• 652 sarandí passage, bartolomé mitre/montevideo-uruguay

    bu yukarıdaki adresini yazdığım dükkanı anlatayım biraz size.

    ismi louvre antıquıtıes&joyerıa

    3 yıl önce uruguay'ın başkenti montevideo'ya düştü yolum. yeni bir ülke, yeni bir pazar arayışları çabasındayım.

    antika ve mücevheriyat işi yapan bu çok iyi konumdaki dükkan şehrin merkezinde beni karşıladı.

    içeri girdim. değerli tablolar, antika objeler, değeri onbinlerce dolar olan mücevherler vs..

    sonra ortodoksların ruhani lideri bartholomeos'un resmi takıldı gözüme duvarda asılı duran.

    görünce resmi istanbul'dan geldiğimi söyledim.
    çok şahane el yapımı işlemeleri olan sonradan ceviz ağacı olduğunu ögrendiğim masasında oturan ihtiyar bir adam gözleri dolu dolu bana baktı ve;

    "hoşgeldiniz" dedi. kibarca kalktı ve yanıma geldi.

    dedi hangi rüzgar attı sizi buraya.
    başladik muhabbete..

    6-7 eylül olaylarından kaçan bir istanbul ermenisi imiş.

    evimizi yaktılar. dükkanımızı yaktılar. babamı, annemi gözlerimin önünde dövdüler dedi. canlarını zor kurtarmışlar.

    bir kaç ülke gezdikten sonra da son rotaları uruguay olmuş.

    çok zengin olmuş orada. ama vatanım dediği türkiye'ye bir daha hiç dönmemiş. tatil amaçlı bile.

    "eğer bir daha geleceksen senden bir şey rica edebilir miyim? " dedi..

    "bana pişmaniye getirir misin?"

    "çocukken çok severdim, on yıllar oldu yemedim"

    gittim 2 ay sonra yine verim pişmaniyesini.
    bizim günlük hayatta hiç yüzüne bakmadığımız, ancak şehirlerarası yollarda mola yerinde denk geldiğimiz pişmaniyeyi yerken hüngür hüngür ağladı koca adam.

    her gittiğimde veririm. her verdiğinde ağlar.

    her seferinde de türkiye özlemini anlatır.

    kimseye kırgın değilim diyor ama kırgın belli ki.
    karşı komşumuz veli efendi evimizi yağmalıyordu, üst sokaktaki fırıncı mehmet babamı dövüyordu diyor..

    nasıl kırılmaz insan?

    "bizi bize kırdırdılar" dedi. biz vatansız kaldık. onlar vatansever oldu.

    yarın yine gidiyorum uruguay'a. çantamda pişmaniyesi hazır. o da gözyaşlarını hazırlamıştır yine.

    bu sefer ben de hazırım ağlamaya onunla. güzel ülkemin hali için.

    selamınızı iletirim. hala güzel insanlar var ülkemizde. onların selamını..

    not: uruguay ve paraguay'a gelmek isteyen yazarlara elimden gelen yardımı yaparım.

    edit: arkadaslar yüze yakın mesaj aldım. herkesi cevaplamaya çalıştım. hızlı hızlı yazdım. hitabetimde, uslubumda ve mesajlarımda bir hatam olduysa affınıza sığınırım. kabataslak herkesin sorusu yanıtlıyorum. tam cevap alamazsanız yine yazın daha detaylı yazarım.

    hepiniz çok iyi insanlarsınız. hemen hemen herkesin güzel bir kariyeri var. bunu elinin tersi ile itip huzurlu bir yaşam için dünyanın bir ucuna gelmeyi göze almak isteyenler inanın hiç az sayıda değil.

    ne yapalım.. bize bunu mecbur edenler utansın..

    edit: arkadaslar yeter her giden pismaniye götürmüş adam şeker hastası :p

    anlam verememiş kendisi de. ben de söyleyemedim yazıyı. dünyanın bi ucunu bulacağınızı tahmin edemedim sevgili ekşiciler adres vermiş olduk :d

    arçelik te çalışan arkadaş senin haberin geldi kulağıma. sen saray pişmaniyesi getirmişsin ilk kez yemiş çikolatalı :)
  • (bkz: tayland'da ormanda bulunan 200 türk)

    vereceğiniz desteği sikeyim, ben gidiyorum.
  • avrupa birligi'nin son zamanlarda daha fazla destekledigi blue card olayi yurtdisina cikmak icin kolay yollardan biri.

    ilk 3 kriteri söyle
    1-avrupa birligi disindan olmak
    2-universite mezunu olmak (benim gibi acik ögretim mezunu olmaniz da yeterli)
    3-avrupa'da ki bir sirketle is anlasmasi yapmak.

    burada ki kritik madde 3. madde. bu is anlasmasi normalde yillik 46.400 € dan fazla olmali. bu paraya bir is bulmak kolay degil. doktor, mühendis, matematik, fizik, kimya veya it gibi dallarda bu rakam 36.192 € a indirilmis. yani bu dallarda egitim alip bu dalda avrupada is bulanlarin gitmesi oldukca kolay. hatta benim geldigim gibi, it alaninda egitim almamis ama it tecrübesi olan biriyseniz, bir sirketle it sözlesmesi yapmissaniz yine gelmek mümkün, yeterki sirket sizin icin israr etsin.

    calisma vizeniz is sözlesmenizin süresi+3 ay seklinde veriliyor. (bu arada gercekte mavi bir kart yok ortada) öyle verilmesede sözlesmeniz bitse bile 3 ay daha kalma hakkiniz var. bu sürecte kriterlere uyan yeni bir is bulup blue card'in süresini uzatabilirsiniz. zaten bazi ülkeler ( (bkz: almanya) ) 2-3 yil sonra bir dil sinavi ile size kalici oturum veriyor. bir daha blue card pesinde kosmanizada gerek kalmiyor. blue card vizesi aldiginizda ailenize de ayni vize veriyorlar. tabi basvuruyu beraber yapin, bu islemleri hizlandirir. aileniz sonradan basvurunca onlara vize verilmesi zaman alabiliyor.

