• konuşulmaması mümkün olmayan film.

    --- spoiler ---

    film okul katliamı işleyen bir çocuk hakkında değil, okul katliamı işleyen bir çocuğun annesi hakkında olmasıyla puan kazanıyor. eva'nın hayatında psikopat oğlu kevin olmadan önce de var olan bir insan olduğunu unutmamıza izin vermiyor. ispanya'da festivallerde domatesler içinde yüzerken hayatından gayet memnun olan eva'nın bir gün çocuğu oluyor ve o bağımsız gezgin hayatı son buluyor.

    bu, bebek kevin ilk kucağına verildiğinde bile gülümseyemeyecek kadar aklının bulanmasına sebep oluyor ve kucağındaki bebek 16 yıl sonra okulunda kapıları kitleyip arkadaşlarını öldürdüğü zaman eva'nın olayda kendi sorumluluğunu sorgularken aklına takılan birkaç olayın ilkini teşkil ediyor. eva maceraperest hayatından çıkarılmış, çocuğa daha iyi bakabilmek için sevdiği şehir new york'u terk etmek zorunda kalmış, sevmediği bir evde ve mahallede yaşamak zorunda kalmış bir kadın olarak buluyor kendini. kendiyle olan hesaplaşması süresince kendini gayet iyi kontrol etse de bebeğiyle iletişim sorunu yaşamaktan kaçamıyor.

    tabii eva'nın bütün bu tavırları ve hareketleri kevin'in yaptıklarını açıklamak için çok çok yetersiz. doğuştan kusursuz bir psikopat olan kevin, küçükken saatlerce susmadan ağlıyor, daha üç yaşındayken bile annesine inatla kötü davranıyor, onunla bir iktidar savaşına giriyor, anılarını itinayla yok ediyor, annesini rahatsız etmekten zevk alıyor, sonunda işi annesinin gözbebeği küçük kızkardeşine zarar vermeye kadar götürüyor.

    yine de kevin'in gerçek bir psikopat olması eva'nın suçluluk duygusunu yeteri kadar azaltmıyor. çocuğuna en başından beri zaman zaman soğuk davranması, zaman zaman sırf ona karşı olmasa da onun yanında şiddetli hareketlerde bulunması, kevin'i tutup yere fırlatarak kolunu kırması, dışlaması, kardeşini ondan koruması gibi unsurlar kevin'in durumu göz önünde bulundurulduğunda anlaşılabilir gelse de bütün bunlar kevin'in bozuk psikolojisini belki de daha da bozuyor ve okul katliamından bağımsız düşünülmesi zorlaşıyor.

    aslında kevin gerçek bir psikopat ve gerçekleştirdiği katliam annesinin davranışlarıyla değil, abd'nin şiddet kültürüyle açıklanabilir. katliamın alkışıyla sahne ışıklarıyla gerçek bir şov gibi algılanması, herkesin kevin'i dinlemesi, izlemesi, ondan bahsetmesi, kevin'in bunu yaratarak değil yıkarak, şiddetin ülkesinin kültüründeki yerini çok iyi anladığını beyan ederek yapması eva'nın anneliğinden çok daha derin sebepler içeriyor. sanırım filmin ismi de bu duruma gönderme yapıyor.

    ancak eva işin bu yönüyle veya kocasının problemle yüzleşmekten hep çekinen korkak tavırlarıyla pek ilgilenmiyor; kevin'in hamster'ı öldürmesinden kardeşinin gözünü kaybetmesine sebep olmasına, 31 çekerken yakalandığında durmamasından okul katliamına kadar yediği her haltta annesine manidar bakışlar atması veya "sertliği senden aldım" itirafı eva'nın sorumluluğunu ve sevgisini sorgulamasına yetiyor. hatta katliam günü kardeşini, babasını, arkadaşlarını öldürüp bir tek annesini sağ bırakması bile annesinin kevin'in dünyasında diğerlerinden daha özel bir yere sahip olduğunu kanıtlıyor, çünkü biliyoruz ki kevin istese annesini de öldürebileceği bir plan yapacak kadar zeki, ancak sadece kardeşi ve hayatı boyunca iyi geçindiği babasını öldürüyor, bu da onların kevin'in gözünde çatışmaya bile değmeyecek sıradan insanlar olduğunu gösteriyor bir bakıma.

