• insanlarin yapay insan formlarini (resim, maket, robot, cgi) gerceginden ayirt edebilme yeteneginin sonucu olusan duygusal tepkiyi arastiran hipotez.

    bu hipoteze gore, olusturulan formlar basit ozellikleriyle insana benzemeye baslayinca sempati topluyorlar. buna ornek olarak asimo verilebilir. bu benzerlik arttikca bir noktadan sonra sempati korkuya donusuyor. korkunun en dip noktasinda zombiye benzeyen insan formlari var. beowulf filmindeki cgi'ler ve japonyada uretilen insansi actroid'ler gercege cok benzemesine ragmen, cogu kisi tarafindan ucube yaratiklar olarak tanimlaniyorlar.

    yapay insan formlarindaki kusurlar giderildikce korku tekrar sempatiye donusuyor, bu donusumun nedeni artik insanlarin yapay formlari gerceginden ayirt edememeleri ve onlari gercek olarak kabul etmeleri.

    morpheus da zamaninda soylemis:
    "what is real? how do you define real? if you're talking about what you feel, taste, smell, or see, then real is simply electrical signals interpreted by your brain."
  • bugün animasyon filmlerin, cgi teknolojisinin epeyce gelişmiş olmasına rağmen hala çizgi filmimsi, gerçekten uzak yapılmasının nedenidir. gerçeğe çok daha benzer şekilde yapılabilirler belki, ama gerçekten tamamen ayırt edilebilir olmadıkları sürece insanlara rahatsız edici geliyorlar, karikatürümsü animasyonlar ise daha şirin bulunuyor. gerçekçi animasyonların sinemalarda ciddi şekilde yer bulabilmesi için uncanny valley'nin aşılması lazım. tabii aynı şey robotlar için de geçerli.
  • konuyu, bir 30 rock diyaloğu ile açıklayacak olursak;

    frank: insan tasvirleri gerçekçi hale geldikçe, sempatik değil ürkütücü görünmeye başlıyolar.
    tracy: star wars'la anlat..
    frank: r2-d2 ve c-3po'yu düşün.
    tracy: severiz.
    frank: (grafiğin en üstünü göstererek) burada da han solo gibi gerçek insanlar var.
    tracy: önemsemiyor gibi davranıyor ama aslında önemsiyor.
    frank: (grafiğin en altını göseriyor) burada da cgi storm trooper'lar ve polar express'teki tom hanks var.
    tracy: korkuyorum!
  • (...)peki her benzetme iyi midir? bir tez bize bazen benzeşimlerin bizi ürküttüğünü söylüyor. "tekinsiz vadi" denen bir tez var. buna göre, objelerin, animasyonların, robotların insana benzemelerinin her zaman bir sempati uyandırmadığını görüyoruz. objeye olumlu yaklaşımımız insana benzerlik arttıkça önce yukarı doğru grafik çiziyor. fakat benzerlik daha da arttıkça, grafik aşağı dönüyor, olumsuz yaklaşıyoruz, korkuyoruz. bir dip yaptıktan sonra, benzerlik iyice "tamamen insan" diyebileceğimiz seviyeye yaklaştığında yaklaşımımız tekrar olumlu oluyor, grafik yukarı dönüyor. işte o grafiğin o düşüş bölgesine "tekinsiz vadi" deniyor, bu bölgede "neredeyse insan gibi, ama bir tuhaf" duran animasyonlar, robotlar ve objeler bize çok korkutucu, itici, tekinsiz geliyor. bunun birçok nedeni olabilir, deforme edilmiş bir insanı yahut bir cesedi hatırlattığı için öyle düşünüyor olabiliriz. ancak şunu kesinlikle söylemek mümkün: tekinsiz vadi fenomeni eğlence endüstrisinde oldukça belirleyici rol oynuyor. animasyonların insana benzerliğinin tekinsiz vadi aralığına düşmemesine özen gösteriliyor. (...)

    tekinsiz vadi: politikacı ve benzerlik
  • freud'un the uncanny adlı makalesinden esinlenerek, robot yapın ama çok da bokunu çıkartıp insana iyice benzetmeyin diyen bir robot yapımcısı masahiro mori'nin hipotezi. insansı robotlara benzeyen nesneler karşısında insanın nasıl tepki verdiğini bir grafikle açıklaması da şurada.

    konuyla birebir bağlantılı bir serbest çağrışım için (bkz: realdoll)
  • robotlarin insana cok fazla benzemeleri halinde, benzerligin kritik bir andan itibaren insanlarda urkuntu veren hisler uyandirdigini iddia eden hipotez.

    http://www.acikbilim.com/…syalar/tekinsiz-vadi.html
  • kardeşimle yıllar evvelden muhabbet ederken keşfettiğimiz ve aynı anda "ananı avradını" tepkisini vermemizle ikimizin de ürktüğümüzü anladığımız olay. bizim korktuğumuz mesele (bkz: creepy) şekile veya benzetmeye sahip yüzler, robotlar, yaratıklar değildi de; zihnimizin ve bedenimizin bunlardan korkacak bir bug'a sahip olmasıydı.

    kardeşim hep maskelerden örnekler verirdi; o küçükken (bkz: saw) filmindeki bisiklet süren palyaço maskesinden çok tırsardı. ben ise hep şöyle kurardım senaryoyu;

    annenizi düşünün ve sizle geçirdiği günlük hayatındaki tepkilerini ve sevgi dolu zamanları aklınıza getirin. daha sonra karşınızdaki insanın aslında anneniz olmadığını, annenizin yerine geçmiş fakat onun suratını birebir taşıyabilen(mesela estetik vs) başka bir insan olduğunu fark ettiğinizi düşleyin. ve o esnada annenizin yüzünü giymiş o tanımadığınız ama kim bilir ne zamandır birlikte yaşadığınız kişinin size duygusuz bir ifadeyle annenizin gözleriyle baktığını hayal edin. sanki sizin gerçeği bildiğinizden şüphelenmiş gibi? işte bu muallak durum beni çok heyecanlandırırdı :)

    daha sonra kardeşim (bkz: the visit) filmini buldu izledik, (bkz: goodnight mommy) filmini bulduk izledik ve ikisine de bayılmıştık çünkü bizim de keşfettiğimiz fikirler çerçevesinde bir korku, gerilim, abukluk yaratıyordu. işte uncanny valley'i böyle keşfetmiştik.
  • harika bir kısa bilim kurgu: https://vimeo.com/147365861
hesabın var mı? giriş yap