• kahramanımız-ki bu ben oluyorum, 91 senesi yılbaşını geçirmek üzere, kış ortası, bayramoğlu'nda iki katlı bir eve gider. ortam süper, arkadaşlık süperdir. hatta ortamdaki kızlardan biri ile fingirdemeye başlanır. niyet yılbaşını geçen dakikalarda üst kattaki odalardan birine kapanmak ve "yeni yıla nasıl girersen o yıl da sana öyle girer" olayına makul bir siftah yapmaktır.

    her şey süper gitmektedir, tekilalar ağızdan burundan dökülmekte, hanım kızımız ile yakınlaşma ise tahmin edilenden daha hızlı ilerlemektedir. burada ilk hata yapılır ve aşırı güvenden dolayı tüketilen fazla alkol saat 22:30 gibi nal gibi bir kafaya sahip olunmasını sağlar. bunu müteakiben zıkkımlanan yiyecekler de midede bir harekete yol açmıştır.
    kahramanımız-ki bu ben oluyorum, düşünür ki "gidip bir güzel sıçayım, azıcık da kusayım sonra kepaze olmayalım, ama dur ben üst kattaki tuvalete sıçayım ki ses-koku olayını da gizlemiş olurum"
    üst kata bir ceylan gibi sekerek çıkar, tuvalete girer bütün işleri halleder. çıkarken, beklendiği üzere, kilidi açamaz. eski tip anahtarlardan biri ile karşı karşıyadır. hemen bir cinlik üretir ve orda bulunan diş fırçasını bir kaldıraç gibi kullanmak amacı ile anahtarın tutma yerine sokar, çevirir ve anahtar artık anahtar deliğine sıkışmış bir çubuktan ibarettir. kırılan parçaya bakarken bütün hayatı bir film şeridi gibi gözünün önünden geçmektedir.

    karizma dağılmasın diye saat 01:00'e kadar orda sessizce oturur, yakın bir arkadaşı gelir de yardım eder diye bekler. kimse gelmez. camdan dama çıkar, ıslanır, bir yere varamaz geri döner.
    nihayet saat 02:00 sularında birileri gelir, kapıyı dinler. gelenler maalesef o kızcağız ve partideki zirzoplardan biridir. zirzop kızı üst kattaki odalardan birine sokar. bir asır gibi geçen yarım saat kırk dakikadan sonra çıkarlar. kız aşağı iner zirzop tuvalete girmek ister. kurbanımız-ki bu ben oluyorum, miyavlayarak yardım ister. zirzop aşağı inip herkese anlatır. ev sahibi gelip tamir çantası ile kapıyı açar. kurbağmız-ki bu ben oluyorum kös kös dışarı çıkar. sabaha kadar bir kenarda kurumak amacı ile oturur ve o kızla bir daha hiç göz göze gelmeden sabah mekanı terkeder.

    meraklısına not: hayır bütün seneyi tuvalette geçirmedim. bu bir hurafeymiş inanmayın böyle şeylere.
  • başlık zaten kendini açıkladığından biz olayı hayali bir öykü ile açıklayalım sayın sözlükçüler: konu salağımız işyerinde içinden gelen baskıya dayanamayarak artan iç basıncını dengelemek için, bir grup metan gazı çıkarıp, bazı fazlalıklarından kurtulmak için tuvalete gitmeye karar verir. tuvalete girip kapıyı kapattıktan sonra kapının kilidinde bir gariplik olduğunu farkeder boşta bir kaç defa denedikten sonra * bir şeyler kırılmış ama kilit çalışıyor problem çıkarmaz kararına varır. ve kapıyı kapatıp kilitler. fakat paranoyak bir kişi olduğundan bir kere de açmayı dener. ve süpriz kilit elinde kalmıştır. kilitlemeyi sağlayan demir parçada kilidin içinde kalmış konu salağımız (bkz: hayır ben değilim bir arkadaş ekolü) tuvalette kilitli kalmayı başarmıştır.

    bir süre kilidin içinde kalan parçayı eldeki son derece sınırlı olanaklarla (bkz: kalem) (bkz: küçük parmak) dürtükleyip çıkarmayı deneyip kalemi öldürüp, parmağı ağır yaraladıktan sonra. daha yeni işe başladığı işyerinde tuvalette kilitli kalan ilk insan karizması yapmadan kurtulmak için yöntemler araştırmaya başlar. tuvaletleri birbirinden ayıran duvar 2.5 metre civarında olduğundan ve konu salağımızda çok atletik bir bünye olmadığından zıplayıp duvarı aşması zordur üstelik tavanın alçaklığı duvarın üzerine yapılacak hoplamalı zıplamalı hareketleri boyu minik bir kavak ağacı boyutunda olan konu salağımıza yasaklamaktadır.

    bu durumda bir mühendis edasıyla (bkz: mühendis çokbilmişliği) edasıyla soruna (ama ne sorun) yaklaşan konu salağımız tuvaletin dar olan eninden ve uzun bacak boyundan faydalanmaya karar verir. ayaklarını bir duvara, sırtını diğer duvara dayayıp kaya tırmanıcısı edasıyla duvara tırmanmaya başlar. duvarın üstüne ulaştıktan sonra, dar mekanda çevik bir dönüş ile ayaklarını komşu tuvalete sarkıtmayıbaşardıktan sonra oradaki klozetten dolayı atlamanın mümkün olmadığını farkedip bir miktar küfür ederek tırmanışta kullandığı yöntemi kullanarak, kafasını gözünü yarmadan ; daha da önemlisi kurtarın beni imdat çığlıkları atıp karizmayı çizmeden bu olayı atlatıp nihai hedefi olan rahatlama aktivitesini sağlam kilitli bir tuvalette tamamladıktan sonra bir kahraman edasıyla hafif kasılarak, bir yandan da kendini salak ötesi hissederek ama her şartta torunlara anlatacak bir hikayeye daha sahip olmanın verdiği mutlulukla işinin başına döner...

    bu hikaye tabi ki yazarın değil bir arkadaşın başından geçmiştir yanlış anlama olmasın.*
  • ben fosur fosur uyurken misafir olarak bize gelen bir arkadaşın başına gelen olay. sabah öğrendiğim kadarıyla durum şöyle gelişmiş. gece üç civarında laptopu yanına alarak tuvalette hacetini gideren arkadaş tuvalet kağıdının bittiğini fark edince dehşete kapılmış ve sesini duyurma çabasına girişse de aradaki iki kapıdan dolayı başarılı olamamış. ne yapsam ne etsem diye düşünürken internetten bir arkadaşına erişebilmiş ve kendi numarasını aramasını istemiş. buraya kadar her şey normal gözükse de aramanın belçika'dan gelmesi ve uzun uzun çaldıktan sonra dayanamayıp açan arkadaşın hemen tuvalete git şeklinde bir cümleyle karşılaşması ve bu olayların gecenin köründe gerçekleşmesi şahsımı hayrete düşürdü. neyse en sonunda sorun çözülmüş herkes mutlu mesut hayatına dönmüş. ben de olan bitenden habersiz rüyadan rüyaya zıplamaya devam etmişim.
  • 5 yaşındayken başıma gelen felaket. ağustos ayı, yazlıktayız. o aralar tam bir uykusuz dan fırlama fırat olduğumu hemen belirteyim. ben evin önünde kumla oynarken, abim balık yakalamaya çalışıyor. oltanın bilmem kaçıncı kez takılmasıyla basıyor küfürü ve gel diyor sahil boyu yürüyüp midyeci arayalım. o zamanlar mardinliler bodrum u keşfetmediğinden bir midyeciyle raslamak o kadar zor ki, noolur diyorum allaam yareppim şu ilerdeki otelin önünde duruyo olsun midyeci. heralde midye olayının verdiği heyecanla çişim geliyor. aceleyle çıkıyorum eve, tuvalete giriyorum, ne gerek varsa artık kapıyı da kilitleyiveriyorum. birazdan çıkmak istediğimde ise o lanet anahtar dönmüyor anasını satiim. ağlaya zırlaya herkesi topluyorum. dışardan babam "şöyle yap oğlum, böyle yap oğlum" diye uğraşıyor ama yok, o an o anahtarı döndürmek mümkün değil. dakikalar geçmek bilmiyor, kendimi sanki o tuvaletten asla çıkamayacak gibi hissediyorum. seneye de okula başlıcam, o zamana kadar çıkamazsam naparım diye düşünüyorum. bisikletim de kuzenimin olur artık, tuvalette bisiklete binilmez diye verir babam kuzene diyorum içimden. en sonunda, abim uçurtmamın ipini kesip, ucuna benim kumdan kale yaptığım kovayı bağlıyor ve tuvalet penceresinden sarkıtıyor. kovayı görünce şaşırıyorum. o anda abim tam bir kahraman ve istese uçak dahi yapabilecek bir bilim adamı kadar becerikli geliyor gözüme. neyse anahtarı kovayla yolluyorum abime. kapı açılıp da dışarı çıkınca, uçurtmanın ipini kesik görünce yine koyveriyorum ağlamayı. sonrasında midyeci bulunuyor, tüm midye kapatılıyor da kendime geliyorum.
  • en azından açlığın sorun olmayacağı durum.
  • bir de yurtdışında, bir alışveriş merkezinin kapanması üzerine, karanlık bir mahsur kalmak vardır ki; alışveriş merkezinin kapanacağını ingilizce anons etmedikleri için küfredilir.
    kapıdaki güvenliği, duruma ikna etme çabası kafayı yedirtir.

    (bkz: bir ablam ekolü)
  • tuvalete gondol gibi kiloyla sicip boku goturemezsen, pratikte degil belki ama psikolojikman icine du$ulen durum. cek babam cek sifonu, gitmez. bir an su degil de civa dolsa sifona diye dua edersiniz.
  • nasıl becerdiysem tuvalette ruhsar kalmak şeklinde yanlış algıladığım sözcük öbeği. kafaya takmamak lazım gelir; ha ruhsar ha hande ataizi...

    (bkz: magazin hafızası)
  • sıçmadan önce suyun akıp akmadığını, tuvalet kağıdının bulunup bulunmadığını kontrol etmeyi öğreten durum.
  • sıçarken suların kesilmesi, tuvalet kağıdının bitmesi ve aynı zamanda istifra etme durumudur.
hesabın var mı? giriş yap