    peki avrupada nasil is bulunur. bir defa ingilizce sart diyoruz. +1 dil daha varsa sukela olur. global bir sirkette degilseniz o ülkenin dilini bilmek lazim. ama ingilizce varsa global sirketlerin avrupa ofislerine abanabilirsiniz. bu dil kriteri mesleginize göre ve o ülkenin ihtiyacina göre degisir. mesala almanya 250 koreli hemsireyi hic bir dil bilmeseler dahi ülkeye aldi, hemsire lazim cünkü. ülkelerin ihtiyaclarini takip etmenizde fayda var.

    diyelim ki is buldunuz, vizeyi aldiniz, simdi ne olacak. ucak biletini alip , yaniniza nakit alip yola cikacaksiniz. önce tek gelmekte fayda var. ise baslar, ev tutar, resmi islemleri halledersiniz falan. ( bir süre hostelde kalabilirsiniz tabi, ama resmi islemlerin hepsinde adres lazim, ilk olarak sabit bir adres olmasi icin ev tutmanizi öneririm, sonradan adres degisikleri daha can sikici) yasamak icin gerekli temel esyalari önce 2. el almanizda fayda var, bosuna para harcamayin. yatacak bir yer, buzdolabi ve mutfak hazirsa ailenizde artik yaniniza gelebilir. tabi hersey daha yeni basliyor. :) ailenin entegrasyonu, dil kurslari, cocuklarin okul kayitlari vs yapacak cok is var.

    bu sürecte gittiniz yerdeki türklerle bu ülke nasil muhabbetlerinden uzak durmanizda fayda var. hem yasadiklari ülkede mutlu degiller, sürekli türkiye'ye dönmek istiyorlar, hem de zaten o topluma entegre olmamislar, orayi genelde tanimiyorlar, yada yalnis taniyorlar. hollanda'dakiler türkler "türk cocuklarinin evlatlik olarak escinsel ailelere verildigine" inaniyor, almanya'dakiler cemaatler icinde kafayi yemisler. kisaca bizim gurbetcilerin yarisi avrupanin göbeginde ortacag yasiyor. herkesi bu kefeye koymayalim, ama yetismis adam bulmak zor. orada yasayan expat türkler yada sizin gibi türkiye'den gelmisler size daha yardimci olur, ayni dili konusursunuz.

    is aramak icin
    https://ec.europa.eu/eures/
    https://jobboerse.arbeitsagentur.de/….html?m=1&aa=1

    blue card ile ilgili asagidaki linklerden devam edin.
    http://www.apply.eu/

    almanya
    http://www.bluecard-eu.de/
    http://www.make-it-in-germany.com/

    hollanda
    https://www.ind.nl/…eu-blue-card/pages/default.aspx

    finlandiya
    http://www.migri.fi/…ard/filling_in_the_application

    fransa
    http://www.immigration-professionnelle.gouv.fr/…nne

    isvec
    https://www.migrationsverket.se/info/883_en.html
    http://work.sweden.se/

    belcika
    http://www.emploi.belgique.be/…ulttab.aspx?id=37215

    polonya
    http://mazowieckie.pl/…nts-do-i-need-to-submit.html

    ispanya
    http://ec.europa.eu/…&userlang=7&languagelocaleid=7

    italya
    http://www.interno.gov.it/…es/default/en/index.html
    http://www.interno.gov.it/…ntazione_blue_card_3.ppt

    diger ülkeler
    http://apply.eu/bluecard/eucountries.html

    edit: linkler eklendi, eger benim bilmedigim baska kaynaklar varsa gönderebilirsiniz, yaziyi genisletebiliriz

    2 yil sonra gelen edit: bu entryye 15 temmuz 2016 sonrasi yüzlerce mesaj aldim. anlasilan ülkenin yetismis kalifiye isgücü ülkede kalici degil. bir yolunu bulup gidecekler. yolunuz acik olsun.

    2 yil icinde neler oldu: evet 1 yil almanca kursuna gittim, b1 sinavini verdim ve 2. yil sonunda kalici oturumu aldim. artik 40 yildir almanyada yasayan isci kardeslerimizle aymni statüdeyim. kalici oturum alinca kredi hakki da geliyor, dolayisi ile yatirim yapabilir hale geliyorsunuz, veya taksitli alisverislere girebiliyorsunuz. bende ilk is arabami degistirdim. bu 2 yilda esim almancada benden daha fazla ilerledi, cünkü ben is yerinde ingilizce konusmaya devam ediyorum, almanca icin dezavantaj ama yapacak bisey yok. oglum buraya 4.5 yasinda gelmisti, simdi 7 yasinda. ilk 6 ay tek kelime almanca konusmadi, kreste oynadigi cocuklar genelde daha kücük olanlardi, sanirim bu yüzden 6 ay sonra aniden süper konusmaya basladi. hatta suan evin almanca hocasi pozisyonunda. bir kelimeyi bilmiyorsak ona soruyoruz.

    tabi memleket, vatan diye bisey var. herkese lazim, herkeste var. gitmeden anlamiyorsun. özlüyor insan, keske bu sartlari orada yaratabilsek diyorsun, ama bu isler öyle bir ömürle iki ömürle olacak kisalikta degil, daha uzun ve maalesef herkesin bir tane hayati var. kafa olarak biz hala türkiye de gibiyiz aslinda, gündemden kopamadik, sürekli türkiye takip ediyoruz. ama cocugumuzu o gündemden kurtarmis olduk. ayrica yarina daha emin bakiyoruz, ev sahibi depozitimizin faiz gelirini ödüyor, elektrik sirketi 2 sene önce fazladan aldigi 200 € u geri ödüyor vs gibi güzel seyler oluyor. daha cok spor yapiyoruz, kendimize daha fazla zaman kaliyor, daha cok kitap okuyoruz mesala. bunlar istanbul da mümkün degildi pek. sanirim ömrümüzü 4-5 yil uzatttik buraya gelerek.

    sonuc olarak is cok önemli faktör. is yoksa , meslek yoksa burasida oldukca zor.
  • öncelikle (bkz: #110992344)

    şubat 2019'dan beri almanya'da yaşıyorum. ilgili entry'ye gelen bir mesaj üzerine deneyimlerimi açık olarak paylaşmak kararı aldım. bu deneyimler sadece iş arama süreciyle de alakalı değil, türkiye'deki tecrübelerimi de içermekte; bu bakımdan biraz uzun bir entry olabilir. diğer yandan ilk kısmı atlayıp doğrudan ikinci kısma da geçebilirsiniz.