    eva aşağı yukarı 15 yıl içinde dünyayı gezen bir kadından, süpermarket içinde oğlunun katlettiği çocukların annelerinden köşe bucak saklanan bir kadına dönüşüyor. mahallede damgalanıyor, tacizlere, kurbanların ailelerinin cadı avına maruz kalıyor. eva'nın zaten olayı atlatma şansı yok, diğer anneler ne kadar kurbansa eva da o kadar kurban (çünkü kevin okuldaki çocukların yanı sıra babasını ve kızkardeşini de öldürüyor). ancak bu travma yalnızca eva'nın kevin'in bütün hayatını en baştan gözden geçirmesine ve kendi sorumluluğunu aramasına yol açıyor.

    eva kendini hak ettiği kadar aklayamıyor olacak ki, "bırak şu allahın belası çocuğu" diye haykırmamak için kendini zor tutan izleyicinin aksine bütün bu olaylardan sonra o mahallede yaşamaya devam etme pahasına kevin'i görmeyi bırakıp gitmiyor. aslında toplumdan dışlanan ve kendini dışlayanları pek de haksız bulmayan eva bu zulmü hak etmiyor, ancak kevin'in yaraladığı çocuklardan birinin kendisine hal hatır sorması bir istisna olarak kalıyor.

    kırmızı dolu anlatımıyla içine girdiğiniz gerginlikten çıkmanıza bir türlü izin vermeyen film, teknik açıdan da sıradışı bir kurgu ve değişik planlar ile iz bırakmayı başarıyor. tilda swinton ise beklenildiği gibi kusursuz.

    --- spoiler ---

    kısacası şiddet, aile, psikoloji gibi konulara giren, kelimenin tam anlamıyla benzersiz bir film olmuş we need to talk about kevin.
  • gerçekten bir çocuk yetiştiren ya da yetişmesine yakinen tanık olanların farklı, çocuk yetiştirmekle pek ilgisi olmamış ya da önemsemeyenlerin farklı algılayabileceği, farklı karakterleri suçlu bulması olası bir film bana göre we need to talk about kevin.

    --- spoiler ---

    bir çocuğum ya da yakın gelecekte anne olma gibi planlarım yok. ancak neredeyse doğduğundan beri yetişmesine ve büyümesine, her türlü hezeyanına ve "bu da nerden çıktı şimdi?"sine tanık olduğum bir yeğenim var. özet isteyene veriyorum: filmdeki veledin tek derdi sevgisizlik ve ilgisizlik. çocuklar rol yaptığınızda bunu sandığınızdan çok daha iyi anlıyorlar. ve sizi sınamak için pek çok yöntemleri var.

    bir kere filmdeki anne karakteriyle oğlu arasında -bırakın duygusalı- belirgin bir fiziksel uzaklık var.
    daha filmin en başında ağlayan bebeğini kucağında tutan eva, bebeği kendinden belirgin bi şekilde uzakta tutarak sakinleştirmeye çalışıyor.
    bebek dediğin, annesinin karnından daha fırından kokusu üstünde bi ekmek gibi ayrılmış minicik bişey. ağlayan çocuğu sakinleştirmenin birincil yöntemi annenin ona sarılmasıdır. eğer ki çocuğun fiziksel bir rahatsızlığı yoksa (kolit, vs gibi) hiçbir çocuk sürekli ağlamaz. ki üstelik eve gelen baba bebeği olması gerektiği gibi sevgiyle kucağına aldığında çocuğun hiçbir şekilde ağlamadığını görüyoruz. o kadar minik bir bebek "dur la annemi biraz sinir ediyim" diyerek rol kesemez.

    burada eva'yı günah keçisi ilan etmek de doğru değil belki ancak sadece çocuk doğurmak kimseyi "doğru anne" yapmıyor. bazı insanlar anne olmaya uygun değil. ya da yeterince çaba harcamıyorlar. 3-4 yaşına gelmiş bir çocuk konuşmuyorsa ve fiziksel bir rahatsızlığı yoksa -ki doktorun demesine göre yok- o zaman o çocuğu elinden tutup bi güzel pedagoga götürmek gerek eva'cım. dur ben şu topu atıyım bakıyım geri atacak mı diye başlayıp sonra inat yapmanın manası yok. çocuğu yetiştirmeye çalışıp sayıları öğretirken çocuk sana istediğin cevap vermiyorsa çocuğun içinde şeytan olmasından ziyade aranızda bariz bir iletişim bozukluğu var demektir.

