ülke
-
beraber gaza gelmi$ insanlarin kendilerini digerlerinden ayirmak icin cizdigi sinir..
-
cemal süreyanin muhtesem siirlerinden birinin adi. bu siirden bazi dizeleri mazhar alanson türk lokumuyla tatli rüyalar albümünde hüznün kuslari adiyla sarkilastirmistir.
saat çini vurdu birden: p i r i n ç ç ç
ben gittim bembeyaz uykusuzluktan
kasketimi egip üstüne acilarimin
sen yüzüne sürgün oldugum kadin
karanlik her sokaktaydin gizli her kösedeydin
bir çocuk boyuna bir suyu söylerdi. mavi.
birtakim genç anneleri uzatirdi bir keman
sen tutar kendini incecik sevdirirdin
bir umuttun bir misillemeydin yalnizliga
yalniz aski vardir aski olanin
ve kaybetmek daha güç bulamamaktan
sen yüzüne sürgün oldugum kadin
kardesim olan gözlerini unutmadim
çocugum olan alnini sevgilim olan agzini
dostum olan ellerini unutmadim
karim olan karnini ve önlerini
orospum olan yanlarini ve arkalarini
iste bütün bunlarini bunlarini bunlarini
nasil unuturum hiç unutmadim
kibrit çak masmavi yanardi sesin
ormanlara ormanlara yüzünün sesi
en gizli kelimeleri akitirdi agzima
su karangu su acayip su asyali askin
solugu kesen agulayan ormanlarinda
yasadim o kisa ve korkunç hükümdarligi
ve çarpintili yüregim saçlarinin akintisinda
karadeniz'e karisirdi ordan akdeniz'e
ordan da daha büyük sulara
geceyse ay hemen tazeler minareleri
kur'an sayfalari satilan sokaklardan
ölüm bir çesit sevgiyle uçar
ölüm uçar çocuk yüzlere
ben o sokaklardan ne kadar geçtim
damagimda dilinin yosunlu tadi
önce bugulu sonra cam gibi parlak sonra bugulu yine
birtakim tavsanlari andiran birtakim su hayvanlarini
pazar pazartesi günlerini ve haftanin öbür günlerini
yine sali çarsamba persembe cuma cumartesi
bir basak ufak ufak bildirir konya'yi
o basakta o konya'da seni ararim
ben simdilerde her seyi sana bagliyorum iyi mi
altin ölçü çift ölçü ve altin karsiliksiz
para basma yetkisini firat'in suyunu palandöken'i
erzincan'in düzünü asma bahçelerini babil'in
antalya'nin denizini o denizin dibini
bes türlü yengeç yasayan sularinda
çaganoz adi pavurya çingene pavuryasi ayi pavuryasi
bir de çalpara
bilinir ne usta oldugum içlenmek zanaatinda
canimla besliyorum su hüznün kuslarini
sen kalabalikta bulup bulup kaybettigim kimya
yoklugun gayri suradan suraya geldi
bir günler sölenlerle egemen ülkende
simdi iri gagali yalnizliklar dönüyor
n'olur agzindan baslayarak soyunmaya
bir kez daha sür hayvanlarini üstüme üstüme
çik gel bir kez daha yikintilardan
çik gel bir kez daha beni bozguna ugrat -
senin başına gelenleri düşünüyorum da
korkmuyorum başıma geleceklerden
her seferinde sen daha güçlü kalkarken ayağa
her seferinde beni daha da sıkı oturttular yerime
sen susarken haksızlıklara
ben kapadım içimi olanlara
kapatmak daha iyiydi belki
nefretle büyütmektense içimdekileri
ben de büyütmedim hiçbir şeyi
sessizliğe gömdüm hayallerimi, ümitlerimi
hep birileri vardı benim yerime konuşacak nasıl olsa
benim iyiliğim sana kurbandı ya
seni güzelleştirmek için geçtiler ırzıma
tankla, kalemle, namusla
hak önemli değildi, kimse de önemsemedi
ve seni benden çok sevdiklerine inanıyorlardı niyeyse
hain oldum bazen, bazen orospu
ana oldum bazen, bazen tanrıça
senin olmasam da senden oldum, senle oldum
sevdim seni
beşiktaşlı bir erkeği sever gibi
mühim olanın sen değil aşk olması gibi
bir sevgiyi paylaşmayı bilir gibi
ama sen hep sadece gibi oldun
sever gibi, korur gibi…
hiç var mıydın karanlık sokaklarda yanımda
olmak istedin mi çıplak ayaklarınla kumsalda
sen çıplak oldun mu hiç?