    1- türkiye süreci

    ben dokuz eylül üniversitesi makine mühendisliği mezunuyum. son işim hariç izmir'den hiç çıkmadım. 2005 senesinde hazırlığa, 2006 senesinde bölüme başladım, 2012 ocak tarihinde de bitirdim. cad programlarıyla haşır neşirliğim 2006'da okulda ideas öğrenmemle başladı. 2008'de ise sırf daha güzel grafikleri var diye* solidworks'e geçiş yaptım. okul bitmeden 2011 temmuz ayında kazan, boiler vs üreten bir şirkette çalışmaya başladım. en son forklift kullanırken yediğim azardan mütevellit buradaki maceram 9 ay sürdü. 2 haftalık bir boşluktan sonra boyanın üretilmesini sağlayan makineler üreten bir firmada tasarım ve üretim elemanı olarak işe girdim. burada çalışırken evlendim. patronla bir tartışma sonucu işten çıkartıldım ve askere gitme kararı aldım.

    ben askerdeyken gıda mühendisi olan eşim, kursuna giderek bir yerde iş sağlığı ve güvenliği uzmanı olarak işe başladı. askerden dönüşte 2013 haziran'da dizel enjektör test ve tamir ekipmanları ve ayrıca gene dizel araçlar için turboşarj üreten bir firmada işe başladım. tasarım, ar-ge, üretim planlama ve takip, malzeme siparişi gibi "asli" görevlerim var. bayağı etimden suyumdan yararlanılıyor anlayacağınız. mesaisiyle beraber haftada 55-60 saat çalışıyorum. yine de pek şikayetçi değilim çünkü ilk kez burada tersine mühendislik uygulamaları yaptım. (kopyalama ve değiştirme şeklinde) gene burada cmm cihazlarının nasıl kullanıldığı öğrendim. ve en güzeli buradayken siemens nx kursuna gittim (eşimin zorlamasıyla)

    2 aylık bir kurs bitiminde kurs yerinin teklifiyle haftasonları kurs vermeye başladım (cad ve cam). kurs vermenin avantajı piyasadan insanlarla tanışmak. bu bağlantılarla iki farklı şirketten teklif aldım. birisi kavanoz ve kapak üretiyor, kalıphanesine bir sorumlu aramakta, maaş ve araba veriyor. diğeri havacılık sektöründe devasa bir firma ve üretim yapıyor, amerikan ortaklı. her iki firma da siemens nx kullanıyor. ilkinin maaşı daha yüksekti ve bir de araba veriyordu, ayrıca kurs vermeye devam etmemi de sıkıntı yapmamıştı. o bakımdan onu seçtim. bu şirkette tel erozyon nedir, nasıl kalıp tasarlanır, çoklu eksen ve torna cam programları nasıl yazılır tecrübe ettim. sadece bunlar da değil, firma üretimde kullandığı makineleri de kendi tasarlayıp ürettiğinden robotik sistemler üzerine de ciddi bilgi biriktirdim. orada bulunduğum 1.5 senede resmen 5 senelik bilgi birikimi edindim.

    daha sonra başka bir firmadan gelen teklif üzerine şirketi bıraktım ve ar-ge müdürü olarak işe başladım bir medikal firmasında 2017 şubat ayında. müdür dediysek 4 kişiden sorumluyum, ilk ayda 3 kişi işi bıraktı düşük maaş artışlarından ötürü. yani geriye kaldı 1 kişi. gene altımdan arabam, elimden telefonum alınmadı ama haliyle işin mutfağına dönüş yaptım tekrar. aslında buraya girme sebebim yönetim üstüne kendimi geliştirmekti ama iyi ki de böyle olmuş. burada hepten cad üzerine yoğunlaştım. ciddi anlamda yoğun tersine mühendislik aktiviteleri (kopyalama) yaptım. lazer tarayıcı aldık. parçaları taradım, stl * datayı aldım nx' koydum, orada anlamlı bir geometri haline getirdim derken benim tasarım yeteneklerim aldı başını gitti. medikal sektöründe maddi sıkıntılar olduğundan ötürü de gelen bir teklifle iş değiştirdim. o esnada eşimle beraber elimize geçen para aylık 13bin tl civarındaydı.

    gelen teklif diyorum çünkü başvuru benim değildi, beni aday havuzundan bulmuşlar. gene ciddi mülakatlar vs. derken 2018 mayıs ayında büyük bir beyaz eşya üreticisinin motor işletmesinde kıdemli tasarım mühendisi olarak işe başladım. burada teamcenter nedir, gd&t nedir gibi bilgiler edindim. bir çok eğitime gönderildim. aslında iş arkadaşlarım da güzeldi. ortam da iyiydi, seviliyordum, birkaç büyük projenin başına da getirilmiştim fakat 2018 yazında dövizin alıp başını gitmesiyle daha fazla türkiye'de yapamayacağıma karar verdim.