    kevin'daki oedipus kompleksinin izleriniyse pek çok yerde görüyoruz: kendi özgürlüğüne muhtaç eva'nın odasını saplantılı bi şekilde kapladığı haritalar ve kaçıp kurtulma isteğine karşılık kevin'ın bu haritaları ve bu isteği yok etme çabasında, babasına oral seks yapan anneyi yakaladığı (ki bu babasına olan nefretinin tohumlarını atmadıysa da perçinlemiştir muhakkak) sahnede, gerçekten savunmasız ve muhtaç olduğu hastalık anında babayı tersleyip onun yerine gardını düşürdüğü annesini seçmesinde, o yaşına kadar hala altına bez bağlatıp tuvaleti kullanmamasında (çocuklarda tuvaleti kullanmayı reddetmenin sebebi anneyi cezalandırmaktan çok kakasını vücudunun bir parçası olarak algılayıp ondan vazgeçmek istememesi olarak açıklanıyor çeşitli yerlerde).

    tabi ki çocuğun psikopatlık gibi görünen davranışları temelde annesinin sevgisini ve ilgisini test ediyor olmasından kaynaklanıyor. annenin fenafillah mertebesiyle çocuğunki bir değil elbet. bu davranışları "senin derdin ne evlaadım" diyerek değil çocuğa koşulsuz sevgi ve ilgi göstererek yok etmek daha olası. etrafındaki insanlara, anne ve babasına devamlı vuran bir çocuğu döverek değil, "sen bunu yapıyor olsan da seni çok seviyorum" diyerek iyileştiren insanları bizzat tanıyorum.

    burada babanın iyi niyetli kekoluğuna deyinmeden geçmek olmaz tabi. eva'nın çocuğa olan ilgisizliğini görüp onun yerine abartılı bi şekilde var olan sorunları görmezden gelmesi, bunca sorunu olan bir çocuğu hiçbir şekilde profesyonel yardımla tanıştırmaması, eva'yla olan iletişim kopuklukları filan.

    eva'nın ilgi ve sevgisinden payını alamayarak onu devamlı zorlayan kevin, kırılganken annesine sarılıp gücünü toparladığında eskisi gibi mesafe koyup annesinin sevgisini test etmeye devam ediyor. ergenliği gelip çattığında annesinin onu sevmediğine artık o kadar emin ki. golf oynamaya gittiklerine kendisinin de ona benzediğini söylerken ve birlikte yemeğe çıktıklarında bunu zorla yaptığına o kadar inanmış ki. ergenlik hormonlarıyla birlikte coşan psikolojisi ve sevgisizliğiyle artık "yok yea valla öyle diil" cümlesi tabi ki onu ikna etmeyecektir.

    ha bu arada tabi ki bu durumu tetikleyen en büyük etkenlerden biri de eva'nın yeni bir çocuk dünyaya getirmesi. bunun temel nedeni büyük ihtimalle yeteri kadar sevgi ve ilgi gösteremediği için elinden kayan ve kendisini sürekli reddeden kevin'ın yerine, kendine bağımlı yeni birine ihtiyaç duyması. bunu pek çok kadın yapıyor zira, çocuğuyla olan iletişimsizliği ya da çocuğun büyüyüp kendine ait bir kişilik geliştirerek anneden kopması, annede bir davranış bozukluğunu tetikleyerek devreleri karıştırıyor "sevgi ve ilgime bağımlı biri olmalı" diyerek ihtiyacını giderebilmek için yeni bir çocuk doğuruyor kadın.

    iyi niyetiyle bu durumu kevin'a açıklamaya çalışırkenki sıçışı da takdire şayan doğrusu. o yaştaki çocuk bariz bi şekilde "birine alışman onu sevdiğin anlamına gelmez" diye olta atıyor eva'ya, o da "sen deli misin gel bakıyım buraya şapşal seni çok seviyorum ben" diyeceği yerde "valla yakında geliyo kardeşin ona da alışçaz" gibi abuk subuk bişeyler geveliyo. ondan sonra bu çocuğun kardeşine zarar vermesine hiç şaşırmamalıyız tabi ki.

