• 17 ağustos depreminden şahsıma kalmış ufacık miniminnacık bir hediyedir. rivayet olunur ki genetiktir fakat ortaya çıkışının tek sebebi psikolojik etkenlerdir.eğer hastaysanız ve böyle sıkı bir üzüntüyle geçmiş bir haftadan sonra ayna karşısına geçip şöyle bir bakının. bilmem kaç santmlik yeni lekeleriniz size gülümseyecektir.
    tedavisi fazlasıyla zor ve uzun sürelidir. pek çok insanda hiç bir yönteme cevap alınamazken, şanslı bir kısmında uzun bir sürede de olsa iyileşme görülür. (ben bir santimetrekarelik bir alan için haftanın 4 veya 5 günü kortizonlu kremler kullanarak 2 senede cevap alabildim, başardım evet. yeri geldi azim yaptım, taş deldim)

    tedaviye cevap alınamayan kişilerde leke sayısı ve yüzeyi çok ise son çare olarak ışınla kalan bölgeler de beyazlatılır, topyekün temizlikle albino bir bünye yaratılır.

    lekeler genelde göz, dudak çevresinde, eklemlerin üstünde ve ellerde görülür. deride beyaz lekelerin çevresindeki kısımların rengi normalden daha da koyulaşır, böylece lekeler daha çarpıcı, daha parlak bir görünüme kavuşur, ergenlik sivilcesi gibi güzelliğinize güzellik katar, megoloman olursunuz. lekeler tüylü bölgedeyse(kaş altı, kirpik altı, saç derisi) bölge üzerindeki tüyler de beyazlar, dalmaçyalı olursunuz.

    tedavisi çok zor ve sabır gerektirir. 17-18 yaşın altındaysanız ışın tedavisi alamazsınız. kortizonlu kremlere talim edersiniz. bu da ışın tedavisine göre kat be kat uzun sürecek bi tedavidir. deriyi inceltip delme ihtimali bulunduğundan kesinlikle aylık kontrolleri ihmal edilmemelidir. kullandığınız şey kortizondur, hele de ergenlikte kullanıyorsanız hormon dengenizin ağzına sıçar, dişiliğinizin eline verir.

    eğer vitiligo sahibi bi insansanız güneşe nanik yapmayı öğrenmeli, vampirleri sevmelisiniz. insanlar "20 faktörlü krem aldım çok hassasım ben" derken 60+ faktörlü kreminizi gösterip el sallayın, o kremi cevşen misali yanınızdan eksik etmeyin. kış ortasında eşek öldüren güneşe bile kremlenip çıkın, arkadaş ortamınızda taşak konusu olun. hmm lakin avantajını da göz ardı etmeyin, hastalığınız 19 mayıs stadyum çalışmalarına katılmanıza engeldir, gönül rahatlığıyla şeref tribününde yerinizi alıp güneş altında spastik taklidi yapan arkadaşlarınıza fötr şapkanızı sallayabilirsiniz.

    5 yıldır cebelleşen bir insan olarak derim ki güneşten uzak durun, e vitamini almaya özen gösterin ve stresten kati bir suretle uzak durun. zira 1 haftalık bir üzüntü 4-5 cmlik yepisyeni bir leke, dolayısıyla 2-3 sene tedavi demektir, şiddetle kaçınınız.
    lekelerimizi sevelim, sevmeyelenlere sevdirelim.
  • bir deri rahatsizligi.. deriye rengini veren pigmentlerin bi sekilde renk vermemesiyle meydana gelir.. rengini alamiyan deride beyaz olur.. genelde ellerde ve yuzde gorulur.. kafa derisinde goruldugu takdirde, cikan saclarinda beyaz olur..
    tedavisi vardir, ancak tedaviden olumlu sonuc alinabilmesi hafif zordur, %30-35 gibi biseydir..
    kotu bir rahatsizliktir, toplumun ilginc tepkileriyle karsilasilabilir, "anaa bu ne lan" diyebilirler, yada "ahaa saca bak la beyaz la anaa bak la bak la" diyebilirler.. hatta derler..
  • yaklaşık 2 sene önce hayatıma giren bir deri hastalığı.
    peki vitiligo nedir?
    bağışıklık sistemimizin, kendi içerisinde yaşadığı kriz nedeniyle-bir nevi iç savaş hali- deriye renk veren hücreleri zararlı olarak algılayıp onlara saldırması ve neticesinde deriye renk veren hücreleri öldürmesi sonucunda malum beyazlıkların ortaya çıktığı hastalık.