    2- başvuru ayağı

    -linkedin profilimi güncellemekle işe başladım çünkü aktif olarak kullanmıyordum. monster ve indeed.com üzerinden de üyelikler açtım.
    -linkedin'de profilinize bakanlar varsa öncelikle kendi dillerinde, yoksa da ortak dil ingilizce'de görüntüleme yapıyorlar. o bakımdan türkçe'nin dışında mutlaka ingilizce olarak da profilinizi güncelleyin,hatta ana profil diliniz mümkünse ingilizce olsun.
    -ilk etapta kolay başvurular yaptım. örneğin arama kutucuğuna nx ve lokasyon olarak da almanya yazıp ne var ne yoksa başvurdum. mühendis de yazsa teknik ressam da yazsa fark etmedi benim için. daha sonra lokasyonu fransa, italya, danimarka vs olarak değiştirdim ve aynısını tekrarladım. aslına bakarsanız 2 kıta, 20 ülke olmuştur herhalde :) bazı başvurular şirket web sitesi üzerinden yapılıyor. artık onlara el mahkum profil hazırlayıp başvuracaksınız.
    -profesyonel bir freelancer bulup kendisine ön yazı ve cv hazırlattım. bu iş için peopleperhour sitesini kullandım. bu arkadaş işinde gerçekten iyi. siz ona özgeçmişinizi ve başvurmak istediğiniz pozisyonları ve hazırda ilan varsa onu gönderiyorsunuz, buna göre düzenleme yapıyor arkadaş.
    -bu esnada ben de boş durmadım ve bir portfolyo hazırladım. genel olarak yaptığım işlerin görselinden oluşuyor.
    -daha sonrasında linkedin premium üyeliği yaptım. ilk bir ayı ücretsiz ki zaten o kadarı da bence yeterli. premium üyelik size mesaj atabilme imkanı verecek. böylece şirketlerin ik sorumlularını aratıp onlara direkt olarak mesaj gönderebileceksiniz ve ek olarak da özgeçmişinizi, portfolyonuzu.
    -büyük şirketlere başvurmakla pek uğramadım çünkü açıkcası dünyanın her yerinden insanlar başvuruyor. bu kadar çok rakibin arasında sivrilmek çok çok zor. amacım öncelikle bir ülkeye gidebilmekti. daha sonra istersem şirket değiştirebilirdim. o bakımdan küçük ve orta ölçekli şirketlerin ilanlarına başvurdum.
    -başvurduğunuz ülkenin yerel dilindeki ilanlara eğer o dili bilmiyorsanız başvurmayın.
    -bazı ilanların sonunda yetkilinin irtibat bilgileri de olur. başvuruyu mail olarak da gönderin.
    -ön yazınızda çalışma izni için sponsorluk gerekeceğinden bahsetmeyin. bunu olursa mülakat esnasında uygun bir dille belirtin.
    -belirli süreli ilanlara ben başvurmadım. tavsiye etmem. ismi belirli ama kendi içinde "proje bitince ne olacak peki?" gibi bir belirsizlik barındırıyor.
    -herhalde yaklaşık 2 ay boyunca 300'e yakın başvuru yapmışımdır. birçoğu cevap dahi vermeyecek (bir üstteki durumdan ötürü), en azından bende öyle oldu. 10-15 tane olumsuz cevap geldi fakat en sonunda bir adet skype üzerinden görüşme isteği geldi.

    3- görüşme aşaması
    -almanya'dan bir firma, skype üzerinden bir hafta sonra bir görüşme yapmak için mail göndermiş. şirketin ne iş yaptığına dair hiç bir fikrim yoktu. (her ilana başvurmanın yan etkisi) öncelikle görüşme tarihinin uygun olduğunu belirten bir cevap verip akabinde hemen iş ilanını inceledim. havacılık firmasıymış, planör üretmekteler. 80 kişi civarı çalışanı var. güzel.
    -görüşme biraz aksi başladı çünkü henüz başında üç kere kablosuz bağlantı koptu. bunun üstüne kablolu bağlantıya geçtim fakat kablo kısa kaldığından bu sefer de laptopu elimde tutup duvar kenarında ayakta durarak görüşmeyi devam ettirdim.*
    -çok rahattım. örneğin sonradan tasarım departmanı şefi olduğunu öğreneceğim kişi kendisinin de yıllardır nx kullandığını ama eğitmenlik yapacak seviyede olmadığını belirttiğinde demek ki benim kadar tecrübeniz yokmuş diyecek kadar rahattım ki diğer üç kişiyi güldürdüm. bir başkası neden havacılık tecrübem olmadığı halde bir havacılık firmasına başvuruda bulunduğumu sordu. bu aşamada arkadaşlar ilanı incelemenin önemi ortaya çıkıyor çünkü ilanda yazan "kıdemli statik konstrüksiyon ve simülasyon mühendisleriyle beraber tasarım yapılacağı"ydı. bunu belirtip bu bakımdan bir sorun olmayacağı kanaatinde olduğumu söyledim, onlar da bunu makül buldular. kendime gayet güvendiğimi, eğer isterlerse bana demo bir görev gönderebileceklerini söylediğimde ise dışarıya parça çıkartamadıklarını, fakat bu tarz bir görevin yerinde mülakatta verilebileceğini söylediler.
    -çalışma vizem olmadığını sorun etmediler çünkü diğer ülkelerden gelen bir çok kişi varmış şirketlerinde ve bu durumun böyle olduğunu bilerek benle iletişime geçmişler.
    -iki gün sonra yerinde görüşmek istediklerini belirttikleri bir mail aldım ve böylece schengen vizesi için hazırlıklara başladım. bu kısım standart, isteyen araştırma yapabilir hakkında. uçak ve konaklama masrafları kendilerine ait oldu. konaklama diyorum çünkü skype görüşmesinde de belirttikleri üzere şehri gezip taşınmaya değer olup olmadığını kendimin görmesini istemişler. böylece çarşamba sabahı varış, cuma sabahı dönüş şeklinde 2 gün 2 gecelik almanya yolculuğu başladı.