    işte bütün bu sevgisizlik ve ilgisizlik, iletişimsizlik ve ergen çocuk hormonları birleşerek sıcak servis edilen bir katliama ve dahi aile dramına yol açıyor.

    kitabı okumadım, orda belki eva'nın iç dünyasına dair farklı çıkarımlar olabilir. ancak filmin verdiği ipuçları benim gözümde böyle bir manzaraya sahip.
    içine şeytan kaçmış demek bana göre çok ucuz bir korku filmi klişesi. insanların dünyasında en büyük iyileştirici reçete hala sevgi.

    --- spoiler ---
  • felaket güçlü bir atmosfer yaratıp bunu enfes bir kurguyla ve görsel yapıyla destekleyen toplamda çok iyi bir film olmakla beraber bazı hafif aksayan unsurları mevcut

    filmdeki aksamalara yol açan taraflar genelde kitaptan uyarlanırken atlanan, hızlı veya muğlak geçilen yerler.

    kitabı okuyanların nette yazdıklarının da yardımlarıyla aşağıdaki çıkarımları yapınca film çok daha anlam kazandı:

    --- spoiler ---

    filmin belki de en havada kalan tarafı şehirdeki insanların eva'ya neden bu denli tepkili oldukları, onu gördüklerinde kendilerine hakim olamayıp (eva polise şikayette bulunsa hapse girerler) tartaklayacak kadar bilenmiş oldukları. başlarda bunu filmin sonlarında açığa kavuşacak gizemlerden sansak da kavuşmuyor. bu durumun arkaplanı kitapta etraflı biçimde anlatılmış.

    olaydan sonra eva, filmde de üstüne basa basa gösterildiği üzere, yaşananlarda, oğlunun durumunda kendi payının çok büyük olduğuna inanıyor. kendini cezalandırmak için, kevin'in sorumluluğunu paylaşmak için elinden geleni yapıyor. bir nevi kendini acılı ailelere ve tanıdıklarına kurban ediyor. banliyöden ayrılıp manhattan'a geri dönmemesinin en büyük sebeplerinden biri de bu. ailelerin hınçlarını onların yakınında olarak ona yöneltip açılmalarını, biraz olsun daha ateşlerinin dinmesini göğüslemek istiyor.

    peki olaylar sonucunda tüm ölenlerin vebaliyle birlikte kocasının ve küçük kızının kaybını da taşımak durumunda olan bir anneye karşı en başta bu tavrı ateşleyen ne?

    bunun sebebi de bize sadece en son kareleri bölük pörçük gösterilen kevin'in mahkeme duruşmaları.

    bu duruşmalarda davacılardan biri kevin ile beraber annesini de suçluyor ve dava ikisi üzerinden devam ediyor bundan sonra. ve eva kendi üzerine isnat edilen suçlamalara karşı kendini hiç savunmuyor. hatta suçlu bulunmak için elinden geleni yapıyor desek yeri. hiç ağlamadığı gibi üzgün bile gözükmemeye özen gösteriyor. tv'lerde, haberlerde "buzlar kraliçesi", samimiyetsiz, soğuk, merhametsiz, cani bir kadın olarak lanse ediliyor.

    dava sonucunda suçlu bulunmadığında hayal kırıklığına uğruyor. ceza alması gerektiğini düşünüyor. tek tesellisi kevin'in davası kaybedildiği için ödemek durumunda kaldığı yüklü dava masrafları. avukatın "niye temyize gitmiyorsun, herşeyini kaybedeceksin" uyarılarına aldırış etmiyor ve malikaneyi, şirketini, hemen herşeyini kaybediyor.

    ...

    eva celia'ya hamile kaldığında, kevin'in bir günlüğüne annesiyle babasına biçtiği rolleri değiş tokuş etmesi de kitapta daha iyi açıklığa kavuşturulmuş diğer bir mevzu. her sosyopatın olduğu gibi kevin'in en büyük zevki de insanları manipüle etmek. bir günlüğüne de olsa kendi biçtiği rolleri tersyüz ederek ebeveynlerini manipüle etmedeki hünerini ortaya koyuyor. hem bize hem eva'ya onları istediği gibi parmaklarında oynattığını kanıtlıyor. ve hemen ertesi gün rolleri eski vaziyetine dönüştürüp eva'yı biraz daha umutsuzluğa sürüklemeyi başarıyor; ona aslında istese "nasıl mükemmel bir evlat" olabileceğini ama bir daha asla eva'ya o zevki tattırmayacağını gösterip annesine karşı büyük bir zafer daha kazanıyor.

