• ipod ve mp3 player gibi vasat ürünlerin yanında asaletiyle dikkat çeken vasat müzik aracı. eskiden zenginlik göstergesiydi şuan fakirlik.
  • kot ceketimin ic cebinde tasirdim ve cok severdim sony marka fiyakali walkman'imi.

    bence kaset teknolojisi farkli bir muzik kulturu yaratmisti. muzisyenler tum albumun guzel olmasi icin caba harciyorlardi. kasetteki sarkilardan biri bile guzel degilse, cikarip elle sarmak gerekirdi cunku teypte/walkmande kaset dolasabilirdi. tamami guzel olan albumler hemen efsane olurdu, bir cok dinleyici hayrani oldugu muzisyenin albumlerini tek tek parca sirasiyla sayabilirdi. sonra karisik kaset modasi cikti, uzerine elle ecis bucus yazilan sarki isimleriyle.. en ozel hediyelerden biriydi cunku bazi sarkilari kaydedebilmek icin radyo basinda saatlerce hazir olarak beklemek ve sarki cikar cikmaz kayit dugmesine basmak lazimdi. bir kasetten digerine kaydedebilmek icinse iki gozlu buyuk teyplerden lazimdi ve o vakitler oyle seyler hep pahaliydi.

    kimi kasetler cok sayida uretilip dagitilirdi, hasbelkader bulabilmis olanlar buyuk sukse yapardi. hatirladiklarimdan bazilari kesmeseker, mavi sakal ve yasar kurt kasetleri mesela. ahmet kaya, grup yorum kasetleri almak orgut uyesi olmakla birdi sonra.

    kasetler cok dinlemekten de bozulurdu bazen ya da manyetik esyalarla birlikte durmaktan. walkman'in pili bitmeye yuz tutarsa ses bozuk cikardi.

    radyolu walkmanler cok prim yapardi cunku radyo kasetcalar kadar pil tuketmezdi. ustelik farkli sarkilar dinlenebiliyordu, hatta arayip sarki bile istenebiliyordu! radyolar dijital olmadigindan, minik bir tekerlegi cevirerek, gozlerimiz sasi olasiya kadar o minik rakamlari okur ve sevdigimiz istasyonu arardik. pazar aksamlari sunay akin'i dinlerdim yatili lisemin soguk ve yalniz yatakhanesinde. babamin bana yurtdisindan getirdigi yesil yuvarlak bir teybim vardi, karpuz derdik. kaset ve cd calabiliyordu, radyosu da vardi. gorunce sevincten cildirmistim.

    cdler cok pahaliydi ama korsan cd pazari acaipti. zevk sahibi korsan satici hemen yaptigi guzel karisik cdlerle populer oluveriyordu. cd calarlar yavas yavas hayatimiza girmisti. ortaokulda acilan bir oyku yarismasinda (yine yesil) bir cd calar kazanmistim, bayiliyordum kendisine. ilk aldigim orijinal cd radiohead'e aitti.

    mp3ler piyasaya hizli ve illegal bir giris yapti. o dakikadan sonra yukarida bahsettigim "album kulturu"nun hic bir onemi kalmadi. bir cdye mp3 formatinda yuzlerce sarki sigabiliyordu ve artik sarkilarin degil sozleri, isimleri bile kapakta yazmiyordu. karisik metal cdsinden ferdi tayfur cikabiliyordu ve bu cok normaldi.

    cd ve mp3lerle beraber hayatimiza yeni bir obje girmisti artik: cd cantasi. ne cd/mp3 calarlar tasinabilen aygitlardi, ne de bu hayvani cantalar. neyse ki bu donem cok cok uzun surmedi, bir kac sene icinde masaustu bilgisayarlar ucuzladi, akabinde de laptoplar. bu sayede film/muzik arsivleri o plastik cantalardan cikip bilgisayar hafizalarina aktarildi. bilgisayar hafizasi dolunca da baska cdlere kaydedildiler.. yine ayni senelerde tureyen "hafizali mp3 calar"lar (creativegiller) muzigi tekrar tasinabilir hale getirince korsan muzik endustrisi (tahminimce) altin caglarini yasadi. yuzlerce, binlerce sarki artik sigara paketinden ufak yer kapliyordu ve neredeyse her cebe giriyordu.

    simdi cebimde bir akilli telefon var ama icine muzik yuklemek icimden bile gelmiyor. istedigim an herhangi bir muzik/video sitesinden istedigim sarkiyi ya da radyo kanalini dinleyebilecegimi bilmek yetiyorsa demek ki :( hem albumler de o kadar efsane degil artik. walkman derken nerelere geldik (bkz: entry yaziminda bilinc akisi teknigi)
  • sony'nin sahibinin golf oynarken müzik dinleme gibi arızalı bir isteği üzerine zoraki icat edilen aygıt,cihaz,edevat
  • üretiminin durdurulması üzerine;

    toplu taşıma araçlarında gençlerin kullandığı ipod shuffle tarzı ürünleri görünce kafamda tam yerine oturdu.

    yolculukta müzik dinlemek başlı başına bir zevk, o koca aleti taşıdık senelerce yanımızda, taşıma çantaları, favori şarkıların kaydedildiği deste deste kasetler, kocaman kulaklıklar, yedek pilleri ceplere tıkıştırmak, piller erken bitmesin diye kasetleri kalemle başa sarmak, yurtdışına çıkanlara verilen siparişler. sonra sonra çıkan dokunmatik butonlar ve mucizevi autorevers özelliği !!! tamricilik ruhundan olsa gerek auto revers özellikli sony walkmanin içini açmıştım, o nasıl bir mekanik tasarımdır hala unutamam, kurcalayıp kapadıktan sonra bir daha çalışmadı tabi, ama senelerce içindeki minik motorları oynadım, arasam belki evde biryerlerden çıkar.

    walkman bizi bireysellleştirmiş kısaca. o dönem özellikle yolculuklarda (örnek o302 mercedes) şoförün tercihleri dinlenirdi, ama walkmani olan biri için yolculuklar bambaşka geçerdi, hele cam kenarında oturuyorsanız müzikle bütünleşip bambaşka hayallere dalardı insan.

    walkman sanıyorum kapitalist bir tüketim aracı değildi, o gerçek bir icattı.
  • benim genel hayat başarısızlığımın simgesidir bu. sene 2002 yurt dışına gidecektim, gittim en pahalı modellerden birini aldım. kasetli walkman bildiğin. pilli milli. birkaç sene sonra walkman diye bir cihaz dünya üzerinde satılmamaktaydı. hala duruyor bir köşede. neden? neden öngörüsüzüm, zamana uyumsuz bir tecrübe dosyam var...
  • turk dil kurumu'nun calar gezer olarak turkcemize cevirdigi, pili bitene kadar tum gucuyle can sikintini bertaraf eden a$mi$ cihaz.ilk icad edene saygi duyuorum.
  • discman denilen o esek olusu gibi aletten cok daha guzel alet. bir kere samimi alet, album dinleten alet. pil yer diye sarki saramazsiniz, kasetteki her sarkiyi dinlersiniz, bir sure sonra bir bakmissiniz o sevmediginiz sarkilara da tapiyorsunuz. artik malesef cagin gerisinde kalmistir kendisi, ben bile* bir-iki sene once walkman'im bozulunca yeni alet tercihimi kendisine en yakin gordugum md'den yana kullandim. kaybolup gidecektir walkman, mahkumdur buna, kaset plak gibi iyi bir koruma formati olmadigindan walkman de silinmeye mahkumdur. ama o takir tukur basilan tuslari, hisirtisi, kasedin obur tarafindaki sarkinin alttan duyulmasi her zaman hatiralarda yasayacaktir. guzeldir walkman, nostaljidir.
  • walkman nostaljikti, sıcaktı, güzeldi ama meğer ne büyük azapmış birader! tek bir kaseti döndürüp döndürüp dinlemek için koca aleti taşırdık, pili bitecek diye yedek piller, hatta kaset taşırdık. ama bunu gayet seve seve yapardık. şimdiki mp3 playerdan müzik dinledikten sonra geriye baktığımızda şaşırıyoruz haliyle.

    benim lise yıllarımda çok sevdiğim bir walkmanim vardı sony marka. çok basit bir aletti, auto-reverse özelliği bile yoktu. şimdi yeni nesil belki bilmez bu çok önemli bir özellikti esasında; kasedin bir yüzü bittiğinde çevirmenize gerek kalmadan çift taraflı okuyabildiği için diğer yüzüne otomatik geçerdi. ama benim walkmanim hem çok güzel ses verirdi, hem de sade olmasını seviyordum. benim için önemi yoktu. o bahsedeceğim lanetli güne kadar yıllar yılı kullandım onu ben.

    acıbadem'den kadıköy'e yokuş aşağı bisikletle allah ne verdiyse gidiyorum. kadıköy'de bir arkadaşla buluşup sahilde bisiklete bineceğiz beraber. bir yandan da favori walkmanimden müzik dinliyorum. daha yola yeni çıkmışım, giderken bir anda kaset bitti, diğer yüzünü çevirmem gerekti. durmadan belimdeki walkmane sağ elimle müdahale ettim, kaseti çevirmekle uğraşıyordum ki bir anda önüme çıkan tümseği farkettim ve frene bastım, ancak sol elimle basabildiğim fren ön fren olduğu için olsa gerek bir anda zamanın akışı yavaşladı adeta, ben öne doğru havalandım, bisikletle tam bir takla attım. önce kafamı yere çarptım, bisiklet başka bir tarafa uçtu ben de yere iniş yaptım.

    yine de ucuz yırtmışım. o zamanlar bisiklet kaskı falan yoktu, ya da biz bilmiyorduk. daha kötüsü de olabilirdi, kafam aynı çizgi filmlerdeki gibi şişti, bunu gölgeme bakarak dahi anlayabiliyordum. dandik bir bisikletim vardı zaten, tekerlekleri başta olmak üzere her tarafı yamuldu. ama o an herhalde en çok en ufak parçasına kadar dağılmış bulduğum walkmanime üzülmüştüm.
  • bir nesle, müzigi stereo dinlemenin ne denli güzel oldugunu idrak ettirendir. bircok evde kasetcalarlar, hatta durumu daha iyi olanlarda hayranlikla bakilan müzik setleri vardi tabi; ama her ne kadar cift hoparlöre sahip olup(ki bazilari tek hoparlöre sahipti) cift kanal ile verseler de sesi, standart bi dinleyici icin cok da ayirdina varilasi bir fark olmazdi müzikte.. ne zaman bu walkman denilen dünyanin en güzel aleti hayatlarimiza girdi,

    "abi su sarkida sol kulakliktan gelen seye bak! off aslinda fark etmedigimiz ne kadar enstruman varmis arkada! vokallere bak!"

    seklinde, dinlenilen sarkilari yeniden kesfettiren farkindaliklar yasadik. yani ben kendi adima cok pis yasamistim... bir de daha önce belirtilmis olsa da; o pili bitirmemek adina kasedi sardirmayip bütùn sarkilari tek tek dinleyip hepsini ayri ayri sevmek, bu günün "10. saniyesinde sarkiyi begenmedigine karar verip, next deme yavsakligi" yaninda ayri güzeldi. ne güzel aletimizdin sen be walkman...
  • sonynin muthis icadi
    boyutlarida giderek ufalmaya basladi, her yere sigiyorlar artik
hesabın var mı? giriş yap