlara hypertext yardım sistemi motoru geliştirmiştim. sözlükteki bkz'ların ilk sürümlerini de onlarda kodlamıştım. yani aşina olduğumuz bir şeydi. ancak multimedya gömmek büyük olaydı. gopher'da bile yoktu galiba.

    web o zaman çok uçuk fantastik bir şey gibi gelmişti. internet'e bile tam hakim sayılmazdık o yıllarda. kabaca tell trickle at trearn ile ftp'den dosya indirme gibi teknikleri biliyorduk. üstünkörü bbs'lerden haberimiz vardı ama o kadar. internet bir gizem kutusu gibiydi. web bu açıdan tabiri caizse o kapalı kutuyu açan anahtar işlevi görmüştü.

    geçenlerde eski kod notlarıma bakarken denk geldim: 1994/1995 yıllarında html tag'lerinin ne işe yaradığını kendi çabalarımla dökümante etmeye çalışmışım. malum eskişehir, kaynak yok, para yok, mecbur kendi kendime html'in içine yazıp internet bağlantısı olmayan tarayıcıda çıkan sonuca bakarak çözmeye çalışmışım, komedi. mesela <tr> gibi doğrudan görsel bir şey çıkartmayan tag'lerin ne işe yaradığını bulamamışım.

    1995'te osmangazi üniversitesi'nin bilgi işlem dairesinde işe başlayınca bir anda internet'le haşır neşir olmaya başlamıştım. netscape 1.2 ve gopher (o zaman daha hızlıydı, büyük dosya indireceksem onu tercih ediyordum) kullanarak gezinir dururduk. arama motoru diye bir şey olmadığı için en büyük keşif kaynağı bilgisayar dergilerinde yayınlanan linkleri takip etmek ve o linklerden tıklayarak yeni siteler keşfetmekti. yahoo vardı ama dizini çok kısıtlıydı. irc'ye de o zaman takılmaya başlamış, guru, teo ve esekherif ile orada tanışmıştım. oradan ayrılınca web'e de bir ara girdi.

    ne zaman 1997 yılı geldi çattı 822'li hatlarla bedava internet başladı o zaman web evlere ve dolayısıyla benim hayatımın en orta yerine girdi. sabahlara kadar kod yazmanın dışında irc, web ikilisi arasında gezer dururdum. yani çikolata fabrikasına gizlice sıvışmış çocuklar gibiydik. web'in keşfedilmemiş köşesini bırakmamaya çalışırdık. bizim için büyülü bir yerdi.

    geçen biri sordu "bu işlere o kadar erken girmenin avantajı oldu mu?" diye. elbette ama bu işlere girmek o zaman herkesin ilgisini çeken şeyler değildi. o büyüyü yakalamak, ondan sonsuz bir haz ve keyif almak da gerekiyordu. bir sayfanın yüklenmesini dakikalarca bekleyebildiğin bir dönem ama her pixelin inişini seyretmekten keyif almak, defrag izlemeyi seven insan gibi bir sebat ve azim gerektiriyordu. onsuz çekilecek şey değildi erken dönem web. bugünkü rahatlığı ve hızıyla uzaktan yakından alakası yoktu. yani o dönem insanların ilgisini bugünkü kadar çekmiyordu. yoksa o dönem bilgisayarla uğraşan herkesin bugün büyük bir online girişimin arkasında olmasını beklersiniz. öyle olmadı.

    bugün geldiği nokta müthiş. uçsuz bucaksız. arama motorlarındaki sonuçlar bile sonsuz. sadece ilk sayfasının anlamlı olduğu gerisinin karanlık içinde kaldığı bir dünyadayız. adeta web sadece facebook, twitter gibi cilalı önyüzlerinden haberdar olduğumuz, arkasında belki binlerce kat büyük bir dünya barındıran, farklı bir tür gizem kutusu artık. mucidi tim berners-lee hegemonyaların kontrolü altına girmesinden endişe ettiğini belirtmiş, bence haklı da. ancak ben uzun vadede suyun yolunu bulacağı iyimserliğini taşıyorum. ne de olsa bilgi özgür olmak ister.
  • "kisaltmasini soylemenin orjinalini soylemekten 3 kat uzun surdugu tek terim"

    douglas adams.
  • türkçe'ye, "dünya çapında ağ" diye güzelce çevrilebilir.
  • çoğu kimse bilmez ama cern'de bir adet next work station üzerinde geliştirilmiş olan internet protokülüdür.
  • dünyayı saran ağ.

    1980'li yıllarda avrupa fizik laboratuvarı cern'de çalışmakta olan tim berners-lee tarafından, cern'deki fizikçiler ile diğer ülkelerdeki meslektaşlarının fizik alanındaki çalışmalarını etkin ve kolay bir biçimde paylaşmalarını sağlamak amacıyla tasarlanmıştır.
  • su dakikalarda insanliga sunulmasinin 20. yasini kutluyor.
  • öz türkçede açılımı "acuna açık ağ" olan kısaltmanın uzatılmış hali.
  • www olarak girdiğimiz işletimin açılımı.
  • internetin hayatımıza girişi 30 sene olmuş.
  • (bkz: google doodle)'da gördüğüme göre bugün 30. yıl dönümüymüş.

    o değil de, bunu görünce aklıma direkt olarak (bkz: mirc) geldi. hey gidi hey...
hesabın var mı? giriş yap