    ...

    son olarak kevin'in okla yayla bir okul dolusu insanı nasıl akladığı, neden durduralamadığı ve üstü başı tertemiz dışarı çıktığı meselesine gelirsek:

    kevin okulun sadece dış kapılarını kilitlemiyor. bir şekilde kalabalığı okulun kapalı spor sahasına toplayıp (veya zaten hazır kalabalık orada toplanmışken) salonun kapılarını onların üzerine kilitleyip kendisi spor salonunun içinden ulaşılamayan salonu gören bir balkona çıkıyor ve buradan herkesi bir bir yere seriyor

    --- spoiler ---
  • sembol ve imgelerin, foreshadowing tekniğinin bolca kullanıldığı güzel film.

    --- spoiler ---

    filmi belki de en güzel özetleyen iki sahneyi aşağıdaki resimde bir araya getirdim.
    ilki kevin'in annesinin mutfak dolabındaki eşyalar alınmasın diye uyguladığı çözüm. ikincisi ise kevin'in katliam günü spor salonundan öğrenciler çıkartılmasın diye uyguladığı çözüm.

    görsel1

    neredeyse her sahnede kırmızı rengin kullanılmış olmasının yanı sıra domates ve türevlerinin, dolayısıyla kanı çağrıştıran kırmızı sıvıların bolca kullanıldığı sahnelerden birkaç tanesini hatırlamak için ise aşağıdaki resme bakabilirsiniz:

    görsel2

    --- spoiler ---
  • gel gitlerle dolu bir filmdir.

    --- spoiler ---
    eva aslında kuralsız yaşayan bir kadın ve kuralsızlığından çok da mutlu. ancak bir kurallar bütün olan evlilik disiplini içerisinde de eva'nın kendini, kimliğini kaybetmeme direncine belirgin bir şekilde olmasa da tanıklık ediyoruz. kendine ait bir odasının olmasını istemesi bile bunun yeterli bir göstergesi.
    kevin, annesine düşman değil. aslında annesine hastalıklı bir düşkünlük ile bağlı. annesinin odasını boya tabancası ile kendince güzelleştiriyor, annesi için özel bir şeyler yapmak istiyor, ki film boyunca başka biri için özel bir şey yapmak istediğini ben hatırlamıyorum.
    anneye eylemli olarak kötü davrandığı bütün anlarda, kevin annenin şiddete düşkün tarafını harekete geçiriyor. anne, kevin ile şiddeti paylaştığı anlarda çocuk gibi, tüm bu zamanlarda ise tuhaf bir şekilde anne-kevin arasındaki sevginin açığa çıktığını görüyoruz. kolunu annesinin kırmasına karşılık, kevin'in annesini babasına gammazlamamasındaki gibi.
    kevin ile eva arasındaki ilişki, kevin'in tuhaf bir çocuk olmasının yanında, eva'nın da değişik, değişken bir kadın olması arasında gidip gidip geliyor. sapkın ilişki, kevin'dan beslendiği kadar, anneden de besleniyor. ama biz film boyunca annenin tarafını tutmakla o kadar meşgul oluyoruz ki, annedeki tutarsızlığı bir türlü fark edemiyoruz. çocuk hiç doktora götürülmüyor, çocuk saklamasına karşılık, kadın kocasına oğlunun kolunu kırdığını söylemiyor, anne oğlunun mastürbasyon yaptığını anlamasına karşılık, kapatmak üzere olduğu kapıyı tekrar açıyor ve doğrudan oğlunun yüzüne bakıyor.
    sona yaklaştıkça, annenin babadan uzaklaşması, giderek ilgisini küçük kızına yöneltmesi, kevin'in olası bir ayrılık halinde babası ile yaşamaya başlayacak olması gibi ihtimaller bir araya geldikçe, çapları küçük birtakım sapkınlıklarla kendini hatırda tutan kevin için daha büyük çaplı bir hareket ile aleyhine gelişen tüm olasılıklardan kurtulmaya çabası baş gösteriyor. önce baba ile kız kardeş öldürülüyor, ardından da okulda büyük çaplı bir katliam gerçekleşiyor. netice itibariyle okul bitiminde babası ile birlikte ayrılacak olan kevin için okul bitmiyor, baba ile gitmek ihtimali de tamamen ortadan kalkıyor. annesinin bütünüyle kız kardeşine kalacak olması ihtimali de tehdit olmaktan çıkıyor. eva ise kocasını ve kızını öldüren öz oğluna sırtını dönmüyor. bense bunu annelik duygusu masumiyeti içinde pek anlamlandıramıyorum.
    özetle, annenin tarafını tutmaya o kadar gönüllü oluyoruz ki eva ile kevin'in eşit miktarda masum olduklarını fark edemiyoruz.
    ayrıca o ne biçim bir domatestir ki, her gördüğüm anda beni gerim gerim gerdi.
    --- spoiler ---
  • evde tek başına'daki kevin'i mumla aradığınız film.
  • kuvvetle muhtemel ülkemizde vizyona girmeyecek nadide.
    http://www.imdb.com/title/tt1242460/releaseinfo