    her ne kadar pek çok otorite tarafından bu hastalığın devası yok denilse de; tedavi süresince kendi kendime verdiğim "bir gün bu hastalığı yenersem, herkese bunu nasıl yaptığımı anlatacağım" şeklinde ki sözümden ötürü kendi denediğim tedavi yöntemine yönelik ne biliyorsam anlatacağım.

    hastalığı ilk fark etmemle doktora gittiğimde, teşhisin konulması ile ilk aylarda inanılmaz moralim bozulmuştu. en çok korktuğum ise bu hastalığın daha da yayılıp yayılmayacağıydı. ilk 3 ay doktorumun önerisi ile (bkz: protopic) krem, betacarotone takviyesi ayrıca bol bol da güneş aldım. fakat ne yazık ki tüm bunların hiçbir yararı olmadı.

    bilenler bilir bu hastalık stres, sıkıntı kaynaklı bir hastalık olup endişenin arttığı zamanlarda daha çok yayılan lanet bir hastalıktır. ilaç kullanmamın bir fayda etmediğini anlayınca -ne kaybederim ki düşüncesiyle- alternatif tıbba yönelmeye başladım. tabi ona gelene kadar da lazer teknolojisiyle renklendirme, ışın tedavisi gibi son derece ilginç yöntemlere de göz atmadan geçmedim.

    araştırmalarımda herkes bu hastalıkla yaşamaya alışmam gerektiği gibi şeyler söylüyor, haliyle bu durum moralimi daha da altüst ediyordu. bir gün, bir sitede bir çiçek özünün kreminden bahsettiklerini gördüm. her neyse, bunu almak için kalktım aktara gittim.

    aktardan çiçeği istedim, nedenini sordu, vitiligo için dediğimde bana bu hastalığa (bkz: lavanta çayı) 'nın daha iyi gelebileceğini söyledi. ben de madem öyle bir de onu deneyeyim bari diyerek lavanta çayını alarak kullanmaya başladım.

    aktardan aldığım kullanma şekli ise şöyleydi: bir su bardağının içine bir çay kaşığı kadar lavantayı boşaltıyoruz. üzerine sıcak su döküp 10 dk kadar ara ara karıştırarak demlenmesini bekliyoruz. sonrasında bir başka bardağa süzüp güzelce demlenen lavanta çayımızı içiyoruz. günde en fazla 1 su bardağı içilecek. fazla içilmesi halinde böbreklere zarar verebilir.

    neredeyse herkes ilk kullandıktan kaç gün sonra sonuç aldığımı sordu. arkadaşlar, böyle şeylerde kesin bir zaman vermek doğru olmaz. ben kendi tecrübemden bahsedecek olursam sanırım 30-40 günlük süreçte vücudumda ilk ufak renkli noktayı görmüştüm. yaklaşık altı ay kadar düzenli olarak lavanta çayını bu şekilde demledim ve içtim. fakat bir başka bedende ne kadar sürede etki eder, ne zaman sonuç verir bunu bilemem. takdir edersiniz ki farklı süreçlerin ortaya çıkması son derece normaldir. üzerine bastıra bastıra söylüyorum, ben kendi başımdan geçenleri anlatıyorum.

    dilerim sizler benden daha kısa sürede sonuç alırsınız. şunu hiçbir zaman unutmayın ki, bu hastalıkta moral en önemli şey. bir süre hiçbir şey düşünmeden için lavantayı sallayın derdi tasayı...

    peki lavanta çayı neden faydalı olmuş olabilir? ben kendi yorumumu yapacak olursam, bu hastalık stres sıkıntı keder dert tasa gibi duygulardan kaynaklanan bir hastalık. lavanta ise çayı içildikten sonra son derece rahatlatıcı ve huzur verici bir bitki. her içilen lavanta çayı sonrasında vücuda gelen rahatlama ve sakinlik hissisayesinde, vitiligo'nun olumsuz etkileri en aza iner. bence birinci nedeni bu olabilir.

