• faust göndermeleri bir yana, aslında basit bir aşk şarkısı videotape. bence öyle yani. ancak "skip divided"tan farklı. bitmiş, ümidini kesmiş, canı yanmış, hüzünlü, kurşuni ve ağır bir aşk şarkısı; aşkla birlikte bitmiş bir hayatın intihar notu. adam olduğu gibi anlatmış.

    videokasetteki hatıralara tutunmuş. çekmeye devam ediyor, diğer mutlu anlarım gibi cennete girişim de bu kasette olacak diyor. sonra aklına intihar etmenin affı olmayan bir günah olduğu geliyor, sesi düşüyor. ama son dakikaları ya, çaktırmadan toparlıyor hemen; güzel günler burada, üstelik rgb de olsa içindeyim ben de o güzel günlerin!". neşeli günleri hatırlayıp çocuklar gibi neşelenince aşka geliyor ve aşkı "makara - bant" ilişkisiyle ilişkilendirip beni dağıtıyor; "etrafında döndükçe uzaklaştığım merkezimdin sen benim, sonra da kaset sardı...". bunlar da bu videokasette var diyor ve hüznü geri geliyor. "benim vedam böyle, çünkü yüz yüze yapamıyorum." ve sanırım çekindiğinden utandığından değil, yüzüne bakınca o'na tutunup yaşama isteği dolduğundan, o'na veda etmenin terminolojisinde yer almadığından. zaten artık çok geç.

    işte bu noktada parçanın sözlerinin farklılaştığı iki versiyon var. ilkinde "i'm talking to you after its too late" diyordu, albümdeki halinde ise "i'm talking to you before..." deyip bırakıyor. farkı ne? yok. aynı şey ikisi de. gerçekten de geç olduktan sonra ve ölmeden önce konuşuyor. yolun sonuna yaklaştığını fark edince "no matter what happens now" diyor, kayıttaki kamera da, içindeki güzel hatıralar da, ölmek de dahil. ve aynı zamanda bunların da videokasette yer alma sebebi olan son sözünü söyleyip çekiliyor; ki dikkat ederseniz, şarkının son saniyelerinde önce kulağa nefes gibi gelen hi-hat kesiliyor, ardından kalp atışı gibi düzensiz ve zayıf devam eden bas davul sonlanıyor:

    "bugün hayatımın en güzel günü, çünkü artık sensiz yaşamayacağım."
  • ''venaaaaaaaayeeemm'' diye başladığı an, ''hah, şimdi thom ağzıma yüzüme sıçacak.'' diyerek dinlemeye başlayabileceğimiz şarkıdır. 01:20'den itibaren de acı çekmeye başlıyoruz. öyle mazohist bir tarafı var. red, blue, green falan.
  • keyif verici madde sınıfına girecek türden bir şarkı.
  • thom yorke'un everything in its right place'ten sonra tanrıya yakınsandığı ikinci çile. albümün ironisi. gökkuşağındaki gri.

    bildiğin kanal tedavisi. bilmediğin kabir azabı.

    videotape. on,
  • videotape

    when i'm at the pearly gates
    this will be on my videotape, my videotape
    mephistopheles is just beneath
    and he's reaching up to grab me

    this is one for the good days
    and i have it all here
    in red, blue, green
    red, blue, green

    you are my center
    when i spin away
    out of control on videotape
    on videotape
    on videotape
    on videotape

    this is my way of saying goodbye
    because i can't do it face to face

    [i'm talking to you but it's too late
    from my videotape]

    no matter what happens now
    i won't be afraid
    because i know today has been the most perfect day i've ever seen.
  • bir kısa tren yolculuğu.
  • nitekim radiohead'in 2007 "in rainbows" albümünde yerini almış ve aşmış bi parça... bu parçayı dinlerken .. bunun müzikten farklı bişi olduunu, nerde duyarsanız alıp götürücek bişi olduunu anlamak uzun sürmüyor .. ve "nedir bu ya nasıl, nerden çıkmış" derken "tabi ya .. radiohead" eklemesini yapıp kendi kendimize konuşmamızı bitiriosunuz.. büyük bi zevkle dinliyoruz..

    -biri şu müziği kapasın... zira elim varmıyo...!!
  • arkadaşınız sonunda elinizden tutup gittigi yere sizi de goturmeye karar vermiş hissiyatındaki şarkı.radiohead çocukluğunuzdan beri herkesten sakladığınız gizli arkadaşınızdır zira.
  • radiohead'in 2007 albumunde yerini alacak calisma. bu albumde tom'un en cok ustune dustugu parcalardan biri.
  • burial diye bi adam olmasaydı thom bu parçayı yapabilecek ritim anlayışına ulaşamazdı. kafası böyle çark eden bi adam değildi. bugün artık yaşlanmaktan korkmuyor bile olabilir. burial'ın şu an geldiği noktaya* baktığımızdaysa çok acayip bişi yok ortada. belki iki gün sonra yine anasını sülalesini siker belli olmaz ama şu an için ortada bi archangel* yok. massive attack ortak çalışması* dahi -kesinlikle kötü değil- ama öyle hayranlık uyandırmıyor. bu geçen süre zarfında dünyaya, ardındaki sessizliğin ritmin bir parçası olabildiği vuruşlar öğretti. thom gibi bunun matematiğine ayabilecek dehalara kazandırdığı bu skill ile hayatımıza videotape'i sokmuş oldu. "olması gereken olur" lafının en güzel örneklerinden biri sanırım. küfretmek mi gerekir kendisine teşekkür etmek mi bilmiyorum. ziyadesiyle depresif bi adam. videotape'teki bunalımın temeli de bence burial'ın karanlığı. thom yorke anladığı bi derdi anlatıyor. bu da bu şarkıyı bi şarkıdan öte bir ortak payda haline getiriyor. bu yüzden yeri ayrı. iyi ki there there yapılırken burial yoktu. açıp sadece mükemmel bi şarkı dinleyip kapatmış olabiliyoruz. okuduğunuz için teşekkürler. sevgiler.
hesabın var mı? giriş yap