    ya da üç beş sene sonraki film festivalinde artık.

    "satanist evlat kevin" adıyla çevrilirse memnun olurum.
  • ann ve kevin, kırmızı ve sarı hakkında yazmalıyım;

    (bkz: spoiler)
    ispanya'daki "la tomatina", kan, domates konserveleri, evin dışındaki beyaz duvardaki izler, arabanın ön camını kaplayan boya, trafik ışığı, saatin göstergesi, şarap, ann'in kevin'a fırlattığı top.. hepsi kırmızı.

    ann'in kevin'a fırlattığı ve çocuktan da kendisine geri fırlatmasını istediği kırmızı topa ilgisiz kalan kevin; fort-da oyununda başarısızlık. oyun oynamayı imkansızlaştıracak kadar mevcut olan ann.

    sokaktaki gürültüler, aletlerin çıkardığı gürültülü sesler (çim biçme makinası, beton delici, elektrik süpürgesi, duvar zımparası) ve dış sesler kaybolduğunda ann'in kulağına gelen başka sesler.. bu evrende cızırtı yapan şeyler var.

    sokaktaki çocuğun arabasına giden ann'e bakışı, işyerindeki insanların bakışları, arabasının içindeyken onu takip eden bir maskenin bakışları.. ann'in evreninde bakışlar da hayaletleşmiş halde dolaşıyorlar rahatsız edicilikleriyle.

    ann arabasında giderken dış ses olarak çeşitli müzikler çalıyor ve o anlarda etraf diğer kapalı mekanlardakine göre daha huzurlu; hareket eden mekan olan araba evin sabitliğinin etkilerini azaltıyor ann için. araba dışarıdan güvenli, evden bile güvenli. odasına yapıştırdığı haritaları da hatırladığımda arabanın bilinmeze giden yolları gerçekleştirebilmek için, sıkışmışlığı açabilmek için tek araç olduğunu düşünüyorum ann için.

    cadılar bayramında buzdolaba yapışan yiyecekler, ann'in pişirdiği yumurtanın kıvamı, arabada kevin'ın ağzından akıtarak yediği yiyecek..bunların tümü sarı renkte, bok sarısı.

    kırmızı ve sarı; ann ve kevin. ann içinde kevin'a yer açamadıkça çocuk onun için işgalciye dönüşüyor, kusulması ya da sıçılması rahatlatacak olan bok haline geliyor kevin ve canlı olduğu için de sürekli büyüyen bir bok parçası bu aynı zamanda.

    kevin kaka yapıyor altına. annesinin herşeyini boktan bulduğunu söylüyor. annesinden sevgi talebi kadın tarafından yanıtsız bırakıldığı ya da -mış gibi davranıldığı her anda çocuk kadın için bir işgalciye dönüşüyor ve onun kırmızısına bulaştırıyor sarıyı giderek.

    filmin bir yerinde geçen cümle şöyleydi; "kediler burunlarını zorla kendi boklarının içine sokarak eğitilirler." kevin; bok. ann; cahil kedi. dışsallaşmış bir bok kütlesi olarak gördüğü kevin'ın kendinden çıkan parça olduğunu kabullenmesi imkansız.

    film devam ediyor. ann bir anne olarak kevin'la konuşuyor ve o sırada bu iki kimlik (ann ve anne) birbirinden ayrılıyor. anneliği travma olarak yaşayan kadın kevin'a karşı çaresizleştikçe, çocuk onun düşmanına dönüşüyor.

    kevin; "birine alışkın olman ondan hoşlandığın anlamına gelmez. sen bana sadece alışkınsın" diyor annesine, ikinci çocuk olan celia doğmak üzereyken. "ona da alışacağız" diyor ann ve bir kere daha haklı çıkarıyor kevin'ı. çocuğu alışılacak bir şey olarak görmesi ann'in,, ona dair hemen herşeyi söylüyor.

    kız kardeş doğuyor. babasının ilgisini ilk kez kaybeden kevin annesine yaklaşıyor. çocuğun sarı renkli kusmuğunu temizliyor anne ve ona bir masal okuyor kapağı sarı olan kitaptan. şarkı ilk kez evin içinde çalıyor. savaş daha da ölümcül bir hale gelmeden önce kısa ateşkes anı.

    sonrasında annenin okuduğu masalı kendi yöntemine göre ve babasının sağladığı silahlarla realize etmeye başlıyor kevin; ok ve yay sarı kırmızı. ok atmaktan hiç vazgeçmeyecek olan kevin durmadan dartın merkezindeki sarı noktayı vurmaya çalışıyor. otodestrüksüyon yoluyla annenin de kökünü kazıma çabalarının bir projeksiyonu mu? annesinin gözünde bir bok parçası olduğunun farkında.

    ann'in ilaç kutuları sarı renkte. çocuğu kusmak için çareler arayışı.

    noel kutlamasında filmin başında olduğu gibi kırmızılar içindeydi ann ve iyi hissediyordu. collins yanına geldi, ağzına geleni söyledi ve koltuğunun yanına bok sarısı rengindeki oyuncağı bıraktı. party is over. patronunun saçları sarı, kızı sarışın, etrafta sarılar var.. kevin'in ölümcül sarılığı ann'in dünyasını işgal etmeyi sürdürüyor. kızıyla yağur altında yürürken sarı renkli şemsiyeyi kendi üzerine tutuyor; kevin tepesine çullanmış durumda.

    kevin kırmızı giyiyor. kıpkırmızı halde annesinin sokakta asılı posterine bakıyor. henüz birkaç sahne önceki yüz hali ise oldukça kadınsıydı. sarı ve kırmızının yerdeğiştirmelerini izlediğimiz sahnelerden biri, belki ilki. kevin kendisini istemeyen annesine benziyor giderek. ölümcül bir benzerlik.

    kevin kendisine benzedikçe ann anoreksik bir hale geliyor. kadın oğlunu kusmaya çalışıyor. giderek büyüyen kevin'ı kusmak imkansız olduğunda ann yemeden içmeden kesiliyor. sonunda arabasının tavan renginin de sarı olduğunu gösteriyor kamera. orada da huzur yok kadın için.

    ann kevin'ın odasına giriyor gizlice. odadaki şeylerin tümünün içi boş. kevin ne yazmış ne de nesneler biriktirmiş. odasında gösterilen kırmızı makas kevin'ın çocukluğunu lime lime doğramış sanki. çöp koleksiyoncusu kevin. il castrato.

    kevin'ın sarı işgali celia'ya da bulaşıyor ve gözünü sakatlıyor küçük kızın. yaralanmasından önce ise kızın odasının duvarlarının renginin aynı bok sarısı olduğunu farkedebiliyoruz.

    en sonunda kevin annesinin rengi olan kırmızıyı ona iade etti. eyleme geçerek her yeri kıpkırmızı bir renge bürüdü. ann'i donduran o kırmızı.

    çocuk hapiste. ann onun tişörtünü ütülüyor ve üzerindeki desen; kırmızı ve sarı elele tutuşmuş orada.

    (bkz: spoiler)

    mark rothko'nun "untitled" tablolarındaki gibi bir evren filmde gösterilen.
hesabın var mı? giriş yap