• http://www.hermetics.org/vudu.html'den alıntıdır:

    birkaç yüzyıl önce, güney ve kuzey amerikalı ve karaipli beyaz adamlar, tarlalarında ve evlerinde köle olarak çalışacak binlerce afrika kökenli zenci getirmişlerdi. ülkelerinde ayrı kabilelerde yaşayan bu zenciler bir arada yaşamak zorunda kaldılar. inançlarını ve ayinlerini birleştirdiler. aralarında senegal asıllı müslümanlar bile vardı.

    beyaz adam, kendini haklı gösterebilmek için, gerekçe olarak köleliğin amacını afrikalı’yı putperestlikten kurtarmak, vaftiz ederek isa'nın yolunda hidayette erdirmek olarak göstermek zorundaydı. zencileri vaftiz edilse de, dıştan hıristiyan gözükseler de,afrikalı kökenleri baskın kalıyordu. afrikalı, çektiği bütün zorluklara rağmen, belleğinde kültürünü, geleneklerini olduğu gibi taşıyordu ve bir yandan beyaz adamın büyüsünü öğrenmeye çabalıyordu.

    zaten beyaz adam aslında kendi dinini fazla aşılamak istemiyordu, zencileri ne kendisi ile aynı platforma oturtmak, ne de kafasını kurcalayacak fazla fikir vermek istiyordu. bu arada beyaz adamın çocuklarına bakan zenci süt annesi ona afrikalı orişa (brezilya'da loaların adı) ve büyücüler hakkında masallar anlatıyordu. ayrıca, hizmetçi odasında genç ve güzel zenci, beyaz efendiyi kendisine bağlamak için büyü yapıyordu. bu arada, her nasıl olduysa, garip bir mütasyon başladı, afrikalılar azizlere, isa'ya ve meryem ana'ya aşırı ilgi göstermeye başladılar. ilk başta bunun sebebi tam olarak anlaşılamadı. gerçek suydu: zenciler heykel, vitray ve ikonalarda tasvir edilen isa ve meryem ana'yı, aziz, melek, havare ve peygamberleri kendi tanrıları ile özdeşleşmişlerdi. zamanla katolik esaslar, vudu ayinlerin bir parçası haline geldi, ancak hep arka plandaydılar. irtibat kurulan lolalar ve orişalar da her zaman katolik mezhebin savunucularıydı, protestanlık onlar için neredeyse dinsizlikten kötüydü. genel bir kural olarak, yeni dünyanın protestan ağırlık yörelerinde zencilerin afrika kültürel kökenini kaybettiği ve katolik ağırlıklı yörelerde bir şekilde koruduğu denilebilir. kuzey amerika’da, afrika asıllıların kökenlerini önemli ölçüde kaybettiği açıkça görülüyor. ayinler, azizler, fetişler (kutsal cisimler) olmayan bir dinde loalar ve orişalar kendilerini sudan çıkmış balık gibi hissederler, zira onları besleyen inanç ve ibadetti. derken bir iki tütsü veya da mum, hatta kanlı birer kurban ve biraz içki ve puro da vazgeçilmez unsurlar olarak ayinlere yerleşti.

    bir yandan siyahlar, beyaz adamın dini inançlarını kendi inançlarına katarken, aynı şekilde beyaz adam siyah adamın inançlarından etkilenmeye başlamıştı. ne de olsa ispanyollar ve portekizler yüzyıllardır kuzey afrikalılar ile yan yana yaşamışlardı, kanlarında da faslı kanı vardı. ayrıca, katolik mezhebinde de az hurafe yoktu. ne de olsa, roma kilisesi neredeyse bütün ayin ve adetlerini, papanın kıyafetine kadar roma paganizmi ve mitra kültünden almıştı. ayrıca, katolizmin yayıldığı avrupa’da eski tanrılar azizlere dönüştürülüyordu. brigit tanrıçası azize brigit oluyordu. dolayısıyla bu süreci tekrar tersine dönüştürme o kadar da zor olmaması gerek.