    bir diğer kendi yorumuma gelecek olursam. vücudumuz da meydana gelen örneğin mide ağrısının ayaklara; baş ağrısının eklemlere vurduğu bilinen gerçeklerdendir. yaptığım araştırmalarda da ten rengimizin ve yüzümüzde meydana gelen değişikliklerinde karaciğerde oluşan sorunların birer yansıması olduğunu öğrenmiştim.

    işte bu noktada lavantanın bir diğer mucizevi etkisi ortaya çıkıyor. lavanta çayı karaciğerimize en faydalı besinlerden bir tanesidir. lavanta, karaciğeri temizler, karaciğere güç verir, tazeler adeta doping etkisi yapar.

    not: ben işbu entry ile sadece vakti zamanında bu hastalıktan muzdarip olmuş, ve bir nebze çaresini bulmuş ve büyük oranda atlatmış birisi olarak kendime verdiğim sözü tutuyorum. yazının özeti "ben bu şekilde vitiligo hastalığını yendim, yayılımını neredeyse bitirdim hatta derimin tekrar renklenmesini sağladım ve çok az bir beyaz alan kalmasını sağladım. bana bu yöntem faydalı geldi, umarım sizlere de faydalı gelir ve bu yöntemle yenebilirsiniz." şeklinde ki tavsiyelerimden ibarettir. başkada herhangi bir gayem yoktur.

    3 sene sonra gelen edit: entry yazmamın üstünden 3 sene geçmiş. yazıya dair çok fazla mesaj aldım. pek çok kimse bu hastalıktan muzdarip. eğer birilerine bu yazım sayesinde umut olabildim ise, bir nebze hastalıklarına derman olabildim ise ne mutlu bana.

    en çok sorulan sorulardan birisi benim şuan ki durumum hakkında oldu. şuan da sanırım vücudumda toplasan belki 2 avuç içi kadar bir alanda beyazlık kaldı, o kısımlarda zaten görünmeyen yerler olduğu için çok daha rahatım. açıkcası beyaz kalan alanları artık umursamıyorum bile. özellikle son 1 senedir hiç takmadığım için oraları da ufak ufak renklenmeye başladı zaten. ama rengin geri gelmesi haliyle uzun bir süreç alıyor. dediğim gibi çokta takmıyorum artık.

    bir çok kimse bana kesin böyle geçiyor mu şeklinde sorularda yöneltti. arkadaşlar, ben doktor, şaman, ot bilimcisi vs değilim. belki benim bu yönetimim tamamen psikolojik bile olabilir inanın bilmiyorum ama ben bu yöntem sayesinde bu hastalığa karşı çok fayda gördüm. isterim ki herkeste işe yarasın her hastanın ki bir şekilde geçsin ama vücut yapıları, psikoloji (ki bence en önemli faktör), beslenme tarzı, yaşam şekli tüm bunlar değişken ve bir o kadar da etkili olan şeyler. bu yüzden entrymde de belirttiğim gibi ben sadece başımdan geçenleri, süreci ve yöntemlerimi anlattım.

    tüm bu yazı, "bana lavanta diye bir bitki faydalı geldi dileyen bir de bunu denesin." şeklinde ki bir tavsiyeden ibaret. umarım herkese faydalı gelir ancak sonuç konusunda kime ne olur nasıl sonuçlanır ne zaman biter, geçer ben bilemem.

    ayrıca, çayı her gün içelim mi diye de çok soruldu. ben bu çayı yaklaşık 6 ay kadar düzenli olarak içtim. ancak şuan da yalnızca alkol aldıktan sonra karaciğerimi rahatlatmak için ertesi gün 1 bardak içiyorum. hatta uzunca bir süredir bunu dahi ihmal ediyorum. düzenli kullandığım süreçte ise 15 günde 1 , 2 gün ara vererek içmeye devam ediyordum. sebebi ise araştırmalarıma göre bitki çayları düzenli tüketildiğinde vücuda olan etkisinin azaldığı düşüncesiydi. ben de böyle bir yazı okuyunca bazı zamanlar boşluk bırakarak düzenli tüketmeye devam etmiştim.