    4- yerinde görüşme aşaması

    -havaalanından şirkete transfer aracı geldi. tasarım departmanı şefi kapıda karşıladı ve fabrikayı gezdirdi, neler yaptıklarını anlattı. öğlen gibi bilgisayarın başına geçtik ve ilk görev başladı. görev bir kalıp tasarımı. ne kadar zamanım var diye sorduğumda açıkcası gidene kadar zamanın var ama bitebileceğini sanmıyorum dedi. (bkz: challenge accepted) * 4 saat sonra arayıp iş bitti dediğimde az daha küçük dilini yutuyordu. ki ben bu 4 saatin 2 saatini üretimde bulduğum bir türk ile muhabbet ederek sigara içerek geçirdim.
    -böyle olunca bu sefer gerçek bir görev verdi. 2-3 gündür uğraşıp da yapamadığı çözemediği bir problem varmış. sorun nx'in içindeki ilgili komutu doğru düzgün bilmemesinden kaynaklandığını fark ettim ve 10 dk gibi kısa bir sürede bu işi de çözünce departman şefini tavlamış oldum. mesai bitimine geliyordu ve beni bizzat kendisi otelime bıraktı.
    -ertesi gün patronla görüşme vardı. öncelikle firma sunumu yaptı patron. yukarıda bir yerde portfolyo hazırladığımı söylemiştim. bir miktar modifiye ile onu sunum haline getirip çıktısını da aldım ve hem patronun hem de bölüm sorumlusunun olduğu bir toplantı odasında yaklaşık 1 saat sunum yapıp kendimi anlattım. yeri geldi sorular sordular, bunları fotoğraflarla ve videolarla da destekleyerek cevapladım.
    -özgeçmişimdeki hepsi tasarım ve telaşlı imalat üstüne olmakla 5 farklı sektör ve haliyle 5 farklı firmadan oluşan iş tecrübesi hiç problem olmadı. en uzun çalıştığım yerde 2 sene çalışmışım. bu türkiye'de eksi çünkü dikiş tutmuyor şeklinde bakıyorlar genelde pek sevgili ik görevlileri. burada ise dışarıdan bir göz bize farklı bakış açıları sunabilir dediler.
    -görüşme sonunda teklif geldi. inanabiliyor musunuz? işte bu aşamada herşeyi sorun arkadaşlar. örneğin;
    a) deneme süresi standart 6 aydır, bunu 3 aya çekmeye çalışın. ben eşimin o zamanlar hamile oluşunu gerekçe göstererek 3 aya çekmek üzere anlaştım. bu deneme süresi önemli çünkü imkanı yok bu süre bitmeden hiç bir yerde taksite giremiyorsunuz.
    b) tatil günleri firmasına göre 24 veya 30 iş günüdür. bunu ben 30 olarak anlaştım.
    c) maaş önemli. aslında benim istediğim şuydu: dedim ki benim türkiyede belli bir standartım var. sizin vergi sisteminizi de bilmiyorum ama bana ayda minimum şu kadar net maaş verin. bu maaş eğer blue card sınırından düşükse de o sınırın üstüne çıkarın çünkü 6 ayda bir çalışma vizesi yenilemek istemiyorum. böyle olunca 62.000€ yıllık brüt maaş teklifi geldi. tabi işe başladıktan 8 ay sonra zam ile 67.000€ yıllık brüte çıktı ama şimdi olsa en başta daha fazlasını isterdim.*
    -akşamında departman sorumlusuyla beraber şehri gezindik ve sonra bir bara gittik. gayet arkadaş canlısıydı ve o da benim kadar heyecanlıydı.
    -türkiye'ye döndükten 1-2 hafta sonra resmi teklifi gönderdiler ve blue card yolculuğum başladı.

    özet geçmek gerekirse;

    -en iyi bildiğiniz şey her ne ise onun üzerinden başvuru yapın ve asla yanıltıcı şeyler söylemeyin. örneğin bu firma nx değil de catia kullanıyor olsa idi ve ben catia biliyorum demiş olsaydım ilk görüşmede, haliyle almanya'da olan görüşmede çuvallayacaktım. yalan söylemeyin, ortaya çıkar.
    -diğer yandan tasarım departmanına benden 1 ay sonra başka bir türk arkadaş başladı. nx bilgisi sıfırdı, hep catıa kullanmıştı ama şirket 15 senelik tai tecrübelerine istinaden sektör bilgisi var diye işe almıştı. o bakımdan bir tool'u bilmemeniz dezavantaj değil.
    -yaşa takılmayın. ben 32 yaşında buraya geldim, yukarıda bahsettiğim arkadaş ise 42 yaşında.
    -almanya'da covid-19 olmadan dahi çok aşırı makine mühendisi açığı vardı. çok talep var. başvurun arkadaşlar.
    - başvurun ama hemen yarın olacak diye de umutlanmayın, şansınız varsa benim gibi 2 ayda da bitebilir. ama ben başlamadan önce en az 1 yılımı kafan silmiştim. siz de öyle yapın.

    edit: bazı boşluk ve türkçe karakter düzenlemeleri.
    edit 2: çok soru geliyor. başvuru yaparken almanca bilgim olmadığı için almanca ilanlarına başvurmadım. ilan da ingilizce idi, tüm mülakat süreçleri de. almanca'yı buraya geldikten sonra öğrendim. şirket a1 ve a2 kurslarına gönderdi, üstüne de kendim b1 kursu aldım.
  • sadece akp döneminde değil, çocukluğumdan beri içinde yaşadığım toplumu boğazıma yapışmış bir el gibi hissettiğim için desteklediğim platform.

    kendimi bildim bileli dinle hiç aram olmadı, dolayısıyla onun dayattığı şeyleri de anlamadım. inananları sorgulamadım ama onların kendi inançlarıyla başkalarını sorgulamalarını anlamadım. babaannemin, annemin kot pantolonuna laf etmesini anlamadım küçükken. hatırlıyorum ilkokul 5'teyken teyzemin, eşcinseller için "kuran'da bile yerleri yokmuş kuran'da bile.." demesi içimi ezdi haberlerde eşcinsellerle ilgili bir haber varken.

    derdim sırf akp veya din değil. derdim bunun kapsayan kümesi olan toplum. dedikodunun, nefretin, ön yargıların bininin bir para olduğu toplum.

    yaşadığımız küçük ilçede tanıdığım herkesin onlarca kez dedikodusunun yapılmasına şahit oluşum, sürekli birilerinin benim hakkımda da konuştuğu düşüncesinin her adım attığımda aklımda olması, kocası ölen bir kadının başka biriyle yakınlaşması sonucu adının "orospu fidan"a çıkması beni rahatsız etti.

    üniversitede saçımı uzattığım için ankara'nın bazı sokaklarında kapüşonumu başıma çekerek yürüme zorunluluğu bunalttı beni. kız arkadaşlarımın evine giderken komşu görüp bişey demese bari düşüncesi yordu.

    renkli pantolon giydiğimde koskoca plazanın önünde bile yargılayan bakışlardan yıldım. dersin ki, üniversite mezunu, kariyer sahibi, sorsan istanbul'un elit mekanlarından çıkmaz bir insan. ne bileyim akp'li mi değil mi, dini inancı nedir, bana ne. diyorum ya konu toplum. konu kafalar. örümcek dolu kafalar.

    dolaştıran taksicilerden, vaktinde gelmeyen otobüsten, camdan aşağı çöp torbası atan üst komşudan, 10 dakikada 1 müşteri alan banka memurlarından, it bağlasan durmayacak evleri kakalamaya çalışan emlakçılardan, evini bekara vermeyen ama otobüste yer vermeyince höykürmeyi bilen yaşlılardan, gece geç saatte eve giderken içinden geçtiğim parkta durdurup para isteyen küçük çocuklardan, mecidiyeköy'de yola atlayan insanlardan, birbirinin üstüne üstüne yürüyen insanlardan bıktım, hayatımın her alanına girmiş bu iğrenç vıcık vıcık seviyesizlikten midem bulandı artık.

    bu toplum her zaman böyleydi, kimse gelip de akp'den önce barış içinde yaşadığımızı falan savunmasın. şimdi cahiller iyice azdı o kadar. bütün pis düşüncelerini ayan beyan ortaya dökmeye başladılar. maalesef çoğunluktalar. herkesin birbirinin hayatına karışma ve yargılama özgürlüğü had safhada bu ülkede tuhaf bir şekilde. eğitimlisi de aynı eğitimsizi de.

