• ben başaramamış bir davulcuyum. olmadı işte anasını sikeyim. hayatımın odağına koyamadım davulu. sahneye çıktım çok eğlendim fakat sabah 8 olunca bilek ağrılarımla yine işime döndüm.

    davul çalmaya başlamadan önce zerre haberim yoktu volkan öktem'den. davul çevremdeki arkadaşlar bahsetti bana. bir kaç caz kaydını dinlettiler. ulan ben fettah can - boş bardak şarkısı üstüne kendimce davul atarken "bu caz maz nedir sikerim yolunuzu bana unforgiven açın " diyip uzak durdum.

    youtube denen nanede davulcuları takip etmeye başlayınca haliyle önerilerde volkan öktem'in kendi başına yaptığı stüdyo kayıtları çıkmaya başladı. özellikle şu kayıt:
    volkan öktem - atmaca

    şimdi hepsini izlemenizi isterim nasıl bir efsane olduğunu anlamanız için fakat "sikerler bilader olay ne burda onu anlat" diyenler için , 4.12 de başlayıp
    4.42 de biten soloyu bir dinleyin ne olur. bakın, götüme metronom sokup sikime baget bantlasam 4.42 de şarkıya bir şey olmamış gibi devam edemem. edemezsin. edemeyiz. edemezler abi. ben bunu izledikten sonra dedim ki allahın kulu ve elçisi bu adam fakat alanı biraz sınırlı. davul. davulu türk gencine hatta dünyadaki gençlere sevdirmek için yollanmış bize.

    volkan öktem'i takip etmeye devam ettim ve her izlediğim videoda ya da her dinlediğim kayıtta davuldan biraz daha uzaklaştım. onun gibi olunmayacaksa ne anlamı var ki davul çalmanın. ben fettah can devam amına koyayım.

    sonra athena grubunun o harkulade şarkısı çıktı piyasaya. ben böyleyim. önce kola reklamında görüp "lan ne güzel cover yapmış ibneler" dedim. şarkının stüdyo kaydı çıkınca aşık oldum resmen. harika bir şarkı ve kolay lan çalması bir davulcu için. oturdum davul başına 2 deneme 3 deneme derken hop oturdu parça. baya çalabiliyorum. ben bu şarkının davullarını, o zaman için athena davulcusu olup davulla alakası yokmuş gibi davranan bir tip vardı adını bilmiyorum , o çalıyordu sandım sonra bir baktım ananı avradını sikeyim volkan öktem. lan ben volkan öktem çalmıştım 5 dakika önce. gerçek olamaz heralde diye düşündüm.

    davul çalmayanlar için şuraya kadar yazdıklarım büyük zaman kaybı farkındayım fakat yazmam lazım. volkan öktem'e birebir söyleme imkanım olmayan şeyleri yazıya döküp popüler bir mecrada yayınlamalıyım. eğer denk gelirse de okumalı bence. okusun ki bundan sonra yazacaklarım sayesinde anlasın benim gibi davula ucundan yaklaşmış amatörler için ne kadar önemli bir şahıs.

    volkan öktem serüvenim devam etti. work shoplarına gittim. röportajlarını okudum her kaydını dinledim, her uyarısına dikkat ettim. adam tevazünün ete kemiğe bürünmüş hali. lan daha iyi bir rol model olabilir mi?

    sonra kenan doğulu - şeytan tüyü şarkısı çıktı piyasaya.şeytan tüyü.
    sadece bir yerde okumuştum sanırım volkan öktem'den kenan doğulu ile şarkı kaydedeceklerini ama üzerinde durmamıştım. şeytan tüyü çıkınca piyasaya şarkı hakikaten çok tuttu. güzel de bir şarkıydı. olması gerektiği gibiydi her şey. davulları mı? yoldan geçen bir davulcuyu çevir tek denemede çalar fakat davulun başında volkan öktem var. adam hayvani yeteneğini kenara koyup bütünlüğü bozmadan gayet sade çalmış fakat volkan öktem orada sadece davul çalmadı, volkan öktem "ben böyleyim" parçasında bir vurmalı enstrüman profesyoneli değildi sadece, volkan öktem o mainstream şarkılarla, davula yeni başlayan ya da hayranı olan insanlara şu imkanı tanıdı, volkan öktem çalabilmek. bunun ne kadar değerli bir şey olduğunu anlayabilmeniz çok zor davul çalmayanlar olarak fakat volkan öktem, belki bilerek belki bilmeyerek amatör davulculara özgüven aşıladı.

    ben volkan öktem çaldıktan sonra yanına yanaşmaya korktuğum ama bayıldığım bir şarkı olan muse - hysteria çalmayı denedim. her başarısız olduğumda " lan sen volkan öktem çaldın amcık kendine gel" dedim ve çalabildim. o kadar eğlenmeye başladım ki sonra davul çalmaktan. her şeyi unutturdu bana. bankada bana baskı yapan operasyon şefini, elle tutulur insanı olmayan rezalet bir şehri, yedek subay olarak yaptığım çok zorlu bir askerlik sonrası oluşan derin ve içinden çıkılması güç buhranı falan komple unuttum. hayat başladı.

    sonra volkan öktem sıfır km grubuyla bir albüm çıkardı. öncelikle bu albümü ilk duyduğumda 3 mütevazi virtüözün bu zamana kadar uyguladıkları alçak gönüllüğü bırakıp müziğin ağzını yüzünü sikecekleri( iyi anlamda) bir albüm olacak sandım. sadece dinlenecek bir albüm olur hayatta çalmaya kalkışamam diye düşündüm.

    baştan dinlemeye başladım albümü.

    antre : antre
    bu parçayı dinledikten sonra hakikaten emin oldum hislerimden. adamlar bu kadar mütavazilik yeter biraz da göt yakalım demişler diye düşündüm. bu parça tam olarak "aslında biz buyuz" parçasıydı.

    insomniya parçasına kadar ara ara aklımdan " lan ben belki bunu çalarım" diye düşündüğüm şarkılar oldu fakat çok da kalkışmadım açıkçası.

    ve sonra yas parçası geldi. öncelikle sanırım bu parça bundan daha iyi cover yapılamazdı. sanırım değil ya ne sanırımı amına koyayım ılık götlü politik götverenler gibi. bu şarkı bundan iyi asla ama asla coverlanamaz. nokta. sonra "speed" parçası girdi araya. yine sikip attılar hevesimi ama olsun virtüöz albümünde 1 parça cepte agacım. güzel bir kazanım.

    ve sonra zalim geldi. bu parça kayıt edildikten sonra son düzenlemeler yapıldıktan sonra falan ilk dinlediklerinde ben eminim ki levent yüksel'in gözünden 1-2 damla göz yaşı süzülmüştür. onu var eden şarkılardan birinin bu halini duyunca mutluluktan o gece uyuyabildiğini sanmıyorum. ulan bir şarkı ancak bu kadar kusursuz cover yapılabilir. kusur yok. leke yok. "burasında biraz abartmışlar bilader" diyemez hiç bir götü boklu müzisyen. türk müzik tarihene çakılmış bir cover. mr. white'ın %99 saflıkta yaptığı meth. mr. white demedi ki "ulan piyasada zaten gayet güzel meth var. millet hacur hucur kullanıyo. ben de aynı onlar gibi yapar, karıyı boşar, oğlanı esirgemeye veririm" . mr. white'ın meth nanesine yaptığını sıfır km gurubu zalim parçasına yapmıştır. ulan vicdansızlar hiç mi düşünmediniz türkiye'de yaşayan diğer müzisyenleri. zalim coverı sayesinde az çok para kazanan bar gruplarını düşünüp " çocukların ekmeğine kan doğradık üstadım" demediniz mi aranızda.

    neyse bu kadar güzelleme yater "zalim" parçasına.

    ben "zalim" parçasını da çalabildim arkadaşlar. al sana bir volkan öktem şarkısı daha. çok uzattım lafı.

    sevgili volkan öktem;

    sen türk tarihinin gördüğü en iyi davulculardan biri değil en iyi davulcususun. sen nimetsin biz kayıp davulcu ruhlar için. sen, senin gibi bir üstadın taklit edilebilmesine imkan verdin davulunla. bakın dedin, bunu çalabiliyorsunuz çünkü ben izin veriyorum. beni takip ederseniz, aslında olmanız gereken yeri göreceksiniz.

    sen davulcuların peygamberi. senin var olduğun bir türkiye'de davul çalabildiğim için çok memnunum. ben belki de senin sayende ipten döndüm. vaz geçtiğim zaman her şeyden sen çıktın karşıma. çok sağol. kendine iyi bak ustam.
  • bir kere taksim'de karşılaştım kendisi ile. karşılaştım dediysem, o bana çarptı ve ufak bir sarsıntı geçirdi. nooooluyo amına koyim derken kafayı çevirdim;

    - aa volkan öktem ?!?!?
    + pardon hocam çarptım
    - ne demek abi ez beni farketmez
    + .......

    gitti öyle. hep derler ilk kez tanıştığım kişilerin üzerine çok kuvvetli geliyormuşum. ez beni ne amına koyim ya ? sik beni deseymişim daha iyiymiş.

    volkan, panpa okuyorsan affet beni.

    imza: taksim'de çarpıştığın şişko.
  • "konservatuarda okumadım ama konservatuarlı öğrencilerim var." cümlesini kuracak kadar kendini yetiştirmiş ve hatta dünya standartlarını yakalamış, yetenekli davulcu, güzel insan.
  • bodybuilding olimpiyat müsabakalarına dahil edilmeli mi sizce? böyle sorularla cebelleşmeye bayılırım. zihni ataletten kurtaran faydalı egzersizler bunlar. olimpiyat komitesi 70’li yıllardan beri bu soruyu tartışıyor ve bodybuilding’i olimpik müsabakalardan biri olarak görmeye yanaşmıyor. breakdance’in bile kabul edildiği yere bodybuilding’in alınmaması tutarsızlık gibi duruyor değil mi? komitenin gerekçeleri çok makul değil bence. vücut geliştirmede steroid vs. gibi ilaçların aşırı kullanımı komitenin ilkeleriyle bağdaşmıyormuş. e denetlersin, ilaç kullananları müsabakadan men edersin. kolay iş. değerlendirme kriterleri çok muğlakmış. makul bir gerekçe çünkü her ne kadar günümüzde değerlendirme kriterleri daha berrak hale getirilse de bunlar yıllar içerisinde çokça değişiklik gösteriyor. fazlaca subjektif yani. peki breakdance? bundaki kriterler çok mu objektifti de 2024 olimpiyatlarına dahil ettiler? her iki tarafın argümanlarını da dikkatle okudum, tarttım. bence bodybuilding, olimpiyat müsabakalarına dahil edilmemeli fakat benim gerekçem başka. buz hokeyinden güreşe, binicilikten artistik cimnastiğe kadar her dalda, kazananı yarışma gününki performans belirler. oysa bodybuilding’te durum böyle değildir. yarışmacı, eylemlerinin sonuçlarını sergilemek için oradadır. podyuma çıkar ve poz verir. resim, heykel veya kitap gibi bitmiş, tamamlanmış bir şeyi sunar yani. ürün, sahibinden ayrılmıştır. işte bu da benim gerekçem.

    bodybuilding meselesine biraz ısındık. şimdi azıcık daha eşeleyelim. çok yükseğe zıplayabilen, anormal hızlı koşan, devasa ağırlıkları kaldırabilen insanlar bizde saygı ve hayranlıkla karışık bir şaşkınlık uyandırır. günümüz türkçe’sinde bu duyguyu tam olarak karşılayan bir kelime gelmiyor aklıma. eski dilde tahayyür denirdi. ingilizce’deki karşılığı da astonishment olmalı. aşağıdaki fotoğrafa baktığınızda hissettikleriniz tarif ettiğim duyguya benziyor mu?

    görsel

    benzemiyor değil mi? ürkütücü bir şaşkınlık olsa gerek duyduğunuz. buna da istiğrab deniyor eski dilde. “garip bulmak”. bu görüntüye imrenerek bakan pek az kişi vardır. çoğunluğun garip bulacağına eminim. hatta “garip” sözcüğü fazla yumuşak kalıyor olabilir. ucube de çok sert. ortasını bulamadım.

    görsel

    soldaki dünyanın en uzun tırnaklı erkeği, ortadaki en fazla piercing’i olan insanı, sağdaki de gözlerini en çok belertebileni. tırnaklarını uzatan adam vücut geliştirme ile uğraşan birine göre daha mı az fedakarlıkta bulunmuştur? daha mı az çaba harcamıştır? hiç sanmıyorum. peki iki fotoğrafın da bizde benzer nahoş duyguları uyandırmasının sebebi ne olabilir? verimsiz fazlalık! adı üstünde; kas yığını. yığın ile birikim arasındaki nüansı fark ettiniz değil mi? yığın kısırdır, kurtulunması gereken bir ekstra bagajdır oysa birikim rafine, damıtılımış bir fazlalıktır. davulcuların albümleri ne yazık ki çoğu zaman bodybuilding’den farksız oluyor. bunun en aleni numunesi dave weckl albümleridir. keşfetme zevki vermeyen, dinleyiciyi içine almayan, onu müştereklikten mahrum bırakıp müşahidliği layık gören, tatsız tuzsuz bir panayır eğlencesi. işin garibi onun sideman olduğu albümler de böyledir. volkan öktem’in albümüyle ilgili kanaatimi paylaşmadan önce şunu teslim edeyim: volkan öktem kas yığınından ibaret bir davul makinası değil. dahil olduğu her işe kendi üslubundan bir parça katarak güzelleştiren, emsali zor bulunur bir eşlikçidir. üstelik müziğin her kulvarında söz söyleyebilecek kadar dağarcığı geniş bir müzisyendir. repertuarı bu denli geniş ve renkli olan çok çok az müzisyen bulabilirsiniz. ve “dünya çapında” diyebileceğimiz tek türk davulcudur. gelelim albüme. çok kısa tutacağım. heyula gibi kaslı bir adamın nazenin, zarif bir tavır takınma çabasına benziyor. özlü melodilerden ve taze fikirlerden yoksun, kendinizi evinizde hissedeceğiniz limanların olmadığı, duldasız, sentetik bir müzik. hiçbir şey için ilham vermiyor, dürtmüyor. öyle ki bende uyandırdığı tek çağrışım bodybuilding oldu. üzgünüm volkan, bizimle deyılsın.
  • dinledigim en iyi turk baterist
  • ankaradaki ilk profesyonel sayılabilecek grubu depresyondur. o yıllar için turkiyenin rush ı diyebilecegimiz bu mükemmel grubun mükemmel davulcusu ile maalesef bütün konserlerimiz aynı güne denk gelirdi. benim gibi vasat bir davulcu icin allahım ne büyük bir ızdıraptır. kac sene boyunca özellike odtude verdigimiz bütün konser günlerinde onlarla olmak. adam o davulu caldıktan sonra insan bir daha eline bageti bile almak istemez. yinede o yıllardaki müzisyen dostlarım içinde en candan en sevecen en sakin en mütevazi -buranın altını cizelim en mütevazi- insandı kendisi. saolsun davula ton cekmeyide, bir cok neil peart hareketinide çömezlik yıllarımda kendisinden ögrenmistim. onunla ilgili en güzel anım ise şudur: o yıllarda yurt dısından davul falan gelmedigi için memlekete bulabildigimiz en iyi davul yıldırımdı. ben de yıldırım davuluma aynısından bir takım daha alıp (sanırım türkiyede ilkdi) cift kros bir davul takımı yapmıstım. tabi altolar cift cift aynı büyüklükte oldugu için onlari iki farkli sesde tonlamak icin bayagi bir kasacaktım. direkman volkani aldım götürdüm davula. allahım dedi ilk defa cift kros calacagim. ayakla o kadar calıstım ama hic cift kros davula oturmamıstım, peartun şu şu ve şu partisyonlarını calıp calamayacagimi hep merak etmistim bakalım nasıl olacak dedi. ve hayatında ilk defa cift krosa oturan bu adam bütün o parcaları kütür kütür caldı. böyle bir adamdı. istanbudal tasındıgından beridir cok nadiren karsılasıp görüsebiliyoruz. cok uzun yıllar sonra bir chicago seyahatında ucakta karsılastık. mütavaziliginden hic bir sey kaybetmemis. belkide dünyanın en cok iltifat edilen insanlarından biri olan bu adamın davulculugunu mu ön plana cıkarmalı yoksa kisiliginimi emin olamıyor insan.
  • çok başka bir abimiz. çok başka.

    tam bir müzisyen. türkiye' deki davulcular arasındaki kesinlikle en iyi müzisyen.

    inanılmaz.
  • bir yeni videosunu daha biz ölümlülerle paylaşmıştır.

    kenan doğulu şeytan tüyü studio recording
  • bir davulcu. yok, tabi ki bu kadar basit değil, başka türlü bir davulcu. bir şeye vurarak çıkarttığı sesin kendisi, hepsinin toplamı. hem modern müziğin iyisi hem de gerçek dünyanın. hem doğunun davulcusu hem de batının.

    bir meslek veya sanat dalının erbabı olarak efsane nedir mesela? tüm zamanların en iyisi demektir genelde. ama iyi olmak yetmez bazen güzel adam da olmak gerekir efsane olmak için. bir de popüler denilir, onun anlamı da belirli bir zaman aralığında iyi olan anlamına gelir. dur bakayım nereye gelicektim, ha evet bu adam bildiğin efsane. çünkü ben küçücük bir çocuk iken, plastik sürahileri ters çevirip çalar iken en iyisi volkan öktem'di, sürahiyi çok çaldığım gecelerde onu görürdüm rüyamda. ben kocaman adam oldum, küçük olup sürahi çalan çocuklar hala var, onlara da görünüyormuş bazen.

    bu kadar şeyin üstüne bir de nasıl mütevazi bir insan? şöyle mesela, müzisyenseniz ve bir yerde karşılaşıp volkan öktem'e soru soruyorsanız, her sorunuza uzun uzun cevaplar alabilirsiniz. müzisyen değilseniz de çanakkale domatesi hakkında soru sorabilirsiniz, onun hakkında da hiç sıkılmadan konuşabilir sizinle. zaten efsane derken de kanaat notunu burdan kullandım, güzel adam kısmını mütevaziliğinden tamamladım.

    ayrıca yamaha'nın volkan öktem adına çıkarttığı signature snare'den sonra zildjian firması da onun adına, onun tasarladığı bagetleri üretmeye başlayacakmış, ben öyle duydum.
  • yamaha, 'volkan öktem custom snare'ı yakın zamanda üretmiştir. dore müzik mağazalarında denenip satın alınabilir.
    buradan da sipariş verilebilir.
hesabın var mı? giriş yap