    her türlü soru, fikir, öneri içinde mesaj kutumu yeşillendirebilirsiniz...
    bu hastalıktan muzdarip olan herkese geçmiş olsun, acil şifalar dilerim.
  • geçenlerde haberlerde gördüğüm tedavi yöntemiyle artık tamamen geçebileceğine kanaat getirdikleri deri hastalığı.

    yıl 2000'ler civarıydı. diz kapaklarım ve göz kapaklarım bildiğin baya bir beyazlaşmıştı. bu bakırköy civarındaki lepra hastanesine gitmiştik o zamanlar. bir ilaç vermişlerdi sıvı, pamukla sürülen. almanyadan getirtmiştik. onu sürüp güneşe çıkıyordum. bir boka yaramamıştı o zamanlar. hatta salak saçma su topluyordu diz kapaklarım.

    neyse abi. sene oldu 2014. hala ne çoğalma var ne bir şey. diz kapaklarımda hiç yok. sadece kıllar da beyazlık var biraz. ama göz kapaklarımda bazen belli olabiliyor. bu normal mi, yoksa yaş ilerledikçe artacak mı? yaş 23.

    ha eğer artar derseniz, söyleyin de erkenden intihar edeyim.

    edit: bu entry'i yazdıktan bir ay sonra boynumda çıktı amına koduğum.
  • 35 yaşımda el tırnak uçlarında ve penisimde mercimek tanesi kadar beyaz lekelerle başlayıp, şu an (yaş 40) ellerimin hemen hemen yarısını beyazlaştıran, peniste herhangi büyüme yapmayan deri hastalığı. son aylarda yüzümde 4/5 cm2 lik bölümde beyazlık söz konusuydu. el penis pek umursanmıyor da iş yüze gelince ister istemez 'bu sorunu çözmeliyim' arayışına girdim.

    sorunu çözdüm ! artık yüzümde esamesi bile yok. nasıl çözdüğume gelince, hemen uygulayın ve iyileşmeyi görün.
    bir kutu 'maravilla'krem (bu krem halihazırda vitiligo tedavisinde etkin olarak kullanılıyor. bknz http://google.com/
    3 adet limonun kabuğunu soyup kurutun. iyice kuruyan kabukları yakın. evet evet doğru okudunuz. küllerini maravilla kreme karıştırın. turuncu krem siyah olana dek iyice karıştırın.
    bu karışımı her gün beyaz bölgeye masaj yaparak uygulayın. kremin kokusu mis, portakal özlü. gayet kullanışlı. bu şekilde kullanıldığında 1. aydan sonra iyileşmeyi göreceksiniz. ben artık traş olduğumda mucizeyi görüp bana bu tedaviyi veren iran ankara büyükelçisi mouhammad ebrahim taherian fard'a dua ediyorum. tedaviyi desteklemek için bir kavanoz bala bir yemek kaşığı zerdeçal karıştırılıp her sabah aç karında alınabilir.
    ısırgan otu ve süt karışımı da çok iyi geliyormuş. ben denemedim, yukarıdaki işlem başarısız olsaydı denetecektim.
    kafa karıştıran durum olursa sorun söyleyeyim.
  • stresin hastalığı tetiklediği ve lekeleri arttırdığı söylenmiş zaten. doktor da aynısını söyledi, sağolsun bir de akıl verdi: "stres yapma, hiçbir şeyi kafana takma." ben de tamam dedim, artık stres yapmıyorum, lekeler bayağı azaldı.

    yok la olur mu öyle şey, keşke "peki artık madem tetikleyicisi stresmiş, ben de stres yapmayayım" deyip başka bir frekanstan devam edebilsek hayata. vitiligodan mustarip insanlara gidip "stres yapma" demeyin, kulağa ağır saçma geliyor.
  • pigment eksikliği yada pigmentlerin işlevini tam olarak yerine getirememesi ile ortaya çıkan hastalıktır.

    genetik olduğu söylenir genelde. annemden bana ve kardeşime miras kalmıştır. ama annemden önce en son hangi akrabada olduğu hatırlanmıyor. deride beyaz noktalar olarak belirir başta. zamanla büyürler. eller, ayaklar, özellikle eklem yerlerinde ilk olarak görünür. şahsi tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki darbe sonucu moraran yerlerde ya da kabuk bağlayan yaraların ardından belirir. özellikle stres ve üzüntü sonrası gözle görülür şekilde yayılır.

    erkeklerden ziyade bayanları daha çok üzdüğüne şahit oldum. erkeklerin estetik kaygılara bayanlar kadar takılmadığından olsa gerek. annemi küçüklüğünde bu yüzden ağlarken hatırlarım. bende çıktığın da verdiği tepkiyi uzun süre anlayamamışımdır. çünkü ağrısı acısı size herhangi bir sıkıntısı yoktur. illa bir hastalığın olacak seç deseler seçilebilecek bir hastalıktır benim gözümde. gel gör ki baba olacağımı öğrendiğimde aklıma pek takılmamış, fakat sonrasında kız babası olacağımı öğrendikten sonra anlamsız bir şekilde "kızımda olmasın" diye doktora sorma gereği duyduğum hastalıktır. tedbir ya da tedavisi yoktur, genelde sonradan çıkar cevabı alıp mecburiyetten yine takmamaya karar veriyorsunuz bu duruma. hoş tedavi var deseler gönderirmiydim onuda bilmiyorum. türlü türlü kremler, abuk subuk şeyler sürmüş, puvaydı ışın tedavisi derken tedavi için koştururken yollarda daha çok yanmış, sözde tedavi için güneşte yatıp daha da kızarmış biri olarak tedavisi olduğuna pek inanmıyorum. etrafımda hastalığının geçtiğine şahit olduğum insanlar oldu zamanında ama güneşe dikkat ederek beyazlaşarak bu yanılgıya düşen insanlarda gördüm.

    alışmanız gereken bir durumdur. alışkanlıklar edinirsiniz vitiligo sayesinde. gölge olacak zamanı, güneşin konumuna göre oturulabilecek yerleri takip edersiniz. güneşe göre plan yapar, konumuna göre oturursunuz. 60+ faktörlü bebekler için olan güneş kremleri yakınlarda olmalıdır her daim. kışın kar sonrası bir güneş açar ya hani "kardan adam yapıcam kar topu oynıcam" diye koşturarak aşağı inersiniz. "atkı yanığı" gibi enteresan bir durumla karşılaşırsınız. vitiligo hastaları bronzlaşamazlar. beyaz bölgeler muazzam şekilde pembeleşir. ayarsızca güneşle karşılaşırsınız kızarır, pembeleşir ve bu bölgelerde yüksek bir ısı ile baş başa kalırsınız. 3 gün evden dışarı adım atmazsanız tekrar beyazlaşırsınız. erkekler için en büyük problem olan "ensedeki beyazlık ne?" sorusu öğrenim hayatınız boyunca arka sıradakilerden ve berberlerden gelir. bu yüzden en arkada oturmayı ve hep aynı berbere gitmeyi tercih ettim. can sıkar her seferinde anlatması. bir kere açıklamak tekrar tekrar açıklamaktan iyidir.

    bana en güzel katkısı liseden beri sakallarımın siyah beyaz olmasıdır. sonraki yıllarda üşengeçliğime mükemmel şekilde kılıf olmuştur. ben güneşte kızarıyorum ekmek almaya o gitsin, ben güneşte duramıyorum gölgedeki şezlong benim, ben pembeleşiyorum pazara gidemem, şimdi güneş var yürüyüş yapamayız, mangalı bu yaksın, içecekleri şu taşısın ve daha bir sürü işe yarar.

    özetle kötünün iyisi bir hastalıktır. çok takmayın.
  • insanlar bulasici sanip el sikismak bile istemezler bazen.sosyal bir hastaliktir biraz..yas ilerledikce o da ilerler kimilerinde ve sonunda bembeyaz olursunuz.
  • kolsuz agop diye bir doktorun kesinlikle iyileştirdiği söylenen hastalık. ama randevuyu 1 sene sonraya verebildiği için çok beklemek gerekiyor. denemeye değer.
hesabın var mı? giriş yap