• devletten aldiklari kredilerle zengin olup, devlete fahis faizle kredi veren tiranlardan,uc paralik bakalit arabalar yapip millete esek yuku paraya satan oligarklardan biriydi desem. bakiyorumda herkes duayen,diva, primadonna diye sallamis, anekdot uzerine, anekdot, kissa uzerinden hisse yardirmis. tersmi oldu acep boyle entry yazinca. yoksa bende kendisinin dik kulakli boz essek uktesi ile ilgili anekdotundanmi dem vursaydim.

    (bkz: kor olur badem gozlu olur)
  • rahmi koc'un aldigi zilyon dolarlik yati gorunce ' onun babasi zengin, ondan boyle rahat alabiliyor' diyerek ayari vermistir.
  • kendisi bir gün istanbul'da harbiye dolaylarından geçmektedir ve çok güzel bir arsa görür. hemen yardımcısına "burası çok güzel bir arsa. buraya müthiş bir otel yaptırılır. bir araştırsana kiminmiş; makul fiyata satarsa hemen alalım." şeklinde talimat verir. yardımcısı araştırmayı bitirir ve kendisine şu şekilde döner. "vehbi bey araştırmam sonuçlandı. arsa sizinmiş...". söz konusu arsanın üzerinde şu anda divan oteli yükselmektedir.
  • tüm hayatında sıkı sıkıya sarıldığı prensipleri vardır, kendine hayran bırakır.

    1. hiç kimse tek imzayla şirketi töhmet altına sokmayacak.
    2. kardeşin ya da kocan bile olsa umumi vekâletname vermeyeceksin.
    3. verdiğin vekâletnameler muayyen süreli ve bir işe dönük olarak verilecek.
    4. birlikte çalıştığın kimselerle özel hayatında arkadaşlık etmeyeceksin, içli dışlı olmayacaksın. onlarla ilgili kararlar almakta zorlanırsın.
    5. verdiğin hiç bir siparişin borcunu unutmayacaksın. hediye başka sipariş başkadır. bir paket sigaranın bile borcunu ödeyeceksin. hediye daima pahalıya patlar.
    6. ibadetini gösteriş için yapmayacaksın. allah’la kulun arasına kimse giremez.
    7. toplantılara hazırlıklı gideceksin. gündemin olacak. karşı tarafın gündemini isteyeceksin.
    8. her toplantının zabtı toplantı sonrası yazılacak. ileride, karşı taraf ne sormuş, sen ne söylemişsin yazılı olarak kalacak.
    9. siyasilerle konuşurken kendini zabıt tutacaksın.
    10. içkiliyken bahse girmeyeceksin. şirket işlerini konuşmayacaksın. az konuşup, çok dinleyeceksin.
    11. elde ettiğin bilgilerin bir kısmını çalışma arkadaşlarınla paylaşacaksın.
    12. almak istediğin kararı çalışma arkadaşlarınla birlikte alacaksın ki sonradan takip etsinler ve sorumluluk alsınlar.
    13. kimseye kefil olmayacaksın. sonradan kötü kişi olacağına, baştan kötü olmak daha iyidir. ama gönlün arzu ediyorsa para verip unutacaksın.
    14. düşmüş dostunu arayacaksın.
  • ahmet şerif izgören'in, "avucunuzdaki kelebek" isimli kitabindan;
    " vehbi koç, oğlu rahmi koç'a iki mektup verir; 'birini ben ölünce aç, ikincisini de beni defnettikten sonra açarsın' der. vefat ettiğinde rahmi bey ilk mektubu açar. mektupta, 'oğlum, senden tek bir isteğim var; beni çoraplarımla gömsünler'.
    imam tüm ısrarlara rağmen bu talebi kabul etmez. rahmetli vehbi koç ister istemez çorapsız defnedilir. defin işlemi bittikten sonra rahmi koç ikinci mektubu açar: 'bak oğlum bir çift çorap bile götüremedim' "
  • vehbi koç'a her daim yakıştırılan cimrilik, pintilik gibi yakıştırmaları her ne kadar kendisi "efendim ben fuzuli para harcamam" diye nitelendirse de şüphesiz ki kendisinin bu kadar ihtiyatlı olmasında yaşadığı olaylar da büyük etkendir. zira bir insan dünya tarihiyle kıyaslandıgında kısacık olan ömrüne 1.dünya savaşını, 2. dünya savaşını, balkan savaşını, kurtuluş savaşını, 6-7 eylül olaylarını, tek parti döneminden sonra gelen partilerin baskısını, 60 ihtilalini, 80 ihtilalini, ekonomik krizleri, muhtıraları sıkıştırmışsa elinin sıkı olması benliginin altında içini kemiren bir tutumluluk duygusundan ileri gelir. tahmin ediyorum ki bir iş adamı olarak istikrarlı ekonomi ararken kendisini buldugu bu dalgalı denizde batmamak için sürekli buzdagının görünmeyen kısmını daha geniş tutmuştur. eger aksi olmuş olsaydı ilk rüzgarda parçalara ayrılırdı. kendisi çeşmenin her daim gür akmayacagını genç yaşta tespit etmiş ve bunu hayatı boyunca bir ilke olarak benimsemiştir. her ne kadar ilerleyen yıllarda bu tutumluluk işi hafif takıntıya kaymış olsa da buda kendisinin hayat tecrübesinin bir çıktısı olarak algılanabilir. bir iş adamı portresi olarak incelenmesinde fayda vardır.
  • kurtuluş savaşı sırasında askerlik yapma, askere alınma yaşında olmasına rağmen resmi internet sitesinde verilen bilgilerine göre askere alınmamış, buna da çok üzülmüş, şahsiyet.

