wislawa szymborska
-
"geçici olan bir anın bile, zengin bir geçmişi vardır" diyerek beni benden almış kişi, şair..
-
"başlıksız da olabilir" *, adıyla türkçeye çevirilmiş tek kitabı bulunan şair. ne yazık ki bu kitap da bulunamayan kitaplar arasına girmiş...
yıldırım aşkı
ikisi de emin.
birbirlerine bağlandıklarına bir anda.
böylesi emin olmak güzel de
emin olmamak daha güzel.
daha önce tanışmadıklarına göre
aralarında hiçbir şey olmadığını sanıyorlar.
belki ta eskiden, yanyana geçtikleri sokaklar,
koridorlar, basamaklar ne derler buna peki?
sormak isterdim onlara,
anımsıyorlar mı acaba,
belki döner bir kapıda
hani bir gün yüzyüze?
bir “özür dilerim” sıkışık kalabalıkta belki?
ya da bir ses telefonda “yanlış numara”?
- ama biliyorum yanıtlarını.
yo, anımsamıyorlar.
uzun zamandan beri
rastlantının onlarla oynaması
şaşırtırdı kuşkusuz onları.
ama hazır değil henüz,
onlar için yazgıya dönüşmeye
bir yaklaştırıp bir uzaklaştırıyor onları,
yollarını kesiyor,
kahkahasını tutup, bir kenara sıçrıyordu
rastlantı.
imler vardı, belirtiler de,
varsın anlaşılmasınlar, ne var ki bunda?
belki üç sene önce,
geçen salı belki
bir yaprak,
hani uçan omuzdan omuza?
yitirilen, bir kenara kaldırılan bir şey vardı.
çocukluğun çalılığında bir top belki, kim bilir?
kapı tokmakları, ziller de vardı,
hani belki bir gün
dokunmanın örtüştüğü bir sonraki dokunmayla.
emanette yanyana duran valizler belki.
ya da aynı gece görülen tek bir düş,
kalkar kalkmaz belirsizleşen hani.
her başlangıç çünkü
bir devamdır aslında,
olayların defteri ise
hep yarı açık durur.
(lehçe'den çevirenler: neşe talay yüce ve agnieszka ayşen lytko)
wislawa szymborska -
1996'da ödülü aldığında 73 yaşındaydı ve o zaman "bu yaştan sonra başımı hiç bir şey döndüremez" dediydi. 1957 yılından beri şiir yazıyordu, nazi zulmünü yaşamıştı ve stalinci zihniyetin baskısını görmüştü. onu tanımlamak isteyen akademi üyeleri, szymborska'nın tarihsel göndermeleri olan ironik bir şiir yazdığını söyledi. oysa süslü sözlere gerek kalmadan söylersek, saf şiirin peşindeydi wislowa hanım. keşke turgut uyar'ın şiirlerini okuyabilseydi.
-
vietnam
“kadın, adın nedir?” “bilmiyorum.”
“yaşın kaç? nerelisin?” “bilmiyorum.”
“niçin o tüneli kazıyordun?” “bilmiyorum.”
“ne zamandır gizleniyorsun?” “bilmiyorum.”
“niçin ısırdın parmağımı?” “bilmiyorum.”
“bizden sana zarar gelmeyeceğini bilmiyor musun?” “bilmiyorum.”
“kimin tarafındansın?” “bilmiyorum.”
“bu bir savaş, seçimini yapmalısın?” “bilmiyorum.”
“köyün hâlâ yerinde duruyor mu?” “bilmiyorum.”
“şunlar senin çocukların mı?” “evet.”
tuhaf bir şiir, ama oldukça düşündürücü. -
ölümü
bugün
bazı gazetelerde
yarım sayfa
bazılarında küçük
bir kutuda haber
olmaya değer görülmüş. -
siirleri mukemmel otesi olan polonya'nın gelmis gecmis en iyi sairi.
+
olabilirdi
kacınılmazdı
onceden olmustu.sonra.
yaklastıkca uzaklastıkca oldu.
ama yoktun.
kurtuldun ilk oldugun icin.
kurtuldun sonoldugundan
tek basına
baskalarıyla
sagda solda
yagmur yagdıgından
golgeden
gunes oldugu icin
sanslıydın-cunku ormandaydın
sanslıydın-tek bir agac bile yoktu.
sanslıydın-tırmık,kanca,kalas
fren yanyana
yan donme yarım santim
bir an
sanslıydın-birdenbire havalanıverdi
bir saman copu
cunku,sayesinde,ragmen,sonuc itibariyle
ne olurdu o el o bacak
kıl payı
teget gecmeseydi o istenilmeyen raslantı?
demek buradasın hala?
kurtulusunun,gelecek seferenin,az kalsındı'nın saskınlıgında
sıyırdın mı agın icindeki o delikten.
dilim tutuldu olanlardan.
afalladım.
dinle kalbin benim icimde carpıyor!
+ -
kendisi bugün 88 yaşında hayata gözlerini yummuş.
