• hoşlanılan hatunu eve yemeğe çağırmak tam bir win win dir.

    yemeğe para vermezsiniz
    hatun zaten eve gelmiştir.

    amerikanın kapitalizmi varsa bizim de testesteronumuz (oha lan yazarken bir an charlize teron yazıyorum hissine kapıldım) var.
  • kazananlar kulübü olarak çevrilmiş. ne büyük bir çakallıktır bu.
  • yemek fişi bir nevi şirketinizin size her ay yemek yemek için verdiği bir destedir. bir aylık yemek paranız kadar içinde 5yt-2,5-2-1-0,50-0,25 ytl gibi rakamlar bulunur ve bir çok yer de geçer karnınızı doyurursunuz.
  • iyi film. her türlü izlenmesi tavsiyemdir. ayrıca denildiği gibi müzikleri de çok başarılıdır.

    --- spoiler ---

    filmde küçük kızın kyle dediği ve peşine annesinin gülüşü, çok iyidir, tekrar tekrar izlenir, müthiş doğal bir sahne olmuş çekenin ellerine sağlık olsun
    --- spoiler ---
  • bisi dicem. tamam anladik bu tom mccarthy'nin olayini. hep ayni seyi soyluyo zaten. aralarinda kan bagi olmasa da insanlar biraraya gelip guzel bir aile olusturabilir. ama sanki biraz kendisini tekrar etmeye basladi gibi geldi bana. hatta bobby cannavale denilen oyuncu bu filmde the station agent'taki karakterinin aynisinin biraz yaslanmis halini canlandiriyo yemin ederim. iste o kadar tekrar etmis kendini tom. bilmem anlatabildim mi?
  • türkçesi için (bkz: alan memnun satan memnun)
  • evinizde ayakkabı kutusunun önemli bir işlevi yoksa bu filmi izlerken kendinize ait buruk duygularınızı hissederek izleyebilirsiniz.
  • bayagi guzel bir film olmus. azicik bilgilendirme yapalim. paul giamatti avukat, gures kocu ve aile babasi mike'i canlandiriyor. amy ryan, mike'in esi. bobby cannavale, mike'in iyi arkadasini canlandiriyor. jeffrey tambor da diger spor kocu. burt young da yasli, dementia hastasi bir adam, mike da kendisinin avukatligini yapiyor. filmin baslarinda, dugum noktasinin ne olacagi asagi yukari belli oluyor olsa da, yeteri kadar eglenceli ve duygusal bir film olmus. ozellikle cannavale'nin canlandirdigi terry karakteri bayagi bir eglence katiyor filme. alex shaffer'in canlandirdigi guresci cocuk kyle ve ailesinin genel umarsiz, duygudan yoksun surat ifadeleri bile kimi zaman guldurmeye yetiyor.
    mike ve kyle'in aralarinda gelisen ve aslinda bir yalana bagli iliskinin gelisimini, acgozlulugun insan iliskilerine etkilerini izliyoruz filmde.
  • sandra bullock'un da bir adet oscar heykelciği olsun diye çekilmiş izlenimi veren the blind side filminin bağımsızlar cenahındaki versiyonu. win win bağımsız amerikan sinemasının bir örneği olduğundan, paul giamatti'nin her zamanki gibi döktürdüğü ana karakterin, sorunlu bir genci evine alıp ona yardımseverlik gösterişinin ardında başka gerçeklerin, başka niyetlerin olduğu açık açık dile getirilebiliyor. the blind side'ın yapamadığını yapan win win'de ikiyüzlü ve açgözlü batılılar sert bir dille eleştirilmiş oluyorlar böylece. yine de, thomas mccarthy'nin bu son filmini, önceki filmleri the station agent ve the visitor kadar sevemedim. belli bir noktadan sonra, her seferinde karşımıza çıkan bir zirveye ulaşma öyküsüne dönüşüyor win win ve birçok sahnesiyle de pek eğlenceli gelmiyor. filmin türkçe adı olarak layık görülen "kazananlar kulübü" ile de, bu şekilde izleyici çekmek hedeflenmiş belli ki.
  • istisnasız her toplantıda, istisnasız birinin, istisnasız söylediği, türkçe karşılıklı fayda sağlamak manasına gelen kazan kazan ifadesinin ingilizcesi. toplantılar türkiye'de, muhataplar türk ama win win.. at the end of the day, you win we win.
hesabın var mı? giriş yap