    25 yaşına geldim. hayatımın en güzel yıllarını saklanarak, umutsuzca bişeylere direnerek geçirmek istemiyorum. kökünü kazıyamazsın bu toplumun kafa yapısının. nesiller yetmez. akp gitse de bu toplumdan hiç bişey olmaz kimse kusura bakmasın. cehalet paçalarımızdan akıyor. onların çocukları da onlar gibi olduğu sürece iktidarda hangi partinin olduğuyla ilgilenmiyorum yakın veya uzak gelecekte.

    koca dünyada bir sürü yaşanası yer varken neden burada sıkışıp kalayım ki bu yaşımda?
  • zamaninda kalkip gitmis biri olarak soyluyorum:

    zerre pismanlik hissetmiyorum, imkaniniz varsa beklemeyin. bu niyetinizi ortaya koydugunuzda size "siktir git" diyecek olanlara aldirmayin, kimsenin onayina ihtiyaciniz yok. imkaniniz yoksa da yaratin. ben yaratmak icin iki senemi harcadim, neticede oldu. kolay bir surec degildir ama herkesin hikayesi "yandim, bittim, gurbet ellerde kaldim" hikayelerindeki gibi degil.
  • ankara antlaşmasından bahsedeceğim. öncelikle avrupa birliğinin kurucu üyesi bile olmayan bir ülkenin bize uyguluyor olmasına rağmen,* diğer hiçbir avrupa birliği üyesi ülkenin, bize bu vize türünü ya da ankara antlaşmasıyla var olan haklarımızı uygulamadığını ve bu durumun yasal hiçbir dayanağının olmadığını düşünüyorum. hukukçu olmamama rağmen, ankara antlaşmasında yer alan ''standstill-clausule'' kuralına göre türkiye vatandaşları, bu ülkelerin daha sonra göçmenler için çıkartmış olduğu kısıtlayıcı kurallardan etkilenememekte, ortada bir antlaşma var. hali hazırda ingiltere bunu uyguladığı için ona değinmeyeceğim ama o zamanın şartlarına göre diğer kurucu üyelerle imzalanan bu antlaşma, halen geçerli ama hasır altı edilmiş, gözüküyor. şuna inanıyorum her şey atacağımız ilk adımla başlar.

    peki ankara antlaşması olarak bildiğimiz ecaa nedir?

    ecaa (european community association agreement) 1963'te ab'nin çekirdek ülkeleri (almanya, belçika, lüksemburg, hollanda ve fransa) ile türkiye cumhuriyeti arasında imzalanan ab ortaklık sözleşmesidir. bu sözleşme sayesinde, ticari alanda türk vatandaşlarına ab ülkelerinde kolaylık sağlanmıştır.

    ecaa anlaşmasının benzerleri daha sonra bulgaristan ve romanya ile de imzalanmıştır. tabii bu arkadaşlar artık üye olduğu için bu antlaşma sadece türk vatandaşlarını kapsamakta.

    ecaa vizesi ne zaman başladı?
    ecaa ya da ankara anlaşması vizesi, 2001'de ingiltere'ye karşı açılan bir davanın kazanılması sonucu başlamıştır. hukuk bilgisi çok iyi olan bir türk vatandaşı, ingiltere'nin türk vatandaşları’na karşı avrupa birliği'nden doğan yükümlülükleri olduğunu ileri sürerek, ingiltere'de işyeri açmak istemiş ancak yeterli sermayesi olmadığı için başvurusu reddedilmişti. başvuru daha sonra temyiz mahkemesine orada da avrupa adalet divanı'na gönderilmiş, avrupa adalet divanı 2001'de ingiltere'yi haksız bulmuş ve türklere ingiltere'de iş kurma vizesi vermeye zorlamıştır. 2009 eylül ayına kadar ingiltere hükümeti, sadece ingiltere'de yasal vize ile bulunan türk vatandaşları’nın başvurularını kabul etmiş, türkiye'de ikamet edenlerin vize başvurularını geri çevirmiştir.
    ardı ardına açılan davalar sonucunda ingiltere, türkiye'den de yapılacak başvuruları kabul etmek zorunda kalmış ve 7 eylül 2009'dan itibaren türkiye'den yapılacak başvuruları kabul edeceğini ilan etmiştir.

    örneğin bu antlaşma hollanda'da da geçerli olmasına rağmen, hollanda göçmenlik bakanlığı böyle şeylerle uğraşabilmektedir.
    örn 1
    ayrıyeten hollanda için detaylı bilgi
    örn 2
    örn 3 ( bir kaç defa mesaj attım ama yardımcı olmaya pek istekli değillerdi. yine de iyi bir kaynak)

    örneğin, yine hollanda 1963 yılında türklere karşı ticari vize uygulamadığı için, türkiye vatandaşlarına karşı yerel yasalarındaki en az şu kadar yatırım yapmalısın şartını uygulayamıyor.

    80lerde eklenen madde ise: türkiye’nin aet’ye üyeliği, işçilerin serbest dolaşımının gerçekleştirilmesi, sermayenin yerleşim (iş kurma) özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması ve hizmetin serbest dolaşımı (serbest meslek sahiplerinin hizmet sunma özgürlüğü). ankara anlaşması’nın 6’ncı maddesi uyarınca kurulan ortaklık konseyi, ortaklık kurallarının geliştirilmesi için çalışmış ve ek kararlar almıştır. ortaklık konseyi’nin 1/80 kararının (19. eylül 1980) 13’üncü maddesi taraf ülkelerde yaşayan işçilerin ve ailelerinin iş piyasasına girmelerine yeni engeller getiremeyecekleri karara bağlamıştır.