-
son zamanlarda okuduğum ve etkisinden çıkamadığım şiirlerin sahibidir.
tek bir yıldız altında
rastlantıdan, onu gereklilik olarak adlandırdığım için özür dilerim
eğer yanılıyorsam, gereklilikten de özür dilerim
mutluluk onu sanki benimmiş gibi aldığım için kızmasın bana
ölüler anılarımda yanıp söndükleri için ne olur darılmasınlar
zamandan, dünyanın bir saniye içinde gözden kaçırılan çokluğu adına özür dilerim
eski aşkımdan yenisini ilk sandığım için özür dilerim
uzak savaşlar, evime çiçek getirdiğim için bağışlayın beni.
kanayan yaralar, parmağıma iğne battı, bağışlayın
uçurumdan bağıranlar, menueti çaldığım plak için özür dilerim
istasyondakiler, sabah beşteki uykum için özür dilerim
kışkırtılan umut, bazen gülüyorum affet.
çöller, bir kaşık suyla koşmuyorum diye affedin beni
ve sen atmaca, hani yıllarca aynı
hep aynı kafes içinde, devinimsiz aynı noktaya bakan
doldurulmuş olsan bile hoş gör beni.
kesilmiş ağaçtan masanın dört ayağı adına özür dilerim
büyük sorulardan, küçük yanıtlar için özür dilerim
gerçek, bana pek önem verme
ağırbaşlılık, göster bana yüce ruhunu
varlığın gizi, dayan eteğinin kuyruğundan ipleri yoluşuma
ruhum, beni suçlama, sana ara sıra sahip olabildiğim için
her şeyden, her yerde olamadığım için özür dilerim
herkesten, herkes olamadığım için özür dilerim
biliyorum aklamaz hiç bir şey beni yaşadığım sürece
çünkü, kendim, yine kendim engelim.
dilim, bana kızma acı sözleri ödünç alıyorum
ve sonra onları daha yumuşak göstermek için çabalıyorum diye -
"boğulmayı arzulayan, yerde delik açacak bir baltaya sahip olmalı" diyerek beni benden alan polonyalı şair.
beni benden fazla almış olacak ki, ilk kez bir şiiri çevirmek istedim.
nic dwa razy (nothing twice) adlı şiirini maruz bıraktığım amatör ve fazlaca cüretkar çevirim için kendisinden özür dilemek isterdim, eğer bir gün onu tanıma fırsatım olsaydı.
tekrarı yok
hiçbir şey iki kez olmaz asla
sonuçta üzücü olsa da
hazırlıksız geldik buraya
ve gideceğiz deneyemeden bir daha
düşün ki daha aptal birisi yok
düşün ki sensin en aptalı gezegenin
yine de kalamazsın yaz okuluna
bu okulda her şey tek defa
hiçbir gün düne benzemez
hiçbir iki gece öğretemez huzuru
kesin kes aynı şekilde
kesin kes aynı öpüşlerle
bir gün belki bir boşboğaz
adını anacak yanlışlıkla
ben odaya bir gül atılmış gibi hissedeceğim
tüm rengi ve kokusuyla
ertesi gün benimle olsan da
duramam saate bakmadan
bir gül? bir gül? ne ki bu?
bir çiçek mi yoksa bir kaya mı?
uçup giden güne yaklaşmak niye?
bi dolu boş korku ve üzüntüyle?
kalmamak onun kendi doğasından
yarına kaçar bugün her zaman
gülüş ve öpüşlerle tercih ederiz
yıldızımızın altında uyumlanmayı
farklı olsak bile (mutabıkız)
iki damla su gibi aynı
http://nabokovokoban.tumblr.com/…razy-nothing-twice -
maybe all this
* * *
maybe all this
is happening in some lab?
under one lamp by day
and billions by night?
maybe we're experimental generations?
poured from one vial to the next,
shaken in test tubes,
not scrutinized by eyes alone,
each of us separately
plucked up by tweezers in the end?
or maybe it's more like this:
no interference?
the changes occur on their own
according to plan?
the graph's needle slowly etches
its predictable zigzags?
maybe thus far we aren't of much interest?
the control monitors aren't usually plugged in?
only for wars, preferably large ones,
for the odd ascent above our clump of earth,
for major migrations from point a to b?
maybe just the opposite:
they've got a taste for trivia up there?
look! on the big screen a little girl
is sewing a button on her sleeve.
the radar shrieks,
the staff comes at a run.
what a darling little being
with its tiny heart beating inside it!
how sweet, its solemn
threading of the needle!
someone cries enraptured:
get the boss,
tell him he's got to see this for himself!
.
lehçeden ingilizceye çevirenler: stanislaw baranczak ve clare cavanagh. bugüne kadar çevrilmemişse, türkçenin bu şiire ihtiyacı var.
.
şiirin yayınlandığı kasım 1992 tarihli new yorker dergisinin ilgili sayfası: tıkla.
.
szymborska'nın bu şiirine deneysel evrim* alanındaki çalışmalarıyla tanınan profesör richard lenski'nin web sitesinde denk geldim ve oradan sırtlanıp sözlüğe getirdim. o da yaptığı işle yakından ilgili gördüğü için sitesine eklediğini söylüyor.
.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap