• soru çözer gibi değil, doğru soruyu bulmak için yeni sorular yaratır gibi besteliyor.
  • amerikalı caz bestecisi ve efsanevi saksafon virtüözüdür.
    bestelerinin pek çoğu caz standardı olmuştur. kendisi de, 1959'da başladığı müzik hayatında sayısız albümde yer almış, onlarca albüme imza atmıştır. ömrü hayatının sonunda, sondan bir önceki albümü "alegria" (2004) ile grammy ödülünün de sahibi olabilmiştir.
    son albümü "beyond the sound barrier"le de, grup liderliğini yaptığı danilo perez (piyano), john patitucci (bass), brian blade (davul) ile birlikte, albümün adı gibi yine ses sınırlarının ötesine geçmiştir.
    *
    shorter, bu uzun ve aktif müzik hayatına art blakey ve jazz messengers'le başlamış, arkasından uzun yıllar miles davis'le uzun yıllar boyu yaptığı çalışmalarıyla, hem miles'in, o müziğin sınırlarını zorlayan yaratıcı yenilikçilinde rol almış ve katkı sağlamış ve hem de bu çalışmalarıyla kendisine verilen unvanların hakkıyla sahibi olmuştur.
  • şunu belirterek başlamak gerekiyor: miles davis altmışların en büyük devrimcilerinden. öyle ki, kendi müziğini ve türünü yıkıp yeni şeyler yaparken -seksenlerde herbie hancock'ın vsop ile icra ettiğinin tam tersine- ardına bakmıyor. devrimden kastım sadece kendi başına bir şeyler yapması değil, birlikte çaldığı genç müzisyenleri indüklemesi, potansiyellerini özgür ve bireysel olarak kullanmalarına da izin vermesidir.

    wayne shorter 50'lerin ortalarından sonuna dek art blakey'le çalışmış bir tenor saksofoncu. zaten süper yetenekli, çalışkan, temiz ve efendiliğiyle bilinen biri. art blakey de kıymetini biliyor gencin, her konserde her albümde mutlaka yer almasını arzuluyor. bir dediğini iki etmiyor. ancak blakey'nin hard bop'un ucunda kalan, kuralcı ve 50'lerdeki muazzam işleri 60'larda amerika'da tutmamaya başladı. haliyle; ornette coleman serbest cazın, john coltrane özgür ve ruhani müziğin, miles davis bop sonrasının (post bop) ve modal müziğin* öncüsüyken art blakey monotonluğun bir yerde kendini gösterdiğini doğal olarak kabul ederek avrupa'ya yöneldi. yavaş yavaş tükenen hard bop'ın içinde shorter daha çok "besteci" kimliğinden öte icracı kimliğiyle yer almaktaydı. miles davis tam olarak burada devreye girdi ve shorter'ı grubuna çekerken en önemli adımı bestelerine dokunmaksızın izin vererek attı. (esp'deki hemen her şarkıda katkısı var shorter'ın. zaten o dönem coltrane etkisinden de aheste aheste çıktığı yıllar)

    shorter miles davis'le çalarken kendi besteciliğini kendi albümlerine de yansıtmaya başladı. önceden olduğu gibi yes or no* tadında coltranesk işlerden ya da mahjong gibi yarı spirituel işlerden geçip, night dreamer'ları vs geride bıraktı; müziğinin "blues" tonu bir hayli kısılmış oldu.

    speak no evil, tam bu evrede devreye giren bir başyapıt olarak tanımlanmalıdır. birincisi, shorter'ın coltrane tadındaki dörtlüsündeki iki kilit isim (mccoy tyner, reggie workman) değişti. buradaki en kritik hamle tyner'ın gidişiydi. tyner tıpkı naima'daki akor çalımı ya da juju'daki girizgahıyla kendine has, block chord olayıyla büyümüş, red garland'ın daha vizyonlu olanıyken akorlarla dans eden ve gevezelikten kesinlikle kaçınmayan hancock'ın gruba dahil oluşu müziği çok daha farklı boyutlara götürmüştü. witch hunt'ın girişindeki kurallı ve kendinden emin yürüyüşü yazan shorter, aynı şarkıda hancock'a öyle geniş izin verdi ki akor tabanı havalarda uçuyordu! aynı albümde vals (dance cadaverous) de var, infant eyes gibi kusursuz ötesi kusursuz; "kötü" diyenin derhal railgun ile yok edilmesi gereken muazzam muazzamı bir ballad da var.

    bu albüm sonrasında shorter, miles'la ilişkisini daha da geliştirdi. zaten nefertiti'nin shorter'ın elinden çıkma sayılabilecek bir albüm olduğu âşikâr. [pinocchio'yu refere ediyorum] bu evrede shorter'ın tonu da değişti. kullandığı reed kalınlaşmış ancak ton naifleşmişti. coltrane tarzı "takır-takır" çalmalardan boş bırakmalara dönülen miles-vari "azıcık sessiz olun, arka plan aksın abi" ekolü dikkati çekiyordu. birkaç ay sonra en iyi albümlerinden birini çıkardı shorter, the soothsayer. anlıyoruz ki shorter'ın korkutucu armoni bilgisi iyiden iyiye kendini belli ediyordu. ah, bana "peki shorter'ın en iyi albümü?" kesinlikle schizophrenia derim. miyako gibi armonik açıdan kusursuzluğun son raddesinde eserler barındırıyor. son akorun minör yedilisinden üç kişiye yeni akor üfletmeler ve birini sabit tutup ikisini değiştirip akıl almaz işler yapmalar ... büyük usta var olsun.
  • bir kara film çekersem eğer mephistopheles adlı şaheserini tema müziği niyetine kullanacağım jazz maestrosu.
  • nefesine kurban olduğum ayrılmış aramızdan. bu müzik türü sensiz var olmazdı. iyi ki vardın. iyi ki "cazcının iyisi erken ölür" sözüne nazire edercesine 90 yıl yaşadın, 90 yıl ürettin.
  • 1964'e kadar art blakey'nin jazz messengers grubunda calmistir.
  • wayne abimiz giyimiyle tarziyla ve piyanoya yaslanarak attığı bakışlarla bir beyaz kadın tücarını andırmaktaydı. piyanist abimiz perez'in godoz akorları, john patitucci'nin tecrübesi, çoook büyük hayallerle izlemeye gittiğim brian blade'in deneysel, yamuk ve abansal çalış tarzı, wayne shorter'ın zorlama çıkardığı melodiler dikkat çekmekteydi.
    sonuç: bu kadar ustanın bir arada olduğu***, beklentilerime göre çok büyük hayal kırıklığına uğratan konsere adını veren kişi.
  • herbie hancockla da cali$mi$ $ahsen weather report zamanlarini daha cok sevdigim bir ki$idir bu. ayrica gecen seneki performansinda uyu$turucu almi$ gibi bir oraya bir buraya yalpalayip durmu$tu.
  • wayne shorter , ilk olarak art blakey ile çok genç yaşta yaptığı çalışmalarla dikkatleri üzerine çekmiştir.george coleman'ın yerine tenor saksofoncu arayışına geçen miles davis, bu genç müzisyeni anında kapmıştır.hatta art blakey'in bu sebepten miles a çok kızgın olduğu söylenir.coltrane soundunu bir boyut öteye taşıyan tonu ile 1960'lı yıllara damgasını vurmuştur ve miles davis beşlisinin efsane isimlerindendir.fakat tüm bu özelliklerinin yanında besteci kimliği , müzisyen kimliğininde ötesine geçmiştir belkide.real book açılıp bakıldığında görülecektir ki o kitaptaki modern caz standartlarının bir çoğunun yaratıcısıdır kendileri.miles'ın 1968 yılından itibaren değişen müzik dünyasında apayrı bir rol üstlenmesinin ardından o da weather report grubu ile birlikte çok önemli kayıtlara imza atmıştır.bu dönemde herbie hancock önderliğindeki v.s.o.p ile güzel albümler çıkartmış ve 60'lı yılları yad etmiştir birbakıma.özellikle eşinin uçak kazasında vefatı kariyeri açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur.footprints live albümünde kaydedilmiş olan müzikteki o açıklanamaz hava bu insanların ne kadar üst boyutlarda dolaştıklarının bir kanıtı gibidir.wayne shorter tenor saksofon yanında dünyadaki en iyi sopranoculardan biridir aynı zamanda.geçtiğimiz günlerde çıkan alegria albümünde ise günümüzün süper isimleri eşlik etmektedir kendisine.****
  • (bkz: juju)
    (bkz: etcetera)
hesabın var mı? giriş yap