    fransız hakimiyeti altında haiti'de böyle bir gelişmeye gerek yoktu, çünkü köleler efendilerinden fransız ihtilali örnek alarak ayaklandılar. 1, ocak 1804'te kurdukları cumhuriyetten önce beyazların çoğu katliama kurban gitti. ihtilalin başında vudu babaloa ve mamaloalar vardı, taraftarlarına beyaz adamın kurşunlarının onlara işlemeyeceği, ölürlerse ruhlarının afrika'ya gideceğini söylüyorlardı. budan sonra haiti 150 yıl dış dünyaya kapalı kara bir ada olarak, cumhuriyet ilkelerine bağlılık gösterilse de, vudu’nun neredeyse resmi din olarak egemenliğini sürdüğü küçük bir afrika adası oldu.

    köleliğin yasaklanması ve haiti gibi ülkelerin bağımsızlık mücadelelerini kazanmaları, yasak bir yer altı tarikatı gibi cereyan eden, veya hıristiyanlık kamuflesi altında düpedüz pagan alemleri yapan toplulukların gün ışığına çıkması artık an meselesiydi. fransızca konuşulan haiti'den dahomey kökenli vudu, yine fransız etkisi ve ayrıca ispanyol etkisi de bulunan new orleans'den obeah ve hoodoo, ispanyolca konuşulan puerto rico'dan santeria (azizler mezhebi), küba'dan santeria ve lucumi, portekizce konuşulan brezilya'dan yoruba kökenli candomble, bantu kökenli umbanda ve quimbanda (kimbanda) türemiştir.

    vudu denildiğinde modern insanın aklına genelde korkunç ve kanlı ayinler, kurbanlar, yılanlara, dehşet verici putlara tapınma. kara büyü, afsun, füsün, rukiyeler. zombiler ve üzerine beddualarla iğneler batırılmış taş bebekler gelir. böyle şeyler yok demek yanlış olur. vudu uygulamaları incelendiği zaman karşımıza geniş bir yelpaze serilir. en ilkel kaynaklarına indiğimizde, afrika'nın çeşitli yerlerinde bazen gerçekten korkunç uygulamaların yer alığı görülür. vudu'da, umbanda gibi her türlü kanlı kurbandan uzak duran tarikatlar olduğu gibi, horoz, tavuk, keçi ve domuz kurban eden, hatta, ogun, eşu ve bazı şer varlıklara köpek kurban eden tarikatlar da mevcuttur. zaman zaman "iki ayaklı keçi" kurbanından da söz edilir. iki ayaklı keçi, insandır. insan kurbanlarının vudu'nun karanlık geçmişinde yer yer uygulandığı gibi, günümüzde hiç uygulanmıyor demek acaba mümkün müdür? zira bunu kim bilebilir. ancak, modern merkezlerde bunun sözü bile edilmez. vuducular bu tür sorulardan hoşlanmazlar, bir cehalet örneğin dışında, inançlarına karşı bir hakaret olarak alırlar. böyle uygulamaların kendi karanlık geçmişlerinde olduğunu bilirler. ancak, çoğu kez kara büyü, toplu cemaat şeklinde çalışan vudu tarikatları dışında, bireysel olarak çalışan bocor, macandal, veya obayifo'ların (büyücülerin) işleridir. afrika'da köle ticaretinin ilk durağı afrikalıların kendileriydi, özellikle dahomey kralları köle olarak sattıkları savaş esirleri dışında, yasalarını çiğneyen büyücüleri, özellikle kara büyücüleri de satıyorlardı. büyücülerin faaliyetlerini dini faaliyetlerden ayırmak gerekir. dinin latince'si "religio"dur ve toplu şekilde uygulanan ibadetler ve ayinler anlamına gelir. dinde sosyal unsur ağır basar, kara büyüde kişisel çıkar ağır basar ve genelde sosyal normlar önemsenmez. bir babaloa da büyü yapar, kişisel çıkarlar da söz konusu olabilir, hatta bunlar bizim ahlak anlayışımızı biraz zorlayabilir. ancak, bunlar bulunduğu toplumun normlarına ya uyar, ya da bir şekilde kendini kabul ettirmek zorundadır. zira ahlak kurallar toplu yaşamın getirdiği bir icaptır. büyüyle insan ve hayvanlara zarar ve ölüm getirebileceği de inanılır.