hiç sevdin mi birilerini sebepsiz
ah be güzelim ben anamı sever gibi sevdim seni
beklentisiz, niyetsiz
hep sen bekledin benden
ben olmamı önemsemeden
seveceğim yine de seni
edemem sensiz, yersiz
oysa biliyorum
yetiyor sırtımı bir ağaca dayayıp gözlerimi göğe çevirmem
var olduğumu anlamama
sen istediğin kadar anlama -
bu şiir girişinde şöyle bir sarsar adamı, kendine getirir. ama sıradan bir kendini bulma anı değildir bu, üstüne yıldırım düşse belki bunu sağlayabilir. şair ''hiç unutmadığını'' söyler ve tempo biraz düşer sonra... büyük bir şeylerin olacağı bellidir, son bölüme kadar her mısra fırtınadan önceki o derin sessizliği işaret eder. ''bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında''yı okuduğun an şöyle bir boyut değiştirirsin. fırtına başlamıştır, yağmurun altındasındır artık.
''çık gel bir kez daha beni bozguna uğrat'' der ve fişi çekersin orada, film biter.
cemal süreya'nın en sağlam şiirlerinden biri, şaheser kelimesi bu mısralar bütününü tanımlayamaz. -
dünyanın en büyük ve en geniş teşkilatı olan birleşmiş milletler’e göre, günümüzde b.m’ye üye ülke sayısı 171'e ulaşmıştır. andorra, tayvan, kribati, kuzey ve güney kore, liechtenstein, monako, nauru, san marino, isviçre, tongo, tuvalu ve vatikan dışındaki dünya'daki bütün ülkeler birleşmiş milletler'in üyesidir. buna göre dünyada bulunan ülke sayısı 184’dür.
dünya’daki ülke sayısı ülkelere göre de farklı sayılar içermektedir. dünya ülke sayısı a.b.d ve fransa’ya göre 190, rusya’ya göre 172, isviçre’ye göre 194’dür. telefon şirketlerinde 182 uluslar arası kod bulunmaktadır. dünya ptt ağına üye ülke sayısı 185’dir. a.b.d’nin, dünyada 190 ülkenin var olduğunu söylemesine rağmen, coca-cola’nın satış listelerindeki ülke sayısı 195’i buluyor. bunun farklılık, a.b.d’nin kendine düşman gördüğü ülkeleri (küba, libya, irak gibi) ülke olarak kabul etmemesinden kaynaklanmaktadır. öte yandan a.b.d’nin haber alma teşkilatı olan cia’nın 2006 dünya yıllığında geçen ülke sayısı 268’i bulmaktadır. peki bunların hangisi doğrudur? dünya ülkelerinin sayısı ister 171, ister 268 olsun, önemli değildir. çünkü bu ülkeleri çoğunun dünya siyaset arenasında adı bile geçmemektedir. bugün dünya üzerinde, bağımsız ülkelerin sayıları 194’ü bulur. ancak bunların içinde devlet olabilmiş ülke sayısı oldukça azdır. .
kaynak: kudret ulusoy
edit: kaynakça -
bir ülke;
karmakarışık..
düğün ve cenaze modunda yaşıyor, insanlar kaostan besleniyor,dalga geçiyor herşeyle yaşamaya devam edebilmek için heralde, düzeltebileceklerinin kendileri olduğunu fark etmeyen bir halk yaşıyor içinde..
bir ülke;
aynı gün içinde bir sürü şehit veriyor, dolar&euro kurları çılgın atıyor parası karşısında herkes hala havasında..borçlanıyoruz, yarınlarımız ipotek altına giriyor, yönetimi yok, kurulamıyor..baskılanmış terör her yere sıçrıyor..ülkede ortadoğu'dan gelen insanlar kol geziyor, büyük kısmı çaresiz..
oysa ülke halkı sosyal medyada; fb'da paylaşıyor, lanetliyor, profil fotosunu değiştirince tepki vermiş oluyor..diğerleri o check in yapmalar, fotoğraf paylaşmalarda..normal olma isteği arttıkça istikrarsızlıkta sosyal medya patlıyor..
böyle olunca ne #mutlu,#huzurlu hastagleri gerçek oluyor, ne iki kadeh içerken ki 's harika hissediyor' durumları inandırıcı olmuyor.
