• eğer ben bu siktiğimin topraklarından kopamayacaksam bunun sebebi türküler olacak. bu ülkeden ve insanından her geçen gün daha çok nefret etmeme ve arkama bile bakmadan kaçıp gitmeme ramak kalmasına rağmen biri çıkıp 'hallarımı bilmiyor, ben o yari neyleyim' diyecek, 'sana da bana da ölüm var' diyecek, 'ölüm varsa bu dünyada zulüm var' diyecek, 'kimseler yanmasın anam yansın derdime' diyecek, gözümde türkülerin boyu kilometre, ölümün boyu bir karış olacak, gesi bağlarından gelip geçilecek, masalar kurulacak, şaraplar içilecek, herkes sevdiğini alıp çekilecek, ben de kuzu kuzu ait olduğum toprağa dönecem. o olacak. başka ihtimal göremiyorum.
  • "nerde bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur çünkü, kötü insanların türküleri yoktur!"
  • erkin koray'in elektronik turkuler lp'sinde sadece turku olarak adlandirilmis bir sarki var. kotu secilmis bir isim bence. net ortamlarinda turku bizim dostlar olarak da geciyor sarki.
    isminden dolayi, insanda bunun ilginc bir sarki olabilecegi hissi uyanmiyor.ama dinleyince, farkina variyoruz ki bu erkin koray'in en golgede kalmis, en iyi islerinden, hatta belki de en iyisi. [bence en iyisi] insana boyut degistirten, yaklasik 9 dakikalik bir psych/folk epigi. sozler nazim hikmet'in bildigimiz bu memleket bizim siirinden alinma. ama erkin oyle bir soyluyor ki, 'bu adamin kafasi iyi' diyorsunuz. bir asit tribinde sanki erkin. arada 'sagol varol', 'haydi evlatlar' ve 'ay ay' nidalari, dumanli havayi iyice kesiflestiriyor sanki.
    muzikal olarak erkin koray'in halk muzigiyle muhtemelen en yakin temasi. sarkiyi ilk bolumde surukleyen zurna(hayatimda duyduklarimin en iyisi olsa gerek), sarkiya sonradan dahil olan ve insanin icini yakan kaval (ki su anda kontrol etmem mumkun olmasa da, o donemin unlu zurna, kaval virtuozu binali selman oldugunu saniyorum calanin- ama degilmis. ahmet tekbilek calmis) ve altta saglam bir rock altyapisi. ilk dinledigimde, sarkinin sonlarina dogru bir cam kirilmasinin ardindan zurna solosu baslayinca, hayatimin artik ayni olmayacagini hissetmistim.
    sarki, sanirim sonradan daha kisa bir versiyon olarak 80'lerde yaptigi bir konser kasetinde yeraldi erkin koray'in, ama kesinlikle bu orjinal versiyonu dinlemek lazim.
    bu sarkiyi new york'un free form radyo istasyonlarindan wfmu'da duymak, hayatta en keyif aldigim anlardan biriydi.
  • her zaman küçümsenendir.

    aşağılayanların müzik zevkini sorsan verecekleri cevap demet akalın ve serdar ortaç'tan bir adım ilerde değildir.

    tamam sevmek zorunda değilsin ama bunu aşağılayacak adamdan insan pop müzikten daha derin bir müzik zevki bekliyor.
  • en hard metal müzikten en damar arebeske kadar uzan bir yelpazede, ne tür bir müzik zevkiniz olursa olsun dinlemeye başladığınızda kayıtsız kalamayacağınız, bambaşka bir güzelliği olan müziktir.
  • montaigne, güzel ruhların kullandığı dil ona değer katıyor demiş. kendisi muhtemelen bunu antik dönem yazınları için söyledi. elbette ben montaigne gibi okul çağından önce latince öğrenmiş biri değilim. lakin dediği sözün kıymetini anadolu türkülerinde anlayabiliyorum. montaigne, denemeler'i neden ülkenin* tenha bir köşesindeki çiftliğinde yazdığını ise şöyle anlatmış: "başka ortamlarda daha iyisini yazardım ama o zaman ortaya çıkan yapıt daha az benim olurdu." türküler de öyle yazılmadı mı? köyümde oda kültürü var. onlu yaşlarını geçen arkadaş grupları müsait olan bir evin bahçesinde bir göz oda inşa ederler. lavabosu ve ufak bir mutfak tezgahı da olur. özellikle kış gecelerinde orada otururlar. benim de tatillerde görüştüğüm bir arkadaş grubum vardı. içlerinden biri iyi ud çalardı. odaya gider, sobayı yakar, çayı demlerdik. vakit biraz ilerleyince arkadaşım udu eline alırdı. çalmaya başlar ve sesi iyi olanlar ona eşlik ederek anadolu türkülerini çığırırdı. odanın küçük penceresinden perdeyi sıyırır, yağan karı izlerdim. dışarıda köy karanlığı, kış ıssızlığı hüküm sürerdi ve sanki o an tüm o coğrafyada sadece biz ve türküler olurdu. öyle hissederdim. o günler geride kalsa da her türkü dinlediğimde hatırlarım. “kendi kazandığımız dostluklar nerde, iklim ve kan dolayısıyla bağlı olduğumuz dostluklar nerde! tabiat bizi özgür ve bağımsız yaratmış, bizse tutup kendimizi birtakım çemberler içine hapsediyoruz.” demiş montaigne. ve ben de onun gibi iklim ve kan bağıyla kurduğum dostlukları arıyorum.
  • tüm duyguların en iyi ifade biçimidir türkü. dertlerinizi, sevinçlerinizi, aşk acınızı paylaşabileceğiniz bir dosttur. türkünün en güzel tanımını livaneli şarkıları yapar: "geceleyin karanlıkta, suya attım ben sesimi. türkü oldu birdenbire, denizinden geçen gemi.", "paylaşma bu yalnızlığı düşlerinin hızı ile, türkülere dök içini öyle binbir sızı ile."
  • dinleyeninden, seveninden kötülük gelmez... çay veren adam hiç kötü olur mu hesabı aynen.
  • bana göre dünyanın en temiz, en güzel, en saf, en kaliteli müziklerinden bir tanesi. bu müziği hissederek dinleyebilen insan evladından kötülük beklemeyin. bir insan aşık veysel'i anlayabiliyorsa, karıncayı incitemez.
  • tamamiyle bize ait ve bizi anlatan...türkülerle seviniriz,türkülerle hüzünleniriz.ne diyebilirim ki,türkü dostlarına selam olsun..
hesabın var mı? giriş yap