    vudu bebekleri gibi yöntemlerin aslında vudu'nun dini yanı ile ilgisi yoktur ve sadece bir büyücülük örneğidir. kaldı ki, öldürmeye veya fiziksel zarar vermeye yönelik bu sempatik büyü yöntemi afrika'ya özgün değildir ve her yerde yaygındır. batı'da cadıların bir zamanlar özellikle balmumundan imal edilmiş taşbebekler kullandıkları bilinir. öldürülmek istenen kişiden bazı kişisel şeyler alınır, saç, kumaş vs. ve bir kukla yapılır. böylece psişik bir bağ kurulur. sonra iğne batırılır. ancak, burada kişinin konsantrasyon ve imgeleme gücü çok önemlidir. bu tür yöntemlerle insanlara zarar vermek mümkündür, ancak kişinin kendisine verdiği zarar daha da büyüktür. özellikle, büyü geri teperse. inanca göre her ne denli kara büyücü bu bedeli işlem yaptıran müşteriye yansıtırsa veya yansıttığını sansa da, karma yasasından kaçış yoktur. özellikle, hedef kişi etrafında bir koruma çemberi çevrilmişse, veya güçlü bir kişinin koruması altındaysa, ona yönlendirilen güç yansıma etkisi ile on misli güçle geldiği yere döner, kara büyücüyü yok eder.

    zombiler de son derece şer bir kara büyü örneğidir. burada bir kişi özel bir formül ile zehirlenir, zehirlenen kişi ölüm belirtilerinin hepsini gösterir, ancak ölmemiştir. akrabaları onu gömdükten sonra onu zehirleyenler mezarından çıkarırlar. beyni oksijen almadığı için zedelenmiştir. artık uysal bir şekilde tarlada çalışacak yürüyen bir ölü, bir zombiye dönüşmüştür. eğer pozitif bilim onaylamıypr da olsa modern insanın bu tür olaylara ilgisi nedeniyle birçok dergide zombiler konusunda inanılmaz şeyler yazılmakta ve onaylanmaktadır. haiti kanunlarında bu tür zehirlemelere karşı hükümler bile mevcuttur.

    aslına bakılırsa vudu her şeyden önce bir dindir ve oldukça popüler bir dindir. taraftarları genelde fakir halktandır. bazılarına göre dünyanın en eski dini olan vudu'nun kökeni afrika'dır, ancak yerine göre hıristiyanlık, kızılderili şaman ayinleri ve hatta spiritizma (ruhçuluk) bile karışmıştır, ayrıca yerel bir takım ilaveler ve gelişmelere de tabi olmuştur. örneğin santeria'nın bazı türlerinde tamamen hıristiyan bir dış görünümü almış olabilir, hatta taraftarları tamamen beyazlardan oluşmuş merkezleri de vardır. ancak, burada yanılmamak gerekir, buradaki uygulamalar esas itibarıyla afrikalıdır. hıristiyanlık sadece dış görünümüdür ve binlerce yıllık animist unsurlar onu adeta yutmuştur.

    vudu'da zenci, beyaz, mulato, kızılderili, melez ayrımı yoktur. bir cariocas'ın beyaz tenine aldanmayın, hatta kendisine sorsanız tılsım, büyü gibi şeylere inanmadığını da söyleyebilir, ama gizlice o da bu işin içindedir. çoğu boynunda figga denilen bir uğur tılsımı taşır. burada iyicene anlaşılması gereken bir husus vardır, latin kökenli olanlar ne denli dünya zevk ve nimetlerine düşkünseler de, onlar için görünmeyen dünya ve bu dünya arasında ince bir çizgi vardır. özellikle, brezilyalılar kadar yaşam sevinci olan ve günü gününe yaşayan insanlar belki dünyada yoktur. ancak bir ayakları sanki hep öbür dünyadadır. bu gerçek, onların efsanelerle birlikte anı yaşamaları, belki de bütün zamanların en iyi filmlerinden biri olan "siyah orfe"de betimlenmiştir.