    askere alınmaması "o dönemde askerlik çağına gelenlerden önce subay olacaklar askere alınırdı. koçzade ahmet vehbi'yi lise mezunu olmadığı için askere almadılar" biçiminde açıklanıyor. tabi,tabii, kurtuluş savaşını sadece subaylar yaptı değil mi, erin ne işi var lan savaşta o zaman.

    sonradan öğreniyoruz ki,askere alınıyor ama levazım muhasebecisi olarak. savaşa gitmiyor. ne tesedüf, kendisi tüccar askerliğini de malzeme alım satımında yapıyor.

    http://www.vehbikoc.gen.tr/…karadan/ankaraframe.htm (2. sayfada)
  • türkiye şartları büyük-sermayedarı. hem de tekelci burjuvazi olarak bir işçi dostu.

    3 ekim 1980'de yazdığı mektup ile evren generaline destek vermiş, yön bildirmiştir.

    mektuptaki darbe sevicilik lakırdıları atılırsa "can alıcı" (nasıl bir sözcük öbeği ise bu da) yerlerini sıralayalım;

    “türk ordusunun bu hareketi son derece geçerlidir”

    “yıpranabilirsiniz, aman yıpranacak hareketlerden kaçının. eğer ordu yanlış kararlarla yıpranırsa, memlekete diktatörlük, onun arkasından da komünizm gelebilir”

    “bu arada da anarşistlerin mahkemeleri hiç uzatılmamalı, cezaları süratle verilecek kanunlar çıkarılmalı ve polis teşkilatının imkânları arttırılmalı. buna ilişkin ne yapılması gerekiyorsa yapılmalı en kısa sürede."

    "‘faşist ordu iktidara geldi, kapitalistlerle birleşerek türk işçisini istismar ediyor’ propagandası yapılır. (...) (bu) bir an evvel işçi-işveren ilişkilerini düzenleyecek kanunlar bir an önce çözülmelidir. disk’in kapatılmış olmasından medet umanların bu anlamda heveslerinin kursaklarında kalması lazım”

    "dinsiz millet olmaz"

    "bize, ancak bizden hayır geleceğini bilmekteyiz. milletin hayrı için vereceğiniz mücadelede, zatıalilerine ve arkadaşlarınıza muvaffakiyetler temenni ediyorum.

    yukarda yazdıklarım hakkında herhangi bir bilgi arzu edilirse, emrinize amadeyim."
  • kamil koç ile soyadı rekabetine girdiği iddia edilen kişi.

    bursa hakimiyet gazetesinde bu konuya değinilen bir yazı mevcut,

    türkiye'de soyadları benzediğinden hep karıştırılan iki dev vardır. büyük sanayici vehbi koç ve türkiye'de ilk şehirlerarası insan taşımacılığını başlatan kamil koç...

    türk sanayisinin duayeni rahmetli vehbi koç, bir gün trenle ankara'dan istanbul'a giderken, o günlerin en popüler kadınlardan biri olan neriman köksal ile karşılaştığında, "ben koç'um" diye tanıtmış kendisini. neriman köksal da, kendisini tanımayan bu yabancıya kızıp, "ne olacak yani, koç otobüsleri sahibisiniz" demiş.

    yine bir başka gün vehbi koç, büyükdere'deki evinden işyerine giderken, yoldan otomobiline iki kadın almış. kadınlarla konuşma sırasında, yine kendisini "ben koç'um" diye tanıtınca, kadınlar "aaa siz o meşhur koç otobüsleri'nin sahibi misiniz?" diye cevap almış.

    tüm bu olaylardan çok etkilenen vehbi koç, bir gün erdek pınar oteli'nde kâmil koç'la karşılaşınca, o'na ilginç bir teklifte bulunmuş:

    "soyadını değiştirirsen, sana 2 milyon lira (o zamana göre çok büyük para) veririm."

    kâmil koç ise vehbi koç'a şu cevabı vermiş:

    "ben sana 3 milyon lira vereyim, sen soyadını değiştir!.."

    çocukluğumda bu hikâyeyi, adeta mitolojik bir efsane gibi dinlediğimde, bir bursalı olarak ne kadar da gurur duyduğumu anlatamam. yıllardır doğruluğunu merak ettiğim bu hikâyeyi, üçüncü kuşak koç, sena kaleli'ye sorup da gerçek olduğunu öğrendiğimde gururum daha da arttı.
  • kendisini daha yakından tanıtmak amaçlı serginin reklamında 'sadece bir işadamı ve sanayici değil, ülkesinin kaderini etkilemiş bir dahi' olarak tanımlanan işadamı.

    ülkenin kaderini bir şekilde etkilediği doğrudur, ama 'dahi' sözcüğü abartı sanatının sınırlarını zorlamak oluyor artık..

    kör ölür badem gözlü olur, zengin ölür dahi olur demek ki...
hesabın var mı? giriş yap