    ingiltere de aynı şekilde antlaşmayı kendince değiştirmek istemiş ama bunu yapamamış.
    örn 2 ingiltere'den

    almanya içişleri bakanlığının bu konuda söz söyleme hakkı bulunmuyor ama yine de karşılığında bir tepki almadıkları için antlaşmayı hasır altı ediyorlar.
    örn 3 almanya'dan

    alm. 2 haber başlığının sikkoluğuna bakmadan son paragraf önemli

    almanya’daki durum:

    ancak almanya’da 1973 tarihinden önce de, iş yeri kurmak isteyen türk vatandaşları vizeye tabi idiler (vize muafiyeti iki aylık hizmet sunumları için geçerlidir). bu nedenle kural olarak almanya 250 bin euro’luk yatırım ve en az beş kişiyi istihtam etme koşullarını aramaya devam edebilir. ancak bunun da bir istisnası var: türkiye cumhuriyeti ile alman imparatorluğu arasında 12 ocak 1927 tarihinde imzalanmış olan sermayenin dolaşınının kolaylaştırılmasına ilişkin anlaşma, alman makamlarının takdir yetkisini sınırlıyor. bu konuda hem bir alman danıştayı’nın 17.11.1980 tarihli kararı hem de hessen eyaleti içişleri bakanlığı’nın 1 ağustos 2008 tarihli talimatı vardır. yeterince ticari tecrübeye ve almanca dilbilgisine sahip olan türk müteşebbislerinin almanya’da iş kurup ikamet izni almaları hayal değil bir haktır.

    avrupa birliği adalet divanı (abad) 20 eylül 2007 ve 19 şubat 2009 tarihlerinde verdiği kararlar ile, türk vatandaşlarının avrupa birliği (ab) dahilindeki bazı haklarının, katma protokol’ün (kp) yürürlüğe girdiği tarihten itibaren (1 ocak 1973), sonraki yasalar ile kötüleştirilemeyeceğini hükme bağladı.
    türklerin almanya'daki göçmenlik hakkına dair
    almanya'da ingiltere veya hollanda'da olduğu gibi ''business man'' tipi oturum izni oluşmamış durumda, nedeni ise daha önce türk vatandaşlarının, aksi yönde hiçbir girişim yapmaması. doğal olarak almanya da kendi ulusal yasalarını uygulamakta. dava açıldığı taktirde bu da değişecektir.

    örn danimarka
    danimarka 2

    aynı tezi destekleyen başka bir şey belçika içişleri'nin ya da göçmenlik bakanlığı'nın çıkardığı bir yasanın bir türk'ün açtığı dava sonucunda nasıl sonuçlandığı
    örn belçika
    örn fransa

    bonus ankara antlaşması nedir? ne değildir?
    pdf versiyonu için

    bonus 2
    burada bahsettiğim durumlar, tamamen birbirinden ayrı olaylar ama hepsi tek bir kapıya çıkıyor. türk vatandaşı olarak ab'de bir çok hakkımız var ve bu hakların tamamı yoksayılıyor. burada insanların hukuk yoluyla var olan haklarını nasıl geri aldığını görüyoruz. türkiye'den siktir olup gitmek başlığına girip mental masturbasyon yapacağınıza hayatınızı değiştirmek için bir şey yapın.

    özet: bu antlaşma sonucunda türkiye vatandaşları ara-statü denilen bir konuma kavuşmuşlardır. ankara antlaşması standstill hükmü gereğince türk vatandaşları, avrupa birliği üye ülkelerinin kendi içerisinde alabileceği ulusal yasalar tarafından hak sınırlandırılmasına uğrayamayacaktır. örn: hollanda'nın 2000'li yıllarda çıkardığı ulusal bir göçmenlik yasasında getirdiği 3. ülke vatandaşlarına uygulanan sınırlamalar türk vatandaşlarına uygulanamaz. bu durumda uygulanacak olan şey ankara antlaşmasının, ab ülkesindeki yürürlüğe girme tarihine kadar türk vatandaşlarının sahip olduğu haklardır.* hollanda'yla 1973 yılında yürürlüğe giren ankara antlaşmasının ek protokolü gereğince, türk vatandaşlarına 1973 yılına kadar uyguladığı kuralları uygulamakla yükümlüdür. ve hollanda 1973 yılında türk vatandaşlarına vize uygulamıyordu. kısaca hollanda'dan da ankara antlaşmasına uymasını, aynı ingiltere'de olduğu gibi '' business man'' vizesi vermesini talep edebilirsiniz. he bu kabul edecekleri anlamına gelmez. hollanda'da makamları da büyük ölçüde böyle bir durum olduğunu bilmeyeceği için, sizi reddedeceklerdir.* ama bu ulusal hak değil avrupa birliği nezninde bir haktır. bu durumda devreye avrupa birliği adalet divanı* girecektir. türklere ankara antlaşmasıyla sahip olduğu tüm haklar abad tarafından uygulamaya geçirtilmiştir. tabii ki bu antlaşma tüm ab ülkelerini kapsamaktadır. ab'ye üye olan tüm devletler bu antlaşmayı kabul etmiştir. türk vatandaşı olarak standstill haklarınız* ülkenin antlaşmayı kabul ettiği, yani ab'ye üye olduğu zamana kadardır. bu da o gün uygulanan haklarınızın hala geçerli olduğu anlamına gelir.

    başka bir örnek: macaristan 2004 yılında ab'ye dahil olmuş olmuştur. bu da demek oluyor ki, ab'ye katılımları dolayısıyla tüm ab mevzuatını kabul etmiş durumdalar ki buna 1963 yılı ankara antlaşması da dahildir. bu demek oluyor ki macaristan'daki bir türk yatırımcının ya da işçinin ülkenin ulusal yasalarından dolayı hakları sınırlandırılamaz. dolayısıyla macaristan'daki vatandaşımız macaristan'ın 2004 yılına kadar türk vatandaşlarına koyduğu şartlardan* daha fazlasını yerine getirmek zorunda değildir.

    eğer kolay olmasını istiyorsanız eski ab ülkelerine bakın, üyelik tarihleri ne kadar eski ise türk vatandaşlarından isteyebilecekleri şeyler o kadar kısıtlı olacaktır.
    dipnot olarak danimarka ve isveç'in de yatırımcı için ingiltere'deki gibi şartlar aradığını hatırlıyorum. herhangi bir alt limit bütçe şartının aranmaması gibi vs.
    herhangi ülkede olursanız olun dava açtığınız taktirde kazanırsınız ama türk vatandaşlarının fazla olduğu ülkeler her zaman avantajlı, emsal teşkil eden davalar açılıp kazanılmış olmasından ötürü zaten bu ülkelerde haklarımız halihazırda tanınır durumda.

    not: bu herhangi bir rehber değildir, sadece öğrendiğim bir kaç şeye istinaden bilinçlendirme amacı gütmektedir. detaylara hakim oldukça güncelleyeceğim.
  • güvenli bir ülkede fakirlik çekmeye varım.

    iş bile istemiyorum, yaşama hakkı istiyorum..
  • oncelikle sunu soyleyeyim, baslikta yazilanlari okumadim. yapilan tartisma, haklilik, haksizlik durumu beni ilgilendirmiyor. burada kendi bilgimi ve tecrubemi paylasmak uzere bulunuyorum. bir insan turkiye'den siktir olup gitmek istiyorsa, bu onun kendi tercihidir. haklidir veya haksizdir demiyorum. tamamiyla kendi hayatiyla ilgili bir tercihtir. elli tane hayatimiz yok, dolayisiyla insanlara hayatlarini nasil yasayacaklari ve hayattan beklentileri konusunda mudahale edecek, bilgic tavirlar icine girecek degilim. buna hakkim yok.

    bildiklerimi ve tecrubelerimi paylasacagim dedim. bu da norvec ile ilgili. (bkz: #41607498)

    ben yaklasik bes senedir bu ulkede yasiyorum. oncelikle sunu soyleyeyim, avrupa'da yukselen sag, avrupa'da guclenen yabanci dusmanligi vb. kismen gercek, kismen sehir efsanesi konularda norvec cok hassas bir ulke. yabancilarin karsilastigi zorluklar yok mu, var tabii ki. bunlarin bir kismi gocmenlerin kendilerinden kaynaklaniyor, bir kismi da toplumsal yapidan, burokratik isleyisten vs. ancak fransa'yi, almanya'yi gectim; kardes iskandinav ulkeleri isvec ve danimarka ile kiyaslandiginda dahi norvec, gocmen yogunlasmasina karsin yabanci dusmanliginin minumum duzeyde oldugu sayili avrupa ulkesinden biri. bunun en onemli sebebi de devletin gocmen aliminda ciddi anlamda secici davranmasi.

    ne yazik ki, norvec'te oturma veya calisma izni alabilmek icin sihirli bir yontem yok. bu anlamda norvec, bir uruguay degil malesef. konuyu ciddi ciddi degerlendiren arkadaslari dahi her turlu evraklari yerinde olsa, tum kriterleri karsilasalar dahi zorlu bir surec bekliyor.

    norvec'e goc edebilmek icin iki yontem mevcut: bunlardan ilki evlenerek veya evlenme niyetiyle (halihazirda bir mustakbel esinizin bulunmasi, biraz norvec makamlarinin insafina kalmis sekilde ciddi olarak degerlendirilebilecek bir iliskide olmaniz gibi). burada baslica kriter esinizin veya evlenme niyetiyle yanina yerleseceginiz kisinin norvec vatandasi veya norvec'te hali hazirda surekli oturma iznine sahip veya buna temel olusturacak bir gecici oturma iznine sahip birisi olmasi gerekliligi.

    ilk linkimiz de bu konuyla ilgili, norvec gocmen burosunun ilgili sayfasi: http://www.udi.no/…ntral-topics/family-immigration/

    ıngilizce bilmeyenler sayfanin yukarsindaki sekmeden dili degistirebilirler. turkce de mevcut ancak tercume bana biraz sikintili gozuktu, dolayisiyla ingilizce/fransizca veya almanca seceneklerinden birini secerek okumaniz faydali.

    ikinci yontem ise bir is bularak norvec'e gelmek. burada izlenecek yol soyle: norvec'te faaliyet gosteren bir sirket, sizi eleman olarak almak isteyecek. bunun icin gocmen burosuna basvuruda bulunacak. siz de es zamanli olarak turkiye'den belgelerinizi teslim edeceksiniz ve basvurunuz degerlendirmeye alinacak. prosedur yakin zamanda degistirilmediyse bu sekilde.

    bununla ilgili linkimiz ise su: http://www.udi.no/…ce/apply-for-a-residence-permit/

    burada calisma izni icin basvuracaklardan ogrencilere kadar detayli bilgiler mevcut. yalniz bu noktada sunu belirtmem gerekiyor: universite mezunu olmayan arkadaslara beklentilerini gozden gecirmelerini tavsiye ediyorum. ne yazik ki, ise kabul edilme anlaminda hic sanslari yok. ikinci olarak, ingilizce veya diger genel kabul goren avrupa dillerinden birini bilmiyorsaniz cok istisnai durumlar disinda sansiniz yine sifira yakin.

    peki universite mezunu veya master/doktora yapmak isteyen arkadaslarimizin durumu ne: o noktada da denklik devreye giriyor ve norvec'te resmi denklik diplomasi veren kurumumuza su linkten ulasmak mumkun: http://www.nokut.no/en/

    norvec kalifiye eleman acigi bulunan bir ulke ve bazi sektorlerde bu daha belirgin. ozellikle petrol muhendisligi, doktor, hemsire, ogretmen (yabanci dil ogretmenligi) gibi sektorlerde eleman acigindan bahsetmek mumkun. petrol muhendisligi ne alaka diyecekseniz, buyrun: http://en.wikipedia.org/wiki/energy_in_norway

    peki is ilanlarina nereden bakacaksiniz. norvec'te devletin sosyal guvenlik kurumu (nav), is ilanlarinin %90'inin yayinlandigi (devletin tum is ilanlari ve ozel sektorun cok buyuk kismi) bir portal olarak da hizmet goruyor. ilgili linkimiz: https://www.nav.no/english

    basta da soyledigim gibi, ne yazik ki norvec'e yerlesmek icin sihirli, kolay bir yontem yok. ancak bir kere geldikten sonra hayat bir sekilde yolunu buluyor. ulkeyle ilgili daha fazla bilgi icin: (bkz: norvec/@langesund)

    ilgilenen herkese bol sans diliyorum.
  • çekebildiğimiz kadar kredi çekip, şu satılık okyanus adalarından birini satın alalım, gidip oraya yerleşelim. bizi yıllarca sömüren kapitalist sisteme bir kazık atmadan gitmemiş oluruz hem...
    otuz-kırkbin benden.
hesabın var mı? giriş yap