    vuducular inançlarını şöyle açıklarlar: tek bir yüce tanrı vardır. loalar, tanrı'nın "insanlara yardımcı olmak üzere yarattığı" varlıklar, tanrı ve insan arasında aracılardır. doğa-üstü güçlerle donatılmış, fizik üstü bir alemde mekan ederler ve insanların dileklerini yerine getirirler, onları korurlar ve gerektiğinde cezalandırırlar. her biri belirli bir gücün, belirli bir mekanizmanın sorumlusudur. örneğin bir ateş loasunu çağırıp yağmur dilemezsiniz. yüce tanrı direkt olarak insan sorunları ile ilgilenmez, çünkü çok uzak bir boyuttadır, dolayısıyla onunla ilgili herhangi bir uygulama yoktur. ancak, loalar bir dilek yerine getirdiklerinde ve onlara teşekkür edildiğinde "bana değil, tanrıya şükret" derlermiş. vuducular da neredeyse kaderci bir yaklaşımla başına gelenlere "tanrı işi" derler, ancak önleyebilecekleri veya değiştirebilecekleri bir durum olduğunda çekinmeden loalara başvururular.

    vudu yaşayan bir dindir, öte alemle teması hiç bir zaman koparılmamıştır. irtibat kurulan varlıklar bazen biraz kaba da olsa, hem bir üst olmanın yetkisini sergiler, hem de sanki doğa-üstü güçler, sezgiler gösterirler. loaların en önemlileri santeria'ya göre "yedi afrikalı kuvvet" ve umbanda'ya göre "yedi manga" şefleridir. bunlarla irtibat kurulması çok enderdir, ancak yardımcıları ile sık sık irtibat kurulur. bunların dışında melek, cin, ruh, aziz, şeytan, canavar türünde çeşitli loalar vardır. kimisi bir doğa gücü, kimisi de bir zamanlar insan olarak yaşamış varlıklar olduğu inanılır.

    loalar dilekleri yerine getirirler, ama çoğu zaman sembolik dahi olsa karşılığında bir bedel isterler, bu puro, içki, yemek şeklinde olduğu gibi her loanun kendine göre zevkleri ve kurbanları vardır. loalar kişisel nasihat verebilirler veya kehanette bulunabilirler, dileklerin yerine getirilmesi için gerekli hediye ve adakları belirlerler. bu arada puro ve içki içebilirler, (sevmeyenler de vardır) açık saçık fıkralar söylemeleri tipiktir. hokkabazlık yapan, türlü kaba şakalar yapan loaların sayısı da az değildir, bu özellikle gedeler için geçerlidir.

    vudu'nun yaygın olduğu yerlerde loalar aynı komşu veya akrabalar gibi, inananların hayatında önemli rolleri bulunan gerçek kişiler olarak görürler. bu şekilde varlık ve insan arasında, aile ferdi ve dostmuş gibi özel ve duygusal bir bağ kurulur. vuducular, loa ve kendileri arasındaki bağların her zaman sürdüğünü inanırlar. bu varlıkların da istediklerinde onlara göründükleri, ayrıca onları çağırabileceklerini inanırlar. vudu inancında, loaların insanlarla irtibat kurma ve insanların loalar ile irtibat kurma yöntemleri arasında rüya, fiziksel karşılaşma ve pozesiyon vardır. loaların vuduistlerin rüyalarına girmeleri, onlara mesaj, nasihat, kehanetler iletmeleri sık sık rastlanır. bu durumda rüya gerçek olarak kabul edildiği gibi, mesajlar ciddi alınır ve içeriğine harfi olarak uygulanır.

    loalarla bizzat yüz yüze gelme, fiziksel bir irtibat kurma ender bir olaydır. bu fenomenler vizyon şeklinde olmadığında, insanlara görünmek suretiyle belirli bir amaç için bedenlendikleri söylenir. bu konuda hikayeler ve söylentiler yaygındır. örneğin, üstü başı perişan yaşlı ve topal bir adam köyde bir kapı çalar ve aç olduğunu söyler. ona karşı iyi davranılırsa iyiliksever hemen mükafatlandırılır, aksi taktirde fena bir şekilde cezalandırılır, çünkü yaşlı adam aslında en önemli loalardan legba'nın ta kendisidir.

    pozesyon, "bedensiz" varlıkların insan bedenlerine girmeleri, nüfuz etmeleri ve bir süre kullanmaları anlamına gelir. osmanlıca'da cin tasallûtu benzeri bir anlam taşar. antropologlar vudu'da yaygın olan bu olaya pozesyon demelerine rağmen, vuducular bu terimi pek sevmezler. gerekçelerini de şöyle açıklarlar, pozesyon şeytani, şer bir varlığın insan bedenini işgal etmesi anlamına gelir, oysa (çağırılan) loalar ulvi varlıklardır ve davet edilirler. geçici bir süre için ayine katılanlarının bedenlerini kullanırlar. bu açıdan vudu pozesyonunu trans veya fizik medyumluğuna benzetilmiştir. dolayısıyla, vudu geleneklerinde bedenlerini loalara ödünç verenlere hungan (at) denilir ve loalara binici denilir. pozesyon veya "kabul" olayı vudu'yu diğer sistemlerden farklı kılar. şamanizm'de de bazı medyomik olaylar, dans ve tamtamlar bulunmasına rağmen, vudu'nun farklı bir karakteri vardır. pozesyon ağırlıklı oluşu, orgastik danslar sonucundan kendinden geçme, bu farklı oluşun bir parçasıdır. loa işini bitirdikten sonra, kişinin bedenini terk eder, genelde kişi kendine geldiğinde şaşkın davranır ve aradaki zaman zarfında olup bitenlerden habersiz olduğunu söyler. bir pozesyon birkaç saniye veya bir iki gün sürebilir, ancak hemen hemen her zaman süresi merkezdeki faaliyetler ile birlikte başlayıp bitiminden önce sona erer.

    loaların arkasındaki dinamizmi anlamak için psikolog carl jung'un arketipler teorisini bilmekte yarar vardır. kısaca ve kabaca, jung'e göre evredeki asıl güçler insan ruhunun derinliklerinde belirli bir motif şeklinde mevcuttur. kitlesel bilinçte bulunan bu motifler insandan insana değişmez. insan gerek düşlerinde ve rüyalarında bu motifleri insan şekline sokar. tarih boyunca yaratılan panteon ve efsanelerdeki benzerlikler buna borçludur. okült açıdan, arketipler içimizde var olduğu gibi aynı zamanda evrende mevcuttur. evrendeki arketip ve içimizdeki arketip ile bir bağ kurulduğunda bir "güç kanalı" oluşur

    vudu müritlerinin ise mistik trans konusunda açıklamaları basittir: loa, herkesin içinde taşıdığı iki varlıktan biri olan “iyi büyük meleği” (gros bon ange) kovduktan sonra, kişinin beynine girer. varlığın bu çıkarılışı, transın başlangıç aşamalarını belirleyen titreme ve sarsılmalara neden olur. iyi melek gider gitmez, pozesyona tabi kişi bayılacakmış gibi tam bir boşluk hissi yaşar. başı döner, bacakları titrer, bundan sonra sadece loanun gireceği bir kap değil, aynı zamanda onun aracı olur. bundan böyle, artık onun davranış ve sözlerinde ifade edilen, onun kişiliği değil, söz konusu tanrınınkidir. yüz ifadeleri, ses tonu ve karakteri içine giren tanrıya ait olacaktır.”

    böyle olmakla beraber vudu da aslında ibadet ağır basar. ibadet şekli de başta danstır. müzik ve dans tarikatları ile o denli yakınen kaynaşmıştır ki, bir bakıma bir 'dans dini'nden söz etmek mümkündür. dans, esasen ilahların inananlarla normal iletişim yöntemi ilahi pozesyonun aracıdır. genelde gecenin geç saatlerine kadar devam eden bu danslarda bir veya birkaç kişi kriz geçirir ve transa girerr. gelen varlığa göre sara nöbetindeki gibi yerde yuvarlanabilir, çığlıklar atıp sağa sola koşabilir, veya göz beyazları yuvarlanmış, yalpaya yalpaya yürüyebilir. bir süre sonra başka bir kişiliğe bürünür. taraftarlar onu örneğin, gelen loaya göre, bir tahtta oturtabilirler, boynuna gerdanlıklar ve gelen loanun özelliklerine uygun çeşitli aksesuarlarla kuşatap onore edebilirler. gelen yüksek bir loa ise, ona bir tanrı veya tanrıça muamelesi gösterilir. bazen bir şov yapar, özellikler kendisi bir babaloa veya mamaloa ise. alevlerin üzerinde yürür veya yanan korları elinde tutar. eline aldığı kılıçları teneke gibi şekilden şekile büker, bedeninden şiş geçirir, bir veya birkaç şişe alkolü bir yudumda içer vs.. eğer erkek bir loa kadın bedenine girmişse, sesi kalınlaşır, yüzü değişir ve gücü artar. eğer dişi loa erkek bedenine girmişse sesi tizleşir, etek giyer ve örneğin yüzüne makyaj sürebilir. loalar bazen aniden seyircilerin bedenlerine girdikleri de söylenir. hatta elinde fotograf makineli bazı amerikan turistlere dahi musalat oldukları, arkadaşlarının hayret dolu gözleri önünde kişiliklerinin ortandan kalktığı ve yerine bir süre için bir afrikalı loa girdiği vakalar belgelenmiştir.

    dans, müzik, eğlence, içki, tütün, seks, büyü, çok farklı bir din anlayışı ile yetiştirilmiş olan bizler için anlaması çok zor olsa da,farklı da olsa burada gerçekten bir din vardır. bu idrak edilen bir şeyden ziyade, hissedilen bir şeydir. karmaşık ve sembolik ima ve yorumlarında o denli gelişmiştir ki, ancak teolojik spekülasyonlara vakit ayırabilen, bilgi yüklü bir rahip sınıfı tarafından geliştirilmiş olabilir. belirsiz cinsiyetli tek bir yüce tanrı ve altında panteonlar ve bazen de hiyerarşiler şeklinde uzanan ilahlar kaderin vücut edilmiş şekli fa, esas doğa tanrıları dışında bir sürü kutsal ruhi varlık vardır. çok dinamik bazı güçlerin varlığı sezilir, yanında kilise soluk kalıplaşmış bir kurum gibi kalır, sanki bütün canı ve sihri çoktan yitirmiş zorla ayakta tutulan bir ceset gibi.
  • alt dallari ve gelenekleri olan bir cok inanisin bir araya toplandigi inanc sistemi. beyaz, yani iyi buyuler rada geleneginden, kara buyulerse petro geleneginden türemiştir. bir zamanlar new orleans'da voodoo bebeklerine igne batirmak, bazi voodoo inanicilarinca hastalik tedavi metodu olarak kullanilirmis. su anda sosyo ekonomik duzeyi dusuk bazi 3. dunya ulkelerinde hala kullanilmaktadir. voodoo kara buyusu afrikali kolelerin beyaz sahiplerinin dayatmalarina karsı sıkca basvurdugu bir yontemmis.
  • en bilinen $ekli, i$kence yapilmak istenilen insani simgeleyen bir bez bebegin yapilmasi ve o bebege ne yapilirsa, ayni acilarin vs'nin, simgeledigi insana akis etmesidir .

    (bkz: voodoo people)
    (bkz: maji)
  • reklam firması. aralara oyun serpiştirirler.
  • harika mobil oyunları geliştiren ve bir o kadar da reklam olayının boku çıkaran mobil oyun geliştiricisi.
  • bagimsizliginin 200. yilini kutladigi sirada haitinin resmi dini olarak kabul edilen din.
  • kapatmadan önce millete siktirin gidin demek icin one more cup of coffee parcasini calan kutahya'nin tek canli muzik olmayan mecburi rock bari.

    edit: haftanin belli gunlerinde mudavim bi ekip canli muzik yapiyo.
    edit2: one more cup of coffee'yi epeydir calmiyorlar. acaba bunu okudular mi ne?
    edit3:gelen giden tayfa bastan asagiya degisti hatta mudavim ekibin elemanlarinda bile degisiklikler oldu, herhalde biz yaslaniyoruz.
    edit4:ozledim galiba ben orayi.
  • i'm not the one who's so far away
    when i feel the snake bite enter my veins
    never did i wanna be here again
    and i don't remember why i came

    allahım her kafam güzel oldugunda su dörtlüğü bagıra cagıra söylemeden gecemiyorum.. bi şekilde geliyo aklıma.. ayrıca akşamdan cok fena kalıp işe dahi gidemediğiniz günlerde dinlenecek tek şarkıdır..
  • (bkz: voodoo blues)
  • çıkınca kirpiklerinizin bile sigara kokma ihtimalinin çok yüksek olduğu bir bar* .
hesabın var mı? giriş yap