bir ülke düşünün ki herşeyi yalan olmuş..
atleti koşması gerektiği için değil, namaz kılıp çocuğu için koşuyormuş sosyal medyada görüyoruz..dopingli diyorlar üzerine..bakanı büyük bir görevi varken; şehit olmayı düşlüyormuş, ya sorumlulukları.. derken elinde şemsiyeyle yuvasındaki bir hayvanı dürten bir üst düzey fotoları kol geziyor, dolmabahçe'de bomba paketi bırakılıyor..ve insanlar unutmak için sadece uyuşmak için sosyalce medyalaşıyor..öyle bir ülke. -
şöyle birşey midir;
kimlik bilgilerinizin çalınabildiği,
çalışıp biriktirdiğiniz bankanızdaki paranızın birileri tarafından boşaltılabildiği,
kredi kartı bilgilerinizin başkalarının eline geçtiği,
yaşadığınız sakin denilecek bir semtte sistematik hırsızlıkların 2 ay içinde yapılmaya devam ettiği,
hırsızdan önce çilingirin evinizin kapısına reklamını yapıştırdığı,
sizin için manevi anlamı olan maddi değerli özel eşyalarınızın çalındığı ve eve gelen polisin bunların zabıtını tutmadığı, saatler sonra gelen olay yerinin ümitsizce konuşması, eviniz çok kirlenir dediği, herşeyden vazgeçtiğiniz,
kendinizi korumak için kale kapısı gibi demir kapı yaptırdığınız, eve girerken 4 anahtar kullandığınız, yolda çişiniz gelirse kapıyı açana dek altınıza yapmaktan çekindiğiniz,
büyük şehrin ortasında 2 yıldır bitmeyen kazı, şantiye çalışmaları içinde yaşamak zorunda bırakılmanız ( yuh, ufak bir apartmanın zemin çalışması 1 ay sürer mi, o makina oraya olmaz dedim ben gelip size),şikayet ettiğinizde belediyedeki kadın yetkilinin " aa tabi yapacaklar bizim burda da çok gürültü var napalım" dediği, şikayet merciinin olmadığı, zengin bir muhitte hergün babalarının sokağı gibi birini keyfi kapatan müteahhitlerin cirit attığı,
daha kendi şehrinizden çıkmadan bu sorunları yaşarken, azıcık doğuya bakınca hergün birçok şehir verilen ( neden?!),
dünyanın her yerinde konuşulan bir rüşvet dosyasının hiçbir şekilde basında yer almadığı,
sürekli kendimizin, etrafımızdakilerin tüketildiğini ancak başka bir coğrafyadakileri farkedince algılayabildiğimiz,
3 yıl önce bir algı oluşacağını sanarak bişeylere inanan insanların x ruhu diye bir şeyi rahmetli gibi andıkları,
insanların herşeye taraf olmak zorunda hissettikleri (arkadaş muavinin otobüste yolcular varken masturbasyon yapması, pipisine sahip olamamasını bile savundunuz be!),
çocuklara taciz ve tecavüzlerin hergün haber olduğu, buna karşın tam tersi yönde kararların alındığı, bir kereden birşey olmaz denildiği,
kadın ve erkek ayrımının geçen yüzyıldaki siyah-beyaz ayrımına döndüğü, insan olarak görülemedikleri,
topluca vatandaşının ne bok yediği belli olmayan,
cebinde 5 kuruşu, beyninde düşüncesi, ruhunda umudu kalmamış insanların hala sosyal medyadan yediğini içtiğini paylaştığı yer midir
diye merak ettirir.
buna karşın vatanımız herşeyin üstündedir.
ama ülke gerçekten böyle birşey midir... -
şiir sevmeyen insanlara can-ı gönülden hediyedir.
hadi şiirden de geçtik; o cemal süreya ki
tutar "ülke"siyle insana aşkı sevdirir. -
ayni amaç ugruna birlesen insanlarin bir araya geldikleri yerdir.
-
içinde vatan, cumhuriyet, şehit, ordu gibi cadde isimleri varsa ve bu kelimeler halkının ağzında çok sık kullanılıyorsa, baktığınızda ibadethaneler çoğunluktaysa, sınır da sınır bayrak da bayrak diyen insanları varsa bu ülkede demokrasi, insan hakları, gelir ve vergi adaleti yoktur. zaten olmasın diye bunların siyaseti yapılmaktadır.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap